Bu Blogda Ara

Sayfalar

24 Nisan 2021

Kadırga Yaylası Cami-i Şerifi

Bugün size ta Karadeniz Bölgemizden biraz dikkât çekecek bir yer tanıtmak istiyor ben.
Ancak görsellere bakınca buranın yıkılmış bir yer olduğunu sanmayın sakın.


Gördüğünüz üzere kubbesi ve çatısı olmayan tarihi Kadırga Cami-i Şerifi ki zamanında Fatih Sultan Mehmet'in Cum'a Namazı kıldırdığı rivayet ediliyor.


Buranın geçmişinin beşyüzelliyedi yıllık ya da daha da fazla olduğu söyleniyor, çünkü her geçen yıl bu sayıya bir sayı daha ekleniyor.


Çift minareli camide yüzyıllardan beridir insanlar açık havada çimenler üzerinde ibadet ediyorlar.
Bu ilgi çekici hadisenin yeri ise Trabzon ile Gümüşhane vilâyet sınırındaki Kadırga Yaylası, ama cami-i şerif Trabzon vilâyetimize bağlı.

20 Nisan 2021

İkarus : İstanbul'da Bir Macar - İlk Nesil

 Daha önceleri de blogumda İkarus'u konuk etmişti ben, ama mâlum-u âliniz zaman geçtikçe ve internet okyanusunu kurcaladıkça birçok resm-i şerifler çıkıveriyor karşımıza.
Bu seferki yazımda daha önce paylaşmadığım resimlerden bir demet hazırladı ben.
Demet dedimse aklınıza bu sefer olsun Akbağ gelmesin, mümkünse Akalın hiç gelmesin, çiçek demeti de gelmesin. Demet sadece bir kadın ism-i şerifi değil bir de cins isimdir ve "Güzellikler Demeti" gibi sıfat tamlamalarında da adı geçen bir sözcüğümüzdür.
Evet başlıyoruz İkaruslarımıza.


İlk olarak Taksim Meydanında artıkım Pinterest'in gediklisi olan 1736 filo kodlu körüklümüzü takdim edeyim sizlere, günümüzde artık olmayan ve yeniden konulması da mümkün olmayan T4 (Taksim - Bayazıd) hattında.
Günümüzde yeniden konulamamasının başlıca sebebi geçtiği güzergâhın önemli bir bölümünün artık otobüs ve taşıt trafiğine kapatılmış olması.
T4 hattı Taksim'den çıkar, İnönü Caddesi yoluyla Dolmabahçe'ye iner, İnönü Stadı bitiminde sağa dönerek Kabataş'a, devamında Meclis-i Mebusan Caddesi yoluyla Tophâne'ye, Kemeraltı Caddesi yoluyla Karayköy'e, Galata Köprüsü'nü geçerek Eminönü'ye, Reşadiye ve Ankara Cadddesi yoluyla Sirkeci'ye, Ebu-Suud Caddesi yoluyla Gülhâne'ye, Alemdar Caddesi'ni tırmanarak Sultan Ahmet'e, Divan Yolu'dan Çemberlitaş'a ve Bayazıd'a ulaşır, Ordu Caddesi yoluyla Lâléli ve Aksaray'a iner, Atatürk Bulvarı yoluyla İstanbul Belediyesi - Saraçhâne Geçidi, Bozdoğan Kemeri altından Vefa ve Unkapanı'ya, Atatürk Köprüsü yoluyla önce Azapkapu'daki Hâliç Tershanesi'ne gelir ve Yolcuzade İskender Caddesi'ni tırmanarak önce Şişhâne Meydanı sonra Altıncı Daire-i Belediyye'ye yani Beyoğlu Belediyesi önünde sola saparak Meşrutiyet Caddesi yoluyla Tepebaşı ve Galatasaray'a gelen otobüsümüz İstiklâl Caddesi üzerinden Taksim Meydanında son durağına gelir.
Ancak 1988 yılından sonra Tarlabaşı Bulvarı açılınca güzergâhı biraz değişmiştir.
Ancak en tuhaf güzergâh değişikliği Galata ve Atatürk köprülerinin tek yönlü olduğu aylarda yaşamış, çünkü giderken Karayköy'den sonra Tershâne Caddesi - Perşembe Pazarı - Azapkapu - Atatürk Köprüsü - Unkapanı - Ragıp Gümüşpala Caddesi - Eminönü yolunu, dönerken de Unkapanı - Ragıp Gümüşpala Caddesi - Eminönü - Galata Köprüsü - Karayköy - Tershâne Caddesi - Perşembe Pazarı - Azapkapu yolunu dolanmağa başlamış ve zaten sıkışık olan trafik daha da sıkışmıştı.
İşin tuhafı sadece T4 değil, Levend ve Şişli Garajının Eminönü'ye gelen düz hatları ve İkitelli ve Topkapu Garajlarının Taksim'e gelen hatlarının tamamı bu dönemden etkilendiler, tabi Levend ve Şişli Garajlarının Bayazıd'a işleyen ring hatları da keza aynı şekilde.


