Bu Blogda Ara

Deniz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Deniz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Temmuz 2024

Muharrem-i Şerif Dolunayı

Gün gelir yazı konusu edilecek nesne-i şerif bulamazsın ama Dolunay gelir senin baş köşene kurularak oturuverir.
Bazen de öyle güzel poz verir ki anlatılmaz yaşanması gerekir.
Yine de o verdiği güzel pozu resimlemek şarttır.
Tıpkı bu gece yapabilmeğe çalıştığım gibi.


Dolunay mâlum-u âliniz ayda sadece bir gece gözükür, o da hicri takvime göre hicri ayların ortalarında oluşur.
Nasıl ki Ramezân-ı Şerif ayının başlarında Hilâl'in görülmesini heyecanla beklerdiysek imdı da aylık Dolunayı bekliyoruz.
İşbu resm-i şerifte de temaşa edebildiğinize göre burası Şehr-İstanbul'un bir zamanlar güzel bir denizi olan ama günümüzde deniz konusunda biraz burnu kıvrılan Suadiye semti olmak var.
Çünkü burada tatilin olmazsa olmaz üçlüsü Deniz Kum Güneşten sadece ikisi mevcut, şöyle ki Deniz eski temiz mavi pek değil ama girilebilir, Güneş için gündüz vaktini beklemek gerekir, ama ne yazık ki artıkım Kum yoktur çünkü Bindokuzyüzseksenaltı yılında sahile yol yapılırken eski pilâcın o mükemmel kumları dolgu toprağın altında kaldı.


Dolunayı düzgün çekebilmek mâlesef mümkün değil, on tane resimden ancak bir tanesi bir şeye benzeyebiliyor.
Ancak gerek ikinci gerek üstteki resimlerde Yakamoz yine de fena çıkmamış.
Hani bir zamanlar ism-i şerifine şarkı yazılan Yakamoz, hani Ay gittiğinde kendi de giden ama şarkıyı yazan tarafından gitmesi istenmeyen Yakamoz.
Oysa kendisi bir ışık yansımasından başka bir şey olmayan bir Yakamozdan bahsetti ben.

23 Haziran 2024

Yaz Güzeli

 İşte yeniden Yaz Mevsimi geldi çattı hayatlarımızın tam ortasına kuruldu ve havasıyla bizleri ısıtmağa başladı.
Bugünden itibaren tam üç ay boyunca sıcaklardan bağzılarımız tarafından bunalacağımız ama rahat kıyafetler giyinebilip Devletimin Elektrikli Trenlerinde işlettiği kılimaların altında serinleyeceğimiz, pervahaneleri de bedavaya dönmeyen Belediyemin üç katlı vaporlarının açık kısımlarında güneşlenebileceğimiz güzel günler başlıyor Şehr-İstanbul'da.
 

Karpuzun kabuğu geçen hafta Yaz gelmeden Denize düştüğü cihetle yüzmenin hiçbir sakıncası bulunmamakta.
Ancak yine de fazlama açılmamak lâzım, Denizin tabanı oldukça derinlerde.


Bu kadar sıcak havada yapılabilecek en güzel nesne-i şeriflerden bir adedi de Dondurma yummilenmektir.
Hele bir de Sâhilde otururken olsa Denizdeki dalgaların sesi sizlere eşlik ederse tadından yenmez.
Ancak havanın çok sıcak olması münâsebetiyle erime riski var.


Bu yıl kumsallarda haşema çok moda, en azından manyo veya bikiniden daha iyi koruyor vücûdu, en azından sırtlar yanıp kavrulmaz.
Sırt yanınca acısı çok fazla olmak var, üstelik aşk acısından bile fazla.


Bikiniyi öğle sıcağında pek tavsiye edemem, yanıklarla uğraşmak zor oluyor.


