Bu Blogda Ara

Gemicik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Gemicik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Ağustos 2023

Paşabahçe Hâliç'te

Facebok olmasaydı acaba bu güzel resm-i şerifi nereden bulabilecekti acaba ben?
Hani geçen hafta Büyükada'ya azimet ederken Hâliç Tershânesi'nde bakımda tedavide falan olduğundan bahsetmişti ben.
İmdı işbu resm-i şerifte de temaşa ettiğimiz gibi zat-ı âlileri Altın Boynuz Hâlicinde yüzme idmanları yapmakta.


Esas olarak Biz Üç Muz sıfatlarımızla Paşabahçe Vaporumuzu Büyükada hattında yeniden binmeği çok özledik.
İmdı önümüzde tek bir engel kaldı, Galata Köprüsü'nün güçlendirilme tamiratı.
Bildiğim kadarıyla tamirat bitince köprünün kanatları açılacak ve Paşabahçe Vaporumuz birkaç haftadan beridir sıkıştığı Hâliç'ten çıkarak Beşiktaş-1 ve Sami Akbulut'a vekâleten devrettği sefer saatine geri dönecek.
Dahası yeniden Büyükada'da akşamları Vapur Cafe olarak vazifesine devam edecek.

18 Mart 2022

Jurnal : Çanakkâle Geçilmez

Gemilerde herkes bilmez ama "Jurnal" adı verilen bir seyir defteri bulunur. Gemi limandayken ya da seyir halindeyken yaşanan gelişmeler bu seyir defterine kaydedilir. Geminin rotası hızı geldiği ve gideceği limanlar vardiya değişimleri gibi bilgiler ahanda bu deftere not edilir. Gemi sığ sulardan ve önemli su yollarından geçerken de kayıtlar sürekli güncellenir.
Örnek olarak Cebelitarık Boğazı geçilirken "03:00 saatinde Cebelitarık'a girildi" çıkarken de  07:00 saatinde Cebelitarık geçildi" gibi saat belirtilerek yazılır.
Keza bizim İstanbul Boğazı'ndan geçerken "08:00 saatinde İstanbul Boğazı'na girildi" "10:00 saatinde Kavaklar geçildi" "11:00 saatinde Hisar geçildi" "13:00 saatinde İstanbul Boğazı geçildi" gibi sürekli notlar rapor edilir.
Lâkin aynı gemiler Çanakkâle Boğazı'na geldiklerinde seyir defterine bunlar bu şekilde yazılmazlar.


Çanakkâle Boğazı seyri tamamlandığında deftere "09:00 saatinde Çanakkale çıkıldı" yazılır ya da "15:00 saatinde Şehitler Abidesi 2 milden selâmlandı" şeklinde not düşülür.
Çünkü herkes bilir ki bu dünyada her yer geçilir ama Çanakkâle geçilmez.
Genel olarak Türk gemileri için ortada geçerli bir mevzuat veya kanun olmamasına rağmen son zamanlarda gelenek hâlini almıştır, bu konu yabancı gemilere nereden bilecekleri için şümûlu yoktur.


İmdı avdet eyleyelim Gemi Jurnâli'nin ne olduğuna:
18 Groston'dan büyük bir gemide "Gemi Jurnali" denilen bir defter tutulur. Bu defter 365 sayfadır. Her sayfası Limân Başkanlığından onaylıdır. Gemi jurnali kaptanın nezareti altında ikinci kaptan tarafından ve bunun nezareti altında münasip bir gemi adamı tarafından tutulur. Bir liman içinde yolculuk eden küçük gemilerde jurnal tutmak mükellefiyeti yoktur.
Kapsamı: Gemi jurnaline günü gününe şunlar yazılır:
1. Hava, rüzgârın hâli.
2. Geminin takip ettiği rota ve kat ettiği mesafeler.
3. Geminin seyirde mevkileri.
4. Sintinelerdeki su yüksekliği.
5. İskandil edilen su derinliği.
6. Kılavuz alınması ve kılavuzun gemiye girdiği ve ayrıldığı saatler.
7. Gemi adamları arasındaki değişiklikler.
8. Gemi meclisince veriler kararlar.
9. Gemi veya yükünün uğradığı bütün kazalar ve bunların tafsilatı, gemide işlenen suçlar ve verilen disiplin cezaları, gemideki doğum ölüm vakaları dâhi jurnale yazılır.
Nüfus sicil kanununun hükümleri mahfuzdur. Mani olmadıkça kayıtlar her gün yapılır.
Gemi jurnali kaptan ve ikinci kaptan tarafından imzalanır.