İkinci olarak 1734 filo kodlu başka bir İkarus körüklümüz yine Taksim Meydanında bu sefer 87 (Edirnekapı - Taksim) hattındayken ve ilkiyle aynı gün poz vermiş.
Her ne kadar 87 numara günümüzde mevcutsa bile hattın her iki ucu ikişer durak uzatılmıştır, ancak o günlerdeki güzergâha göz atacak olursak Taksim'den çıkar, Tarlabaşı Caddesi yolundan Ömer Hayyam'a, Refik Saydam Caddesi yoluyla Tepebaşı ve Şişhâne'ye, Yolcuzade İskender Caddesi yoluyla Hâliç Tershânesi ve Azapkapu'ya, Atatürk Köprüsü'nü geçip Unkapanı'ya, Bozdoğan Kemeri altından geçerek Haşim İşcan geçidi öncesi sağa döner Fevzi Paşa Caddesi'ne girer, İtfaiye - Fatih Cami-i Şerifi - Yavuz Sultan Selim Cami-i Şerifi - Atik Ali Paşa - Karagümrük - Vefa Stadı - Acı Çeşme yoluyla Edirnekapı son durağına erişirdi.
Dönüşte ise Tarlabaşı Caddesi de darlığından dolayı tek yönlü olduğu için Şişhâne'den sonrasında Beyoğlu Belediyesi - Meşrutiyet Caddesi - İstiklâl Caddesi yolundan Taksim'e gelirdi.
Günümüzde ise hattın Taksim tarafı Elmadağ ve Harbiye'ye, Edirnekapı tarafı da Ulubatlı - Pazartekke ve Topkapu Kâleiçi son durağına uzatıldı, Edirnekapu'daki son durak ise iptâl edildi.


Renklisi de yok muydu bu İkarusların? Elbette vardı, yavaş yavaş çıkartılıyor ortaya merak etmeyin.
Görselimizde bir adet 1605 filo kodlumuz zamanın 62 (Gültepe - Eminönü) hattında merkezden mahâlleye dönüş için sefer saatini beklemekte.
O zamanlar Gültepe'nin hatları olan 62 numaraya genellikle körüklü G1 ve G2 hatlarına da solo İkarus verirlerdi, oysa geçtiği semtlerin yoğunlukları bakımından G1 ve G2 körüklüyü daha çok hakederlerdi, çünkü 62 numaradan daha uzun bir güzergâhları vardı.
Gültepe dediğimiz yer aslında Şehr-İstanbul'un yeni yedi tepesinden biri olmakta ve bu yeni yedi tepenin hepsi Levend ile Mecidiyeköy arasında bulunmakta.
Bu tepelerin bir öyküsü Yeşilçam'da 1961 yapımı ve bir kılâsik olan Otobüs Yolcuları filminde konu edilmiştir, her ne kadar o filmde hayâli bir 101 numara (Yeşiltepe - Bayazıd) otobüsü mevcutsa dâhi burada bahsedilen Yeşiltepe'nin açılımı Kuştepe Gayrettepe Esentepe Gültepe Çeliktepe Seyrantepe ve Şirintepe'dir. Buna rağmen İstanbul'da Yeşiltepe adlı bir durak vardır, ancak Yeşiltepe durağı Zeytinburnu'dadır.
101 numara ise filmden yıllar sonra Boğaziçi Köprüsü açılınca Beykoz ile Beşiktaş arasında ihdas edilen hatta verilmiştir, gelen geçen zaman sonrasında 101 numara da tarihin tozlu sergenleri arasındaki yeri aldırılmıştır.
Biz 62 numaraya geri dönecek olsak Gültepe'den çıkar, Tâlat Paşa Caddesi yolundan Ortabayır ve Levend'e gelir, Büyükdere Caddesi yoluyla şimdilerde Metrobüs olan Zincirlikuyu'da önemli bir yolcu alışverişinden sonra aslında Barbaros Hayrettin Paşa Caddesi olması gerekirken çok yanlış bir adlandırmayla Barbaros Bulvarı yoluyla Balmumcu - Darphâne - Yıldız Teknik Üniversitesi üzerinden Beşiktaş'a iner, Dolmabahçe Caddesi yoluyla Dolmabahçe Sarayı ve İnönü Stadı'na, Meclis-i Mebusan Caddesi yoluyla Kabataş ve Tophâne'ye, Kemeraltı Caddesi yoluyla Karayköy'e gelir, eğer 1987 ilâ 1989 yılları arasında değilsek doğrudan Galata Köprüsü'nü geçerek ama 1987 ilâ 1989 yıllarındaysak Tershâne Caddesi - Perşembe Pazarı - Azapkapu - Atatürk Köprüsü - Unkapanı - Ragıp Gümüşpala Caddesi - Hal yoluyla Eminönü'ye erişirdi.


