Bu Blogda Ara

Sayfalar

18 Mart 2022

Çanakkâle Köprü Açılışı

Çok uzun yıllardan beridir çok fazla tartışmaya konu olan ve her alanda İstanbul Boğazı'nın iki katı olan Çanakkâle Boğazı'nın köprüsü de artık vücûda avdet eyledi.
Bugün günlerden Onsekiz Mart, yılı da İkibinyirmiiki, hem Çanakkâle Destanı'nın düzelteyim Zaferi'nin yüzyedinci yıldönümü, hem de bu anlamlı günde boğazın köprüsünün de açılış günü.


Daha önceki bir yazımda köprünün ölçülerini hâl-i hazırda yazdığım için bu yazımda tekrar açıklamayacağım merak eden bir zahmet araştırsın, yani her şeyi de devletten beklemeyin, biraz da kendiniz araştırmacı olun.
Artık her şeyimizde olduğu gibi "Yap İşlet Devret" yöntemiyle yapılan resmi adıyla "Bindokuzyüzonbeş Çanakkâle Köprüsü" bize Üçmilyar Euro'ya mâl oldu ve günde Kırkbeşbin adet otomobilin geçmesi gerekiyor çünkü köprüyü yaptırabilmek için Limak'a taşıt geçme garantisi böyle verildi.


Açılış esnasında kordale kesilirken geçiş ücretinin İkiyüz Türk Lirası olacağı açıklandı, sonra da pahalı olup olmadığı hâlka soruldu.


Her yönüyle devasa bir abide olan köprümüzün ilk gün heyecanı sayesinde çevre anababa günüydü, izdiham yüzünden sosyâl mesafe kuralları hiçe sayıldı.
Oysa daha iki yıl öncesinde en az birbuçuk metrelik sosyâl mesafeye uyulması gerektiği söylenmekteydi.


Projenin üstlenicilerinden biri olan Limak Holding Türkiye'de devletten en çok ihâle alan beş şirketten biri olarak biliniyor. Bu şirketin adı sık sık Cengiz Kalyon Kolin gibi devlerle birlikte anılıyor. Bu inşaat devlerinin devletten aldığı ihâlelerde "Yap İşlet Devret" modeli ön plâna çıkıyor.
Yıllardan beridir bilinir ki "Yap İşlet Devret" modelinde bir kamu altyapı yatırımı veya hizmetinin finansmanının özel bir şirket tarafından karşılanması öngörülüyor. Bu modelde yatırımın maliyetini karşılayan şirket kamu tarafından belirlenen bir süre içinde mâliyetini üstlendiği projenin işletilmesini de üstleniyor.


Şirket bu süre içinde ürettiği hizmeti tarafların karşılıklı saptadıkları bir tarife uyarınca kamu kuruluşlarına satıyor. Belirlenen sürenin sonunda ise şirket işletmekte olduğu tesisleri bakımı yapılmış eksiksiz ve işler bir şekilde ilgili kamu kuruluşuna devrediyor.


Türkiye'de son yıllarda gerçekleştirilen yatırımlarda sıkça kullanılan bu yöntemde şirketler genellikle devletle yaptıkları sözleşmelerde kullanıcı garantisi alıyor. Örneğin havalimanlarının yapımını üstlenen şirketler yolcu garantisi, otoyol ve köprü yapımını üstlenen şirketler ise taşıt geçiş garantisi alıyor. Ayrıca günlük geçmesi gereken taşıt sayısının garantinin altında kalması durumunda devlet garanti ettiği geçiş ücretinin geri kalanını da şirketlere ödüyor.


Bu sayede günümüzde Dolar bu derece değer kazandı. Açıklanan geçiş ücretine ise Google Amca'dan aldığım veriye göre sadece Onüç Amerika Birleşik Devletleri Doları Elli Amerika Birleşik Devletleri Senti alınabiliyor.


Köprüden geçiş ücreti olarak ilk bir hafta herkese beleş ama bir haftanın sonundan itibaren İkiyüz Türk Lirasıcık olacağı açıklandı yukarıda da açıklandığı üzere.
Vatana millete hayırlı uğurlu bereketli olsun, çok otomobil geçsin ki geçmeyenlerin ceplerinden gereksiz yere para çıkmasın.


