Bugün aşağıda paylaşacağım resmi Facebok'ta görünce aklıma bir zamanların unutulmaz sakızı Tipitip geldi nedense.
Ben de o zamanın çocuklarından sayılırım. Kolay değil dört onluğu bitirdim iki yıl önce. Kafa kâğıdımız artık eskimeye başladı sevgili genç ve kendilerini genç hisseden okuyucularım.
Her ne kadar Tipitip benden üç yaş daha büyük de olsa benim çocukluğumun kahramanlarındandı.
Önce sizlere Tipitip Sakızından veya Çikletinden biraz bahsedeyim:
Görselde de görüldüğü üzere Bindokuzyüzyetmişdört yılında Kent Gıda Sanayi bünyesinde üretilen sakızı daha cazip kılmak için Sayın Bülent Arabacıoğlu'nun çizmeye başladığı karakter.
Büyük gözlüklü uzun burunlu her zaman papyonlu yuvarlak şapkalı kahramanımız.
Sakızın tadı ve kokusu ise söylenenlere göre günümüzün yetişkinlerinin çocukluk dönemlerine ait geçmişten gelen tadı günümüze taşıyor.
Önceleri İstanbul'un Şişli ilçesinin Bomonti mahâllesinde faaliyet gösteren fabrika gelişen zaman içinde Tuzla'ya taşınmıştır.
Kahramanımız tabi ki evlidir, oldukça hoş ve kendisiyle kafa dengi bir eşi vardır.
O kadar kafa dengidir ki kendisiyle aynı kulaklıktan aynı müziği dinleyebilecek kadar, gerisini siz hesap edin.
Hani yeri gelmişken ben pek evlilik kurumuna pek inanmam ama öyle kafa dengi birini bulsam belki bazı kurallarımdan esneklik gösterebilirim hani.
Bugün günlerden belki Bir Nisan değil ama kahramanımızın sevgili eşi eve gelen kocasına güzel bir sürprüz hazırlamış.
İlk çıktığı zaman televizyonlarımız tek kanallı Türkiye Radyo Televizyon Kurumu'ydu, televizyon bize ne sunarsa onu izleyebilirdik veya akşamları sinemaya veya tiyatroya gitmekten başka çaremiz yoktu.
Ancak gelişen zaman zarfında birçok yeni televizyon çıktı, her televizyon kanalı da kendine göre program yapmak zorundaydı.
Hâliyle de eve her program için yeni televizyon almış bizimki, eşi de şaşkınlıklar içinde kalmış.
Kahramanımızın bir hobisi de balık tutmak, ancak bu konuda pek başarılı olamadığı görülmekte, o da ne yapsın kendine göre bir çözüm bulmuş.
İş inada binince tuttuğu balıkları cetvelle ölçmeye kadar vardırmış.
Günümüzde de belli bir uzunluğa erişmemiş olan balıkların avlanmaması balık neslinin devamı açısından önemli olduğu için yasaklanmıştır.
Yukarıdaki paragrafta inatçı olduğunu söyledim ya, arkadaşlarıyla basketbol oynarken illâ topu sepete atacak.
Aslında bu karikatür gerçekten vukua avdet etmiş bir hadise-i şeriftir, çünkü bir zamanlar Beşiktaş ile Karagücü arasında o zamanlardaki adı Spor Sergi Sarayı sonradan da Lütfü Kırdar Spor Salonu'nda oynanmış olan Beşiktaş'ın 110 - 56 kazandığı basketbol müsabakasında sahanın en kısa boylu sporcusu olan Hüdai Budanur'un kırdığı rekorları simgeler.
O müsabakada Hüdai Bey o zamana kadar bir müsabakada en fazla sayıyı rakip potaya bırakma rekoru her ne kadar sonradan Erman Kunter tarafından kırılmış da olsa bir müsabakada takımının kaydettiği bütün sayıları tek başına kaydetme rekorunu günümüze kadar kıran başka bir sporcu ne Türkiye'de ne de Dünya'da bir kez daha vaki olmamıştır.
Kendisi hakkında bilgiye erişmek için lütfen Hüdai Budanur yazısına tıklayınız.
Tipitip'in pratik zekâsı bazen başına olmadık işler de açmış, çünkü evine aldığı elmalar biraz ağır gelip de taşıyamayınca bulduğu elmaları mideye indirme çözümü bu sefer kendisinin üzerine ağırlık çökmesine sebep olmuş.
Geçmişler olsun sevgili Tipitip.
Kışın kar veya buz üzerinde paten kaymak da güzel spordur ancak kayarken dikkât etmek gerekir.
İmdı da sizlere kahramanımızın ailesini takdim etmek istiyor ben:
Oğlu Tipican, eşi Tipitoş, Tipitip'in kendisi, kızı Tipicik ve köpekleri Tipitop.
Bu seri zamanında o kadar çok sevildi ki gelişmeleri sizin gözlerinizi yormamak adına fazla yazamayacağım ancak bir bağlantı bırakayım buraya, aşağıdaki resme tıklayabilirsiniz:
Her ne kadar o zamanlar çizgi filmi de yapılmış olsa bunlardan bir örnek bulamadım.
Tipitip konusunda şimdilik bu kadar, belki bir gün yeniden bu konuda yazım olur, yeter ki siz okumak isteyin.