Yaz yaklaşınca ilk vazifemiz alışverişe çıkmaktır çünkü tıkırında olan ekomoniye can vermek hepimizin boynunun borcudur ve borç da yiğidin kamçısıdır.
Tabidir ki itimadı lütûf sanıp borca sarılmamak gerekir çünkü bir gün gelecek ve o borç istenecektir, sonradan darılmamak gerekir.


Yıllardan beridir tıkırında olan ekomonimize hayat verdikten sonra hava ne kadar sıçak olursa olsun caddelerde arsla böyle gezmemeliyiz.


Yaz mevsiminin en güzel tarafı yaşadığımız vilâyetin havalimanına giderek sayfiyelik yörelere doğru uçmaktır, konacağımız yer ister uzak ister yakın olsun uçaklarımız aynı şekilde uçacaklardır.
Ancak değişik memleketlerdeki sıcak ve soğuk farkları uçaklarımızın da uçuşlarını etkiliyor.


Yaz geldi ve tatillerdeyiz diye Kütüphâneden ödünç aldığımız Kalın Kalın Kitaplarda yazılı olan derslerimizin de üstlerinden geçmeliyiz ki Kış geldiği zaman yapılacak olan sınavlarda iyi notlar alabilelim.


Yaz hayatlarımıza avdet ederek karpuz kabuğunu denize düşürmesine rağmen insa n doğası her dakika deniz içinde bulunmağa müsahit olmak yoktur.
Ara sıra şehrin içerisindeki mekânlarda müzük dinlemek de lâzımdır.


Her nasıl olursa olsun yazın çıkan şarkılar daha bir akıllarda kalıyor, aradan yıllar geçse bile kolay kolay unutulamıyor, esasında konu şarkının ve müziğin değişik olması değil bize yaşattığı duygular ve o mevsim içinde yaşattığı anıların olması.


Evet bu yıl da Yaz geldi ve Karpuz Kabuğu Deniz'e düştü, Güneş bizleri pişirmeğe zaten başlamıştı ama bu yıl biraz daha fazla ısıtıyor bizleri.
Mâlum-u âliniz Yaz mevsimi çok kısa sürer ve daha ne olduğunu bile anlamadan hemen Sonbahar girişinde buluruuz kendimizi.
Yazın yaşadıklarımız yanlarımıza kâr yaşayamadıklarımız da ukde kalır.


Sözün ve yazının kısası Sipâli olmazsa yukarıdaki bahsettiğimiz hiçbir şey olmaz.

06 Eylül 2023

Yeni Süreyya Pilâcı

 Son birkaç zamandan beridir İstanbul Belediyesi'nin hummalı bir inşaat faaliyeti yürüttüğü Şehr-İstanbul vatandaşlarımızın anılarında çok önemli bir yeri olan, ancak Bindokuzyüzseksenbeş Yılından sonra bu dünyaya gelme şanssızlığına düşmüş olan hiç kimsenin hatırlamadığı, bir zamanların deniz kum güneş efsahanesi Süreyya Pilâcı dâhillinde bulunan Bakireler Mâbedi en sonunda eski yani Marmara Denizi doldurulmadan önceki karaya daha da yaklaştırılarak havuzun içine alındığı gibi biraz biraz eli yüzü de düzelince resm-i şerifini çekerek siz sevgili okuyucularımızla paylaşmak farz-ı ayn oldu.


Fizik dersinde öğretildiği gibi doğada hiçbir şey kaybolmaz sadece şekil değiştirir.
Bir zamanlar bulunduğu deniz ortasında daha ilerisinin derinleştiğini ikaz eden mabet günümüzde ve gelecekte artıkım sadece bir süs ve eğlence yeri olacak.


Gunümmüzde işbu mıntıkadaki kıyı o günlerdeki kıyıdan en az bir kilometre kadar daha ileride, biraz daha çalışsalar ve çabalasalar doldurulan alan Büyükada'ya dayanacak neredeyse.


