Bu Blogda Ara

İdo etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İdo etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Mart 2022

Deniz Taksi

İstanbul'da uzun zamandan beridir bir Deniz Taksi düşüncesidir konuşuluyor ve tartışılıyor.
Birkaç ay önce resmen hizmete de girdi, ama kullanan var mı ve yolcu taşımağı başarıp başaramadığını essahtan bilmiyor ben.
Bugün ikinci nesil Deniz Taksilerden ŞH-Balaban adını taşıyanının Kadıköy iskelesinde resm-i şerifini çekmek nâsip oldu bana.


Bu fikir ortaya atıldığından beridir en önemli sorunu ücretinin oldukça yüksek olması.
Taksimetrenin açılışı ve ilk deniz mili mesafesi Yüz Türk Lirasıcıktan başlıyor, gidilecek yer uzaklaştıkça deniz mili başına düşen ücreti de biraz düşüyor, şöyle ki ikinci üçüncü ve dördüncü deniz miline kadar olan ücreti mil başına Yetmişbeş Türk Lirasıcık, beşinci altıncı yedinci ve sekizinci deniz miline kadar olan ücreti mil başına Altmış Türk Lirasıcık, dokuzuncu deniz milinden itibaren her deniz mili başına Kırksekiz Türk Lirasıcık ücret alacak.
Kesirli ücret yok, mil geçildikten sonra ücretler yukarı doğru yuvarlanacak.


Örnek olarak On Deniz Mililik bir yolculuğun ücretini birlikte hesaplayalım:
Açılış ve ilk deniz mili Yüz Türk Lirası artı dördüncü deniz miline kadar toplam ücreti İkiyüzyirmibeş Türk Lirası artı sekizinci deniz miline kadar olan toplam ücreti İkiyüzkırk Türk Lirası ve kalan iki deniz milinin ücreti de Doksanaltı Türk Lirası tutuyor.
Hepsini toplarsak Altıyüzaltmışbir Türk Lirasıcık gibi oldukça tuzlu bir ücret yapar ki bu ücret bu çocuğun ölü doğmasına sebep olur.
Bu arada denizde Deniz Mili kullanılır ve Deniz Mili'nin uzunluğu Binsekizyüzelliki Metre'dir.


Tıpkı bir zamanlar rahmetli Kadir Topbaş'ın da düşüncelerinden biri Deniz Taksi'ydi, uygulamaya da geçirdi ama İstanbul Deniz Otobüsleri satılınca Deniz Taksiler de satıldı, satılınca işleten firma taksileri ekomonik olarak batırdı, sonraları da essahtan çürüterek batırdı.
Günümüzde de Ekrem İmamoğlu tutturdu Deniz Taksi diye, ama bir defa denendi başarılı olmadı diye tamamen sergene kaldırmak da olmazdı.
Yine de günümüzün ekomonik koşulları altında en kısa mesafe olan Üsküdar'dan Beşiktaş'a geçmek için ölüm kalım meselesi yoksa hiç kimse Yüz Türk Lirası'nı vermez, en nihâyet hep şikâyet edilen Kara Taksisi bile çok daha az yazar. Kaldı ki bu iskeleler arasında neredeyse beş dakikada bir Dentur - Avrasya'nın Mopurları çalışıyor.

02 Mart 2020

Hayalet İskeleler

Kaç zamandan beridir yazacağım ama unutkanlıklarım üzerimde yeniden.
Bir süredir İstanbul'da bazı şeyler çok güzel olmaya başladığını hepimiz biliyoruz.
Bendeniz de "Hayalet Kasaba" sözünü çok duydum ama "Hayalet İskele" sözünü ilk kez okudum biraz önce.


Burası bir zamanlar İstanbul Deniz Otobüsleri İşletmesinin en önemli iskelelerinden biri olan Cezayirli Hasan Paşa İskelesi ki işbu iskele Bakırköy'dedir.
Gerek İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin mülkiyetindeyken gerekse de birilerine peşkeş çekildikten sonra en fazla yolcu taşıdığı hattın başlangıç noktasıdır.
Öyle ki bir zamanlar günün her saati Bakırköy'den kalkan deniz otobüsleri tıklım tıklım dolu olurlardı, o kadar ki bu doluluk Turyol'un da iştahını kabartmış ve hemen yanında yaptığı iskeleden Kadıköy'e seferler düzenlemişti.
Ancak gün oldu devran döndü, Marmaray geldi ve İdo denilen gözünü para hırsı bürümüş olan üstelik de Marmaray'ın inşa zamanında başbakanımızın emirlerine rağmen Tuzla - Pendik - Kartal - Maltepe - Bostancı - Kadıköy - Kabataş ve Avcılar - Bakırköy - Yenikapı - Kabataş gibi iskeleler arasında hatları açmayan bu özel şirkete en büyük darbeyi Marmaray hem zamanla hem de tıkırında olan ekomoniyle çok fena olarak vurdu.


