Bu Blogda Ara

Sayfalar

28 Eylül 2019

Çalışma Disiplini

Gayenizi seçmek demek sizi hedefinize ulaştıracak şekilde bir karar verdiniz demektir.
Varılamayacak bir hedef seçmek hem boş hem de tehlikelidir, zira sonunda başarı gösteremeyince inancın ölmesi ve gayretlerin felce uğraması ihtimâli vardır.


Büyük ve incelikli bir eserin ilk önce en kolay olan kısımlarını yazmalı.
Eğer yürünmesi gereken yol bir hâmlede sonuna varılamayacak kadar uzunsa mesafeyi parçalara bölmeli ve her bir parça içinde insan kendisini sadece o parçaya vermeli.
O parça bitmeden daha ötesine bakmamak doğru bir çaredir.


Bir memleketin bütün tarihini yazmak insan takatinin üstünde bir iş gibi görünür.
Bu tarihi çağlara ayırın, kendinizi önce en iyi tanıdığınız çağa bağlayın, bu bittikten sonra öteki çağlara geçin.
Bir gün kendinizi yolun sonuna varmış olarak görünce aştığınız merhâleleri hayretle şaşırarak seyredersiniz. Birkaç denemeden sonra kâlbiniz cesaretlenir ve daha düzenli nefes alırsınız.


Çiftçi tarlanın öteki ucuna bakmaz derler.
Havai insan her şeyi imkânsız sanır ve herhangi bir işe başlayamaz.
İyi işçi ise bütün büyük işlerin mümkün olduğunu bilir ve yavaş yavaş bu işleri sonuna eriştirir.

Okumaya Vakit Ayırın

Okumak sizlere çok şey kazandırır, düşüncenizi ve ufkunuzu genişletir, bilginizi arttırır.
Okumak sizin içinizdeki havuza yeni ve taze suların katılması gibidir. İçindeki havuza taze sular katmayan insanın ruhu yosunlaşır ve kirlenir.


Yeni kitaplar okuyun, eski kitaplar okuyun, yeni yazılar eski yazılar okuyun, haberleri ve düşünceleri okuyun, hiç olmadı gazete okuyun. Yeter ki bir şey okuyun.
Zekânızın bileylendiğini, içinizin aydınlandığını, bir şeyler öğrendiğinizi göreceksiniz zamanla.


Vaktiniz boş geçmesin, trende okuyun, otobüste okuyun, canınız sıkılmasın. Telefonla oynamak yerine kitap okuyun gazete okuyun dergi okuyun.
Çünkü kitap insanın en iyi dostudur.


Bazı kimseler ünüversüteyi bile bitirdikleri zaman okumayı bırakırlar, onların ruhları ve kafaları kirlenmeye ve içleri kararmaya başlar.
Okuyanlar büyük adamların sohbetine katılır ve dünyaları dolaşır gibi olurlar.
Okumak en soylu davranıştır.


Hem atalarımız da demiş:
"Hiç okuyan ve okumayan bir olur mu?"
Ayrıca Kur'an-ı Kerim'de de ayet-i kerimesi mevcut:
"Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?"
Bilmek ise okumakla olur.

Başaracağına İnan

Birçok insanlar ömrün kısalığından şikâyet ederler lâkin onlar günde hiç olmazsa sekiz saat yaşıyorlar mı?
Gök Tanrı Tengri'nin yarattığı her gün işinin başında çalışan adamın çıkartabileceği iş akla sığmayacak kadar fazladır.


Fakât bir işin başında bulunmak yetmez, orada insan kendisini zaman kemiricilerden korumasını da bilmeli. Çalışmanın neticesi eğer işbu çalışma kesintisiz ise geometrik bir dizi hâlinde artar. Arası duraklamalı bir çalışma sonunda ortaya çıkan eser hep bu duraklamaların izlerini taşır.


Çalışan bir insanın zaman yiyiciler ve can sıkıcılar dediği insanatı kendisinden uzaklaştırması vazifesidir. Çünkü bunlarda acıma denilen nesne-i şerif namevcuttur, kendilerine karşı gelmeyenlerin zamanlarını son saniyesine kadar ahz-u kabz eylerler ve çalışan adamın işiyle yalnız kalsa faydalı bir iş ortaya koyabileceğini düşünemezler çünkü anlayışları yoktur.