İşte günümüze Bindokuzyüzseksenyedi yılından kalan Denizin doldurulmakta olduğu işbu resm-i şerifin gösterdiği günlerden geldik.
Resmin sağ tarafında gördüğünüz mavi kısımdan günümüzde Turgut Özal Bulvarı geçiyor, üstelik altı şeritli kocaman bir cadde.


En azından ortaya çıkartılıp bir cazibe merkezine dönüştürülüyor ya Biz Üç Muz'a göre çok şükür etmemiz gerekiyor bizleri yönetenlere.
Belki artık denizin ortasında değil ama en azından İski'nin sağladığı suya kavuştu.

02 Ağustos 2023

Bakireler Mâbedi

 Geçen hafta Meydane'yi anlatabilmeğe çalıştığım yazımda Bakireler Mâbedi'nin restorasyonda olduğunu yazmıştı ben.
Bugün ise tamamen duygusal ve tesâdüfi nedenlerle anıtın bulunduğu yere gittim ve aşağıdaki resm-i şeriflerde de temaşa edilebileceği üzere özgün yerinin birkaç hafta sonra değişebileceğini hayretler içinde gözlerim gördü.


Ancak sevindirici bir şey var ki anıtın çevresi yeniden suyla kaplı olacak ancak eski günlerindeki gibi deniz suyu değil İstanbul'un Suyunu Kesme İnşaatı değil ama İstanbul Su Kanalizasyon İdaresinin sağlayacağı suyla dolu bir havuzda olacak herhâlde galiba sanırsam.


Geçen haftaki gelişimde resmini çekmemiştim ama bakalım yeni yerinde nasıl görünecek?
İnşallah hazır yenilenirken anıtın ortasındaki heykelin bir yenisini de yaparlar.
Başka sayfalarda ve Facebok'ta okuduğuma göre oldukça önemli bir figürmüş kendileri.


İşte yeni konulacağı nokta ise tam burası, eski kıyıya çok daha yakın bir yer olmak var.
Bakalım yeni yerinde gerçekten bizlere güzel anılardan bahsedecek mi? Yoksa küskün vaziyette günün birinde hayatlarımızdan çekilip gidecek mi?
Bunların hiçbiri bilinmeyen şeyler, ama bilinen tek bir gerçek varsa artık buradan deniz girmek mümkün değil, çünkü kıyı en az bir kilometre kadar ileriye gitti ve neredeyse Büyükada'ya dayanacak.


Yani yakında Büyükada'ya yürüyerek gidebileceğiz.

Meydane'de Kumpir Yummi

 İnsanın karnı acıkınca bağzı şeyhleri göz göremez ve kulak işitemez.
Hani geçen hafta bahsettiğim bir Meydane vardı, bu hafta yeniden var oldu.
Var olmasına oldu da bu defa Dondurma ile değil Ortaköy'de bir zamanlar Üç Muz birlikte olmadan sıkça yummilendiğimiz Kumpirle var oldu.


Her ne kadar Meydane'nin Kumpiri Ortaköy'dekiler kadar çok çeşit mâlzemeli değilse dâhi yine de ücreti bakımından nispeten iyi sayılır.


Tabi o kadar güzel Kumpirden sonra Türk Kahvemsi gummilenmeden olmazdı elbette, akşam akşam yanında buz gibi soğuk suyla birlikte çok da güzel gitti.
Sonuç olarak bu aralar Yaz ve daha da güzeli Eyyam-ı Bahur zamanı, yani yılın en sıçak günleri olduğundan Rüzgâr esmiyor, ama işbu Eyyam-ı Bahur geçer de havalar biraz norminâl derecelerine dönerse burası gerçekten uçar.

31 Temmuz 2023

Çeşme Zamanı

 Birileri bazen güzel hayâllere inanır, verilen ümitlere inanır, söylenen sözlere inanır, ama bilmezler ki verilen sözlerin hiçbiri tutulmayacak, verilen ümitlerin hepsi birer birer kırılacak, kurulan hayâller birer birer yıkılacak. Sonunda kurbanımız şizofreni hastalıklarıyla amansız bir savaşa girecek ve savaşı kazanabilme şansı çok az olacak.