İkarus'un solosu işbu sergide olmayacak mı derseniz ahanda işte sololardan biri olan 1999 filo kodlu otobüsümüz bir önceki resm-i şerif gibi Eminönü'de bu sefer 22B (Reşit Paşa - Eminönü) hattının dönüşüne hazırlanıyorken görüntülenmiş.
Zamanında oldukça yoğun kullanılan hattın ne yazık ki hiçbir zaman körüklü otobüsü olmadı.
Güzergâhına gelince: Asıl Kanlıkavak'tan çıkar, Reşit Paşa'ya gelir, birkaç yıl önce yeni yerinde açılan İstanbul Menkûl Kıymetler Borsası önünde sağa döner, adı birkaç yıl önce Katar Caddesi olarak değişen İstinye Bayırı'nı iner, Tokmak Burnu'dan geçip Emirgân son durağının önünden önce Emirgân Çay Bahçesi ve asıl Emirgân'ın olduğu Çınaraltı durağına, sonra Emirgân'ın diğer yarısı olan Boyacıköy duraklarına gelir. Yolunun üzerinde önemli duraklarından biri Balta Limanı Kemik Hastalıkları Hastahanesi'dir, devamında ağaçlıklı bir yol geçtikten sonra Rumeli Hisar mahâllesi gelir, sonra da Rumeli Hisar'ın kâle olan kendisi, devamında Aşiyân Mezarlığı, sonra Boğaziçi Üniversitesi sahil tarafındaki kapının önünde durduktan sonra Küçük Bebek ve Bebek son durağına gelir. Bebek'ten geçtikten sonra İstanbul'un önemli tarihi semtlerinden çileklerle ünlenmiş ama artık çilek yetişmeyen Arnavutköy'e gelir ki bu Arnavutköy ilçe olan Arnavutköy değildir.
Tarihte her zaman daracık sokakların çevrelediği Arnavutköy'ün geçişi 1987 yılından sonra yalıların önüne inşa edilen kazıklı yolla daha rahat geçişi sağlanmıştır, kazıklı yol bir şekilde Kuruçeşme'ye kadar gelmektedir, Kuruçeşme'den sonra eski yol da birden genişlemeğe başlar ve Ortaköy'e girdiğinde de yine daracık bir sokağa dönüştüğü cihetle adını taşıdığı Muallim Naci Caddesi günün her saati tıkalıdır, hani Şifa Yurdu durağından Çırağan durağına kadar otobüsten inip yürürseniz otobüsten önce varabilirsiniz, ancak son zamanlarda tıkanıklığın boyutu Beşiktaş'ı buldu çünkü Midyeci Ahmet adlı bir dükkâna gelen zengin piçlerinin arabalarını park edince zaten daracık olan Çırağan Caddesi bu araba kalabalığını kaldıramıyor.
Beşiktaş'tan sonrası ise yukarıda 62 numarada anlattığım gibi işlerdi.
Hattın gelişimine bakarsak 1990 yılında Beşiktaş'a kısaltıldı, 1993 gibi 22B yine Beşiktaş'a kadar çalışırken 22RE türevi eklenerek Eminönü'ye geri getirildi, Çağdaş Tramvay Kabataş'a geldiğinde önce Kabataş'a kısaltıldı, ancak birkaç hafta sonra 22B iptâl edilerek 22RE hattı Reşit Paşa tarafı yakın zamanlarda kurulan Fatih Sultan Mehmet Mahâllesi'ye uzatıldı, Kabataş veya Eminönü tarafı Beşiktaş iskelesine kısaltıldı.
Hattan geriye kalan 22B numrası ise Bebek - Kabataş hattına tahsis edildi ama günümüzün 22B hattı sadece hafta sonları çalışıyor.


Renksiz resimlerdeki renkler nedense bana daha bir değişik görünür gözüme, ne de olsa resimlerimiz renksizken hayatlarımız daha renkliydi sanki.
Gördüğünüz görsel yine Eminönü son duraklarından Boğaz tarafına giden otobüslerin hareket ettikleri bölge, ancak resm-i şerifin üzerinde hiçbir otobüsün hangi hatta sefer yaptığına dair bir ibare bulunmamakta ne yazık ki.
Görünüşe göre İkarusların ilk geldikleri dönemler olmalı çünkü hepsi henüz plâkalarını almamışlar ve henüz reklâm da yok, çünkü İett yönetmeliklerine göre hiçbir otobüs trafikte ilk yılını doldurmadan reklâm yapıştırmaz.


