Bu Blogda Ara

06 Şubat 2015

Çakmaktaş'ların Evi Portekiz'de

İşbu sahifelerdeki yazılan yazılara kâni olanlar eminimdir ki "Taş Devri" adlı çizgi filmi izlemişlerdir.
William Hanna ve Joseph Barbera tarafından ortaya çıkartılan Fred Çakmaktaş ve Barney Moloztaş adlı iki sıkı fıkı kanka ve eşleri arasında geçen günlük olaylara bir zaman sonra çocukları da eklenmiştir.


Bu yazımda size onlara özenen Rodrigues ailesinin yaptığı evden bahsedecek ben.
Dizinin son bölümü çekildikten yıllar sonra 1974'te yapılan "Casa de Penedo" ya da Türkçe mealiyle "Taş Ev" gazetadaki habere göre evsahipleri elektrik yerine mum kullanıyorlarmış.
Kütükten koltuklar ve beton ile eucalyptus kullanılarak yapılmış yataklar evdeki ilk dikkât çeken ayrıntılardan sadece birkaçı. Hâttâ evin merdivenleri bile taş devri ortaya çıksın diye kütüklerden yapılmış.


Ev aslında turistik amaçla yapılmamış ama her yıl turistlerin akınına uğruyormuş.
Gelgelelim bu ilgiden evsahipleri hiç ama hiç memnun değillermiş.
Keşif meraklısı turistlerin sık sık gelip evlerinin camlarını tıklatıp kendilerini sürekli rahatsız ettiklerinden şikâyet ediyorlar.
Biz de ev sahiplerine saygı için evin sadece Portekiz içinde olduğunu söylemekle yetiniyor ve açık adresi yayınlamamayı uygun görüyoruz.

Tatile Değil Akrabaya

Ben gezginimdir. Mümkünatı olan her fırsatta kendimi bir yerlere götürmüşümdür mutlaka.
Genelde yeni yerleri keşfe çıktığım o kadar çok vakidir ki sayısı saymakla bitmez.
Bu sefer size yurdumuzdan bir araştırmayı anlatacak ben.


Memleketimizde yaz tatiline çıkanların yüzde altmışı akraba ziyaretlerine gidiyor ve hotel ya da pansiyon yerine onların evlerinde kalıyorlarmış.
Türkiye Cumhuriyeti'nde akrabalık bağlarının inanılmaz gelişmişliği ve dinin de bir emri olduğu göz önüne alındığında bu oran hiç ama hiç azımsanamayacak bir seviyede.


Seyahâte çıkış sebeplerinden ikincisi yüzde otuzluk bir oranla benim de bu dilime dâhil olduğum gezmek eğlenmek ve keşif yer almakta.
Evliya Çelebi bir gün rüyasında Hz. Muhammet'i görür, ondan şefaât dileyeceği yerde dili sürçerek "Seyahât ya resûl Allah" der.
Hz. Muhammet de "Peki, sana hem ahirette şefaâtçi olacağım, hem de Allah'tan seyyah olmanı dileyeceğim" buyurur.
Evliya Çelebi bu buyrukla hayatı boyunca ha babam gezer, gezdiği gördüğü yerleri ise bir defterde toplar.
İşte her zaman tartışılan ve günümüz gezginlerinin ilk başvuru kaynağı olan "Seyahâtname"nin hikâyesi budur.


Üçüncü sırada ise yüzde beşbuçukluk bir oranla sağlık yer almakta.
Malûm-u aliniz Anadolu toprakları şifalı sularla kaplı, temiz havası ve bol güneşiyle aslında dünya üzerinde kendi kendine yeten birkaç yerden bir tanesi, ama bunu lâyıkıyla değerlendiremiyoruz o apayrı bir konu.


Geçen yaz seyahâte çıkanların oranı bir önceki yıla göre yüzde yedi artmış.
Hâlkımızın çıkığı bu seyahâtlerde ortalama olarak adam başı üçyüzyetmişyedi lira harcandı.

İşkolik Japonlara Zorunlu Tatil

Her zaman patronlarımız bize daha çok çalışmamızı söyler durur.
Ne yaparsak yapalım bizim patronlarımız bizim çalışma şeklimizi hiçbir zaman beğenmez.
İsterse gün yirmibeş saat olsun, biz günün bu yirmibeş saatinin yirmibeşinde de çalışalım patronlarımız bizim hiç ama hiç çalışmadığımızdan dert yanar.


Sizi bu yazımda Japonya'ya götüreceğim.
Japonya Sağlık Çalışma ve Refah Bakanlığı ki kendileri bizim Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının muadili oluyor, uzun zamandır sürdürdüğü bir araştırmaya göre çalışanların çok ama çok büyük bir çoğunluğunun yılda onsekiz günlük ücretli izin haklarını kullanmadıklarını ortaya çıkarttı.
Evet, yanlış okumadınız, Japon çalışanlar yıllık ücretli izin haklarını kullanmıyorlar.


Bunun üzerine hükümet geçen gün çıkardığı bir kanunla çalışanlara mecburi tatil yapma hakkı getirdi.
Artık Japonya'da kamu ve özel sektörde çalışanlar yılda beşer gün zorunlu izin yapacaklar.
İşbu tatil haklarını kullanmak istemeyenler hakkında ise yasal işlem başlatılacak.


İşbu kanunun Japon halkında sürekli çalışma sonrası oluşan ruhsal hastalıkların önüne geçmek için çıkartıldığı belirtiliyor.


Japonya'da bugüne kadar yapılmış olan çeşitli araştırmalarda Japonlar tatildelerken kendilerinden boşalacak olan iş gücünün patronları tarafından arkadaşlarına verileceğinden endişe duyarak tatile çıkmıyorlar.


Boşu boşuna Japonlar dünyanın en gelişmiş milleti değiller. Baksanıza o kadar çok çalışma aşklarıyla dolmuşlar ki tatil yapmak akıllarından bile geçmiyor.

Emojiler

Aslında yazışırken bu sembolleri kullanmaya karşıyım.
Ayfon kullanmama rağmen işbu yöntemi yüklememişimdir hâlâ, üstelik niyetim de yok.
Bu yazıma konu olan araştırmada Match. Com baş rolde. Netekim emojileri kullananların yüzde ellidördünün cinsel hayatları çok düzenliymiş.


Aynı araştırmaya göre kullananlar alıştıklarımızdan çok daha fazla çapkınmışlar ve en çok da sırasıyla göz kırpma gülümseme ve öpücüklü simgeleri kullanıyorlarmış.
Ne diyelim, isteyen istediği dilde yazışmakta serbest. Ne karışabilirim ne de kendime karışılmasına müsaade edebilirim.
Zaten bu yazışma programları yüzünden güzelim Türkçe'miz de bozuldu, darısı Fransızca'nın başına diyeceğim ama olmayacak.
Sabah sabah bu ne ya?