Bu arada hemen yerini de söyleyelim, köprü Lâpseki civarında. Yani kalkıp da Çanakkâle'nin içinde köprü falan aramayın, Çanakkâle'nin içiyle köprünün olduğu yer arasında yaklaşık otoz kilometre kadar bir mesafe mevcut.

Jurnal : Çanakkâle Geçilmez

Gemilerde herkes bilmez ama "Jurnal" adı verilen bir seyir defteri bulunur. Gemi limandayken ya da seyir halindeyken yaşanan gelişmeler bu seyir defterine kaydedilir. Geminin rotası hızı geldiği ve gideceği limanlar vardiya değişimleri gibi bilgiler ahanda bu deftere not edilir. Gemi sığ sulardan ve önemli su yollarından geçerken de kayıtlar sürekli güncellenir.
Örnek olarak Cebelitarık Boğazı geçilirken "03:00 saatinde Cebelitarık'a girildi" çıkarken de  07:00 saatinde Cebelitarık geçildi" gibi saat belirtilerek yazılır.
Keza bizim İstanbul Boğazı'ndan geçerken "08:00 saatinde İstanbul Boğazı'na girildi" "10:00 saatinde Kavaklar geçildi" "11:00 saatinde Hisar geçildi" "13:00 saatinde İstanbul Boğazı geçildi" gibi sürekli notlar rapor edilir.
Lâkin aynı gemiler Çanakkâle Boğazı'na geldiklerinde seyir defterine bunlar bu şekilde yazılmazlar.


Çanakkâle Boğazı seyri tamamlandığında deftere "09:00 saatinde Çanakkale çıkıldı" yazılır ya da "15:00 saatinde Şehitler Abidesi 2 milden selâmlandı" şeklinde not düşülür.
Çünkü herkes bilir ki bu dünyada her yer geçilir ama Çanakkâle geçilmez.
Genel olarak Türk gemileri için ortada geçerli bir mevzuat veya kanun olmamasına rağmen son zamanlarda gelenek hâlini almıştır, bu konu yabancı gemilere nereden bilecekleri için şümûlu yoktur.


İmdı avdet eyleyelim Gemi Jurnâli'nin ne olduğuna:
18 Groston'dan büyük bir gemide "Gemi Jurnali" denilen bir defter tutulur. Bu defter 365 sayfadır. Her sayfası Limân Başkanlığından onaylıdır. Gemi jurnali kaptanın nezareti altında ikinci kaptan tarafından ve bunun nezareti altında münasip bir gemi adamı tarafından tutulur. Bir liman içinde yolculuk eden küçük gemilerde jurnal tutmak mükellefiyeti yoktur.
Kapsamı: Gemi jurnaline günü gününe şunlar yazılır:
1. Hava, rüzgârın hâli.
2. Geminin takip ettiği rota ve kat ettiği mesafeler.
3. Geminin seyirde mevkileri.
4. Sintinelerdeki su yüksekliği.
5. İskandil edilen su derinliği.
6. Kılavuz alınması ve kılavuzun gemiye girdiği ve ayrıldığı saatler.
7. Gemi adamları arasındaki değişiklikler.
8. Gemi meclisince veriler kararlar.
9. Gemi veya yükünün uğradığı bütün kazalar ve bunların tafsilatı, gemide işlenen suçlar ve verilen disiplin cezaları, gemideki doğum ölüm vakaları dâhi jurnale yazılır.
Nüfus sicil kanununun hükümleri mahfuzdur. Mani olmadıkça kayıtlar her gün yapılır.
Gemi jurnali kaptan ve ikinci kaptan tarafından imzalanır.

17 Mart 2022

Ekmek Zammı

Bizim buralarda birileri tarafından zamımıza konmadan zaman geçmez.
Önce yıllardan beridir kullanmakta olduğum ve çok da Memnun Kaygısız olduğum Vodafon cep telefonu konuşma ücretime tam Ondörtmilyon Türk Lirasıcıklık kallâvi bir "Zamcık" sonra da fırınlarda satılmakta olan bildiğimiz Ekmek'e Beşyüzbin Türk Lirasıcıklık bir başka "Zamcık" yapılır.


Vakt-i zamanında rahmetli Levent Kırca'nın "Zamımıza Koduğu" bir videosu vardı, hatırlayanlar olacaklardır şimdi.
Ama bizim asgari ücretlerimize koduğu zamcık piyasadaki ücretlere yetişemiyor artık.


