Bu dünyada hiçbir şey asla ve asla bizim gördüğümüz gibi değildir.
Her kavganın arkasında bir işbirliği ve her sükûnetin arkasında bir çıkar hesabı mevcuttur.
Tabi ki bedava peynir ancak ve ancak fare kapanlarının içinde bulunur.
Hiç kimse cınsî münâsebete girmediği sıpadan olmuş eşşeğe beleşten ot vermez.
Hani geçen yıl aşı çıktığı zamanlar herkes aşı olmak için yarış yaptı ya, işte o yarışta tek kazanan Bill Gates adlı zat-ı az muhterem hazretleri oldu.
Çünkü kendisi dünya nüfûsununun azaltılması gerektiğinden bahsediyordu.
Beyaz kardeşlerimiz bizi uygarlaştırmak için gelmeden önce hiç hapishanemiz yoktu, bu yüzden aramızdan serseri de çıkmazdı. Çünkü hapishane yoksa serseri de yoktur.
Kapılarımızın kilidi de olmazdı bu yüzden hırsızlar da bulunmazdı.
Eğer aramızdan herhangi birimiz at çadır ya da battaniye edinemeyecek kadar yoksul ise bütün ihtiyaçları kendisine hediye edilirdi.
Özel mülkiyete çok büyük önem verecek kadar uygarlaşmamıştık, sizin para dediğiniz nesne-i şerifin ne olduğunu bile bilmiyorduk. Bu yüzden bir insanın değeri serveti ile ölçülmezdi.
Yazılı hiçbir yasamız olmaması dolayısı ile avukatlarımız ve siyasetçilerimiz de yoktu. Bu yüzden birbirimizi aldatmak ve kazıklamak durumunda da kalmazdık.
Demek ki Beyaz Adam gelmeden önce çok berbat durumdaymışız.
Bilmem ki Beyaz Adamın uygar bir toplum için son derece gerekli olduğunu söylediği bu temel şeyler olmadan binlerce yıl hayatta kalmayı nasıl başarabildik?
Uzun uzun yıllar önce uzak bir memlekette anlatılmış bir hikâyeye göre bir Alman bir İtalyan bir Fransız ve bir İngiliz aralarında köpeğe hardal yedirmek konusunda iddiaya tutuşurlar.
Alman önceliği alır, hardalı topak yapar ve köpeğin ensesinden tutarak zorla ağzına tıkar. Hayvanın ağzı yandığı için hardalı yemez ve çıkarır.
İtalyan alır sırayı: "Öyle olmaz" der ve hardalı makarna şeklinde ufak parçalar halinde bölerek köpeğe yedirmeğe çalışırsa da hayvanın ağzı gene yandığından o da başaramaz.
Fransız da konuya zaten Fransız olduğu için kendi açısından yaklaşarak hardalı önce sulandırıp sos olarak köpeğe yedirmek için uğraşsa da bu uygulama ile de herhangi bir sonuç alamaz.
Sıra dünyanın kocası olan burnu havadaki İngilize geldiğinde önce köpeği okşayarak yanına çeker, sırtını sıvazlar, sonra hardalı topak yaparak hayvanın poposuna yapıştırır. Köpek ardı yandıkça başlar hardalı yani arkasını yalamağa, canı yandıkça yalar yaladıkça da canı yanar. Aynı ünlü Coca Cola gibi, hani yandıkça içiyorsun içtikçe yanıyorsun ya aynen öyle. Ama sonuçta yalaya yalaya hardalı bitirir.
Akıllı ülkeler hedef ülkeleri istedikleri çizgide tutabilmek için onlara hardalı öyle yedirirler ki o ülkeler neyi yediklerinin farkına vardıklarında iş işten çoktan geçmiş olur.
Kısacası eğer akıllı olmazsan hem hardalı yedirirler hem kıçını yalatırlar, hem de dönüşü olmayan yola sokarlar.
Şu yaşıma kadar geldim ama dünya üzerinde Amerika kadar hırsız bir toplum görmedim. Ne de olsa İngiliz Tohumu olurlar, normâldir deyip he diyerek geçiştirmeli, çünkü İngilizin çaldığı şey hırsızlık malı sayılmaz.
Çünkü bu sefer de binyıllardan beridir bizim olan Gaziantep Fıstığı'mızı çalmışlar, bir de gününü de kutlamağa başlamışlar.
Birkaç yıldan beridir Amerika'da ve tabi ki tohumlarının geldiği İngiltere'de kutlanılan bu güzel gün zaman geçtikçe dünyaya yayılmağa ve daha geniş kitlelerce tanınmağa başlandı.
