Bu Blogda Ara

26 Şubat 2021

Gaziantep Fıstığı Günü

Şu yaşıma kadar geldim ama dünya üzerinde Amerika kadar hırsız bir toplum görmedim. Ne de olsa İngiliz Tohumu olurlar, normâldir deyip he diyerek geçiştirmeli, çünkü İngilizin çaldığı şey hırsızlık malı sayılmaz.
Çünkü bu sefer de binyıllardan beridir bizim olan Gaziantep Fıstığı'mızı çalmışlar, bir de gününü de kutlamağa başlamışlar.


Birkaç yıldan beridir Amerika'da ve tabi ki tohumlarının geldiği İngiltere'de kutlanılan bu güzel gün zaman geçtikçe dünyaya yayılmağa ve daha geniş kitlelerce tanınmağa başlandı.
Bu yıl ise Gaziantep Fıstığı'mızın anavatanı olan Türkiye'de de kutlanıyor.
Whalla ne güzel iş, önce adamın gıdasını çal ism-i şerif hakkını çal, sonra da aynı adama kendi malınmış gibi pazarla ve sat, oh ne âlâ memleket?


Ancak ne olursa olsun dünya üzerinde Dokuzbin yıldan beridir üretilen ve yummilenilen Gaziantep Fıstığı birçok yemekte ve tatlıda kullanıldığı gibi Kuruyemiş olarak doğrudan yummilenilebilen enfes bir şeydir, üstelik yummilendikçe aynen Çekirdek gibi bağımlılık da yapar.


Her ne kadar dünya üzerinde "Pistachio" olarak adlandırılsa dâhi biz kendisini Antep Fıstığı olarak biliriz, ancak Antep ilimiz ta Bindokuzyüzyirmiyedi Yılında adı Gaziantep olarak değişmiştir, yani artık Antep Fıstığı değil Gaziantep Fıstığı adıyla anmamız ve Gaziantep Fıstığı adını tescillendirmemiz gerekmektedir.
Ayrıca konumuzla ilgili değil ama ebedi başkomutanımız başöğretmenimiz kurtarıcımız ve kurucumuz ve de benim en büyük kahramanım Mustafa Kemâl Atatürk de Ankara'da ilk kurulan Meclisimize Gaziantep Milletvekili olarak girmiş olduğunu da hatırlatmak isterim.


Bir zamanlar Burger olan Köftelerimiz gibi Pistachio olan Gaziantep Fıstığımıza sahip çıkalım ki Oşt Amerikan Emperyâlizmi bizi daha fazla ele geçiremesin, çünkü ne de olsa Gaziantep Fıstığımızı bizden daha fazla üretiyorlar, biz ise İran'la çekişiyoruz ikincilik konusunda.

24 Şubat 2021

Antalya'da Deniz Keyfi

 Şu güzelim canım memleketimde olan hadiseleri topluyorum da sanırım başka ülkede yaşayamaz ben.
Çünkü biz İstanbul'da soğuk ve yağışlı havayla pençeleşirken Antalya'da bugün bazı vatandaşlarımız deniz girmişler.


Antalya'da hava sıcaklığı Şubat-ı Şerif Ayı'nın ortalamasının olduça üstünde olan Yirmiyedi Derecelik sıcaklık yüzünden hâlk Konyaaltı Sahili'ni doldurmuş.
Doldurması neyse de bu sefer de büyüklerimizin koyduğu korona morona genelgelerine aykırı davranışlar da sergilemiş.
Terlikle tank durduran millete korona morona bakara makara hiçbir halt yapamaz.


İşte bu sıcak havayı ve deniz suyunun sıcaklığının da Onyedi Derece olmasını fırsat bilerek kimileri deniz girmiş, geri kalan çoğunluk da sahilde bisiklet sürmüş veya yürümüş.


Tabi artık uyuduğu derin uykudan uyanan hâlkımız maske falan da takmamış sosyâl mesafeyi de umursamayarak sanki gerçekten eskideki günlerdeymiş gibi felekten bir gün çalmışlar.
Bugün de hayatta Yaz'dan borç alınmış bir gün olarak kayıtlara geçmiş.