Belki göze görünmeyebilen "Elli Türk Kuruşu" ya da anlayacağımız anlamda yazayım "Beşyüzbin Eski Türk Lirası" hiçbir şey değil gibi görünüyor, kaldı ki bunun kat kat fazlasını neye harcamıyoruz ki?
Ancak imdı avdet eyleyelim zurnanın zırt dediği yere, ya da Olacak O Kadar şarkısında geçen zülf-i yâre dokundurulduğu yere, sıkı durun.


Yılın her günü günde sadece iki ekmek alan ya da almak zorunda olan vatandaşımın cebinden çok sıkı durun tamı tamına "Üçyüzaltmışbeş" Günümüzün Türk Lirası ya da daha açık söyleyeyim "Üçyüzaltmışbeşmilyon Türk Lirası" fazla çıkmak zorunda kalacak, kaldı ki asgari ücrete yılbaşına kadar zam gelmeyecek.

Kar Yeniden Geliyor

Hayatımıza giren zamcık yetmiyormuş gibi Tepemizin D'amına bir kez daha Mart Karı yağmasına irade buyuruldu.
Bu önümüzdeki hafta sonunda Homelerimizde kalmalıyız ki tepemizin d'amına yağması beklenen kar gerçekten dama yağsın da bizleri gerekli gereksiz üşütüp hasta etmesin.


Hem unutmayın ki hayat her zaman eve sığar, evimiz bizim her şeyimizdir, netekim atalarımız "Evceğizim evceğizim, saklar benim hâlceğizim" buyurmuşlardır zamanında bizlere.
Mart zaten mâlumunuzdur ki her zaman kapıdan baktırarak kazma kürek yaktırmıştır, Şubat-ı Şerif Ayında önüne bakmadan paytak paytak yürümeğe çalışan Cemre'nin birçok kez birçok yere düşmesine rağmen.

16 Mart 2022

Japonya'da 7.3 Şiddetli Deprem

 Hepimizin bildiği gibi Japonya tam bir deprem ülkesidir, tıpkı Türkiye Cümhûriyeti gibi ama Japonya'daki depremler Türkiye'de olsa taş üstünde taş kalmayacağı konusu ayrı, çünkü bizim buradaki depremlerin çoğu genel olarak 3.0'ın üstüne pek çıkmaz.
Bu dediğime inanmayan Kândilli Rasathânesinin günlük raporuna bakabilir, adresi ise ahanda buradadır. Her gün 3.0 ve altında birçok deprem olmaktadır ama bu aralar Girit ve çevresinde deprem bakımından biraz fazla hareketlilik mevcut, ortalaması 4.0'ı bulmak üzere olduğunu belirteyim.
Ancak ben bu sefer memleketimizden oldukça uzak ama kâlplerimize o kadar yakın olan Japonya'dan bir haber getirdim sizlere.


Biraz önce merkez üssü Minamisoma olan 7.3 şiddetinde bir deprem vukua avdet eyledi, zelzele esnasında çekilen videolar olayın boyutunu anlatabilecek vaziyette, ancak genel olarak oranın halkı böylesi depremlere alışkın olduğunu söyleyebilirim.


İlk görüntülerimiz yolda seyir hâlinde olan bir motorsikletli vatandaşın tepe kamerasından kaydedilmiş, yolda giderken aniden elektriklerin kesilmesi anını kaydetmiş.


Bir başka videoda bomboş Metroda yolculuk eden vatandaş bir şeyler kaydetmiş.


Bir genel kamera ya da Mobese kamerası da şehrin içinden bir şeyler kaydetmiş, sonradan bağladığı havalimanı görüntüsü sarsıntının boyutunu daha bir gözler önüne sermekte.


Bir başka kuruluşun paylaştığı videoda havalimanı görüntülerinin devamı da var.


Biraz da hâlkın arasına girelim ve evlerden birine konuk olalım ve de soralım:
Böyle bir zelzele İstanbul'da olsa hayatta kalabilir miydik?
Kaldı ki bir kaynakta okuduğum kehânette onbir gün sonra belki çok daha şiddetli bir deprem meydana geleceğini söylüyor İstanbul'da, ne yapalım ki korkunun ecele faydası bulunmuyor.