Bugün işbu güneşli havada Eminönü'ye tıkıldı kaldı ben ama yapacak bir şey yok çünkü resm-i şerifler nedense hep aynı yerlerde çekilmiş olduğundan kımıldayamıyor ben.
Arkada kocaman Süleymâniye Cami-i Şerifi resm-i şerifimize kol kanat germiş ki ta Kanûni Sultan Süleymân zamanından beridir bulunmakta ve mimarı olan Mimar Sinan'ın bütün İstanbul'u ölçtüğünde İstanbul'un en orta noktası caminin olduğu alana denk geliyormuş o zamanki ölçeğe göre.
İkaruslarımıza gelirsek en belirgin olanı 1648 filo kodlu olan 81 (Yeşilköy - Eminönü) hattındaki körüklü ve yanında filo kodu pek okunamayan 30 (Ortaköy - Aksaray) hattındaki diğer körüklü, üstelik her ikisi de Akbank'ın reklâmını taşıyor.
Akbank'taki AK'nin Adana'daki Kayserililer anlamına geldiğini biliyor muydunuz?
Rahmetli yüce insan Sakıp Ağa (Sabancı) güzel ülkemizin her iki vilâyetini güzel bir espiriyle buluşturmuş zamanında.
Ancak geçen zaman sonunda Sakıp Ağa rahmetli olduktan sonra bankanın adap-ı muhaşereti sıfırlandı, bankanın yönetimi çoluk çocuğun eline kaldı, çoluk çocuk da görgüden bihaber.
Eskiden sırf gırgırına başvurduğum kredi kartıma reddettiklerini bizzat mektupla haber verecek kadar müşterisine saygılıydı, şimdi ise herhangi bir başvuruyu onbin sefer telefon açmadan sonuçlandıramıyoruz bile ama bu konu çok derin mevzu olduğu için kapatalım ve İkaruslarımıza dönelim.
Bunlardan orta şeritteki 81 numara Yeşilköy'den çıkar, bir okulu bile olmayan ama nedense ayrı bir mahâlle olarak kaydedilen Yeşilyurt'un içine girer, Hava Harp Okulu'nun önünden Rauf Orbay Caddesi'ne çıkar, 1986'ya kadar doğrudan Bakırköy sahiline, 1986'dan sonra ise içine girdiği Ataköy Beşinci Kısım - şimdi adı konan Ömer Duruk Cami-i Şerifi - Ataköy İkinci Kısım son durağını ve çıktıktan sonra 1988 yılından sonra gelen Galleria Alışveriş Merkezi önünde durur, Bakırköy sahilinde Cevizlik durağına gelir, sonra Yeni Mahâlle sahilindeki Sakız Ağacı durağını görür, zamanında önemli bir üretim fabrikası olan Sümerbank durağı Zeytinburnu içerisinde Sümer Mahâllesini kurmuştur, sonra Zeytinburnu durağında en önemli tesisler olarak Boğaziçi Elektrik'in yazıhânesi ve Halkalı - İstanbul Banliyö hattının elektriğinin sağlandığı Veli Efendi Trafo merkezi ve tabi ki Altılı Genyan oynayan herkesin ezbere bildiği Veli Efendi Hipodromu vardır, hani Atla Gel Şaban filminde oylum oylum oyulan ve cevizine Saffet konulan Oymapınar'ın aslında kazandığı ama film icabı ikinci getirildiği sahnenin yaşandığı yer.
Eğer müşterek bahis harici koşan at yarışı fiilen kazanırsa ikinci gelen ve müşterek bahis dâhilinde koşan at birinci gelmiş sayılır.
Zeytinburnu'dan sonra sahilde Et Balık Kurumu durağı vardı ama Et Balık Kurumu satıldıktan ve araziyi boşalttıktan sonra durağın adı Marmara Denizi olarak değiştirildi. Genelde yolcu alışverişi olmazdı, bilmeyenler de genellikle otobüsü boş yere durdurduğu çok olmuştur, geçtiğimiz yıl bu durak da kaldırıldı.
Sırada gelen Beş Kardeşler durağı ise Zeytinburnu istasyonuna en yakın olan duraktır, ancak hâlk burayı Kazlıçeşme ile karıştırmaktadır. Yine de Kenedi Caddesi boyunca Kazlıçeşme Deri Fabrikaları civarında veya önünde hiçbir zaman durak olmamıştır, işçiler ve ilgililer her zaman Devletimin Elektrikli Banliyö Trenleriyle gider gelirlerdi.
Hattımızın güzergâhı bundan sonra Yedikule Sahildeki surlarla birlikte Havagazı ve İmrahor duraklarından sonra nedense Genç Osman adı verilen ama tren istasyonunun adı Koca Mustafa Paşa olan mıntakaya gelir, sonrası birkaç yıl önce Cerrah Paşa Hastahanesiyle birleşen İstanbul Sosyâl Sigorta Hastahanesi durağı ve pek indi bindisi olmayan Etyemez durağından sonra önce İski'nin merkez binası bulunan Davut Paşa ve nihâyetinde Yenikapu'ya gelir.
Eğer 1988 ilâ 1990 arasındaysak Yenikapu'dan içeriye Aksaray'a girer 87 numarada bahsettiğim yerlerden Unkapanı'ya kadar olan bölümü izleyerek Eminönü'ye gelirdik, dönüşte de Sarayburnu ve Kumkapı yoluyla Yenikapu'ya gelir devam ederdi. Yine de bu zaman zarfı haricinde hem gidişte hem de dönüşte Kumkapu Balık Hali - Kumkapu - Çatladıkapu - Akbıyık - Ahırkapu Feneri - Sarayburnu - biraz yürümeyle de olsa İstanbul Garı yoluyla Eminönü'ye gelirdi.
Ne yazık ki 81 hattımız 10 Kasım 2020 günü tarihin tozlu sergenlerindeki yerini aldı, günümüzde bahsettiğim güzergâhta BN1 hattı işliyor ama BN1 hattı Ataköy ve Yeşilköy'e girmeden Halkalı Merkeze gidiyor.