Bir zamanlar maskesiz ve hiçbir kısıtlama olmadan gezebiliyorduk, imdı o günler geçmişte kaldı ve bir daha da geri gelmeyecek.
Madem bu dünyadan canlı çıkamayacaksak neden maskeyi takarak daha erken ölmeği tercih ediyoruz?

23 Şubat 2021

Evlilik Kurtarıcı Reçete

Ortaçağ'da bizden çok ama çok uzak olan Fransa'nın bir kasabasında kadınlar sabah evden çıkan eşlerine düşük dozlu öldürmeyen ama hastalanmalarına sebep olan bir zehir verirlermiş.
Akşam olup da eşler ola ki geceyi başka bir yerde geçirmek isterlerse ağrı şiddetini arttırır, ateşlenme ve kusma gibi başkaca rahatsızlıklar da eklenirmiş mevcut rahatsızlıklarına.


Ancak işten eve geldiklerinde sadece eşlerinin bildiği bir panzehir içirilen evin erkekleri bir anda eski sağlıklarına kavuşur ve huzuru mutluluğu eşlerinden başka bir yerde aramamaları gerektiğine inanırlarmış.

Fotbol Hakkında

 Uzun yıllardan beridir dünyanın en çok sevilen sporu bildiğiniz gibi Fotbol'dur.
Sebeplerinin arasında çok kişiyle oynanması, kurallarının çok fazla değişmemesi, oynamak için çok fazla bir mâlzeme de gerektirmemesi gibi şeyler sayılabilir.
Oynaması kadar aslında izlemesi de zevklidir, ancak Fotbol kitlelerin afyonudur, yani yasal yoldan uyuşturucusudur.
İnsanların zamanlarını arkadaşlıklarını paralarını çalan yasal bir hırsızdır.
Kanun karşısında masumdur yani.


Bu yazı aslında futbol meraklıları için pek iç açıcı bir yazı değil, çünkü basit bir hayranlığın nelere mâl olacağını anlatır.
Önce kulüplerden başlayacağım.
Hepsi birden "Sen yoksan bir kişi eksiğiz" derler taraftarlara.
Oysa gerek kulüp yöneticileri gerekse sahadaki sporcular taraftarları şahsen tanımazlar.
Kulüp yöneticileri en kötü izlenilecek yere en az Kırk Türk Lirasıcık değer biçerler, üst sınırı Bin Türk Lirasıcığı bile bulabilir. Sadece bir müsabakadan bahsediyorum, hani haakemin ilk düdüğü ile son düdüğü arasındaki doksan dakikadan.


Takımlar sahaya çıkar, sporcular oynar, kazanır veya kaybeder, ama her türlü parayı onlar götürür.
Siz sevgili okuyucum taraftarım, takımın gol atsın diye gökünü yırtarsın, "GOL" diye sevinirsin ama cebine bir şey girmez.
Dahası müsabakaya girmek için bilete verdiğin para bir yana stadın çevresindeki köfteciden aldığın köfte ekmek (Aslında birçoklarından nefistir) olsun ya da stadın içinde dışarıda aldığının üç misli ücrete aldığın su (Sahaya atmak için alıyorsan sana fiş vermezler ve vergisini kaçırırlar, yaşanmış olaydır) olsun, güzel bir soyulursun.


Müsabaka esnasında olsun ya da müsabaka sonrasında olsun sahada futbolcuların yaşadığı bir pozisyon için hele de raakip takıma gönül vermiş bir arkadaşın varsa onunla kavga edecek dereceye gelirsin.
Oysa sahadaki topçu o pozisyonu unutmuştur bile, sahada kendisine raakip olan futbolcu gerçek hayatta arkadaşı bile olabilir, gülüp geçerler ama sen o pozisyon yüzünden kırdığın arkadaşınla kalırsın.
İşin tuhafı aranız da kolay kolay düzelmez.


Bir de eğer yasal bahis ve yasal kumar olan İddaa da oynuyorsan gerçekten işin yaş.
Çünkü bu tarz olaylarda müsabakaların sonucu genellikle önceden bellidir, en fazla hangi genyan oynanmışsa o olasılık mafya tarafından kaybettirilir ki kasa kazansın.
Kumarhanelerde bile bir kanun vardır, kasa her zaman kazanmalıdır.