Bundan yıllar önce merkez üssü Gölcük olan depremi hatırlarsınız, hani Onaltı Ağustos tarihini Onyedi Ağustos gününe bağlayan gece Üçü İki Geçe açıklamaya göre Yedi nokta Dört şiddetinde Kırkbeş saniye boyunca sallanmıştık Bindokuzyüzdoksandokuz yılında.
O günden bu yana yeni dünyaya gelen okuyucularım da olabilir, aramızdan ayrılan vatandaşlarımız da olabilir, ama bilenler bilir Gölcük'ün Değirmendere'nin önemli bir bölümünde taş üstünde taş kalmamıştı, aynı zelzele İstanbul'daki ve özellikle de Avcılar mıntıkasında bulunan binaların üçte birini yıkmış, geri kalan binaların önemli bir bölümü yeniden yapılmıştı, o günden sonra "Kentsel Dönüşüm" çıkmıştı.
Japonya'daki deprem İstanbul'u tetikler mi bilinmez ama eğer İstanbul'da böyle bir deprem olursa Allah-u Te'âlâ hepimizi korusun. O bizi bizlerden çok daha iyi bilir.

14 Mart 2022

Deniz Taksi

İstanbul'da uzun zamandan beridir bir Deniz Taksi düşüncesidir konuşuluyor ve tartışılıyor.
Birkaç ay önce resmen hizmete de girdi, ama kullanan var mı ve yolcu taşımağı başarıp başaramadığını essahtan bilmiyor ben.
Bugün ikinci nesil Deniz Taksilerden ŞH-Balaban adını taşıyanının Kadıköy iskelesinde resm-i şerifini çekmek nâsip oldu bana.


Bu fikir ortaya atıldığından beridir en önemli sorunu ücretinin oldukça yüksek olması.
Taksimetrenin açılışı ve ilk deniz mili mesafesi Yüz Türk Lirasıcıktan başlıyor, gidilecek yer uzaklaştıkça deniz mili başına düşen ücreti de biraz düşüyor, şöyle ki ikinci üçüncü ve dördüncü deniz miline kadar olan ücreti mil başına Yetmişbeş Türk Lirasıcık, beşinci altıncı yedinci ve sekizinci deniz miline kadar olan ücreti mil başına Altmış Türk Lirasıcık, dokuzuncu deniz milinden itibaren her deniz mili başına Kırksekiz Türk Lirasıcık ücret alacak.
Kesirli ücret yok, mil geçildikten sonra ücretler yukarı doğru yuvarlanacak.


Örnek olarak On Deniz Mililik bir yolculuğun ücretini birlikte hesaplayalım:
Açılış ve ilk deniz mili Yüz Türk Lirası artı dördüncü deniz miline kadar toplam ücreti İkiyüzyirmibeş Türk Lirası artı sekizinci deniz miline kadar olan toplam ücreti İkiyüzkırk Türk Lirası ve kalan iki deniz milinin ücreti de Doksanaltı Türk Lirası tutuyor.
Hepsini toplarsak Altıyüzaltmışbir Türk Lirasıcık gibi oldukça tuzlu bir ücret yapar ki bu ücret bu çocuğun ölü doğmasına sebep olur.
Bu arada denizde Deniz Mili kullanılır ve Deniz Mili'nin uzunluğu Binsekizyüzelliki Metre'dir.


Tıpkı bir zamanlar rahmetli Kadir Topbaş'ın da düşüncelerinden biri Deniz Taksi'ydi, uygulamaya da geçirdi ama İstanbul Deniz Otobüsleri satılınca Deniz Taksiler de satıldı, satılınca işleten firma taksileri ekomonik olarak batırdı, sonraları da essahtan çürüterek batırdı.
Günümüzde de Ekrem İmamoğlu tutturdu Deniz Taksi diye, ama bir defa denendi başarılı olmadı diye tamamen sergene kaldırmak da olmazdı.
Yine de günümüzün ekomonik koşulları altında en kısa mesafe olan Üsküdar'dan Beşiktaş'a geçmek için ölüm kalım meselesi yoksa hiç kimse Yüz Türk Lirası'nı vermez, en nihâyet hep şikâyet edilen Kara Taksisi bile çok daha az yazar. Kaldı ki bu iskeleler arasında neredeyse beş dakikada bir Dentur - Avrasya'nın Mopurları çalışıyor.

