Bu Blogda Ara

17 Ocak 2009

Fil Oturtma

Sonunda oturmaktan dolayı Tel Zivan'dan dışarı çıktım, Musul'a doğru yol alıyorum :-) Ama ne zaman muvasıl olurum bilemem :-)
Ne olucaksa bir an ewel olsun artıkım, çünkü bende dayanıcak halet-i ruhiye kalmadı :-(
Hangi birini sayıyim onu da bilmiyorum, ama kafadan soriyim, kocaman bir hafta bir tane insan mı dükkana girmez? Yoksa hepsi birden söz birliği etmişler de benim sabrımı mı deniyorlar?
Zaten hücre gibi bir hayatım var, oturmaktan imanım gevredi, nerdeyse basurum kanıyıcak, en azından ne yazıcağımı bulamıyorum, çünkü içinde bulunduğum vaziyet-el-ruhiyat bu konuyu düşünmeme mani olmakta :-(

POFFFF

15 Ocak 2009

Ekomoni Rayına Oturdu

Tepeler güneşlendi ama aralarda bulutlar da var, renkleri de beyaza çalıyor :-) Durum fena değil, şöyle böyle bir şekilde sıcak :-)
Kuşluk vakti bizim meşhur ekonomimiz vinçle kaldırılmış demirin yollarına yerleştirilmişti, fakat lokomotifi yoktu :-)
Çünkü dün akşamdan başlıyan yükseliş treni 1 Türk Lirası 62 Türk Kuruşu 50 Para yapmış, altını da 42 Türk Lirası 50 Türk Kuruşuna çıkartmış, ama çekici araçlar orda çekilenle olan bağlantı cıvatalarını kopartmış, öteki manivela aşağı iniyor :-) Fakat bu manivelanın altındaki kablo bu düşüşe engel oluyor :-)

Ben derseniz iki gündür yanlızım, akşama kadar beklemekten canım sıkılıyor :-(
İyi ki şu Blogger var, biraz da olsa akşamları kafamı dağıtıyor :-)
Karşımdaki dükkan da günboyu eski güsel şarkıları çalıp iyi bir müzük ziyafeti çekiyor :-)
Bu pek bilinmiyen şarkıların güftelerini bulup sizlerle buluşturmak görevi de bana düşüyor :-)

Hadi bakalım kolay gelsin bana, inşallah aradıklarım İnternet Okyanusunda vardır :-)(
Yoksa bilem bir çoğu benim kalbimin derinliklerinde saklıdır :-)
Varlığıyla birlikte bir anda benliğimi ısıtır :-(
Bulamasam bile bir tarafta küçük bir hatıra kalır :-X)

12 Ocak 2009

Faturalar

Dün adamımız ıssızdı, bugün gün değişti, dükkana geldik tabi :-( Her şey güsel de şu "Hafta Başı Yorgunluğu" olmasa ... Dünkü filmin etkisinden henüz çıkamamışım sabahleyin, fakat ikindi vakti gelen faturalar beni kendime getirdi :-( Zaten biliyorsunuz ki "Ekomoni Tıkırında" :-X İşler de ayna, geç karşısına al eline tarağı, damın üstüne de koy saksağanı, sorna da vur beline kazmayı. Kazma kırılırsa sen geç onun yerine, çünkü bu kafayla günün gelmiştir, sapın ucundasındır artıkım :-) Ama eğer ola ki sap kırılırsa sen o baltaya sap olursun :-) Fakat ne yazık ki hükmettiğin kazmadır, balta değil :-( Eğer balta olsaydı faturadaki kazığın boyunu kısaltabilmek çok küçük bir ihtimal dahi olsa mümkün olabilirdi, fakat bilirsiniz ki kazmanın yeteneği ve işlevi kazık kesmeye muktedir değildir :-) Kazmayı vurdukça kazıkların boyutları daha da uzar, çünkü kazığın giriceği delik kazmanın sayesinde daha da büyür, bu durumda da o büyüyen deliğin içine giren büyük kazık, küçük bir kazıkmış gibi gelir :-) Artıkım bu kazık boyuyla idare etmeliyiz. Sonuçta ne olursa olsun kazığın boyutu aynı boyut, sadece girdiği deliğin boyutunun küçüklüğü veya büyüklüğü değişik duygular hissettiriyor :-) Son bir yıl içersinde elimin altından çok şey geldi geçti, gerekli gereksiz bir çok şeyle muhatap oldum, fakat hiçbir zaman bu kadar büyük bir kazığı yediğimi hatırlamam :-X Zaten elektiriğe, suya, doğalgaza ve telefona gelen zamlar bizi zaten baydı, bayanmadı :-( Hava bu kadar soğuk olmasa ilk iş olarak klima ve kombine zoneden vazgeçerdim :-) Aslinda burdan birazcık çorbamız çıksın isterdim. Ama haftaya iyi başlamadık, oturmaktan imanım gevredi ustamla beraber :-( Kaç haftadır da böyleyiz, ama nereye kadar gidicez balakım?