Yine her tarafı iyicenem yamulmuş olan 1915 filo kodlu solomuzun işlemekte olduğu hat okunamayacak şekilde kâlitesi düşürülmüş vaziyette karşıma çıktı, ancak emin olduğum tek bir şey var ki otobüsün bulunduğu yerin Eminönü olduğu.
Kim bilir nerelerden gelip nerelere gitmiştir hayatı boyunca?


Sırada yine Eminönü'de dönüş seferinin saatini bekleyen 1903 filo kodlu olan solomuz var, zamanın 58A (Akatlar - Eminönü) arasında seferdeyken birilerinin kamerasına yakalanmış.
Akatlar semti Etiler tarafı ve Bebek sırtlarında bulunur, 1993 yılında Cadde-i Nispetiye'de Akmerkez adlı bir zamanlar Türkiye'nin en iyisi seçilen alışveriş merkezi açılmıştır. Ancak aradan geçen zaman zarfında önce İstinye Park sonra Zorlu açılınca Akmerkez bu ünvânını kaybetti.
58A ise Zeytinoğlu'dan çıkar, Akmerkez'in olduğu alana gelir, bir zamanlar Kemâl Sunal'ın da başrolde olduğu bir filmde adı "Yıldız E İ" olarak görülen Yıldız Koleji önünden Barbaros Hayrettin Paşa Bulvarına girer, Balmumcu'dan sonra yukarıda 62 numarayı anlatırken bahsettiğimiz yerlerden geçerek Eminönü'ye gelirdi.
Yeri değil ama bir de 59A vardı, Zincirlikuyu'dan sonra Büyükdere Caddesi yolundan Gayrettepe - Mecidiyeköy - Şişla Cami-i Şerifi, Halaskâr Gazi Caddesi yoluyla Şişla Etfâl - Osmanbey - Harbiye, Cümhûriyet Caddesi yoluyla Harbiye - Elmadağ - Taksim, Tarlabaşı Caddesi yoluyla Tepebaşı, Refik Saydam Caddesi yoluyla Şişhâne, Atatürk Köprüsü yoluyla Unkapanı, Ragıp Gümüşpala Caddesi yoluyla Eminönü'ye gelirdi.
Etiler ve çevresindeki son durakların tamamında 58 numaralar Beşiktaş yolundan Eminönü'ye, 59 numaralar ise Mecidiyeköy ve Taksim yolundan Eminönü'ye gelirlerdi, ancak 59UÇ olan Unkapanı'dan sonra Yenikapı'ya giderdi.
1990'da bu hatlardan 58 numaralar Beşiktaş'a, 59 numaralar Taksim'e kısaltıldılar.
Ancak o zamanlardan kalan 559C numaralı Rumeli Hisar Üstü - Taksim hattı günümüzde hâlâ o günlerin anısına işlemeğe devam ediyor.


Gelelim biz İstanbul'un içine, burada da Akbank reklâmlı 1612 filo kodlu körüklümüz zamanın 84 (Topkapı - Eminönü) hattında Gülhâne durağında seferdeyken çekilmiş.
Ancak bağzı kendini ve yaşadıkları Şehr-İstanbul'u bilmeyenler bu resmi Şişla olarak da Facebok'ta paylaşmışlar:


Bir de ısrarla yaptıkları yanlışı savunmuyorlar mı inanın gıcık oluyor ben.
Hadi yanlış yazarsın, ama bunca insan hele de üstadlar bir konuda birini usûlünce ikaz ederse yazıyı düzeltebilirsin. Hatasızlık biz kullara değil Allah-u Te'âlâ'ya mahsus bir konu, hem üstelik "Kul günah işler Tanrı bağışlar" diye de bir söz vardır.
Biz bunu bir kenara bırakalım ve 84 numaramıza geri dönelim.
Topkapı ama gerçek Topkapı'dan çıkar, önce İett garajının olduğu Pazartekke durağına gelir, adı birkaç yıl önce Turgut Özal Bulvarı olarak değişen Millet Caddesi yolundan İstanbul Tıp Fakültesinin olduğu Şehremeni, aynı fakültenin diğer binasının ve kocaman bir öğretmen okulunun olduğu Çapa, İstanbul'un önemli bir meydanı olan Fındıkzade, Haseki Sultan'ın kurduğu Haseki Hastahanesi, bir zamanların paşalarından Yusuf Paşa duraklarında durduktan sonra 1973 yılında eklenen Aksaray üst geçidini aşar, Ordu Caddesi'ne girerek günümüzde Sovyetler Birliği'nden önemli bir bavul ticareti yapılan Lâléli semtinde ve biraz daha yukarıda bir dönem adı Hürriyet Meydanı olarak değişen ve İett'nin tarihi boyunca Bayazıd, Bayazıt, Beyazıt, Bayezid, Bayezit olarak çeşitli dönemlerde kullanılan ama doğrusunun Bayazıd olduğu meydana gelir, sonra Çarşıkapı'nın olduğu Kapalıçarşı durağından sonra Yeniçeriler Caddesi yoluyla Çemberlitaş Meydanı, Divan Yolu boyunca Sultan Ahmet, Alemdar Caddesi yoluyla Gülhâne Parkı, Muradiye Caddesi yoluyla Sirkeci ve nihâyetinde de Ankara Caddesi yolundan Eminönü'ye gelirdi.
Bahsettiğim güzergâh Topkapı kapının dibi dışında 1992 yılında önce Aksaray ile Sirkeci arası, yılın sonunda da Topkapı ile Sirkeci arası Çağdaş Tramvay olarak yeniden yapılmış, Bayazıd ile Sultan Ahmet arası sözde araç trafiğine kapatılmıştır ancak fiiliyatta araçlar geçebilmeğe devam etmektedir.
Bizim 84 numara ise Çağdaş Tramvay yapılınca Aksaray'dan sonra Unkapanı yolunu takip etmiş, Bayazıd tarafına da 84B hattı ihdas edilmiştir, ancak Çağdaş Tramvay oturunca 84 ve 84B hatları tarihin tozlu sergenlerindeki yerini almışlardır.