Ünlü Alman Profesör ki ön adını belki de ilk kez burada okuyacaksınız ve öğreneceksiniz Johan Volfgang Von Göthe diyor ki:
"Başkalarının haber vermeksizin zat-ı âlinizi ziyârete gelmekten işittikleri zevke nihâyet vermek farz-ı ayndır."


Sözün kısası çalışırken kafanız rahat olmalı ki yaptığınız işten keyif alabilesiniz.

Kıskançlık Gözleri Kör Eder

İstanbul'un önemli ileri gelen şahıslarından Kahraman Bey iki günlük iş gezisi Ankara'ya gitmişti.
Ancak ikinci günü dönemedi, gecenin bir yarısı evine telefon etti ve eşine dedi ki:
"Doktorlar beni Anjin ile yatağa yatırdılar, bu gece dönemiyorum."


Karısı kızgınlıkla bağırdı:
"Doktorların gözleri kör olsun. Yattığın karıyı hemen kov ve çabuk evine dön!"

27 Eylül 2019

Az Uyuyan Şişmanlıyor

İnsanoğlunun günlük çekmesi gereken uyku süresi en az sekiz saattir. Yani günde sekiz saat uyumayan veya uyuyamayan bir insan belki gençliğinde uykusuzluğun yan etkilerini hissetmeyebilir ama ilerideki dönemlerde oldukça zorlanacaktır.
Bu gerçeği hepimiz biliyoruz değil mi? Evet biliyoruz, ben de söyledim, hem de kaç sefer. Araştırın Blogumu bulun, ben buradan bağlantı verecek değilim bu kez.


Ancak bu sefer İsveçli bazı bilim adamlarının boş oturmamak için yapmış oldukları bir araştırmada haftada dört gece az uyuyan bir insanın yakalanabileceği hastalıklar arasında kamuoyunda obezite olarak mâlum olan şişkoluk da eklendiği gözlerden kaçmadı.
Araştırmanın ayrıntılarına göre kâlori bakımından zengin gıdalarla beslenerek haftanın en az dört gecesi beşer saatten fazla uyumalarına izin verilmeyen katılımcıların şişmanlamaya daha yatkın oldukları anlaşıldı.
Aslında araştırmalara kalmadan atalarımızın sözlerine kulak ve göz versek ve de beyin yorsak daha akıllıca bir hayat yaşayabiliriz.

Deprem Toplanma Alanları Hakkında

Dün mâlum-u âliniz İstanbul'u oldukça etkileyen Silivri - Ereğli açıklarında Rihter ölçeklerine göre Beş nokta Sekiz büyüklüğünde bir sarsıntı vukua avdet eyledi.
Depremden sonra ise toplanma alanlarının tartışmaları başlamıştı.
Ancak İstanbul'da yirmi yıl önceki depremden sonra ayrılan toplanma alanlarının tamamına yakınının alışveriş merkezi veya gökdelen olarak imara açıldığını İstanbul ilinde yaşayanlar hayretle ve dehşetle görmüşlerdir ve biliyorlardır.


İstanbul ne yazık ki çok beğendikleri ve özendikleri Nev York gibi deprem kuşağından uzakta bir yer değil tam tersine Tokyo gibi depremin her an hissedileceği ve sallayabileceği bir mevkidedir, kaldı ki Nev York'ta da deprem vukua avdet eylemiştir tarih boyunca ama biz bilmiyoruz.
Zaten Dünya üzerinde hiçbir nokta depremden muaf tutulmamıştır, sadece dünkü bahsettiğim yaralardan ve kırılmış araziden biraz uzaktır o kadar.
Üstelik sadece Türkiye'de bile bir haftada yaklaşık beşyüz deprem oluyor, Dünyamız aşırı derecede hareketli bu aralar.


Öncelikle yıkıcı depremlerden Allah-u Te'âlâ bizleri korusun, korusun ama öncelikle binalarımızı yaparken aklımızı başımızda tutarak korusun, biz binayı çürük yaparsak Allah-u Te'âlâ bizleri nasıl korusun?
Deprem de ölüm gibi hayatın bir gerçeğidir, ancak İstanbul'da deprem sonrası toplanılabilecek alanların tamamının mezarlık olması dikkâtlerden kaçmıyor.
Zaten yakında mezarlıklara da imar çıkartırlar üç otuz alanlık yeşilliğimizi de kaybederiz, nasıl ki Taksim Gezi Parkı ve Bahariye Caddesi çevresi aslında mezarlıksa yakında Karaca Ahmet ve Zincirlikuyu mezarlıklarının yerlerinde birkaç gökdelen ve alışveriş merkezi dikildiğini de göreceğiz İstanbul'a bu kadar nüfusu yığarlarsa.


