Bu Blogda Ara

22 Ağustos 2024

Caddebostan Kıyı Dolgusu

 Bu yazıda anlatılacak şeyler Milliyet gazetesinin Oniki Nisan Bindokuzyüzseksenbeş günkü bir haberinin yayınlanmasıyla başladı.
Haberde zamanın İstanbul şehremini Bedrettin Dalan'ın kıyıları bir daha geriye dönülemeyecek biçimde doldurularak hâlkın kullanımına açılacağından bahsediyordu.


İşbu haberden sonra çok fazlama zaman geçmesi gerekmedi, kısa zaman zarfında doldurulan alan Bostancı'ya dayanmıştı bile.
Ancak biz yine de sırayla gidelim ve Caddebostan ile Fenerbahçe dalyanı arasındaki tahribatla başlayalım.


Eski zamanlarda dalyanların bulunduğu ve günümüzde Fenerbahçe Orduevi durağının oradan başlayan doldurma işlemi işbu resm-i şerifte Caddebostan pilâcına kadar dayandığı gözükmekte.


Dolgu tahribatının ne kadar büyük olduğunu anlatabilmek için ahanda eski zamandan kalma işbu resm-i şerifi de tükledim.
Buradaki kumsal üstte bulunan resimdeki üçgen kahverengi yer.
Bir zamanlar burada muhteşem bir pilâj vardı. Büyüklerimizin anlattıklarına göre kumu altın gibi sarışın, denizi berrak bir maviydi. Dahası körfez olduğu için sığdı yani fazlama derin değişdi, yüzmeği bilmeyenler de girebilirlerdi.


Aynı yere bir de deniz tarafından bakalım, her ne kadar resimdeki köşkler günümüzde de duruyorlarsa dâhi o eski ihtişamlı günlerini çoktan kaybettiler.


Bir zamanlar burada Vapor İskelesi olduğunu söylersem hepiniz kargalar gibi gülerdiniz değil mi?
Oysa şurada Bindokuzyüzseksen yılına kadar Caddebostan'da Vapor İskelesi vardı ve Türkiye Denizciilik İşletmeleri bünyesindeki Şehir Hatları vaporları günde birkaç kez Caddebostan'a uğrarlardı.


İşte onlardan bir tanesi de Caddebostan adlı zamanın deyimiyle Deniz Otobüsü ama gerçekte günümüzde Turyol ve Dentur Avrasya ve Prenstur ve de Mavi Marmara'dan İstanbul Belediyesi bünyesindeki Şehir Hatları tarafından kiralanan Mopurlardan tek farkı yandan yanaşan tekneler.
İşbu deniz otobüslerinden topu topu iki adet yapıldı, adlarına da Caddebostan ve Bostancı uygun görüldü.
İşbu deniz taşıtlarına deniz otobüsü denmesinin sebebi koltuk düzenlerinin İett otobüsü gibi olmasından ve karada giden bildiğimiz otobüsler gibi zangır zangır titremesi yüzünden olduğu büyüklerimiz taradından Facebok'ta anlatılmış olmasıdır.


Caddebostan'ın batı tarafındaki vaziyetini temaşa eyledikten sonra doğu tarafına bir göz atalım, burada da sonradan rahmetli Çetin Emeç'in ismi verilen sahil yolu görünmekte.
Bu yeni yapılan yol Cadde-i Bağdad'a iki sokakla bağlanmış, ilki Marmara Yelken Kulübü'nün yanından geçen ve Galip Paşa Cami-i Şerifinin yanından aşağıya inen yol, diğeri de Kantarcı durağının oradaki Divan Pastahanesinin karşısına çıkan yol.
İkinci bahsettiğim yoldan ER1 hat numaralı İett otobüsleri geçer, ancak Çetin Emeç Caddesi üzerindeki Erenköy ve Kantarcı duraklarında durmaz.


İşbu sahil dolgusu Suadiye'yi de yedi bitirdi, çünkü günümüzde Suadiye Hotelinin önünde otopark olarak kullanılan alan eski zamanların Suadiye Pilâcı olmak vardı.


Bu resimdeki zaman Caddebostan dolgusundan günümüze daha yakın ama temeli ta kırk yıl öncedden atılmış olduğu ortaya çıkıyor.
Bizler sanırım yaşlanıyoruz, günümüzün dünyası bizlere göre değil gibime geliyor.


