Bu Blogda Ara

12 Şubat 2011

Aşk Lazım Aşk

Lazım tabi ...
Aşksızlık demek otluk demek, kazmalık demek, odunluk demek, ruhsuzluk demek, tabi ki sevgisizlik demek.

Ama gel de aşkı bulmaya çalış, ve tüm aramalarına rağmen de bulmaya muvaffak olma :-((
Çünkü Aşk günümüzde "Kaf Sin Kaf" Dağlarının ardında saklanmış ...

Aslinda saklanmamış, hep didiştiği ve bir türlü geçinemediği Para tarafından esir alınıp elleri kolları bağlanarak şimdiki tutsak olduğu yere götürülmüş.
Bir huvaç insan da onun tutsak edildiği yerden kurtarabilmenin derdinde, fakat bu konuda ne kadar başarılı olduğu biraz göreceli bir kavram.
Gelgelelim bu azaplı yolculuk sırasında biraz diyemem bayağı bir hırpalanmış olduğu cihetle artıkım defolar oluşmuş çevresinde.
Oysa eskiden öyle miydi?

Tabi ki değildi, bir anlamı ve önemi vardı hayatta belki en önemli şey değildi ama öncelikliydi, her şeyden önemlisi de "ÖZEL"di :-)
Bazıları için hala özel.
Ne mutlu onlara, ama sanırım sayıları fazla değildir.
Kaldı ki Aşk defolu da olsa artık çok pahlıdır, hiç tenekeyi parlatsanız çeyrek altın eder mi?
Doğru, altın çöpe de düşse değerini kaybeder mi hiç?

11 Şubat 2011

Ay Bu Da Ne?

İşsizlikten canım sıkılıyor :-((
Ekomoni çok tıkırında ...
Halet-i ruhiyem kötüleşicek yine.
Neden mi? Bunca yıldır en büyük kabusum olan Sevgililer Günü yaklaşıyor da ondan ...

Yaklaşması bir şey değil, yine alıcak beni götürücek kimbilir hangi duygulara, yine bana bedavadan bir şeyler mi anlatıcak, yoksa hiç birisi değil de bu yıl bana bir başka şeyler mi hissettiricek?
Şu andan bilemem elbette. Fakat hala umut bitmedi.

Ne umudu mu?
14 Şubat'a yalnız girmeme umudu.
Malum ki umut fakirin ekmeği, ekmeksiz yaşanmaz. Kısaca hayatın tadı kalmaz.

10 Şubat 2011

Elektrik & Su

Ben var ya adam olmam kesin.
Bugün önce dükkanda elektriği kesen bendeniz, akşam eve gittiğinde suyu da bulamadı :-((
Her şeye maydanozluk böyle bir şey olsa gerek.

Hade dükkandaki elektriğin kesilmesini anladık. Tesisat eski, biraz yüklendin mi trafo atıyor.
Tamiri de uzun sürüyor.
Bir keresinde uzun bir süre gelmemişti. Geldiği gün de mesai yapmak zorunda kalmıştık :-(( O zamanlar çocuk sayılırdım tabi, bana çok zor gelmişti.

Elektriğin tersliğini atlattık diyelim.
Eve geldim, bir de ne göreyim?
Evde de su yok.
Su olmayınca da yıkanamıyacam, yıkanamayınca da yatamıyacam, yatamayınca da uyuyamıyacam, uyuyamıyınca da sabaha kalkamıyacam.
Okuduğunuz gibi sevgili takipçilerim, her şey birbirine bağlantılı.

