Eğer geçmişte yaşasaydık ne yapardık?
Günümüzün teknolojisiyle geçmiş nasıl olurdu?
Bu yazımda size geçmişin resimleri günümüzde olsa neler olurdu ve orada yaşıyor olsaydık ne hissederdik tarzı bir yolculuğa çıkartmak istedi ben.
Bir zaman makinemiz olsaydı ne olacaktı?
Burası Temple Bulvarı'nın 1838 yılındaki hâli.
Aslında kalabalık bir cadde ama zamanın kamerası bu resmi on dakikada kaydedebilmiş, kaynağının yalancısıyım. Tabi günümzdeki resim çekenler bu resmi kimin çektiğini de bilmezler, ben size adını da arz edeyim,
Louis Jacques Mande Daguerre (18.11.1787 - 10.7.1851) Resmi kaydetmesi çok uzun sürdüğü için kalabalığın bu kadar bekleyemeyeceğini göz önüne alacak olursak boş görülmesi normâldir. Tek istisnası da ayakkaplarını bu kadar uzun süre cilâlatacak kadar bekleyen adam, büyüttüğünüzde net olarak görebilirsiniz.
Dünya üzerinde bir insanın çektiği ilk resim.
Bir zamanlar nüfusumuz hakikaten bu kadarmış, kocaman İstanbul'un ama, sadece sur içinin değil.
O zamanlar İstanbul'un kapıları sabah ezanıyla açılır, yatsı ezanıyla kapatılırmış.
Günümüzde moderin sitelerin olduğu tarzda, koskoca İstanbul'a girebilmek gerçekten zor ve meşakkâtli bir işlemmiş.
Aslında keşke 1944 yılına geri dönüp de geçen yıl uğruna savaştığımız Gezi Parkı'nın ağaçlarının dikildiği zamanda diken işçilerden biri olmayı istemez miydiniz?
Ya da 1935 yılına gidip Cadde-i İstiklâl'de nüfus sayımının olduğu gün bomboş caddede kafanıza göre takılmak istemez miydiniz?
Ama orada gezerken kolluk kuvvetlerine yakalanmamaya çalışın, çünkü o dönemlerden çok yakın zamana kadar nüfus sayılırken hâlkın sokağa çıkması yasaktı.
Günümüzde gökdelenlerin en fazlaca bulunduğu Mecidiye Köyü'nün bir zamanlar İstanbul'dan ayrı bir köy, hem de bildiğiniz köy olduğunu biliyor muydunuz?
Hani ineklerin, tavukların ve dut ağaçlarının bolca bulunduğu bir köy.
Bu haber 1932'den kalma.
Gökdelen demişken aklıma eğlence mekânları geldi, burası da Kuruçeşme'nin girişi, hani günümüzde Reina, Laila, Macro Center gibi binaların yükseldiği sahil Tramvayların zamanında İstanbul'a kömür tevzi edilirmiş.
Tabi o zamanlar da traffuck büyü bir sorunmuş, ama bu Kabataş Araba Vapuru İskelesi'ndeki karşı kıyı olan Üsküdarı'na geçebilmek için araba vaporu bekleyen arabaların oluşturduğu yoğunluk.
O zamanlar bu vapur saatta bir sefer işlediği için bu resimdeki arabaların kaç saatta karşıya geçeceği matematik sorusu olsun.
İşte sırf bu yüzden Boğaziçi'ne günümüzde bile kullandığımız köprüyü yaptırdık.
Köprü kendini amorti ettiği zaman geçiş ücretsiz olacaktı ama sadece bu köprünün günümüze kadar getirdiği parayla en az onbeş köprü daha yapabilirdi, hem de çevre yollarıyla birlikte.
Altın soru geliyor, burası neresi?
İnanmayacaksınız ama Maslak. Gökdelenlerin başkenti.
Ama o zamanlar aynı Mecidiye Köyü gibi bildiğiniz köymüş.
Mecidiye Köyü demişken artık köyden kente doğru kentsel dönüşüm zamanlarından bir resim, ama o zamanın kentsel dönüşümü.
Günümüzde bu sokağın sağ tarafında Astoria Alışveriş Merkezi yükselmekte.
Ama o zamanlar köpek bağlasaydın oraya durmazdı.
İşte bir zamanın Köprü'sü.
Günümüzde aynı manzara Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet Köprülerinde her gün yaşanmakta.
O zamanlar dediğim 1970'lerin sonlarına kadar vaporlar Galata Köprüsü'ne yanaşırlardı, Eminönü'deki iskelelerin hiçbiri mevcud değildi.
Ha, vaporların yanaşma ve kalkma zamanlarında köprü çok fena sallanırdı o ayrı bir konu. Çünkü Galata Köprüsü dubalar üzerinde yapılmıştı, günümüzdeki gibi kazıklı değildi.
Herkes o dönemin insanlarının medeni olduğundan bahseder, ama ter kokuları hakkında yapabilecekleri fazlama bir şey yokmuş ki İett otobüslerine yazın parfüm sıkacakmış, hem de her sefer sonrası son duraklarda.
Tabi her zamanki gibi bir özenti sonucu, çünkü 1966 tarihli bu haberde Madrid Büyükşehir Belediyesi otobüslerine parfüm sıkmaya o zamanlar başlamış.
Bu kadar parfümü nereden bulacaklardı ve uygulamaya konuldu mu konulmadı mı bilmiyor ben.
Galiba kullanmamışlar veya bulamamışlar ki bu kadar insanın kokusu zamanla bir efsahane olan Kubağalıdere'yi Bokludere'ye çevirdi.
Bir zamanlar çöp yerine ördekler ve kurbağalar yüzerlerdi, lağım kokusu yerine de mis gibi çiçek kokuları gelirdi dereden.
Neden çiçek kokuları geldiğinin de kanıtı bu resim, çünkü Ankara Asfaltı henüz yeni yeni yapılmakta.
Bu resim çekildikten sadece on yıl sonra resmi dikine kesen bir yol daha gelecek, ve günümüzde ise resmin çekildiği noktada Akasya Acıbadem Alışveriş Merkezi yükselecek.
Tabi yolun altından metro da geçecek.
Son resmimiz ise günümüzde otobüs deposu sayılan ve her daim keşmekeşin yaşanmakta olduğu Beşiktaş Meydanı'ndan henüz Tramvayların geçtiği günlerinin resmiyle bitirelim derim.
Şimdi soruyor ben size, o zamanın İstanbul'unu mu isterdiniz, şimdikini mi?
Her ne kadar o zamanınkini istediğinize emin de olsam günümüzdekine çevireceğinize adım gibi emin olduğum cihetle sorumu geri aldı ben.