Her şeyden daha çok bir şey varsa ateş ve barut arsla bir arada bulunamazlar, ateşin herhangi bir zamanda herhangi bir şekilde barutu patlatacağı tutar.
Patlattığı zaman da sonuçlarının neler olabileceği konusu bugüne kadar çok çeşitli şekillerde yaşanmış olmak vardır.


Kaldı ki birilerinin ellerindeki sözüm ona akıllı telefonlarıyla iş pişirecek diye bir karşı cinsin duygularıyla oynamağa hakkı bulunmamaktadır.

28 Temmuz 2023

Meydane Kahve Gummi

 Nedendir bilmem aklıma bu akşam Tosun Paşa filminin Güreş sahneleri geldi ki "Meydane" sözcüğünü günümüze dek sadece filimde işitmiştim.
Ancak yine de uzun zamandan beridir bildiğim ama hiçbir zaman Swarm'da çekin yapmadığım Meydane Cafe'yi size biraz bahsetmeğe karar verdim.


Efenim burası Şehr-İstanbul'un bir zamanlar en önemli deniz girme mekânı olan ama günümüz gençliğinin arsla tadını bilemeyeceği Süreyya Pilâcı'nın bir zamanlar deniz olan bölgenin tam ortasında konumlanmış vaziyette.
Bizler her geldiğimizde Üç Muz olarak elbette ki Türk Kahvemsi gummilenip yanında Dondurma yummilenmeği tercih ediyoruz. Bu sefer menümüze fazladan Kabak Çekirdeği ekledik.


Facebok'ta gördüğüm neredeyse bütün Süreyya Pilâcı gönderilerinin en önemli görseli olan Bakireler Anıtı şimdilerde İstanbul Belediyesi tarafından yenilenmeğe sokulduğu için resm-i şerifi işbu başlığımdaki yazımızın dâhilinde bulunmamakta ama yeri Meydane'nin yirmi metre kadar yanında olduğunu söylemeliyim.


Mekândan çıkarken en güzel tarafının kapusunun üzerinde yapıştırılmiş olan yol olarak kullanılmamasını ihtar eden kâğıdıydi. Ne de olsa sözden anlamayan çok fazla sayıda insanat müstemlekemizde bulunmakta. Belki bazıları yazıdan anlarlar demeli ama biz Üç Muz olarak pek de umudumuz namevcut açıkçssı.


Mekânın çevresinde inşaat olduğunu söylemişti ben ve işte sözümü belgeleyecek resm-i şerif gldi.
Buranın dondurmasının Şehr-İstanbul'un birçok mıntıkasındaki dondurma ücretleri kadar pahlı olmadığını ve tadının da fena sayılmayacağını diyebilirim.

17 Mart 2023

İstanbul'da Yağmurlar Başlıyor

İçinde bulunduğumuz Mart-ı Şerif Ayı gerçek anlamda kapıdan baktırarak kazma kürek yaktırıyor her ne kadar Cemreler havaya toprağa suya düştükten sonra dâhi olsa.
Bizim buralarda ünlü bir Bayazıd Kulesi vardır, eski zamanlarda yangın gözetleme kulesi olarak kullanılmış da olsa sonradan ertesi günkü havanın durumu hakkında gece vakitleri değişik renklerde ışıklandırılır.
Dün akşam gözlemlediğim kulenin ışıkları yeşildi, yeşil tuttu Kâbe'ye gitti, Kâbe'den döndü Hacc'a gitti.
Bugün sabah vakti de gökyüzü yağmura kavuştu çok şükür.


Bu arada şunu da eklemeliyim ki İstanbul Belediyesinin kaldırımlara döşediği taşlar mâlesef ayakları kaydırabilecek cinsten, olası bir yağmurda yürürken elinizde bir baston olsun.
Neyse ki yağan işbu yağmur sayesinde barajlarımız biraz olsun su görecek ve Yaz geldiğinde biraz az sususluk çekeceğiz.


