Bu Blogda Ara

Mevsim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mevsim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Eylül 2024

Sonbahar Zamanları

Her yıl bu zamanlarda mevsim geçişleri yaşanır ancak arsla Mart'taki gibi neşeli olmaz.
Artık yavaş yavaş Deniz girmeği ve Dondurma yummilenmeği unutmağa başlamamız gerekiyor, çünkü Karpuz kabuğu bizim Deniz kıyılarından çok uzaklara gitmeğe hazırlanıyor.


Her ne kadar Güneş hâlâ her sabah ışıyorsa bile bizleri ısıtabilmeği başaramıyor, Gündüz vakti bir parça ancak etki edebiliyor ama tepkiyi göremiyor.
Birkaç gün sonra son bir kez birazcık sıcaklık üfleyecek ama işbu havanın vaziyet-i umumiyesi arsla bizlerin Deniz girip serinleyebildiği günler gibi olamayacak.
Artıkım gardolaplardaki kalınca giysileri ortaya çıkartmanın ve gitmeğe başlamanın zamanlaru yaklaşıyor.


Gidişler acıklıdır ama yeniden dönebilmek için zaman geldiğinde gitmenin gücünü kendinde bulabilmek gerekir.
Yoksa böyle nefis bir Denizi kim bırakıp da gitmek ister?
Leylekler bir süre önce paydos edip gittiler, sırada Kırlangıçlar var. Hepsi de yepisyeni birer başlangıç ve daha güzel birer patlangıç yaşayabilmek istiyorlar.


Bizler ise bulunduğumuz yerlerde kalarak serinlemeğe başlayan havalarla nasıl mücadele edebileceğimizin düşüncelerini aklıllarımıza getirebilmeğe çalışacağız.
Artıkım bizleri kapalı mekânlarda Türk Kahvemsi ya da Filitre Kahve gummilenmek paklayacak.


Tabi bu mevsimde gummilenebileceğimiz kahveler helbette ki sıçak kahveler olacaktır, yanındaki dondurma yummilenmeği Yaz'a kadar ertelememiz gerekmekte.


Birkaç haftadan beidir ağaçlarımız yapraklarını döküyorlar, hani havanın serinlemeyeceğini Biz Üç Muz olarak tayin edebilseydik manzara-i nefaset görüntüler elde edebileceğiz.
Yine de henüz her şey bitmedi, öyle ya da böyle Güneş'in varlığını bilmemiz şimdilik yeterli.

01 Eylül 2024

Cemre Paraya Düştü

 Çoğumuzca mâlumdur ki bizim Cemre adını verdiğimiz kadınsı bir kavram mevcuttur. Her yıl Sevgililer Gününden sonra eğer sevgilisi olduğunu sandığı ama kendisini arsla sevmeyen Berke'den güzel bir hedâye almışsa önce havaya sonra suya en son da toprağa düşer. Yok eğer hedâyesini beğenmemişse düşüş sıralaması değişebilir veya zamanı gecikebilir, daha da tuhafı gidişini ve hareket zamanını kafasına göre değiştirme becerisine sahiptir.


Ancak içinde bulunduğumuz İkibinyirmidört Yılı'nda bir ilk oldu, hepimizin sevgilisi Cemre gidiş zamanına yakın Sipâli'ye ya da herkesin anlayacağı lisân-ı münâsipten yazayım Paranın içine düşeceği tuttu.


Paranın içine düştükten sonra Cemre'nin sıcaklığına ve ateşine daha fazlama karşı koymağı başaramayan Para cayır cayır yanmağa ve elini süren herkesin elini yakmağa başladı.
İşbu ateşin iyiye işaret olduğunu düşünen ve Kışın ortasında doğal olarak Şehr-İstanbul'da lâpa lâpa kar yağmasını isteyen bazı okuyucularımız olabilir ama Kış kapumuza avdet eyleyip de işbu açın hâlinden anlamayan bağzı tok zümrenin sürekli istediği Kar yağmağa başladığı zamanlar Sonbahar döneminde Cemre'nin yakmağa başladığı Sipâliler yüzünden Kışın binalarımıza tahakkuk ettirilecek Doğalgaz Fatura Ücretlerine bütçelerimiz yetmediği zaman nasıl bir çözüm bulunabileceğini Biz Üç Muz olarak hiç bilemiyoruz ve daha da ilgi çekmesi için bilmek ve öğrenmek bile istemiyoruz.