Ben işbu yazımı Sultan Ahmet'te bir misafirimizin kamerasına yakalanan 2201 filo kodlu Yapı Kredi Bankası reklâmlı 93 (Yeşiltepe - Eminönü) hattında seferde olan bir soloyla kapatmak istiyorum.
Hani size yukarıda İstanbul'un yeni yedi tepelerinden bahsetmiştim ya, işte orada geçen Yeşiltepe ahanda bu Yeşiltepe olmakta dermişim.
Bir zamanlar 93 numaraların türevleri Zeytinburnu içerisinde çeşitli yerlerde son durakları vardı, düz 93 numara Yeşiltepe'den çıkar, Adliye'ye kestirmeden gelir, Şaban Ağa'yı biraz dolanarak Belgrad Kapı'dan Topkapı'ya gelir, sonrası 84 numara gibi Eminönü'ye gelirdi.
1990'da tüm 93 numaralar Zeytinburnu'daki Elektrik Santrali'nin önüne, daha sonraki yılllarda da Merter tarafında bulunan Zeytinburnu Metro istasyonunun oraya getirildi.
Çağdaş Tramvay da yapılınca 93A hattı kaldırıldı, çünkü Çağdaş Tramvayın yolu 93A ile neredeyse aynı yoldur.
93B ise 1988 gibi önce seferleri azaltıldı, sonra da sessiz sedasız kaldırıldı, güzergâhı ise güzergâhı ise Şaban Ağa'dan sonra Kazlıçeşme yolundan sur dibine gelmesiydi, üstelik tarihte ilk ihdas edilen Zeytinburnu otobüsüydü, tabi numarası farklı olmalı.


Ahanda bu da günün sürprüzü, size hem biraz İstanbul'un o eşsiz güzelliklerinden bahsettim hem de biraz eski günlerimizi andık.
İkaruslar sadece İstanbul'a değil ilk nesillerinden 50 körüklü ve 35 solo Ankara Elektrik Gaz Otobüs idaresine, 50 solo da Adana Belediyesine gönderilmiştir.
İşbu resm-i şerifimizde Ankara'nın İett'si olan Ego'da 80-012 filo kodlu solomuz görülmekte, eğer zamanın bakanlar kurulu İett'nin aldığı bu otobüslerden kesintiye gitmeseydi bu otobüs de İstanbul'da vazife yapacak ve kim bilir hangi filo kodunu alacaktı?
Ancak tüm bunlara rağmen İett de ilk nesil İkarusları emekli ettikten sonra yeni aldığı İkaruslara da 91-101'den başlayarak yeni filo kodları vermişti, mevcut otobüslerin de filo kodlarını değiştirmişti.

19 Nisan 2021

BN1 Değişikliği

 Bizim sevgili İett'mizin Ramézân-ı Şerif Ayı'nın kutlamasını sanırım geçenlerde paylaşmıştı ben.
Ancak yine de İett'deki değişimler fark edilmiyor değil.
Bu akşam Kahve Dünyası'da kahvemi yummilendikten sonra Sarı Ekin'e girerken ahanda aşağıdaki resm-i şerifini paylaştığım İett otobüsünü olması gereken güzergâhı dışında kaydetmiş bulundu ben.


Resm-i şerifleri çektikten sonra sürücüyle selâmlaştık, B-5356 filo kodlu Bemece markalı İett otobüsümüzün içerisinde tek bir yolcu bile olmadığını gördüm.
Çünkü bizim Yeşilköy'ün bildiğiniz köyden farkı inek tavuk koyun gibi büyükbaş küçükbaş kanatlı hayvanların mevcut olmamasıdır, hâlkı da tavuklar gibi erkenden yatarlar.
Yani 18:50 gibi bir saatta Yeşilköy'den çıkan bir otobüs pek fazlama yolcu bulamaz, hele de bu aralarda sokaka çıkma yasakının başlamasına on dakikacık kalmışken.