22 Haziran 2021

Martı

İstanbul'un bazı simgeleri vardır, olmazlarsa İstanbul olmaz o zaman.
Hani bir Aya Sofya bir Haydarpaşa bir Kız Kulesi bir Boğaziçi Köprüsü ve daha sayamayacağım saysam da sayfalarımın yetmeyeceği sabit simgeler, bir de Martı bir de Kedi bir de Karga gibi İstanbul'un gerçek sahipleri gibi.
Gerçi ben Marmaray işlemeğe başladığından beridir adam gibi Vapora bindiğim de yoktu ama son birkaç zamandan beridir yolum vaporsuz geçmez oldu.


Vaporu pek tercih etmememin sebeplerinden en önemlisi biniş ücretinin Dört Türk Lirasıcık olması, yani norminâl bir otobüse binmenin ücreti olan Üç Türk Lirası Elli Türk Kuruşundan fazla olması.
Belediye sanırım biraz paraya sıkışmış ki vapor ücretini otobüsten pahalıya uydurmuş.


Ben biliyorsunuz sıkutır adlı âleti sevmedim bir türlü, üstelik kullanılmasına da karşıyım.
Uzun zamandan beridir Martı adlı bir sıkutır firması vardı, yanına Hoop gibi Tazı gibi Binbin gibi Kedi gibi Scooby gibi ama bu saydıklarımla sınırlı olmayan firmalar işin içine girdi.
Bu yazımın başlık konusu hepimizin kuş olarak bildiği Martı asla ama asla sıkutır firması olarak anılmayacaktır.
İstanbul vaporsuz olmaz, vaporlar da Martısız olmaz.


Ben de uzun zaman sonra bindiğim eski adı Caddebostan yeni adı Fuat Sezgin olan vaporumuza bindiğimde yol boyunca bana eşlik eden Martıların resm-i şerifini çekmemezlik edemezdim tabi.
Hani eski bir İstanbul türküsünde de yazar:
Gemi gelir yanaşır içi dolu çamaşır
İstanbul'un kızları Recep diye ağlaşır
Deniz havası birçok hastalığa iyi gelir, siz de fırsatını bulursanız Vapora binmemezlik etmeyin.

01 Temmuz 2019

Bir Temmuz Kabotaj Bayramı

Günümüzde malesef unutturulan bir bayram bugün.
Çünkü kabotaj demek kendi karasularımız dâhilinde kendi limanlarımız arasında kendi bayrağımızı taşıyan gemiciklerimizle yolcu ve yük nâkliyatı yapabilme hakkı demektir.


İşbu hakkımızı zamanında hangi koşullar altında ve nelerle çarpışarak söke söke aldığımızı bir düşünün.
İmdı da üç tarafı denizlerle çevrili olan memleketimizde denizciliğimizin geldiği vaziyet-i rezilliyeyi de gözlerinizin önüne getirin.
Bu neye benzer biliyor musunuz? Her ne kadar konu gelişen dünya koşulları yüzünden uçaklara doğru kaysa da yaklaşık olarak şöyle bir şeyi düşünün bir de:
İstanbul'dan Yüksekova'ya giderken binmeniz gereken Türk Hava Yolları uçağımız yerine French Airlines uçağına binmeye ve içinde görevlilerden bir şey isterken Türkçe değil de Fransızca konuşmaya, ya da Adana'ya giderken Bıritiş Airways uçağında İngilizce konuşmaya, o da mı olmadı bu sefer diyelim Trabzon'a giderken Aeroflot'a bindirilip Rusça konuşmaya, bitmedi bu da Antalya'ya giderken Alitalia'ya bindirilip İtalyanca konuşmaya, ve en kötüsü de dağlarında çiçekler açtırdığımız İzmir'e giderken Olimpik Havayollarına ait bir uçağa bindirilip içindeki görevlilerle Yunanca konuşmak zorunda kalmaya benzer. Çünkü yukarıda saydığım uçakçılar ancak kendi mensubu oldukları memleketlerin anadillerini ve İngilizce'yi bilirler, Türkçe bilme şansı eğer anavatanları Türkiye değilse bilmezler.
Allah'tan havadaki kabotaj hakkımız duruyor, ya o da elimizden alınsaydı da yurt içinde bir yere giderken Türk Hava Yolları gibi Pegasus gibi Anadolu Jet gibi Atlas Jet gibi Onur Hava Yolları gibi bize ait uçaklarımızı uçuramasaydık ne olacaktı?
Eğer harp-ı umumiden sonra ulusal kurtuluş savaşını kazanamasaydık ve düşmanları memleketimizden kovamasaydık işte böyle bir manzara-i rezilliye ile karşı karşıya kalacaktık.
İşbu unutturulan bayramın amacını ancak o zaman anlarsınız.