İmdı aklımıza zurnanın zırt dediği soru lâk diye önümüze düştüğüne göre sorabilir ben, korkmayın cevabı da var:
Her yıl Yazın müjdecisi sayılan Cemre adlı dişi varlığımız Sipâli içine düştükten sonra neler yapıyor?


Ne yapacak? İsm-i şerifinin Berke olduğunu henüz öğrenebilmeğe muvaffak olmağı başarabildiğimiz ve Cemre'nin tek taraflı olarak bağımlı olduğu sefkilısıyla gezip tozuyor ve Para'nın içine düştüğü günün güzel anılarıyla avunarak gününü gün edip Kutsal Şarap'ı gummileniyor.

01 Ağustos 2021

Hoş Geldin Ağustos

 Zamanın ne kadar hızlı geçtiğini ben anlatmak istemiyorum, ama anlamak isterseniz sanki daha dünmüş gibi İkibinyirmibir yılına girmiştik sanki.
Bakın bugün o günden bu güne tam sekiz kocaman ay geçmiş, Kış bitmiş Yazın ortalarını yaşamaktayız.


Leylekler göç etmeden, mevsimin yarısında Kışa dönmeden, Üzümler tam olgunlaşmadan güzel anılar yaşat bize.
Çünkü biliyorum ki nasıl olsa bir Eylül günü yine sokağa çıkmak kısıtlanacak, bizler de cezaevlerimize dönmek zorunda kalacağız padişah efendi hazretlerimizin buyurdukları irade doğrultusunda.


Onun için ne olur bizlere ne kadar geç ceza kestirirsen o kadar minnettar kalırız sana ve hakkımızı helâl ederiz.

16 Şubat 2021

Tekirdağ Karı

Bir önceki yazımda Bursa'dan kar bildirmişti ben, imdı sırada söz verdiğim üzere Tekirdağ var.
Tekirdağ da aynı Bursa gibi dağ eteklerine kurulmuş olduğu ve yine çevresinde Bursa gibi yeşillik kalmış olduğu için kar yağarsa bir şekilde tutar.
Ancak burası dağ başında değil sahilde olduğu için kar tutmakta biraz zorlanıverir çünkü sahil ve deniz havası kara karşı dağ havalarından daha etkili bir direnç gösterir.


Bu sefer Yeşilvadi tantanası yapmayacağım çünkü bir kez yaptım, İrem Hanım bana bu yazımda kahve getiremeyeceğini söyledi bir kere.
Görünümlere dilerseniz sahilden başlayalım.


Ben kendim şahsen görmedim ama burası Süleyman Paşa İlçesinin sahiliymiş, kaldırımları güzelcenem bir kara tutuvermiş, tıpkı İstanbul'a benzermiiş gibi.
Günlerden beridir İnokta Basın da kar konusunda sürekli yayın yaparak İnoktalığını gizlemeği başardı bu kez, ancak Basının İnokta olduğunu gerek tribünlerde gerekse başka yerlerde vazife gören herkes bilir.


Tekirdağ'da güzel bir parkta çok güzel bir kar tutmuş, tam böyle kartopu oynamalık.
Aslında ne kadar çoluk çocuk varsa toplanıp parka giderek güzel bir kartopu şenliği yapılabilir, tabi yirmi yaş altı vatandaşlarımızın sokağa çıkabilme saati olan 13:00 ilâ 16:00 saatleri arasında.
Çünkü aynasızlardan ceza yemek istemeyiz.


Mâlesef ben Tekirdağlı olmadığım için Tekirdağ'da hangi semtler olduğunu bilemeyeceğim, ama kar resimlerini buldukça paylaşıyorum.
Sizler de inşatanrı işbu kusuruma bakmayıverin artıkım.


Keşke bizim İstanbul'da da böyle bir kar yağsa diye düşündüğünüzü, düşünmediyseniz bile içinizden geçirdiğinizi işitir gibi ben.
Ama bu kadar kar İstanbul'da yağarsa zaten felç olan ortalık iyice felce bulaşır, iyisi mi az yağsın öz yağsın, ki zaten Gök Tanrı Tengri ne kadar yağdıracağını biz kullardan daha iyi bilir.


Burası da Tekirdağ'ın şehir içindeki bir caddesi, arka plânda bir Belediye veya Özel Hâlk Otobüsü geçiyor, ancak nereden gelip nereye gittiği hiç görünmüyor, ama eğer sizler biliyorsanız yorumlama kısmına yazabilirsiniz.