İşbu resm-i şerifi dünkü yazımda da paylaşmıştı ben, işbu vaziyer-i rezilliye dâhilinde Türkiye Mimarlar Mühendisler Odası Başkanlığının baştaki iddiasının ne yazık ki doğru olduğu hakikâti meydana çıkmakta.


Bu arada artçı depremler devam etmekte, bu arada merkez üssü Saroz Körfezi şiddeti de Dört nokta Bir olan bir deprem de vukua avdet eyledi.
Bu aralar özellikle Marmara Denizi hareketli, ben bu yazımı yazdığım sıralara kadar olan depremler ahanda bu resimde listeli:


Verileri görmek için lütfen Kandilli Rasathânesi Deprem Listesi yazısına tıklayınız.
Yalnız veriler her yeni sallantıda güncellendiği ve her gün de en az elli deprem olduğuna göre -ki bunların çokları İki şiddetinde bile değil- veriler alta doğru kayabilmekte olduğunu bilgilerinize arz eder ben.
Bu yazım şimdilik bu kadar.

Happy Börthdey Google

Hayat ve yıllar çok hızlı geçiyor, şunun şurasında Google Amca'mız daha ilk doğduğu zamanları hatırlar ben ki o zamanlar İnternet aşırı derecede yavaştı ve de pahalıydı günümüze göre.
O zamanlar Yüzkırkaltı'dan hat alır ve Türk Telekom'a bu bağlantı için yüklüce faturalar öderdik.


İşte bu şerait altında Google Amca buradan binlerce kilometre uzakta ve biraz sonra okuyacağınız uçağın Birbuçuk saatlik uçuş mesafesinde olan topraklarda dünyaya geldi, ki bugün işbu doğum-u kutsiyenin yirmibirinci yıldönümü.
Anlayacağınız Google Amca bugün Yirmibirinci Yaşına bastı.


İyi ki doğdun iyi ki varsın Google Amca, hele bu yıl rüştünü de ispatladın, her aradığımız şeyi seninle bulduk, öyle zamanlarda bizleri doğruladın ki saymakla bitmez bütün bunlar.
Bu arada İnternet de o günlerden bu günlere o kadar gelişip değişti ki bunu genç nesil daha iyi bilir.
Seni Seviyoruz Google Amca.

Dünya Turizim Günü

Bugün Yirmiyedi Eylül İkibinondokuz Cuma.
Swarm Genel Müdürlüğü'nden öğrendiğimize göre bugün Dünya Turizim Günü'ymüş.
Zaten hayat dediğiniz şey her gün yeni bir yolculuğa çıkartmıyor mu bizi? Sadece evde oturmakla olmaz, hayat aslında sokaklarda. Emin olun her gördüğünüz insan birer hikâyedir kendi içinde, ancak çokları yazmasını bilmedikleri için bizler okuyamıyoruz.


Hem madem bugün Turizim Günü, ben de sizi yeniden bir sanal yolculuğa çıkartayım.
Bu seferki resimler öyle ayrıntılar değil şöyle geneli birkaç resim olacak sayfada.


Aslında böyle birden çok ulaştırma aracını aynı resimde gördüğümüz resimleri daha çok seviyor ben. Ne de olsa her bir noktaya uçak gitmez, uçağın gittiği çok yere de otobüs yolculuğu çekilmez.


Bir gezginin en önemli belgesi gideceği yerin haritasıdır, çünkü harita olmazsa bilmediği bir yerde kaybolur ve dilini de bilmediği için kendisine yardım edecek hiç kimseyi kolay kolay bulamaz.
Demek ki neymiş? Haritamız her türlü olacakmış ama bunun üzerine gittiğimiz memleketin dilinden biraz öğrenmemiz lâzımmış.


Uçak korkusu bazı insanlara neler neler yaptırıyor? Baksanıza adam kalkmış uçağın tavanında gitmekten bir an bile imtina etmiyor.


Tabi kendi kendine uçan kazların kazanması gereken uçak milleri kartlarına ne yazık ki işlenemiyor. Çünkü Kırmızı Kuyruk'la değil, kendi imkânlarıyla uçtu.