13 Mart 2022

Marmaray Üç Yaşında

 İşte bizim sevgili Marmaray'ımız üçüncü yaşına da bastı.
Bu yazımda yine geçen yıldan kalan Marmaray ile ilgili resm-i şeriflerden bir demet paylaşacak ben.
Hani bir bebeği düşünün, önce sancıyla doğar ama ilerisinde güzel günler görmeğe başlar.



Aslında bunu geçen yılki yazıda paylaşabilirdim ama yaş gününden iki gün sonra görüldüğü için bu yıla kaldı.
Hani bizim Tcdd'nin bir zamanlar Siemens'ten aldığı Velaro modelli Çok Yüksek Hızlı Tren Söğütlüçeşme'de görüldüğü günden kalma.
Gerçi çok daha gösterişlisini de çekmiştim ama o "Yassah Hemşehrim" mankafasındaki kancık tür beni çekerken yakalayıp o görüntümü sildirdi.


Marmaray biliyorsunuz çift işletme düzenli işliyor, biri Halkalı'dan Gebze'ye veya Gebze'den Halkalı'ya kadar tam yol Ana İşletme, diğeri ilk başlarda Zeytinburnu'dan Söğütlüçeşme olarak başlayıp geçen yıl Maltepe'ye uzayan Ara İşletme ki bana bu Ara İşletme fazlama yaramıyor.
Ancak trenin içindeki ekranlardan birinde bir gün ahanda bu görüntüyü yakaladı ben ki Pendik'ten çıkıp Ataköy'de sonlanacak olan yeni Ara İşletmenin müjdesi olmuştu.


Yine de daha sonra çektiğim bir iç mekân tabelâsında ara işletmenin Ataköy ile Maltepe arasnda işletileceğine karar verilmesine rağmen o tarihlerde Zeytinburnu'ya kadar işletiliyordu.


Grafiti sorunlarımız aynen devam etmekte, çünkü koskocaman Devlet Demiryolları trenlerini üçbeş çapulcu teröristten koruyamamakta.
Eğer her eline boyayı alan şahıs depoya girebilip trenleri istediği gibi boyayabiliyorsa Gök Tanrı Tengri korusun yarın bir gün silâh da alır terörist de olur.


Bu yıl da Marmaray'a zam İki Ağustos İkibinyirmibir günü geldi, ilk yedi istasyonluk kısım Dört Türk Lirası Üç Türk Kuruşu, hattın tamamı Sekiz Türk Lirası Doksanbir Türk Kuruşu gibi çok küsüratlı bir sayı oldu.


Zamdan sonra Marmaray'ın istasyonlarında bulunan ekranları amaçlar doğrultularında işletilmeğe başlandı. Artık istasyona gelecek trenlerin kaç dakika sonra geleceğini gösteriyordu.


En sonunda baştan beri eksik olduğunu iddia ettiğim, yukarıda da birkaç değişik düzenden bahsettiğim Ara İşletme kısmı Pendik - Ataköy olarak güncellendiği için başta Bakırköy Kartal Pendik gibi ilçe merkezi istasyonların yoğunluğu biraz daha azalmağa başladı.


İşte bu altyazı da Marmaray'ın Resmi Web-Sitesi'nden ekran görüntüsüdür.


Marmaray'ın ara işletmesinin boyu uzayınca tren sefer süreleri de uzamağa ve gece biraz daha geç sonlandırılmağa başlandı tabi.
Artık günün ilk treni Gebze'den 6:05 Halkalı'dan 5:58 saatinde başlayarak son trenleri Gebze'den 22:50 Halkalı'dan 22:58 saatlerinde hareket etmektelerdi ve sefer müddetleri yüzde on oranında azalarak yüzyirmi dakikadan yüzsekiz dakikaya inmişti.


Marmaray bu yıl Cümhûriyet Bayramımızda beleş olarak yolcu taşıdı, gerek Onbeş Temmuz gerekse de Kurban Bayramında da keza ücretsizdi, yani kısaca "Beleş"ti ama Kibar Feyzo'daki tuvalet gibi sadece "Ağaya Beleş" değil.


Bir güzel haber de Marmaray Tüp Geçidinde de artık cep telefonlarımız çekmeğe başladı, daha doğrusu internet bağlantısı ve dışarıdan içeriyi aranınca telefonlarımızın ulaşılabilir olması sağlandı.
Her ne kadar bu düzenin Metroya da uygulanması düşünülmekteyse dâhi henüz bu konuda somut bir adım bulunmamakta.