Tekirdağ'ın içlerinden başka bir cadde veya sokak, artık tanımlamalara ve kısıtlamalara hangisi uyuyorsa, çünkü geçenlerde yolların adlarının ne konacaklarına dair bir mâlumatfuruş ele geçirdi ben.
Tabi ki buranın hangi yol veya mevki ya da mahâlle olduğunu bilmiyor ben.


Biraz olsun Tekirdağ'dan dışarı çıkalım ve Anayola kadar uzanalım, eğer koskoca otoyol bile kar tutmuşsa ki ıssız bölgeler daha fazla kar tutar, gidip gelirken daha da dikkâtlı olmak icap eder.


Sanırım aynı yolun üzerinde bir kar küreme mâkinesi yoldaki karları temizleme vazifesini ifa ediyor ki sağ olsun Devlet Meteororloji İşleri Genel Müdürlüğü bu seferki karın daha uzun süre yağacağını haber vermiş bize, İnokta Basın da bu konuyu diline güzel dolamış ve felâket tellâllığına başlamış.


Biz iyisi mi işbu yazımızı biraz fazla resm-i şerif yükledik ama Malkara'da bitirelim ve tekrar Tekirdağ'a dönmeyelim, her ne kadar Tekirdağ'ımızın başkaca güzel ilçeleri de mevcut olsa bile bazı resimleri başka bir başlıkta biriktirelim.


Yazıyı bitirmeden önce işbu resm-i şerifi de paylaşmak istedi ben.
Başka bir yazıda buluşmak üzere şen kalın esen kalın giyinin kalın.

14 Şubat 2021

Kar Zamanı Mutluluğu

Bu seferki Kar ile ilgili yazım Sevgililer Günü tantanası yüzünden biraz geç kaldı, ama sonunda geldi ya siz ona bakın ve gerisini fazlama sorgulamayın.
Aslında bu yılın ikinci Karının tam böyle Sevgililer Günü'nde yağması biraz da romantik bir hava ve ortam kattı.
Artık akşam vakti çok sayıda tencerede pişecek baklaların arasındaki fırına verilecek olan mercimeklere çok güzel birer zemin hazırlandı.


Ancak ben sizlere Sevgililer Günü tantanasının bitimiyle birlikte İstanbul'dan çeşitli kar manzaraları paylaşacağım.
Bazı resimlerin nerede çekildiğini bilmiyorum, ama bildiğim ve söyleyebileceğim tek şey resm-i şeriflerin tamamı Sanal Dünya Paylaşımlarından alıntıdır.


İlk olarak iyisi mi İstanbul Havalimanından başlayalım, çünkü ne de olsa İstanbul'a yağacak karın ilk olarak tutabileceği yepisyeni bir beldemiz oldu.
Belki bu resm-i şerif Uçak Avı Yummi'ye girebilecek resim ama Uçak Avı Yummi Resimlerini ben çekersem anlam kazanır, oysa bu resm-i şerifi bendeniz çekmediğini hatırlatır ben.


Burası müzeden camiye çevrildiği gün Korona Morona Bakara Makara'nın tatil yaptığı ve Cami açılışı nedeniyle insanlara bulaşmama kararı alan ancak tarihi bir hata yapılan ve sonuçlarını hâlâ çektiğimiz Aya Sofya Cami-i Şerifi, norminâl şeraitte karın diz boyu yağması lâzım ki buralar böyle kar tutabilsin.


Hem madem bugün Sevgililer Günü olduğuna göre Aya Sofya Cami-i Şerifi yolunda poz vermiş ve sosyâl mesafe kurallarına aykırı davranan bir sevgili çifti paylaşmak farz oldu.
Benim hiçbir Sevgililer Gününde sevgilim olmadı, bari onlar mutlu olsunlar ve bir yastıkta kocasınlar, Allah-u Te'âlâ onları birbirlerine bağışlasın.


Romantizim deyince bazılarımızın aklına Cadde-i İstiklâl veya Cadde-i Kebir ya da İstiklâl Caddesi avdet eyleyebilir.
Benim ise İstiklâl Caddesi'nde sevdiğim tek şey yolun ortasından giden Nostâlcik Tramvaydır, zaten neredeyse tamamına yakını Suriyeli dolduğu ve pek de Suriye'ye geri dönmeğe niyetleri olmadığı için artık tercih edebileceğim bir yer değil.
Şahsım olarak aslında Suriyelilerle bir alıp veremediğim yok, hâttâ Suriyelileri severim ama Suriyelilerin Suriye'de yaşayanlarını severim.