Sevdiğin futbolcu biliyorsun tuttuğun takıma tek bir şey için gelir, tabi ki para.
Yarın bir gün diğer bir takım ona senin takımının verdiğinden daha yüksek bir para teklif eder, çoğunlukla da yuvasından kopartırlar.


Sporculara sorsanız "Profesyonellik" derler, ama taraftar arasında "İhânet" olarak geçer.


Yani sizin anlayacağınız olay tamamen duygusal (!) sebeplere dayanır, kısacası Ekomoni her türlü Tıkırında, işler ayna çal çal oyna.


Ha sevgili okuyucum fotbolu oynamak istiyorsan oyna, ama sadece zevkini alıyorsan oyna, karşılıklı olarak birbirini kırmayacaksan oyna, seyretmek istiyorsan ve o heyecana ortak olmak istiyorsan da ol, ama lütfen haakemin bitiş düdüğüyle birlikte gerçek dünyaya geri dön.
Çünkü senin varlığın veya yokluğun tribünde pek hissedilmez ama arkadaş çevresinde varlığın yokluğun hissedilir.


Ben burada en güzeli sözü ve yazıyı bir büyüğümüze bırakayım, zaten kendisi olayı güzel özetlemiş:
"İt doesn't matter for us, for me. Big games easy than the other games. Unfortunately every time is we have to control the games, under the control the games. During the games we have to some possibilities some big chances some big occassions something like that but, what can I do sometimes? And it's the football that's the football, something happened. Everything is something happened. But anyway now is in the tabele, we have to seen the situation, now is second position, and one point more. I don't want to see the back, I want to see the front. And I hope so tomorrow my teams ..."
Bu efsahanevi konuşmayı dinlemek isteyenler lütfen BURAYA tıklasınlar.


Sözün özü olarak şunu belirtmeliyim ki futbol gerçekten kitleleri güzel bir uyutur akılları uyuşturur, sizleri fotbolla oyalarken küresel güçler her türlü zammı yaparlar da ruhunuz duymaz, ancak sabaha otobüse binerken Akbilinizde yetersiz kontör ikazı verirse aklınız başınıza devşirir.
Haydi hoşça kalın ve sağlıklı kalın.

22 Şubat 2021

Erken Sevişen Kediler

Akşam vakti yolda yürüyorum, aniden bir sesle irkiliyorum.
Bakıyorum ki takvimler sanırım şaşırmış olmalı, kediler için sevişme ve çiftleşme vakti henüz gelmedi diye aklımda kalmış, çünkü hepimiz biliriz ki kediler Mart-ı Şerif Ayı içerisinde çiftleşirler.
Yine de Doğa Anne bizlere bazen sürprüzler hazırlayabiliyor, tıpkı son haftasını yaşadığımız Şubat-ı Şerif Ayının bugünkü tarihi gibi.


Tamam anladık kızgınlığınız tuttu, aceleniz var, çocuk istiyorsunuz ve tabi çoğalmak da istiyorsunuz.
Ancak ilişkinizi biz insanlar gibi kapalı bir yerde yapsanıza sevgili kediler.
Hani böyle sokak ortasında ve herkesin gözü önünde olursa meraklı insanlar gelir sizlerin resm-i şerifinizi şak diye çeker.
Benden söylemesi sevgili kediler. Gazanız mübâréek olsun, çocuklarınızı da Allah-u Te'âlâ anneli babalı büyütsün.

Zeytin Ve İncir

Zeytin ile İncir ağacı bağlantısını eğer bilimsel olarak mercek altına alırsak zeytin ağacı ile incir ağacı doğaya ters çalışır. Bütün bitkiler gündüz oksijen verirken zeytin ve incir ağaçları karbondioksit salınımı yapar. Gece ise diğer ağaçlar karbondioksit verirken zeytin ve incir ağaçları ise oksijen vermeğe başlar.
İncir ağacı yapraklarını döker ama zeytin ağacı hiçbir zaman yapraklarını dökmez.
Zeytin ağacı devamlı bir oksijen salgılamaktadır ve salgıladığı oksijen İtalya ile Edremit Körfezi çevresinde kendisini daha belirgin şekilde gösterir. Zeytin ağacı geceleri oksijen verirken bir yandan da sabaha kadar atmosfere iyot saçan deniz ve Kaz dağlarından gelen temiz hava ile karışan bir hava bulunmaktadır.
Tan yeri ağarırken deniz kıyısından gözlendiğinde bu durum bir bulut ve sis hâlinde göze çarpar.