11 Ocak 2009

Issız Adam

Hava bugün bayağı bir kapalı, ee tabi ne olucak, Cumartesi günü güneş çıktıydı ya, üç dört saat bile görünse yeter. Bugün de saklansın bulutların ardına, bir tatil de güneş yapsın :-)
Sağdan soldan rüzgar essin, sen açık bir mekanda ol, hemen kendini kapalı bir mekana atmak istersin, çünkü bu hava geçen eski yılların soğuklarına hiç bir şekilde benzemiyor :-(
Biz de hiç hesapta olmamasına rağmen çok uzun zamandır yapmamış olduğumuz -en azından kendi açımdan- ve son zamanlarda herkesin dilinde bir fenomen olan Çağan Irmak'ın son filmi "Issız Adam"ı sinemada izlemeye karar verdik bir anda :-)

Aslinda filmler hakkında fazlama yazı yazmam, yazıcak olsam da tam yazarım.
Ama bu seferki insanın içini cızlatıcak kadar konusu beni bir anda sardı sarmaladı ... Belki kendimden de bir şeyler buldum, hatta ıssız adamın yerine de koydum bir aralık kendımi, fakat her şeye rağmen son onbeş dakkasındaki sahne benim hayatımda gerçek olsa ben onu öyle yapmazdım kendi hayatımda, en azından aradaki sevgiye sahip çıkardım, sonu ne olursa olsun :-(
Bilmiyorum, bu da benim kendi görüşüm ve fikrim, herkesin kararı elbette ki kendisine ayittir, bu kadarına karışamam. Ama bu şekilde birbirini seven ve aradan geçen beş kocaman yıla rağmen birbirlerini unutmayı başaramamış iki insan, ikinci bir şansı hak etmiyor mudur dersiniz?

Ben Ünüversiteye gitmedim, Sinema Eleştirmeni değilim, hatta Aşk konusunda fazlama bir bilgiye dahi sahip değilim, hele de Piskoloji konusunda hiç :-(
-Çünkü ünüversite meezunu olduğu halde yedi kere sekizin ellialtı ettiğini bilmiyen tanıdıklarım var hayatımda, fakat konumuz şimdilik bu değil, buna da bir başka yazımda değinirim- :-)
Bence bir çok kendini Sinema Eleştirmeni sanan bazı yazarların atladığı bir konu var:
Bazı filmler ve kitaplar vardır, içeriği üç kelimesiyle beşbin konuyu çağrıştırır. Issız Adam da bu kategoriye dahildir. Bu itibarla belki gerçeği vardır bilmem ama kurgu olan hikayenin "Tez Konusu" olarak değerlendirilebiliceğidir.
Şahsen ben olsun, yanımdaki arkadaşlarım olsun, hatta salondaki diğer misafirler olsun oldukça memnun ayrıldılar salondan. Bu vesile ile çoklarımızın arkadaşlarımıza tavsiye edebiliceği bir film :-)

Son sözüm de filmin yapımında ve yayınında emeği geçen arkadaşlarıma:
Menfaatlerin sevgiyi yavaş yavaş köşeye sıkıştırdığı günümüz dünyasında bir parçacık dahi olsa gerçek sevginin var olduğunu, bunun da nerde ne zaman ve kiminle yakalıyabiliceğimizi bilemiyiceğimizi, fakat sornadan ikilem içinde kalınınca acıklı olaylar sonrasında bile her şeye rağmen aşkın ölmediğini bize kanıtlıyabildiğiniz için teşekkür ederim.
Fakat yine de filmin sonunun "Mutlu Son"la bitmesini tercih ederdim, çünkü Yeşilçam'da bir kural vardır:
Hikayenin sonunda ya tüm kahramanlar yada bir tanesi Hakkın rahmetine kavuşur, veya hikaye mutlu sonla biter :-)