Derken zaman geldi geçti, Yılbaşı akşamı geldi çattı, Marmaray da gece vakti üç yıl önceki Ara İşletme Bölgesinde dört sefer Söğütlüçeşme'den Zeytinburnu'ya, beş sefer de Zeytinburnu'dan Söğütlüçeşme'ye tren işletti.
Tabi hiçbir zaman paraya doymak bilmeyen belediyenin zamlı tarifesi üzerinden işletildi bu seferler, ki aşağıda yeni ücretlerini göreceksiniz.


Marmaray'ın üçüncü yaşına Bir Ocak İkibinyirmiiki günü kallâvi bir zam geldi, en kısa mesafe olan ilk yedi istasyonluk kısmı Beş Türk Lirası Kırksekiz Türk Kuruşu ya da eski paramızla Beşmilyondörtyüzseksenbin Türk Lirasıcık, hattın tamamına da Oniki Türk Lirası Oniki Türk Kuruşuluk ya da yine eski paramızla Onikimilyonyüzyimibin Türk Lirasıcıklık ücrete terfi ettirildi.
İşin tuhafı Marmaray'ın Resmi Web-Site'sindeki ilgili sayfasında bu ücret tarifesi yayınlanmamakta ve arama sayfasında taşıma ücreti olarak "Sıfır Türk Lirası" gözükmekte.


Biz de merak ettik baktık, hâlâ bir değişiklik bulunmamakta olduğunu hayretler içinde görmüş olduk.
Anlayacağınız üzere canımız ciğerimiz Marmaray ne yazık ki bizi dolandırıyor.


Ama elbette ki trenlerin üzerine boyalarla kendince sanet yaptığını zanneden serseri takımını bile trenlere erişmesini önleyemeyen idare ücret listesini nasıl yayınlasın değil mi ama?
İstasyonlarında sürekli "Yassah Hemşehrim" tarzı kurallar koyacağına önce trenlermizi bu pislik teröristlerden korumasını öğrense daha iyi olacak kanımca.


Bu yıl bir de her şeyimiz tamamdı bir de Marmaray İntaharları çıktı başımıza.
Madem intahar edeceksin, ne diye Marmaray'ı tercih edersin be adam?
Millet trene işine evine hızlı gidebilmek için biniyor Marmaray'a, sen intahar edeceksin diye saatlarca beklemek için değil.
Üstelik intahar etmek için seçtiğin Marmaray istasyonuna gireceksin diye girişte ödediğin Onikimilyonyüzyirmibin Türk Lirasın da boşa gitti, Marmaray'a kâr kaldı, ondan haberin var mı?


Bu da başkaca bir intahar vakası, işin tuhafı o günü ben de trenin içindeydim.
Neyse can sıkmayalım da güzel şeylerden de bahsedelim.


İstanbul'un Lodos'u oldukça ünlüdür, Vaporları iskelelerine hapseder. Gerçi artık ortada vapor da kalmadı ve seferlerin çoğunluğu Mopur ile yapılmakta.
Mopurlar da bilirsiniz Lodos'a pek dayanıklı değiller Vaporlar gibi.
Marmaray da bu yoğunlukta imdada yetişti ve hemen Göbek İşletme olan Söğütlüçeşme - Yenikapı işletmesini devreye soktu.


Ve tabi ki en büyük sürprüz en sona saklandı, çünkü Marmaray Kedilerle güzel ve özel.
İster turnike üzerinde olsun isterse istasyonlarda olsun olmazlarsa olmazlarımızdır onlar bizim.
Bu sefer turnikenin üzerine oturmuş gelenleri karşılamakla meşgul.


Elbette istasyonda trenimi beklerken gördüğüm özgür ruhlu Sarı Çizgiyi bile takmayan Sarman Kedi de Marmaray'ımızın gözbebeklerinden biri olmağa aday.


Ben her zaman diyorum ki kedisiz bir Marmaray düşünülemez.
Kısaca üç yıldan beridir hayatımızda olan Marmaray bakalım gelecek yılında bizlere neler neler yaşatacak veya bizim yaşantılarımızda nelere şahit olacak?
Yaşayalım görelim, anılarını yazalım, resimlerle destekleyelim.


Haydi pastamızı da keselim, afiyetle yummilenelim.