Son zamanlarda Gezen Tavuk modası başladı, gerçi fabrikaya kapatılan tavukların verdiği yumurtalar ne kadar sağlıklı olduğunu bilmem hatırlatmama gerek var mı?
Gezen Tavuk Yumurtası diğerlerine göre daha sağlıklı ve gıdalı beslenmemizi sağlamakta.


Ancak olay biraz büyüyerek Uçan Tavuk olunca işin boyutu biraz değişiyor.


Neyse biz daha fazla dallandırıp budaklamadan ve Gezen Tavuk'lar daha fazla Gıt Gıt Gıdak'lamadan ve de Karga'lar Gak'lamadan mevzuat-ı umumiyemizi toparlayarak Dünya Turizim Günümüzü kutlayalım.


Dünya yuvarlaktır, bizler ise sadece üzerinde günlük olarak yaşayan varlıklarız sadece.
Hayat gezince güzeldir.
Sadece evden işe işten eve evden okula okuldan eve gidip gelerek hayat olmaz, boş günlerde ara sıra yolu değiştirmek de şarttır.


Yazımı Swarm'daki işbu sözle tamamlamak istiyor ben:

Travel the world! Just leave your third suitcase home this time #WorldTourismDay

Dünya Turizim Günümüz Kutlu Olsun.

Facebok'taki ESKİ ÜSKÜDAR FOTOĞRAFLARI Adlı Sayfanın Yaptığı Pislik

Dün mâlum-u âliniz İstanbul'u oldukça etkileyen Silivri - Ereğli açıklarında Rihter ölçeklerine göre Beş nokta Sekiz büyüklüğünde bir sarsıntı vukua avdet eyledi.
Facebok'taki bazı sayfalar da bu tarzdaki bazı paylaşımlar sonucu bazı insanları engelledi. O engelleyen sayfayı da burada ifşa etmekten honör işitirim:


Bir de altına bana bunu yazmış:


Allah-u Te'âlâ aşkına imdı bu mantıklı bir davranış mıdır yoksa geri beyin zekâlı tiplerin yapacakları çocukluk mudur?
Paylaşımı merak ediyorsanız işte adresi burada, lütfen Eski Üsküdar Fotoğrafları yazısına tıklayınız.
Belirtmek isterim ki bir kişiyi engellemek acizliktir hemzeminliktir hıncallıktır uluçluktur.
Facebok sayfalarının insanları ebleh yerine koymaları yasaktır.


Biz burada adam gibi oturup bir şeyleri anlatmak istiyoruz, ama bazı geri beyin zekâlılar kendilerince ahkâm kesmekle meşgullar.
Sen önce bir okula git de beynini biraz yonttur. Adam olmayı öğren, üniversiteyi bitir de ondan sonra gel burada tarih sat.
Gerçi senin gibi câhillerin ünüversüte eğitimi de ne kadar başarılı olacağı da ayrı bir su götüren konu.

Cum'a Hayrı

Son yıllarda her Cum'a günleri "Hayırlı Cumalar" başlıklı iletiler atılmaya başlandı.
Aslında güzel bir iletişim amacı ama sanki diğer günlerin hatırları kalıyor gibi.
Tamam Cum'a mübâréek gün ama hayatta bir tek gün Cum'a mıdır?
Birbirlerinize "Hayırlı Cumalar" dileyeceğinize önce sizler evetli olmayan hayırlı bir iş yapın, çünkü hayırda her zaman hayır vardır ve evette de şer vardır, o hayırlı işinizi yaptıktan sonra Cuma'nız gerçekten hayırlı olur.
Bakın burada yani aşağıdaki resimde birisi hadiseyi nasıl özetlemiş? Bunu görün de azıcık ibret alın.
Sizler hayırlı işler yapmazsanız o günü isterse mübâréek Cum'a olsa dâhi sizlere hayrı dokunmaz.


Hani adamın birinin bir akrabası rahmetli olmuş, cenazesini kaldırmışlar ama bizimki gitmiş hocaya sormuş:
"Acaba rahmetli şu anda nerededir?"
Hoca buna bir bakmış, bilmez gibi başını sallamış.
Bizimki yine sormuş: "Cennete gitmiş midir?"
Hoca buna başka bir soru sormuş: "İçki içer miydi?"
"Evet ama Cuma günü öldü."
"Hmm. Kumar oynar mıydı?"
"Evet ama Cuma günü öldü."
"Ya kadınlarla arası nasıldı? Çapkınlığı var mıydı?"
"Evet ama Cuma günü öldü."
Hoca artık dayanamamış ağzındaki baklayı çıkartmış:
"Bak delikanlı, merhum eğer Cuma günü öldüyse bugün ellemezler, ama Cumartesi oldu muydu hemen hâllederler."