Bu arada çoğunlukla kedilerin resimlerini çekerdim ama bugün bana bir adet köpek öyle bir poz verdi ki dayanamadım ve iznini de alarak resm-i şerifini çekip sizlerle paylaşıyorum.
Bizler hadi neyse şemsiye bulur korunuruz ama ya caddelerdeki ve sokaklardaki diğer canlı varlıklar ne yapsınlar söyleyebilir misiniz?

24 Kasım 2022

Bostancı Mopuru

Geçenlerde okuyanlar görenler bilirler yeni açılan Kabataş - Kadıköy - Moda - Bostancı mopurundan bahsetmişti ben, bu sefer de Kabataş'tan kalkan Karayköy'e uğrayan ve doğrudan Bostancı'ya yollanan ve de biniş ücretinin Onikimilyonellibin Türk Lirasıcık olduğu, sanırım da İkibinonsekiz yılından beri sadece hafta içleri sabah akşam işleyen hattan bahsedeceğim derdim ama mâlesef çok fazla yazacak kelime-i şerif namevcut olduğundan Karayköy iskelesine yanaşmış bulunan Mavi Marmara'dan kiralık Sueda adlı mopurumuzun resm-i şerifiyle idare edelim derim.


Ancak belirtmek zorunda olduğum başka bir gerçek de Mavi Kart kullananlar bu hattı ve Moda'ya uğrayan diğer yeni konulan hattı kullanabilmek için iki kontör harcadıklarıdır ki İstanbul gibi bir büyükşehirde Mavi Kart her gün işe aktarmalı olarak giden vatandaşlarımız için bir cankurtaran simidi olduğudur.


Hattın hareket saatlarına gelince:
Bostancı Kalkış : 6:55 - 7:55 - 8:45 - 9:45 - 18:35
Karayköy Varış : 7:45 - 8:45 - 9:30 - 10:30 - 19:35
Kabataş Varış : 7:55 - 8:55 - 9:40 - 10:40 - 19:20
Dönüş Sefer Saatları
Kabataş Kalkış : 7:55 - 8:55 - 17:30 - 18:10 - 19:20
Karayköy Kalkış : 7:45 - 8:45 - 17:45 - 18:25 - 19:35
Bostancı Varış : 8:40 - 9:40 - 18:30 - 19:10 - 20:20
Bostancı'dan 8:45 ve 9:45 saatlarında kalkan seferler Kabataş'tan 17:30 ve 18:10 saatlarında geri dönerler.

14 Mart 2022

Deniz Taksi

İstanbul'da uzun zamandan beridir bir Deniz Taksi düşüncesidir konuşuluyor ve tartışılıyor.
Birkaç ay önce resmen hizmete de girdi, ama kullanan var mı ve yolcu taşımağı başarıp başaramadığını essahtan bilmiyor ben.
Bugün ikinci nesil Deniz Taksilerden ŞH-Balaban adını taşıyanının Kadıköy iskelesinde resm-i şerifini çekmek nâsip oldu bana.


Bu fikir ortaya atıldığından beridir en önemli sorunu ücretinin oldukça yüksek olması.
Taksimetrenin açılışı ve ilk deniz mili mesafesi Yüz Türk Lirasıcıktan başlıyor, gidilecek yer uzaklaştıkça deniz mili başına düşen ücreti de biraz düşüyor, şöyle ki ikinci üçüncü ve dördüncü deniz miline kadar olan ücreti mil başına Yetmişbeş Türk Lirasıcık, beşinci altıncı yedinci ve sekizinci deniz miline kadar olan ücreti mil başına Altmış Türk Lirasıcık, dokuzuncu deniz milinden itibaren her deniz mili başına Kırksekiz Türk Lirasıcık ücret alacak.
Kesirli ücret yok, mil geçildikten sonra ücretler yukarı doğru yuvarlanacak.