Buranın neresi olduğunu ben de bilmiyorum ama Facebok'ta paylaşan tipitip üye bu resm-i şerif için 1987 diye bir tarih atmış.
Oysa bu tipitip vatandaşımız 1987 yılında İstanbul'da Tramvay olmadığını, Src Belgesinin olmadığını, 2015 ve üstü model otomobillerin 1987 yılında mevcut olamayacağını bilmeyecek kadar câhil.
Tabi bir resm-i şerifi siyah beyaz yapınca hemen tarihi eskitilir ya, gündemin sorunları da böyle edilmiş.
İstanbul'dan ve Türkiye'den çeşitli kar manzaraları konulu yazı dizisi ilerleyen günlerde devam edecek.

23 Eylül 2019

Sonbahar Yine Geldi

Eylül geldiğinden beri havalar bir tuhaflaşmıştı zaten, gökte ne kadar Güneş de olsa ortalığı iyi ısıtamıyordu. Çünkü yerde Rüzgâr sertçe estiği için sıcaklığı dağıtıyordu.
Bugün günlerden Yirmiüç Eylül İkibinondokuz ve Pazartesi. Ben bu yazıyı yazarken bütün Kuzey Yarımküre olarak biraz sonra Sonbahar Mevsimine gireceğiz.
Bu arada ben Kuzey Yarımküre'de oturduğum cihetle Güney Yarımküre'nin de İlkbahar Mevsimine girişlerini de kutlamamak olmaz.


Sonbahar aslında sürekli sıcaktan aşırı ısınarak bunaldığımız Yaz ile soğuktan üşüdükçe donduğumuz Kış Mevsimleri arasında ne çok sıcak ne de çok soğuk ama serin ve ılık günlerin yaşandığı bir ara geçiş mevsimidir.
Önce Bağbozumu sonra Hazan en sonra Güz olmak üzere adı takvimlere geçmemiş üç bölümden oluşur.
Kuzey Yarımküre'de Yirmiüç Eylül günü gelen Terazi Burcu'yla başlar, Yirmibir Aralık günü devreden çıkan Yay Burcu'yla sona erer.
Güney Yarımküre'de ise Yirmiiki Mart günü gelen Koç Burcu'yla birlikte başlayıp Yirmibir Haziran günü giden İkizler Burcu'yla biter.
İmdı dilerseniz Sonbahar Mevsimini biraz irdeleyelim:


Sonbaharı en güzel ifade eden bir resimdir bu. Ancak bütün bu ilhâmlara rağmen Sonbahar bir şiir okuma mevsimi değildir, daha doğrusu günümüze kadar yazılmış şiirleri anlama ve içlerinde taşıdıkları sırların anlamlarına erme zamanıdır.
Renkli yaz düşlerinin ve açık kalan pencerelerden içeri sızan seslerin ve vıcık vıcık müziklerin ve artık günümüzde pek kalmadıysa bile bahçelerde oynayan çocuk seslerinin yavaş yavaş tükenmeleridir. Bütün bu gürültünün yerlerini huzurlu bir sessizliğe ve hüzünlü bir iç dengesizliğine terk etmesi mevsimidir.
Güneşin artık erken batmaya başlaması sayesinde geri gelen geceler ve bu geceler boyu sessizlikler, naif ve yavaş hüzünlü şarkıların oluşturduğu müzikler, bu müziklerin yüzünden aşkı özlemelerin bolca yaşandığı mevsimdir.


Bir trenle yolculuk ederken pencereden baktığımızda akıp giden yapraklarını dökmeye başlamış ağaçların aslında zamanın ne kadar hızlı geçtiğini anlattıkları mevsimdir.
Yeniden açılan okulun içindekiler için bilgiye ulaşmanın mevsiminin başıdır.
Şehrin gri duvarlarının ardında yeni sözcükler keşfetmek için yelken direği kırılmış eski bir kadırga ile sefere çıkılan bir yolculuğun değişmez hikâyesidir.


Yazın Güneşten kamaşmış olan gözler Sonbaharda daha bir farklı bakarlar dünyaya. Yazın yaşanan aşkların geçiciliği çıkar ortaya.
Bir daha sırtlar kendini insan, fotoğraf çekmek için aslında en güzel mevsimdir.


Atkıların şalların uzun botların kazakların kalın giysilerin ve külotlu çorapların mevsimidir.
Yağmurun kahvenin ıhlamurun çayın ve sütün daha çok içildiği mevsimdir.
Portakal mandalin kestahane elma üzüm şarap gibi meyvelerin ortaya çıktığı, grip nezle nevazil gibi rahatsızlıkların hortladığı, artık doğru düzgün ısıtmayan Güneşin erken batmaya başladığı mevsimdir.


İnsanoğlunun içine daha fazla kapandığı mevsimdir, kolay değil koskoca bir Yaz geçmiştir hayatlarımızdan.
Kocaman tatil bitmiştir, ferah ve rahat giysiler dolaba kaldırılır ve kalın sıkı giysiler çıkartılır.
İnsanlar işlerine ve okullarına gitmeye başlar, bu durumda yazlık ilçelerimiz boşalır ve herkes büyükşehirlerde hayatlarını sürdürürler.
Büyükşehirlerde de sabah işe veya okula akşam da eve giden insanlarla dolar, işbu gidip gelme esnasında insanlar sadece önlerine bakarlar ve hızlı hızlı bulundukları yerlerden uzaklaşırlar.


Sonbaharda koskocaman Yaz boyunca devam eden sokakların akşam kalabalıklığı da artık sona ermeye başlar, koskoca şehir artık akşamları tatsız bir hâl alır, hele bu tatsızlık yazlık ilçelerimizde daha fazla hissedilir.
Yavaş yavaş hava da kasvetlenir ve gökten Yağmurlar da yağmaya başlar, Yazın tozunu torpağını temizlemek ister gibi. Her yağan Yağmur sanki Dünyayı daha da bir temizler.


Ağaçların yaprakları ise artık sararmıştır, çok fazla uzun olmayan bir zaman sonra birbirlerinden ayrılacaklardır.
Doğanın çıplak hâlidir Sonbahar, ağaçların makyajı silinir yapraklar düşer, gökyüzünün ışığı gider yağmurlar düşer, artık Doğanın iskeleti kalmıştır göz önünde.


Sonbahar konusu üç ay boyunca irdeleyeceğimiz yeni yazılar vaad ediyor bizlere.
Ben de daha fazla gözlerinizi şişirmekten imtinâ ettiğim cihetle Sonbaharın sonunda bahar olmadığını ve yokluğunda aşka çevirdiğim yüzün hatrına bu yazımı ahanda burada noktalıyorum.
Mutlu Sonbaharlar.

20 Eylül 2019

Yağmur Zamanı

Sonbahar geliyor, çok yaklaştı, şurada sadece üç güncük kaldı.
Heyecanlı mısınız sevgili okuyucularım?
Ben de en az sizler kadar heyecan taşıyorum ve iliklerime kadar içimde hissediyorum.


Gerçi bu resim sadece Sonbaharı hatırlatıyor bana, çünkü ne de olsa son baharın sonunda bahar yoktur artık der bir şarkıda, ne de olsa yavuklusunun yokluğunda şair aşka yüz çevirmiştir.


Haberlerde izlemişsinizdir mutlaka çünkü sizlerin televizyonu vardır. Ben televizyon kullanmıyorum çünkü televizyonda artık hiçbir şey yok, bir bilgisayar bana televizyondan daha fazla yakın bir arkadaştır.
Dün İstanbul'un Tuzla ilçesinde bulunan organize sanayi içindeki bir kimya fabrikasında yangın çıkmış ve kimyasal gazlar havaya karışmış.
Her ne kadar yetkililer zehirlenme riski olmadığını söyleseler bile sizler yine de her ihtimâli göz önüne alarak sokağa şemsiyesiz çıkmamanız menfaatiniz icabıdır.


Henüz tam olarak Sonbahar Mevsimi resmen memleketimize avdet etmedi ama etkilerini yavaş yavaş göstermekte.
Bugün İstanbul'a uzun zaman sonra yağmur yağdı.
Bana da işbu Yağmur-u Şerifi tarihe kaydetmek düştü.
Üç gün sonra hem Sonbahar-ı Şerif Mevsimi'nin hayatımıza girmesi ve burçların kralı olan Terazi Burcu'nun gelişini kutlayacağız.
Çünkü Terazi Burcu insanı aslında kaybetmez, kaybedilir.