Uzay Uçağı İle Londra - Sidney Sadece Dört Saatçik

Dünya havayolu düşünceleri sürekli gelişiyor, sesten hızlı ikinci nesil uçaklar yeniden göklere kavuşmak için gün sayıyor.
Bunlardan bir tanesi İngiliz Uzay Ajansının bu aralar geliştirmeler üzerinde çalıştığı ve şimdilik adına "Uzay Uçağı" dediği yeni nesil sesten hızlı uçakla günümüzde hiçbir uçağın doğrudan uçmaya menzilinin yetmediği Londra'daki Heathrow Uluslararası Havalimanından ta Sidney'deki Uluslararası Havalimmanı'na kadar sadece dört saatçik bir sürede uçulabilme olanağı oluştu.


İngiliz Hükûmetinin şimdiye kadar Altmışmilyon İngiliz Sterlini yani Dörtyüzonsekizmilyonikiyüzbin Türk Lirasıcık yatırım yaptığı Sinerjetik Hava Soğutmalı Roket Motörünün kullanılması plânlanan uçak atmosferin dışından Beşbuçuk Mach sür'ate ulaşabilecek, yani sesten beşbuçuk kat daha hızlı, hadi anlayabileceğimiz ölçüden söyleyeyim saatte Altıbinyediyüzkırk kilometre hızla uçabiliyor.
Bu durumda Londra'dan Nev York'a gitmek sadece bir saatçik, bizim burada İstanbul'dan Antalya'ya gidiş süresi kadarcık.


Ancak bu uçağın adının gerçekte ne olacağını ve kaç yolcu taşıyacağını şimdilik hiç kimse bilmiyor, bilinen tek şey ticari uçuşlara İkibinotuz yılında başlayabileceği.
Ancak mâliyetinin Konkord'dan daha hızlı daha çevreci ve daha ucuz olacağı söylenmekte.


Bu arada, yukarıda bahsettiğim havalimanları arası Onaltıbindokuzyüzseksenüç Kilometre ve en uzun menzili olan uçakların menzilleri de bu mesafeyi uçmaya yetmiyor, en uzunun menzili Bin kilometre kadar eksik kalıyor.
İşbu mevzuda bir araştırmam olacak, beni izlemeye devam edin. Bitirince bağlantıyı birbirlerine vereceğim.

Elektrik Kesintisi Zamanı Hüzünleri

Son zamanlarda İlçe-i Bakırköy'de bulunan Nahiye-i Yeşilköy merkezinde geceleri işbu saatler civarı bizim elektriğini kullanmaya mecbur olduğumuz Boğaziçi Elektrik tarafından semtin elektrikleri şak diye kesiliveriyor.


Tabi elektrik kesilince de ortalık kapkaranlık bir hâl alıveriyor. Ne önümüzü görebiliyoruz ne de bilgisayarımızı işletebiliyoruz.
Yani koskoca İkibinondokuz yılındayız, bu zamanda elektik böyle kesilir mi?
Hangi çağda yaşıyoruz, İlkçağ'da mı yoksa Tunç veya Demir Devri'nde mi?
Böyle elektriksizlikler Bindokuzyüzotuzlu yıllarda kaldı.
Sanayi Devrimi bundan çok önceleri oldu, o zaman bile aydınlatma günümüzdekinden çok daha gelişmişti.


Ahanda işte bu telefonla aradım Yüzseksenaltı Numarayı, karşıma yok abone numarası yok açık adres soran bir geri beyin zekâlı memur çıktı.
Ben de fırsat bu fırsat açtım ağzımı yumdum gözümü ki gözümü yummaya ne hacet çünkü zaten hiçbir şey görünmüyor güzelcenem bir sıçtım sıvadım ve rahatladım.
Not : Elektrik ise sabah Beş gibi gelmiş, ben ise o saatte yatağımdayım.