Örnek olarak On Deniz Mililik bir yolculuğun ücretini birlikte hesaplayalım:
Açılış ve ilk deniz mili Yüz Türk Lirası artı dördüncü deniz miline kadar toplam ücreti İkiyüzyirmibeş Türk Lirası artı sekizinci deniz miline kadar olan toplam ücreti İkiyüzkırk Türk Lirası ve kalan iki deniz milinin ücreti de Doksanaltı Türk Lirası tutuyor.
Hepsini toplarsak Altıyüzaltmışbir Türk Lirasıcık gibi oldukça tuzlu bir ücret yapar ki bu ücret bu çocuğun ölü doğmasına sebep olur.
Bu arada denizde Deniz Mili kullanılır ve Deniz Mili'nin uzunluğu Binsekizyüzelliki Metre'dir.


Tıpkı bir zamanlar rahmetli Kadir Topbaş'ın da düşüncelerinden biri Deniz Taksi'ydi, uygulamaya da geçirdi ama İstanbul Deniz Otobüsleri satılınca Deniz Taksiler de satıldı, satılınca işleten firma taksileri ekomonik olarak batırdı, sonraları da essahtan çürüterek batırdı.
Günümüzde de Ekrem İmamoğlu tutturdu Deniz Taksi diye, ama bir defa denendi başarılı olmadı diye tamamen sergene kaldırmak da olmazdı.
Yine de günümüzün ekomonik koşulları altında en kısa mesafe olan Üsküdar'dan Beşiktaş'a geçmek için ölüm kalım meselesi yoksa hiç kimse Yüz Türk Lirası'nı vermez, en nihâyet hep şikâyet edilen Kara Taksisi bile çok daha az yazar. Kaldı ki bu iskeleler arasında neredeyse beş dakikada bir Dentur - Avrasya'nın Mopurları çalışıyor.

22 Ağustos 2021

Eski Zamanlardan İstanbul Resimleri

Bazı zamanlarda geçmiş günlere resimlerle birlikte yolculuk yapmak çok güzel bir deneyimdir.
Her ne kadar geçmiş geçmişte de kalsa ya da kalması gerekse dâhi bazı geçmiş günler vardır ve o geçen günler mumlarla birlikte aranırlar.
Yine bir tarih kokan yazıyla birlikte ben sizlerle.
Bugünkü resim turumuza Sultan Ahmet Meydanından Eski İett Otobüslerinin Çakmalarından birine binerek başlamak istedi ben.


Buradaki sergide neler neler yok ki?
Scania Vabis mi istersiniz, yoksa Leyland Levend Panter mi dilersiniz, Büssing'e hayır demezsiniz ama en fiyakalı olanı İkarus markalı olan bence.
Her biri kendi dönemlerinde kraldı, ben ne yazık ki Leyland'a yetişebildim.
Bakalım yolculuğumuz nerelere gidecek?


Ama tabi önce İett otobüsümüze binmeden abonman biletlerimizi almamız gerekiyor, çünkü İett otobüslerimizin tekerlekleri tıpkı devletimin trenleri gibi bedavaya dönmüyor.


İşte o tekerlekleri bedavaya dönmeyen otobüsümüz ahanda Tarlabaşı'ya getiriyor, ama henüz sadece bir sokak kadar geniş olan caddeye, şimdiki gibi bulvar değil henüz.
Bura bizim Beyoğlu'nun arka sokakları falan, resmen bir keşmekeş ve kargaşa her zaman vardı burada.


Taksim Topçu Kışlası, bir zamanlar top sahası olarak da vazife gören askeriyenin işbu binası Bindokuzyüzkırklı yıllarda yıkılarak yerine birkaç yıl önce yine gündeme gelen Gezi Parkı olarak tanzim edildi.


Taksim ve çevresini havadan gösteren işbu resm-i şerifte de görüleceği üzere Taksim Cümhûriyet Anıtı yapılmış ama henüz meydan tam olarak açılmamış.
Topçu Kışlası ise artık bir top sahası, kısaca Taksim Stadı olarak kayıtlara geçmiş.