Zeytin ağacı ile İncir ağacı aynı dönemde meyve verir ki zeytin sineğinin üremeğe başladığı zamanlardır.
Zeytin sineğinin zeytin ağaçları ve zeytin meyvesine zarar vereceği dönemlerde iyice olgunlaşan incir ağaçlarının meyveleri bal dökmeye başlar.
İncirin balı zeytin sineğine zeytinden daha cazip gelir ve zeytin yerine incir meyvesini tercih eder.
Zeytinliklerdeki incir ağaçları tıpkı bir paratoner gibi zeytin sineklerini üzerine çeker.
İncir balını yiyen zeytin sinekleri bir süre sonra zehirlenerek ölür.


Mübadele öncesinde Ege kıyılarında yaşayan Rumların her zeytin tarlasına üçdört adet incir ağacı dikmiş olmasının sebebi de budur.
Oysa bizim özellikle yeni nesil zeytin üreticilerimizin bir çoğu bu gerçeği bilmedikleri için zeytin bahçelerindeki yüzlerce incir ağacını sinek topluyor diye kesmişler ve odun yapmışlardır.
Bunun sonucunda da bugün zeytin sineği başta olmak üzere zeytin zararlısı uçkunlar çoğalmıştır. 

21 Şubat 2021

İmranlı Soğuğu

 Dünya üzerinde aynı anda dört mevsimi birden yaşayabilen bir ülke varsa emin olun Türkiye Cümhûriyeti en önde gelen yerdir.
Bu seferki yazım Sivas ilinin İmranlı ilçesinden geliyor.


İmranlı ilçemiz Sivas il sınırını Erzincan il sınırına bağlayan yolun üzerinde şirin mi şirin bir ilçemiz, Erzincan tarafındaki komşusu ise Refahiye ilçesi olmakta ama işbu mevzuat-ı umumiye konumuzla fazlama alâkalı değil.


Haber aldığımıza göre dün gece İmranlı ilçesinde hava soğukluğu Yirmiyedi Nokta Bir Derece kadar olmuş, yani sizlerin anlayacağı dilden söylersem sıfırın altında yirmiyedi derece olarak gerçekleşip Türkiye'nin en soğuk yerleşim yeri olarak kaydedildi.
İkinci en soğuk yer ise yine Sivas ilimizin köpekleriyle meşhur Kangal ilçesi olmuş ki soğukluk derecesi Yirmialtı Nokta Sekiz Derece yani rakamla yazarsak -26.8 ve yazıyla sıfırın altında yirmialtı nokta sekiz derece.


Bu soğukluk değerlerine göre Türkiye Cümhûriyeti'nin en uzun nehri olan ve İmranlı'dan doğup bütün Anadolu'da çok geniş bir kavis çizerek Karadeniz'e dökülen Kızılırmak da yer yer buz tutup dondu.
Burada bir parentez açayım ve hava sıcaklığının Bolu'da -26.4, Erzurum Yakutiye'de -25.3, Sivas Altınyayla ve Ardahan Göle'de -25 derece olarak kaydedildiğini de ekleyeyim.


Kardeşler Mahallesi'nde bulunan tarihi Eğri Köprü'nün çevresindeki ağaçların kırağı tutması ise güzel görüntü oluşturdu.
Aynı gece Sivas il merkezinde hava sıfırın altında Onsekiz derece olarak ölçüldüğünü de yazımın sonuna eklemeliyim.
Çünkü ne olursa olsun her ne kadar İstanbul'da yaşasam da ben de bir Sivaslıyım ve İstanbul'daki Sivaslıların sayısının Sivas'ta yaşayan Sivaslılardan daha fazla olduğunu hepimiz biliyoruz ama ben de bu sayıya katkıda bulunmaktan honör işitmekteyim.