Bir zamanlar günde onüç ondört seferin yapıldığı Bakırköy - Bostancı hattında günümüzde sadece tek sefer mevcut, o da sabah Bostancı'dan akşam da Bakırköy'den kalkıyor, üstelik ücreti de Onbeş Türk Lirası kadar olmuş son zamdan sonra.
Turyol ise Bakırköy - Kadıköy hattındaki seferlerini Marmaray devreye girer girmez sonlandırmıştı.


Bu da uzun yıllar önce bir hevesle sefere başlayan İstanbul Deniz Otobüslerinin ilk açılan hattı, ancak Kabataş iskelesinde inşaat olduğu için Beşiktaş'a gidiyor.
İlk zamanlar sürekli işleyen bu hat da Marmaray ve Çağdaş Tramvay sayesinde seferini teke indirmiş durumda.
Geçmiş olsun İstanbul, artık Marmaray sayesinde kazıklanmıyorsun ve soyulmuyorsun, üstelik de bir treni kaçırınca deniz otobüsündeki gibi saatlerce beklemek zorunda da kalmıyorsun, sadece onbeş dakikacık sonra başka bir trenle erişebiliyorsun.
Üstelik deniz otobüsünden daha hızlı. Üstelik trene her türlü binebilirsin ama deniz otobüsünde koltuk sayısı kadar yolcu turnikeden geçti miydi binme imkânın kalmıyordu İstanbul unutma bunu.

23 Nisan 2018

Kartpostallarda Gezinti - Volüm Dört

Bugün Yirmiüç Nisan, neş'e doluyor insan, çocuk bayramı bugün, yurtta düğün var düğün.
Her ne kadar ebedi başkomutanımız bugünü yarınlarımızın teminâtı olan çocuklara armağan etmiş de olsa günün anlam ve önemi aslında çok daha başka.
Bugün aslında memleketimizde kendimiz olarak yaşayabiliyorsak bunu Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne borçluyuz. Ancak bu yazımdaki konu bu değil.


Bugünün başkaca anlam ve önemlerinden biri de Büyükada'da bütün adaların en yüksek tepesinde bulunan Aya Yorgi Kilise ve Manastırının günü olması.
İlk olarak bugün sırtımızı Aksaray'a değil de Galata Köprüsü'ne verdiğimizde doksansekiz yıl öncesine kadar Osmanlı İmparatorluğu'nun yönetim merkezi olan Topkapu Sarayı'nı görmekteyiz.
Ancak onun da ön plânında hiçbiri günümüze erişememiş olan iskeledeki dışta Vaniköy içte Göztepe adlı vaporlar ve de iki iskele arasında makasta olan Camialtı mopuru bizi selâmlıyor.


Diyelim ki bu gördüğümüz vaporlardan birine bindik ve ilk iskele olarak Kadıköy'e eriştik.
Bu kadar kalabalığa bu iki vapordan biri yetebilir mi diye düşünüyor olabilirsiniz. Bu konuda haklı da olabilirsiniz, ancak kendi kartpostallarımın arasında henüz büyük vaporlu bir tane yoktu.
Bir gün bakarsınız başka bir yazıda bu eksikliğimi telâfi de edebilir ben.
Kadıköy'de karşımıza çıkan işbu manzara-i nefisede resmi büyütünce fark edilebilen otobüslerin haricinde fazlama bir değişiklik olmadığını söyleyebilir ben sizlere.
Tabi Köprü'den kalkan ve adaya giden vaporun Kadıköy'e uğradığında bir o kadar daha vatandaşın bineceğini anlamamak olanak dışı olduğunu da belirtmeli ben.


Kınalıada konulu bir kartpostalım belki var ama karma olarak bulunduğu cihetle Kınalıada'yı başka bir sergimde anlatacak ben.
Buna mukâbil uçaktan çekildiği çok belirgin olan Burgazada'nın ön kesimi, karşısında Heybeliada'nın arka bölümü, ikisinin ortasında hâlâ bâkir olan Kaşıkadası, en arkada da Büyükada'nın bulunduğu kartpostalı bizi karşılasın. En arkada da Maltepe Kartal Tuzla sâhilleri de belirli belirsiz gözükmemezlik etmiyor hani.
Bu yazıdaki hedefimiz arkada bulunan Büyükada'nın sağ tarafındaki tepe olacak.


Biz şimdilik adaların arasında en sessizi olan Burgazada iskelesi kartpostalıyla yolumuza devam edelim. Burgazada günümüzde de hemen hemen aynı, sadece arkadaki yeşillik orman alanı biraz yandıktan sonra kızıllaştı.


Büyükada'ya geldiğimizde aslında bizi saat kulesinin karşılamasını isterdi ben, çünkü ikinci tepeye çıkmak için sırtımızı kulenin olduğu yere dayayacaktık.
Kule bu kartpostalda da gözükmesine rağmen ana plân dikilitaşın olduğu meydan.
Dikilitaşın sol tarafta arkasındaki hotelde İstanbul'un en güzel Starbaks'larından biri mevcut son birkaç yıldan beri.
Resmin sağ tarafındaki tahta binanın arkasında Araba Durağı var. Büyükada'ya gelen çoğu kişi bu duraktan faytonlara binerler.
Saat Kulesiyle Fay reklâmının bulunduğu binanın arasındaki yol ise Büyükada'nın çarşısıdır. Burada sağdaki üçüncü dükkânda yapılan patates köftesinin İstanbul'da başkaca eşi benzeri yoktur.