Tabi bu akşam da meşhur "Hoş Geldin Ramazan" yazısını çekmezsem olmazdı.
Norminâl şeraitte BN1 hattı Yeşilköy'ün içerisine girmez, hele de İstasyon Caddesi'nden hiç geçmez. Çünkü güzergâh olarak erişebileceği bir yerde değildir.
Son bir yıldan beridir daha doğrusu korona morona çıktı çıkalı Yeşilköy'deki cadde ve sokaklarda İski'nin kazısı mevcut, lağım borularını yeniden yapıyorlar. Ne de olsa Atatürk Havalimanı'nın arazisi Katarlılara gökdelen için çok uzun zaman önce satıldı, para da peşin alındı.
Sırf bu yüzden Atatürk Havalimanı sözleşme süresinden önce boşaltılarak İstanbul Yeni Havalimanına taşındı.
Mâlum-u âliniz o yapılacak gökdelenlerde oturanlar için lağım borularının sağlam olması gerek.
Ayrıca eskiden Yeşilköy'ün içinde de yağmur yağdığı zaman sıkıntı olmaktaydı, ileride yapılacak gökdelenler sayesinde bu sorun da çözülüyor çok şükür.
Neyse biz bunları bir tarafa bırakalım da BN1'e geri dönelim, çünkü konu çok fazlama dallanıp budaklamasın veya tavuk gibi gıdaklamasın, köfte gibi kızarıp biber gibi patlamasın.


Çünkü sadece bugünkü BN1 değil atıkım Yeşilköy'ün tek otobüs hattı olan 72T hattının otobüsleri de yirmiküsür yıldan beridir geçtikleri Çekmece Caddesi ve Ümran Sokakı yollarının bu aralar kazılması nedeniyle benim çocukluk günlerime ait olan İstasyon Caddesi üzerinden sefer yapmaktalar.
Aslında burada efsahane hattımız olan 81'i de anmak isterdim ama 81 numaranın mâlesef geçtiğimiz yıl seferleri sonlandırıldı.


Geriye bir de 72YT hattı kaldı ki geçmişi aslında 72A hattının olduğu günlere kadar uzanır, 72A iken Yeşilköy'den çıkar sâhilden Taksim'e giderdi, 1990 yılında Yenikapı'ya kısaltıldı, 1991 yılında güzergâhı değiştirilerek Bayazıd'a yollandı, aynı yıl kaldırıldı.
Aradan gel zaman git zaman gerek 72T içinden Ekspres sefer olarak işledikten sonra 2005 gibi E-51 numaralı E-Otobüs oldu, E- Otobüsler de seferleri sonlandırıldıktan sonra 72YT numarasını aldı, Taksim Meydanının alt geçidi yapıldıktan sonra hem 72T hem de daha önce Ramézân konusunda bahsettiğim yazımdaki diğer hatlarla birlikte Harbiye'ye uzatıldı.

Soğuk Türk Kahvemsi

 Pazartesilerim her zaman sendromlu ve bunalımlı geçer benim, ister tâtil olsun isterse iş olsun hiç ama hiç fark etmez.
Çünkü hayatım boyunca Pazartesi günlerinden her zaman nefret etmişimdir.
Ancak yine de Pazartesi'den hoşlanmamam Cum'anın mübârek olduğuna dair son zamanlardaki riyakârlığı onayladığım da söylenemez.
Her şeye rağmen Salı da Pazartesi de Cumartesi de Pazar da Çarşamba da Perşembe de en az Cum'a kadar hayırlı bir gündür, çünkü haftanın her günü Allah-u Te'âlâ'nın günüdür.


Bugün zaten hava yağmurlu, bir de canım iyice sıkkınken bir Soğuk Türk Kahvemsi söyledi ben kendime, ancak şunu derim ki Soğuk Türk Kahvemsi biraz fazlama şekerli çıktı.
Hey güzel dünya dön dur etrafımızda, hayatın gerçek kapısı hepimizin ortak noktası.
Yine de Lâvilerle birlikte güzel gittiğini söyleyebilir ben.

18 Nisan 2021

Blogger'de Ondört Yıl

 Merhaba sevgili okuyucularım.
Beni özlemiş olacaksınız size yazmamış olduğum günlerde.
Ancak takvimlerin yaprakları her geçen an eksiliyor, tıpkı hayatlarımızdan giden günler gibi hem de.
Bütün zamanlar bütün insanlar yaş aldılar benim bu sayfalara yazı yazmağa başladığımdan beri.
İşin güzel tarafı bugün bu sayfalarda yazılarımı yazmağa başlayalı ondört yıl olmuş desem inanır mısınız?
İster inanın ister inanmayın dediğim doğru, bunca zamandan beri hepimiz yollarımızı aldık.


İşbu resm-i şerifi ilk günü yazıma da komuştum, ondört yıl sonra yeniden arşivi kurcalamanın zamanı geldi.
Sanki daha dünmüş gibi geliyor insana, tabi eğer benim gibi otuz yaşın üzerindeyseniz zaman daha da hızlı akmağa ve geçmeğe başlıyor.
Blog dünyasında neredeyse birlikte başladığımız bazı arkadaşlarım ya başkaca mecralara taşındılar ya da artık blog yazmağı bıraktılar desem yalan olmaz.
Eskiden blogculuk gerçekten güzeldi, kafamıza göre takılabiliyorduk.
İmdı çevre çok kirlendi, inanılmaz bir bilgi kirliliği mevcut.