Kıyı doldurula doldurula nerelere kadar geldiğini gördünüz.
Bostancı'daki istasyondan bakılınca fazlama bir şey fark edemiyor olabilirsiniz ama buradaki resm-i şerifte Cadde-i Bağdad artık Kızıltoprak yönüne tek yönlü olmuş vaziyette, dönüş yolu ise Ihlamur durağından itibaren Kalamış - Fener Caddesi + Ahmet Mithat Efendi Caddesi + Cemil Topuzlu Caddesi + Çetin Emeç Caddesi yoluyla sağlanmakta.


İşbu dolgu yapıldıktan sonra Bindokuzyüzseksenyedi yılında yine zamanın İstanbul şehremini olan Bedrettin Dalan kalktı Norveç'ten birkaç adet katamaran tekne getirdi, bağlı olduğu firmanın adını da İstanbul Deniz Otobüsleri koydu, yukarıda resm-i şerifini temaşa ettiğiniz Bostancı'daki iskele aynı zamanda genel müdürlük olarak kullanıldı.
O zamanki İstanbul Deniz Otobüslerinin ortaklık yapısı olarak yüzde seksenbeşi İstanbul Deniz Otobüslerinin, yüzde ondördü İstanbul Elektrik Tünel Tramvay idaresinin, yüzde yarımı Hamidiye'nin, kalan yüzde yarımı da İstanbul Beleiyesi bünyesindeki diğer şirketlere aitti ve bu şirketlerin en yüksek hissesi İstanbul Ulaşım Anonim Şirketi yani sonradan Metro İstanbul'undu.
İlk olarak Bostancı'dan Kabataş'a açılan hattın yanına ertesi yıl Bakırköy hattı da açıldı, üçüncü yılda Kadıköy ve Karayköy iskeleleri de açılınca o zamanlar oldukça iyi gösteriiş yapmıştı.
Gel zaman git zaman İstanbul Deniz Otobüsleri o zaman için fena sayılmayan bir para olan Sekizyüzaltmışbirmilyon Amerika Birleşik Devletleri Dolarıcıklık bir ücrete satıldı.
Bazı kişiler kiralandığını söylüyor ama aradan geçen zaman zarfında bazı taşıtlar başka yerlere gönderildi, mâlum-u âliniz kiralanan bir şey kiracı tarafından başkasına satılamaz veya yeniden kiralanamaz, işbu vaziyet-i umumiye yasaya aykırıdır.


Sizlere son olarak Bostancı iskelesinin eski vaziyetinin bir resm-i şerifini de paylaşayım tam olsun, ama işbu mevzuat-ı umumiye burada bitmeyecek, çünkü yolun devamı olan Turgut Özal Bulvarı on yıl sonrasında Kaynarca'ya kadar dayandı ve günümüzde de kullanılıyor.
O tarafın tahribatı başka bir yazımızın konusu olacak.

19 Ağustos 2024

Hayâl

 Bu akşam biraz hayâl kuralım, çünkü hayâl kurmak için hiç kimse hiç kimseden para istemiyor. Ancak çok güzel ve sinsi bir şekilde kırıyor, emin olun para isteseydi daha iyiydi.
Çünkü cepten giden Sipâli yani Para bir zaman sonra bir şekilde yerine konulabilir ama hayâl ve umut kırıklıkları öyle sanıldığı kaddar kolay tamir edilemezler.
Çivinin çiviyi söktüğü günümüze kadar arsla görülmemiştir, atalarımız işbu mevzuat-ı hissiyat-ül umumiye dâhilinde çok yanılıyorlar..


Hayâllerimizde öncelikle biraz mutluluk olsun, tüm insanların diğer canlılarla barış ve huzur içinde yaşadığı sükûnet gibi.
Hayâllerimizde sonra huzur olsun, istediğimiz ve bizleri gerçekten mutlu eden işleri yapalım.
Hayâllerimizde sonra sağlık olsun, sağlığımız olmazsa yukarıdaki saydıklarımın hiçbiri olmaz.
Hayâllerimizde sonra para olsun, bugüne kadar kaybettiklerimizi yerine koyabilelim ve hayatlarımızın kalan kısımlarını yukarıda saydığım şekillerini bozmak zorunda kalmadan yaşayabilelim.
Hayâllerimizde biraz da zaman olsun, yakın çevrelerimizden başlayarak gezebilelim görebilelim kültürümüzü verelim ve kültürleri alalım, kültürel hayata can verelim.
Tabi bu arada her zaman tıkırında işleyen ekomonilerimize daha çok cansuyu verelim.
 

Kurduğumuz hayâl Kahvesiz olmaz tabi, hele hayat kitapsız kahvesiz ve kedisiz hiç çekilmez.
Bir de işbu hayâllerimizi gerçeğe dönüştürmemize yardım edebilen kafa dengi arkadaşlarımız olursa daha da iyi olacaktır kanımca.