Bura da Beyoğlu İtfaiye Grubu binası, bu yazımda son Beyoğlu resmi şimdilik bu olacak.


Az önce ahz-u kabz eylediğimiz abonman biletlerimizden birini kullandık ve bir otobüs bindik, bakalım bizlere ne gibi yerlere götürdü? Az sonra karşınıza neresi çıkacak dersiniz?


Kolej Durağı. Kısacası Boğaziçi Kıyısına indirdi ben sizleri, ama Özgün Tramvaylı zamanların da olduğu döneme ait bir resm-i şerifle.


Yaklaşık otuz belki de elli yıl sonrasında Özgün Tramvay sahneden çekiliyor ama yerine İkarus 280 üç kapılı mafsallı otobüs giriyor. Kazıklı yol ise henüz yapılmadan önceleri, henüz ortalık bâkir iken.


Arnavutköy'e kadar gelmişken biraz daha yakınlarına bakmadan olmaz, çünkü ne de olsa burada saklı bazı güzel anlar var.


Arnavutköy semti içinde görülmesi gereken güzel bir tarihi Tevfikiye Cami-i Şerifi vardır, hemen hemen Akıntı Burnu civarında bulunmaktadır.
Biz bir başka yazımızda Anavutköy semtini tanıtmak üzere tam önünden geçmekte olan Özgün Tramvaya biletimizi alıp biniyoruz ve bilin bakalım nerede iniyoruz?


Hani bazıları haaytlarımızdan giderken yolcunun yolunda gerektiğini söylerlerdi ya, bizi de Özgün Tramvayımız yolculuğumuzun en güzel taraflarına ev sahipliği yapmış bulunmakta.


Efenim bizler Özgün Tramvayımızdan Galata Köprüsünü geçerken bir parça yavaşlaması sayesinde atlayarak iniverdik ve ilk kalkan vapora doğru koşuverdik.
Yanımızdan da manda arabası geçiyordu, ama sürücüsü sağ olsun tam zamanında durdurup bize yol vermeği ihmâl etmedi.


Mâlum-u âliniz devletimin vaporları da denizde bedavaya yüzmezler, üstelik artıkım yakıtları da pahalı oldukları cihetle otobüs ve tramvaydan daha pahlı ücretlere sahiptirler.


Bizim yolumuz Kadıköy oldu yine bu gezimizde, ancak bu sefer size uzun uzun Cadde-i Bağdad'ı anlatmayacak ben, çünkü başka bir yazıma konu oldu biliyorsunuz. Arama boşluğundan arayın bulun, bu sefer size bağlantı bırakmayacak ben.


Hayat trene binince hele de Haydarpaşa Garından binince daha da güzeldir, ama tabi her zamanki gibi devletimin trenlerinin tekerlekleri bedavaya dönmeyeceği gerçeği de güzeldir.


Bizler bu sefer de İstanbul'dan fazlama dışarı çıkamayacağız, şimdilik Maltepe'ye kadar biletlerimizi aldık bakalım Maltepe'ye mi gidiyoruz yoksa daha önce mi ineceğiz şimdilik bilmiyoruz.


Hazır mevsim Yaz ve tren de işlerken deniz girmek ve Ada izlemek niyetiyle Süreyya Pilâcı'nda bizler iniverdik devletimin elektrikli banliyö treninden.


Henüz deniz günümüzdeki kadar doldurulmamışken tren yolu denize tam parelel giderdi, trenle giderken denizi seyredebilirdik.
Her şey aslında buradaki trenin resminin çekilmesiyle sona erdirildi.

 
Önce girişteki bu güzel ayrıntı silindi sahneden, sonra da aşağıdaki güzel parlayan deniz.