Size bir şey itiraf edeyim, ben bloguma başladığım dönemlerde bizim evde televizyon adı verilen bir aygıt vardı, üstelik yayınları biraz olsun kâliteliydi.
Akşam eve geldiğimizde izlemeğe karar verdiğimiz dizilerin bir bölümü gece yarılarına kadar sürmezlerdi, reklâmlarla birlikte doksan dakikada biterlerdi. Kısa diziler sayelerinde kendimize zaman ayırabiliyorduk.
Şimdilerdeyse dizilerin bir bölümünün kendisi iki saate yakın sürüyor, reklâmları da ekleyince bütün akşamımız bir bölüm izlemekle harcanıyor. Ertesi sabah için uyku uyumağa adam gibi zaman kalmıyor, sabah işlerimize geç kalıyoruz.
Gerçi son birkaç yıldan beri doğru düzgün iş de yok, sabahın yedisinde Çarşının kapılarından birinin önünde ayaz yiyerek beklemenin de bir âlemi yok.
İşin kötü tarafı artıkım sabit bir işim de yok, günü kurtarmağa bakıyorum çeşitlemelerle.
Televizyonuma ne olduğunu söyleyeyim, üçotuz paraya sattım, karşılığındaki param ise ancak üç gülüğümü çıkartabilecek kadardı. Ben ise biraz dişimi sıkıp bir haftaya tamamlamağa çalıştım.
İmdı televizyonum yok, ama hayatımdan daha memnunum, çünkü televizyonlarda adam gibi yayın da yok.


Bloguma başlarken bilgisayar dünyasında sadece İnternet Explorer vardı tarayıcı olarak.
Mozilla daha yeni yeni çıkıyordu, Google henüz bebek olduğu için tarayıcılığı düşünecek düşünceye sahip değildi, Opéra ise piyasada yoktu.
Gel zaman git zaman Google büyüdü Google Chrome'yi çıkarttı, Mozilla Firefox belki daha iyi, kullanıyorum ama benim bilgisayarımı biraz kasıyor, Opéra ise belki bunların toplamı.
Bir de Microsoft kalktı İnternet Explorer'in fişini çekip yerine Microsoft Edge'yi tasarladı.
Çünkü ilk nesil tarayıcımız İnternet Explorer artık günümüzde çok yetersiz.


Keski alâka geldik çamaşır makinesine.
Ben bu yaşıma ancak bunun gibi bir merdaneli makineyle gelebilirdim, çünkü ne olursa olsun günümüzün en gelişmiş otomatik makinesi burada gördüğünüz merdaneli kadar güzel çamaşır yıkayamaz.
Bakmayın internet dünyasında bu makineyle dalga geçenlere, onlar alışmışlar tak yapıştıra.


Merak etmeyin hayatımda bunu da yaşadı ben, hem de en kötü şekliyle ve acısını yıllarca çeke çeke.
İmdı kalkıp da uzun uzun anlatamam çünkü karşı tarafa da saygısızlık olur.
Bu yüzden bu hikâyeyi kapatalım, kapımızı da kader çeksin. Kapatmışız bağzı şeyhleri, ben onsuz o bensiz ama başkaları olmalı ki her zaman vardı.
Gerisini sormayın.


İnsan bazı sevdiklerini kaybedebiliyor bile, şimdiki hayatım yalnızlık üzerine kurulu artık.
Size bir şey daha söyleyeyim, yalnız olmayı aslında biraz da ben istedim.
Belki ebeveyinlerim sağlarken biriyle evlenebilirdim ama evlilik kim ben kim?
Artık onlar bu dünyada değiller, birer birer ellerimden kayıp gittiler.


Yitip giden nesnelerden bir adedi de devletimin tekerlekleri bedavaya dönmeyen E-8.000 serisinden elektrikli banliyö trenleri ben bloguma başlayalı üçüncü yılda bizlere sessizce veda ettiler.


Ondan üç yıl sonra seslerini ve ivmelerini daha çok sevdiğim E-14.000'likler de veda ettiler gittiler.


Ancak her şeye rağmen hayatımdan gidenler arasında en çok beni üzenler İkarus otobüsler oldu ki İkarus'un benim gönlümdeki yeri her şeye rağmen ayrıdır.
Yerlerine gelen otobüslerin çoğunluğu İkarus'un rahatlığını verebilmiş değil henüz.
Önümüzdeki günlerde yeni bir İkarus yazısı daha sizleri bekliyor olacak.


E imdı sıra pastamızı kesmeğe avdet eyledi.
Mâlum ben bir Chiara Ferragni ya da Ariadna Majewska değilim, sanal dünyada milyonlarca takipçim de yok, üstelik çok da kastığım da söylenemez.
Ancak sanal dünya kadınlara sanki daha fazla hak tanıyor ve iltimas geçiyor gibi görüyor ben.
Acaba ben de bir gün cinsiyet değiştirip kadın mı olsam?