26 Eylül 2019

Deprem Hakkında Olumsuz Paylaşımlar

Bugün deprem oldu olmasına, ancak bazı câhill kesim bazı konularda bilip bilmeden bir şeyler paylaşmış.


Alt tarafı Allah-u Te'âlâ tarafından şöyle basitçe bir sınava tabi tutulduk, nasıl olsa işbu canlı olan Dünya'dan kurtulamayacağımıza göre yine de Gök Tanrı Tengri bizleri korusun.


Tabi iki sallandık ya hemen bazı akıl fukaraları ellerine almışlar telefonlarını başlamışlar bankamatik memurluğuna başlayarak kendilerine verilen görevlerini ifa etmeye.
Ama burada tek bir doğru var ki aslında o da yanlış, Fatih Sultan Mehmet yani İstanbul'un fatihi, Fatih Sultan Muhammet değil.



Bendeniz bu tarz şahıslara ahanda bunu tavsiye ederim, Bir Kaşık Beyin.
Tabi bu arada telefon şirketleri haberleşme konusunda sınıfta kaldılar.


Bir açıklama mutlaka yapacaklardır, ancak işbu açıklama ne kadar tatminkâr olacaktır acaba dersiniz?


Aslında açıklama geldi:
Baz istasyonlarının abone adedi ile ilgili, eğer aynı anda milyonlarca abone kalkıp da sevdiklerini aramaya kalkarsa baz istasyonları çöküveriyor, çünkü istiap hâddi yeterli değil, dediklerine göre de hiçbir şekilde olamazmış.
Yine de ellerinden ve ayaklarından geldiği kadar iletişimi kesmemeye çalışmışlar.
Doğrusu bu başarı benim gözlerimi kamaştırdı ve yaşarttı.

Üç Muz Üç Maymun

Hayatta bilinen bir Üç Maymun kıstası vardır:
Hiçbir şey görmemek, hiçbir şey duymamak, hiçbir şey bilmemek.
Sahi, Mehtap'ın İngilizcesi Maymun'du değil mi?


Eleştirilerden kaçınmanın tek bir yolu vardır:
Hiçbir şey yapmamak, hiçbir şey söylememek, hiçbir şey olmamak.
İmza : Aristotales.


Ancak buna karşıt tezim mevcut:
Verecek cevabı olmayanlar eleştiriden kaçınırlar ve küfretmeye başlarlar. Çünkü câhilldirler.
Câhill oldukları için de çabuk kandırılabilirler.

Şeyime'nin Ceketi

Biz burada depremle uğraşırken bazı kimseler giydikleri ceketlerle gündeme gelmeye çalışsınlar Şeyime Hanım gibi.
İmdı bizim memlekette bir Sosyâl Media İkonası mevcut, kendisi her daim bir hadise patlatarak kendisini gündemin baş sırasına bir şekilde oturtur.


Bugün de bir ceket paylaşmış. Ne var bunda diyebilirsiniz ki haklısınız.
Ancak giymiş olduğu ceketin arkasında Fear Of God yazmakta, yani İngilizce bilmeyenler için tercüme edeyim ki Allah Korkusu anlamına gelmekte.
Buraya kadar da norminâl, ancak ceketin fiyatını okuyunca sakın bayılmayın:

5.900 TL. Beşbindokuzyüz Türk Lirasıcık.


Allah'tan gerçekten korkan birisi işbu cekete değil Beşbindokuzyüz Türk Lirası, Beş Türk Lirası Doksan Kuruş bile vermez de satın almaz.
Ancak Beşbindokuzyüz Türk Lirası Şeyime Hanım gibilerine dokunmaz, her ay aldığı Onbinlerce Türk Lirası nafakalar sağ olsun ve eski kocişkosu sağ olsun. Alt tarafı bir çerez parasıdır.


Hemen hatırlatayım ki Türkiye Cümhûriyetinde asgari ücret sadece ve sadece İkibinyirmi Türk Lirasıcık. Gelecek yıl İkibinyüz Türk Lirasına erişirse öpeceğiz ve başımıza koyacağız, ama Allah-u Te'âlâ tarafından Gelir Vergisine konu edilmiyor çünkü zaten vergisi ödenmiş.


Sen kim oluyorsun da Şeyime Hanım'ın giydiği ceketten istiyorsun?
Alt tarafı sen basit ve fasit bir Fakir'sin, incitme yazıktır zengini.
Verme başkanından başkasına vermen gereken ödeneğini.