Değişim belki kaçınılmaz ama çok fazla değişim de hafsalalara zarar verir, tıpkı bunaklıklar gibi.
Bir zamanlar bu mıntakada çok harika bir deniz banyosu mevcuttu, kumu altından daha sarı, denizin dibi gökten mavi.
Her ne kadar gerçek hayatta bana buradan deniz girmek nâsip olmadıysa bile en azından buranın nasıl bir yer olduğunu gördüm ya ölsem bile gam yemem.


Her ne kadar geçmiş geçmişte de kalsa bir gün sizlere bu muhteşem tesisin öyküsünü anlatacağım, ayrılmadan önce sizlerle ilânlarını paylaşayım iyisi mi?


Yollar hiçbir zaman yürümekle aşınmaz, deniz faslı bitince geri dönmek gerekir ki yeni maceralar bizleri beklesin.
Burası o zamanların İlçe-i Kartal'a bağlı olan ama günümüzde bağımsız bir ilçe olan Maltepe. Trene binerken biletimizin izin verdiği kadarıyla gelebileceğimiz bildiğimiz Maltepe.


Dönüş yolunda Çamlık civarı bir buharlı tren yakaladık, bir şekilde nasıl ki dünya kırk kulplu kazansa biz de bir kulbundan tuttuk bir istasyona kadar beleş yolculuk kazandık.


Beleş yolculuğumuz Bostancı'da sonlandırıldı, çünkü trenin görevlisi bizi görünce atladık hemen trenden. Doğrusu beleşin tadı da bambaşkaymış.


Günümüzde çok yanlış bir kararla tek yönlü olan ve hiçbir belediyecinin de ilgilenmediği ancak ulaşımın kolaylaşacağı iddia edilmesine rağmen daha da sıkışık hâl alan Cadde-i Bağdad bir zamanlar bağlık bahçelik ve yeşillik içinde sakin bir yol olduğunu ve yoldan geçen tek adam gibi taşıtın Özgün Tramvay olduğunu söylesem inanmazsınız.


Yine biletimizi aldık ve tekerlekleri bedavaya dönmeyen Özgün Tramvayımıza bindik, iki resim önceki Dolmuş'u şimdilik boş verdik, çünkü başkaca yazımızda Dolmuş da konumuz içinde olacak.


Yakın zamanda İstanbul Belediyesi'nin hâlkımızdan istediği procelerimden biri olarak yolladığım dilekçe, bu yıldan umutlu değilim ama inşallah belediye bu isteklerimizi kırmaz.
Bostancı - Karayköy hattına şöyle Suadiye Caddebostan ve Moda iskeleleri de eklense güzel olmaz mı sizce?


Daldan dala daldan dala aşığım dedik Kadıköy Rıhtımına biraz önce Leyland Levend Panter'le geldik. Geldiğimizde de körfezi biraz doldurulmuş bulduk.


Geri dönerken de Adadan gelen vaporumuzla dönmek nâsip oldu sanırım. Gerçi bu seferimizde adada değildik ama içindeki yolcuların neş'esinden Adaya gitmiş kadar olduk.
Kim bilir belki biz de bir gün adalarımızdan birine gidiveririz, sanalda bile olsa hayâli cihana değer.


Akşamın olduğu yerde içimizi bir hüzün kaplar, geçmiş günlerin ağırlıkları kâlplerimizi derinden yaralar, her zaman aşkta boynuz yemeyeceğiz ya, kısmetimizde Elektrikli Boynuzlu Otobüs var.
Derken efenim bizler Homumuza Troleybüsle dönüyoruz, çünkü gideceğimiz semte daha çabuk ve daha temiz erişmek istiyoruz.


Eski püskü hayatlar her zaman var olacaklar, geçmiş güzel günlerin şereflerine birer bardak soğuk su içelim ve birer kâse dondurma yummilenelim, gözleriniz ıslak kalmasın kâlbinize keder dolmasın, bu nâneden almasanız da gülen yüzünüz solmasın.
Bir başka sanal gezimizde yazışmak üzere şen kalın esen kalın.