Neyse bir zaman sorna su geldi.
Asıl bomba ise Facebokta bir arkadaşım da aynı dertten muzdarip, bu durumu da alenen yazmış.
"İskiden nefret ediyorum"
Edilmez mi şimdi?
Ama etmeye gerek dahi yok, çünkü Yeşilköy gibi bir yerde oturuyorsanız bazı zorlukları göze almanız gereklidir.
Örnek mi? Size bir sürü sayabilirim:

1. Ulaşım : Cumartesi ve Pazar günleri 81 Hatlı İett Otobüsümüz SAATTA BİR çalıştırılır.
Diğer günler her ne kadar yarım saata kadar sıklaştırılıyor olsa dahi bu otobüsler asla yetmezler.
Çünkü eskiden bu hatta körüklüler (Man SG 220) çalışırdı ve tıklım tıklım da dolardı.



2. Pahalılık : Her zaman bizim semt pahalı bir semt olmuştur, İstabnulda çok daha ucuza bulabiliceğiniz bir çok şey burda pahalı satılır.

3. Elektirik : Eski trafonun izleri hala kalkmadı.
Eskiden buralar köşklük, yazlıklık, sayfiye yerlerinden birisiydi.
Haliyle elektrik ihtiyacı da fazla değildi.
Fakat günümüzde nüfus o kadar çoğaldı ki, şimdiki santral dahi bu talebi karşılamaya çok zaman yetmiyor.

4. Su : Genel olarak sudan yana fazlama bir şikayetimiz yok, fakat çevremizde hala artezyen kuyularını kullananlar var, ama haksız da sayılmazlar. Çünkü İski sağolsun sürekli su kesintisi uygulamaktan geri kalmaz. Kalması bir yana, haber de vermez.

5. Deniz : Yazın yazılıcak bir nesne, onun için şimdilik fazla yazamam.
Fakat şunu eklemeli, Çorko Tayfası Kınalıada gibi Yeşilköy'ü de mahvetmekte.
Adam olsalar başımızın üstünde yerleri var, ama semtimizin düzenini bozmaya gelenlere kapımız kusura bakılmasın kapalı.

Bir elektrikten bahsedicektim, konu nerelere dallandı budaklandı :-)
Bazen öyle şeylere dalıyorum ki, boşboğazlık ediyorsam da affımı arz ederim.
Ne yapıyim, ben de biraz böyleyim, değişemem ki?

08 Şubat 2011

Dietle Kafayı Bozdu

Doğru okudunuz başlığı :-))
Tanıyanlar bilirler, normalde olmam gereken ağırlığımdan en az yirmi kilo kadar fazlalığım olduğu su götürmez bir hakikat. Her ne kadar spordan uzak değilsem bile ve yediklerimin toplamı belki de harcadığım enerjiyi yerine koyamıyorsa bile çalışıyorum yemiyorum yürüyorum fakat zayıflıyamıyorum :-((
Walla gerçekten zayıflamaya çalışan herkese kolaylıklar diliyorum, çünkü bu içine ettiğimin İstabnulunda sıkıntısız yaşıyan herhangi bir kişiyi bulabilmek çok zor, bulsak dahi kendisi şişko değildir.

Off ya, ben ne zaman fit bir bedene sahip olabiliceğim?
Bir şey değil, kendimle dargın değilim ama üzerime uygun pantolon bulamıyorum, beğendiğim kazakların en büyük bedeni dahi üzerime küçük geliyor :-(

06 Şubat 2011

İngiltere Başbakanının Macerası

İngiltere başbakanı Türkiye'ye gelmiş!
Bir taksiye binmiş, biraz sorna şöförle aralarında aşağdaki konuşma geçmiş:
Başkan: Şu köşeye çek de bir şurdan kontör alayım :-)
Şöför: Aaa olur mu kontör artık camilerde satılıyor.
Başkan: Saçmalama, camiler ibadet yeri değil mi?
Şöför: İbadet artık üniversitelerde yapılıyor.
Başkan: Saçmalama, orası eğitim yuvası değil mi?
Şöför: Olur mu? Eğitim artık hapishanelerde.
Başkan: Saçmalama, hapishanede hırsızlar, şerefsizler olur.
Şöför: Olur mu hiç! Şerefsizler, hırsızlar şimdi mecliste !!!