Büyükada'ya vaporlardan ve motorlardan başka 1990 yılının yaz döneminde deniz otobüsü de gelmeye başladı, ancak bu deniz otobüsünün diğer adalara da uğraması 1998'i bulduğunu da eklemeliyim.
O zamanlar İstanbul Deniz Otobüsleri'nin yüzde seksenbeşlik hissesinin İstanbul Büyükşehir Belediyesinde yüzde ondörtlük hissesinin İstanbul Elektrik Tramvay ve Tünel İşletmesi'nde yüzde yarımlık hissenin Hamidiye Suları'nda ve geri kalan yüzde yarımlık hissenin de geriye kalan İstanbul Belediyesi iştirâklerinin elinde olduğunu günümüzde söylesem hiç kimse inanmaz. Çünkü 2011 yılında hisselerin tamamı Sekizyüzaltmışbirbin Dolar'a Tepe Akfen Souer Sera ortaklığına otuz yıllığına kullanım hakkı olarak satıldı ve günümüzdeki çağdışılığın önü açıldı.


Biz yine konumuzu dağıtmadan o günlere dönersek ve sırtımızı Batı yönünde saat kulesine verirsek yürümeye başladığımızda yaklaşık bir saat sonra Yörükâli'ye erişiriz.
Bir zamanlar Yörükâli'de vaporların yanaşabileceği kadar büyük iskele vardı, üstelik de essahtan Büyükada iskelesinden Yörükâli'ye kartpostalda görülen Beşiktaş gibi küçük vaporlar sefer yaparlardı.
Sabahki ilk sefer Bostancı'dan gelir, gün boyu Büyükada'ya çalışır, akşam gün batarken de son seferi Bostancı'ya geri dönerek bu küçük vaporlar günü tamamlarlardı.


İşbu kartpostal-ı şerifimizde Yücetepe'ye tırmanırken karşımıza çıkan manzara-i nefâseti bizlere temaşa eyletmekte. Tek tek bakalım şimdi:
Sol üstte Rum din adamlarının yetiştirildiği dünyanın en büyük ahşap binası ağaçların arasından mantar gibi bitiveriyor.
Sol altta Nizam Placı, ki bir zamanlar sâhip olduğum bir ada haritasında iskeleden buraya da vapor işletildiğini yazmaktaydı.
Sağ üstte Sedefadası, her zaman sadece yazları kullanılır, pek meskûn değildir. Netekim vaporlar bile yaz tarifesinin başlangıcı ile bitişi arasında Sedefadası'na gelirler ve tüm seferleri Bostancı'ya yaparlar. Sadece bir yaz mevsiminde işletilen Büyükada - Kartal seferleri Pazar günleri Sedefadası'ya uğratıldı. Günümüzde ise sadece iki adet mopur Büyükada'dan hareketle sefer yapmakta, tabi yine sadece yaz mevsiminde.
Sağ altta ise Yörükâli ve Dilburnu tarafları temaşa edilmekte.


Ve o zamanlar tamamen toprak olan ama 1988'de parke taşlarla döşenen Toprak Çile Yolu'nu tıngır mıngır tırmanıp Yücetepe'ye eriştiğimizde sol üstte temaşa eylediğimiz gibi bizleri Aya Yorgi'nin güzelliği karşılar.
Sol altta papaz okulunun resmi işbu kartpostal-ı şerifte de tekrarlanmış.
Sağ üstte günümüzde alanı biraz genişleyen Yücetepe Kır Kazinosu'nun duvarı arkasından manastır görülüyor.
Sağ altta da Aya Yorgi Kilise ve Manastırı'nın arka tarafını temaşa eylemektesiniz sayın okuyucularım.


İşbu yazı-ı şerifimde Bostancı'nın adını ziyadesiyle zikrettiğim cihetle dönerken sırtımızı manastıra verdiğimizde ön plânda Bostancı Deniz Otobüsü ve arka plânda Vapor İskelelerinin olduğu 1990 sonrası bir kartpostalla kapatalım istedi ben.
Deniz otobüsü iskelesinin de mimarisi günümüzde değişip çok daha güzel bir bina olarak geçtiğimiz yıllarda yeniden yapıldığını bilmem söylememe hacet var mıdır?
Geçenlerde bahsettiğim Cadde-i Bağdad'ın tek yönlü trafiğe haiz olmasını sağlayan sâhil yolunun da mevcut olması da o bâkir güzelliğin bitmesini de sağlaması da cabası.
İşbu bayram-ı şerifimizde bendenizin kişisel ve tarihsel yazılarımı okuduğunuz ve de yorumlarınızla destek olduğunuz için şükranlarımı arz eder ben siz sevgili okuyucularıma.