Bu yıl ise Gaziantep Fıstığı'mızın anavatanı olan Türkiye'de de kutlanıyor.
Whalla ne güzel iş, önce adamın gıdasını çal ism-i şerif hakkını çal, sonra da aynı adama kendi malınmış gibi pazarla ve sat, oh ne âlâ memleket?
Ancak ne olursa olsun dünya üzerinde Dokuzbin yıldan beridir üretilen ve yummilenilen Gaziantep Fıstığı birçok yemekte ve tatlıda kullanıldığı gibi Kuruyemiş olarak doğrudan yummilenilebilen enfes bir şeydir, üstelik yummilendikçe aynen Çekirdek gibi bağımlılık da yapar.
Her ne kadar dünya üzerinde "Pistachio" olarak adlandırılsa dâhi biz kendisini Antep Fıstığı olarak biliriz, ancak Antep ilimiz ta Bindokuzyüzyirmiyedi Yılında adı Gaziantep olarak değişmiştir, yani artık Antep Fıstığı değil Gaziantep Fıstığı adıyla anmamız ve Gaziantep Fıstığı adını tescillendirmemiz gerekmektedir.
Ayrıca konumuzla ilgili değil ama ebedi başkomutanımız başöğretmenimiz kurtarıcımız ve kurucumuz ve de benim en büyük kahramanım Mustafa Kemâl Atatürk de Ankara'da ilk kurulan Meclisimize Gaziantep Milletvekili olarak girmiş olduğunu da hatırlatmak isterim.
Bir zamanlar Burger olan Köftelerimiz gibi Pistachio olan Gaziantep Fıstığımıza sahip çıkalım ki Oşt Amerikan Emperyâlizmi bizi daha fazla ele geçiremesin, çünkü ne de olsa Gaziantep Fıstığımızı bizden daha fazla üretiyorlar, biz ise İran'la çekişiyoruz ikincilik konusunda.
İnsansız Hava Araçları çıktı çıkalı hayat sanki bizim için daha mı kolaylaştı nedir acaba?
Geçenlerde Dinyeper'deki dırone ile çekilen şahin resmi sonrası bu kez uluslararası bir kargo şirketi dırone ile yüklerini teslim etmeye başlayacağını duyurdu.
İşbu adı açıklanmayan şirket şimdilik hizmetini Amerika Birleşik Devletlerindeki hastahanelerin acil servislerine ilâçların taşınması için tahsis etti.
Yükün azami ağırlığı ise Yirmibeş Kilo olacak, çünkü daha ağırını uzaktan kumandalı insansız hava aracı taşıyamıyor.
Şu Danıld Tıramp var ya essahtan komedi adam hani. Çünkü biliyorsunuz "Meyk Emmariga Gıreyt Agen" deyip çıktığı yoldan geri dönmedi. Başa geçmek için çok çalıştı, Teksas'ta bir Kasımpaşa kurdu.
Varsındı Meksika'dan mülteci gelsindi, varsındı kendisine "Gerici" desinlerdi, onun saçı güneş gibi sarıydı, kovardı kendisine baş kaldıranı.
Neyse efenim bu kadar baş belası olan bizim sefkilı Danıld Amcamız olan emlâk kralı Tıramp hayatının en doğru kararını vermiş bugün.
Belki çok saçma bir uygulama olan anne veya babası ya da her ikisi birden Amerika vatandaşı olmayanların dünyaya getirdiği bebeklere eğer doğum Amerika toprakları dâhilinde vukua avdet eylerse doğrudan Amerika vatandaşı oluyordu ya bir zamanlar, bugün aldığımız bir habere göre Danıld Amca'nın çıkartacağı bir kanun hükmünde kararname ile işbu uygulamayı iptâl edecekler.
Yani artıkım dünya çapında her yıl kırkbine yakın aile ve sadece Türkiye Cümhûriyeti'nden de her yıl altıyüz aile artık doğurmak için gidecekleri Amerika Birleşik Devletleri'nde çocuklarını doğurabilseler bile vatandaş olarak kaydettiremeyecekler demek oluyor bu.
Şaka maka bu kadar hataya rağmen verilmiş en doğru karar bu.
Günün Şarkısı
Uzun zamandan beridir işbu köşeyi atlıyordu ben, ama sayenizde hatırladım.
Geçtiğimiz günlerde Arslanbek Sultanbekov'un bestelediği Dombıra Türküsü'nü biliyorsunuz, melodisinin üzerine şimdiye dek birçok güfte yazıldı.
İşte güftesiyle beraber şarkının şeysi huzurlarınızda: