Bu Blogda Ara

Bursa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bursa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

06 Ağustos 2021

Moda Tramvayı

Aslında bu konunun yazılması gereken gün çok geç kaldı, ancak bazı mâlumatlar elime yeni geldiği için ve de Moda hattı için alınan ve sonradan Bursa ile paylaşılan Demokratik Alman Özgün Tramvaylardan iki adedinin Ankara'ya yollanmasının sebebiyle birkaç söz eklemek istedi ben.


Yeni düzende daha doğrusu Metro İstanbul bünyesine geçince hattın numarası T3 olarak değişen Kadıköy - Moda Nostaljik Tramvay Hattı'nda çalıştırılan tramvay araçlarının tamamı sanıldığının aksine ögzün olarak İstanbul'da daha önce hiç çalışmamış olup Almanya menşeili ikinci el araçlardır.
201 ve 203 filo numaralı olan yan cephelerinde dört pencereli araçlar Demokratik Almanya'daki Berlin Büyükşehir Belediyesi'nden satın alınmışlardır. Rekowagen modeli olarak bilinen tiptedirler. 201 numara 1973, 203 numara 1975 yılında Reichsbahnausbesserungswerk Berlin-Schöneweide tarafından 1950'li yıllar tasarımlarından ilham alınarak üretilmişlerdir. Araçlar 2003 yılında satın alınarak İstanbul'a getirilmişlerdir.
201 numaralı araç yine Demokratik Almanya sınırları içinde bulunan Jena Tramvayı'nda kullanılan 138 filo numara, 203 numara Berlin Schöneiche-Rüdersdorf Tramvay Hattı'nın 75 filo numaralı araçlarıdırlar. Bursa'ya gönderildikten sonra dörtlü pencereler revize edilerek üç pencereli şekle sokulmuşlardır.


202 numara her iki yanında üçer pencere olan araç 1958 Gothaer Waggonfabrik üretimi Gotha T57 model motristir. 2003 yılı içinde İstanbul'a gelmeden önce Jena Tramvayı bünyesinde 102 filo numarasıyla çalışmıştır.
2006 yılında Jena Tramvayı İşletmesinden dört adet Gothawagen T57 tipi tramvay satın alınmış ve araçlara 204 - 205 - 206 ve 207 numaraları verilmiştir. Araçların her iki yanında üçer geniş pencere ve ikişer havalandırma penceresi varken sonradan yapılan düzenlemelerde yan cephe havalandırmaları kaldırılmıştır.


204 numara Jena Tramvayı'nda 104 numarayla kullanıldıktan sonra İstanbul'a satılmıştır. Gotha 205 - 206 ve 207 numara tramvaylar sırasıyla Jena Tramvayı 110 - 112 ve 115 filo numaralı araçlardır, en eski olanı 1958 en yenisi 1961 yılı üretimidir. Jena Tramvayı sonrası yine Demokratik Almanya'da bulunan Görlitz Belediyesi Tramvay Sistemi'ne katılmışlar 1992 yılına kadar faal olarak çalışmışlardır.
2010 yılında 201 202 ve 203 numaralı tramvay araçları Bursa'ya gönderilmiş, Metro İstanbul filosundan çıkarılmışlardır.


Geride kalan 204 205 206 ve 207 numaralı araçlar 2003 yılında hizmete girdikleri o zamanın 20 numaralı Kadıköy - Moda hattında sadece bir yıl boyunca filo numarası taşımışlar, filo numaraları önce küçük fontlarda yazılmış ama kısa bir süre sonra da filo numaraları tamamen silinmiştir.
2020 yılı içinde faal durumdaki 4 tramvay küresel kapitâlist güçlerin uydurduğu korona morona döneminde seferlerin tatil edilmesinden yararlanılarak elden geçirilmiş tamamen yenilenmiştir.


Şimdi ise Ankara Atatürk Kültür Merkezi ve Millet Bahçesi projesinin 30 Ağustos 2021 gününe kadar tamamlanarak hizmete açılması planlanıyor.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum parkın içinde yediyüzaltmışbin metrekarelik alanda tramvay yolu ve dört adet durak olacağını ve yolcuların istedikleri durakta vakit geçirilebileceklerini bildirmişti.

Ankara Tramvayı

 Hayatta hiçbir zaman ne olunduğu değil ne olacağı sorgulanmamalıdır.
Bu sabah sağ olsun Facebok bana bir video önerdi, videoda Ankara'nın da Tramvaylandırıldığı görülmekteydi.


Bir zamanlar Demokratik Almanya'nın Berlin Büyükşehir Belediyesi bünyesinde çalışan Özgün Tramvay yolunu 2003 yılında Kadıköy Belediyesi bünyesindeki Moda hattına verilmiş, sonra Bursa Büyükşehir Belediyesi bünyesine katılmış, imdı da şafağı yetmeyen iradenin buyurduklarına göre tepesindeki telleri ve çubuğu kaldırılarak pilli düzeneğe getirilmiş ve Ankara Büyükşehir Belediyesi bünyesinde yapılmakta olan Millet Bahçesinde kullanılacak.


İstanbul'dan Bura'ya üç adet Gothawagen motris gitmişti, iki araç Ankara'ya gittiğine ve Bursaray Tramvay İşletmesi'nin de sözkonusu modeli kullanmadığına göre kalan bir tramvay motirisinin ıskat olduğunu düşünebiliriz.


Eh ne diyelim sonunda Ankara da tramvaylanıyor çok şükür.
Ancak şu taşıtları özgün hâliyle işletmeği beceremeyen Ego'ya ne demeli bilmiyor ben.

17 Şubat 2021

Bursa Karı İkinci Yazı

 Bir önceki Bursa konulu kar resimleri yazım yarım kalmıştı ya da resm-i şerifler zamanında gelmemişti, imdı sizler için kalan resm-i şerifleri paylaşacak ben.


Bursa'nın içinde küçük bir tur atan İpekböceği Çağdaş Tramvayını hepimiz biliriz, uzasa ve dallanarak budaklansa daha çok işe yarayacak ama Bursa'nın ufak tefek taşları ve daracık yolları Çekirge tarafına gitmesine pek müsaade etmiyor.
Müsade etmediği için de Heykel - Santral Garaj - Atatürk Stadı arasında tek yönlü gidiyor ve gerçek anlamda bir son durağı olmamasına rağmen sabah ilk seferine Santral Garaj'dan (Ki garaj taşınınca Kent Meydanı oldu) çıkıp akşam son seferinde kadar saat yönünün tersinde gidiyor ve son seferin son durağı yine Kent Meydanı olarak bitiriyor.
Heykel civarında görüntülenen Çağdaş Tramvayımz kar altında kalmış.


Bursa'nın ara mahâllelerinin birinde kar nispeten biraz daha usturuplu yağmış ya da mahâllenin vatandaşları çok çalışkan oldukları için kar biraz temizlenmiş.


Bursa'nın yüksek kesimlerinden ele geçirdiğimiz işbu resm-i şerifte görmekte olduğunuz Karsan Jest markalı minibüs bizim İstanbul'da biildiğimiz dolmuş usülü çalışan minibüs değil, Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin İett'si olan Burulaş bünyesinde çalışıyor, yani kısaca Belediye Minibüsü.


Kar aslında Ulucami'ye çok güzel bir giysi olmuş ve çok da yakışmış. Bütün heybetiyle bir Ulucami manzarası huzurlarınızda.


Bursa'dan Uludağ'a tırmanmanın en kısa yolu aslında Teleferik'tir, ama birkaç yıl önce vagonları değiştirilerek küçültüldü ve sayıları arttırıldı.
Bu yıl Teferrüç semtinde böyle bir manzara arz etti.


Hadi sizlere bir sürprüz yapayım ve eski teleferiğin de resm-i şerifini paylaşayım, hem de Uludağ'ı Bursa'nın dağı ve markası yapan Uludağ'ın üzerindeyken.
Eski Teleferik bilmeyenler için söyleyeyim Teferrüç'ten çıkar, Kadıyayla durağında diğer teleferiğe aktarma verir, yaklaşık yirmibeş dakika falan sürer.
Kadıyayla'da diğer teleferiği beklerken biraz oyalanabilirsiniz.
Değitirdiğiniz teleferik de sizi Sarıalan durağına çıkartır, zirve sayılmaz ama Hotellerin olduğu bölgeye biraz uzaktır. Buraya kadar olan ikinci teleferik yolculuğu da yirmi dakika falan sürer.
Eskiden teleferik eğer tam olarak dolmazsa saatli kalkardı, dolarsa da dolduğu anda kalkardı.
Şimdiki düzenini bilmiyorum.


Şimdiki resmimiz ise Şehreküstü semtindeki Osman Gazi heykeli, ki kendileri Osmanlı İmparatorluğu'nun kurucusudur.
Kar buraya da tam kartpostallık bir görünüm sunmuş bizlere.


Tabi eğer Osman Gazi'yi paylaştıysak Atatürk Heykeli'ni paylaşmadan asla olmaz.
Ne yazık ki resmi çeken şahıs heykelin önünü değil arkasından çekmiş, yoksa benim de yapacak bir şeyim yok, arkadan paylaşmak istemezdim.


Sanırım burası Muradiye Külliyesi olmalı, eğer yanılmaktaysam beni ikaz edin düzelteyim.
Ama neresi olursa olsun harika bir kar manzarası oluşmuş.


Burada ise Koza Han'ı görmektesiniz, sanırım iki farklı resm-i şerifi birleştirerek gece ve gündüz ayırımı yapıp güzellemişler.
Böyle güzel bir açıyı tutturabilmek de gerçekten maharet ister.


Günümüzde her ne kadar artık ism-i şerifi Kent Meydanı da olsa ve aynı ism-i şerife haiz bir alışveriş merkezi de olsa birçok Bursalı için Santral Garaj yani Otogar kar altında böyle bir görüntü vermiş.
Sanırım öndeki "Fışkiye"den fışkıran su bile bu soğukluğa dayanamayarak donmuş.


Bursa'nın bu güzel semtinde örtülen beyaz örtü ve gerek otobüslerin gerekse taksilerin sarı sarı ortada dolaşmaları güzel bir renk cümbüşüne davet etmiş bizleri.


Bursa'nın tepelerinde aslında İstanbul'da da adaşı bulunan Tophane semt-i şerifinde yer alan saat kulesi ve altındaki topların beyaz örtü altındaki görünümleri.
Bundan sonraki resm-i şerifimiz gece çekilmiş. Buyurun:


Aslında sizlere bu güzel galeriyi olduğu gibi paylaşmak isterdim ama buna ne zamanım ne de yerim var, yine de tıpkı Koza Han gibi gündüz gece birleşmesini Tophane için de ekliyorum.


Bursa'nın ikinci kar yazısını Cümhûriyet Caddesi Tramvayıyla bitirmek istiyorum, çünkü ne de olsa tramvayla başladım yine tramvayla bitireyim en iyisi.

16 Şubat 2021

Tekirdağ Karı

Bir önceki yazımda Bursa'dan kar bildirmişti ben, imdı sırada söz verdiğim üzere Tekirdağ var.
Tekirdağ da aynı Bursa gibi dağ eteklerine kurulmuş olduğu ve yine çevresinde Bursa gibi yeşillik kalmış olduğu için kar yağarsa bir şekilde tutar.
Ancak burası dağ başında değil sahilde olduğu için kar tutmakta biraz zorlanıverir çünkü sahil ve deniz havası kara karşı dağ havalarından daha etkili bir direnç gösterir.


Bu sefer Yeşilvadi tantanası yapmayacağım çünkü bir kez yaptım, İrem Hanım bana bu yazımda kahve getiremeyeceğini söyledi bir kere.
Görünümlere dilerseniz sahilden başlayalım.


Ben kendim şahsen görmedim ama burası Süleyman Paşa İlçesinin sahiliymiş, kaldırımları güzelcenem bir kara tutuvermiş, tıpkı İstanbul'a benzermiiş gibi.
Günlerden beridir İnokta Basın da kar konusunda sürekli yayın yaparak İnoktalığını gizlemeği başardı bu kez, ancak Basının İnokta olduğunu gerek tribünlerde gerekse başka yerlerde vazife gören herkes bilir.


Tekirdağ'da güzel bir parkta çok güzel bir kar tutmuş, tam böyle kartopu oynamalık.
Aslında ne kadar çoluk çocuk varsa toplanıp parka giderek güzel bir kartopu şenliği yapılabilir, tabi yirmi yaş altı vatandaşlarımızın sokağa çıkabilme saati olan 13:00 ilâ 16:00 saatleri arasında.
Çünkü aynasızlardan ceza yemek istemeyiz.


Mâlesef ben Tekirdağlı olmadığım için Tekirdağ'da hangi semtler olduğunu bilemeyeceğim, ama kar resimlerini buldukça paylaşıyorum.
Sizler de inşatanrı işbu kusuruma bakmayıverin artıkım.


Keşke bizim İstanbul'da da böyle bir kar yağsa diye düşündüğünüzü, düşünmediyseniz bile içinizden geçirdiğinizi işitir gibi ben.
Ama bu kadar kar İstanbul'da yağarsa zaten felç olan ortalık iyice felce bulaşır, iyisi mi az yağsın öz yağsın, ki zaten Gök Tanrı Tengri ne kadar yağdıracağını biz kullardan daha iyi bilir.


Burası da Tekirdağ'ın şehir içindeki bir caddesi, arka plânda bir Belediye veya Özel Hâlk Otobüsü geçiyor, ancak nereden gelip nereye gittiği hiç görünmüyor, ama eğer sizler biliyorsanız yorumlama kısmına yazabilirsiniz.


Tekirdağ'ın içlerinden başka bir cadde veya sokak, artık tanımlamalara ve kısıtlamalara hangisi uyuyorsa, çünkü geçenlerde yolların adlarının ne konacaklarına dair bir mâlumatfuruş ele geçirdi ben.
Tabi ki buranın hangi yol veya mevki ya da mahâlle olduğunu bilmiyor ben.


Biraz olsun Tekirdağ'dan dışarı çıkalım ve Anayola kadar uzanalım, eğer koskoca otoyol bile kar tutmuşsa ki ıssız bölgeler daha fazla kar tutar, gidip gelirken daha da dikkâtlı olmak icap eder.


Sanırım aynı yolun üzerinde bir kar küreme mâkinesi yoldaki karları temizleme vazifesini ifa ediyor ki sağ olsun Devlet Meteororloji İşleri Genel Müdürlüğü bu seferki karın daha uzun süre yağacağını haber vermiş bize, İnokta Basın da bu konuyu diline güzel dolamış ve felâket tellâllığına başlamış.


Biz iyisi mi işbu yazımızı biraz fazla resm-i şerif yükledik ama Malkara'da bitirelim ve tekrar Tekirdağ'a dönmeyelim, her ne kadar Tekirdağ'ımızın başkaca güzel ilçeleri de mevcut olsa bile bazı resimleri başka bir başlıkta biriktirelim.


Yazıyı bitirmeden önce işbu resm-i şerifi de paylaşmak istedi ben.
Başka bir yazıda buluşmak üzere şen kalın esen kalın giyinin kalın.

Bursa Karı

 Bu seferki kar yağışı sadece İstanbul ile sınırlı kalmadı, ta Bursa'ya bile yağdı ki Bursa'ya her yıl kar muhakkak yağar çünkü Bursa'nın çevresi bizim İstanbul kadar gelişmiş değildir, ne de olsa biraz olsun çevresinde bir parçacık yeşillik kalmıştır.


Mâlum bir memlekette bir yerlerde bir Yeşilvadi vardır, bu Yeşilvadi gerçekten iyidir, bizim Lütfü de ondan daha iyidir, bahsettiğim Yeşilvadi'nin yeşilliği ottur, yahu ben ne anlatacaktım derken odadan içeri güzel bir hanım girer ve bana bir kahve ikram eder.


İşbu şekilde temaşa edildiği üzere İrem Hanım'ın (Derici) hayali olarak bana ikram ettiği güzel kahvenin üzerine ben de başlarım Bursa'dan gelen kar manzaralarının resm-i şeriflerini paylaşmağa.
Hayali bile güzel.


Mâlum-u âliniz Uludağ'ın varlığından mıdır bilinmez Bursa'ya her kış çok güzel ve çok güçlü ve de tutan bir kar mutlaka yağar ve yağan bu kar mutlaka tutar.
Zaten Şehr-i Bursa'da tutmazsa Uludağ'da mutlaka tutması gerekmektedir, çünkü eğer Uludağ'da kar tutmazsa başta Beceren hotel olmak üzere hiçbir hotel iş yapamaz.


Uludağ'da ayı var mıdır bilmem ama bir ihtimâl bir zamanlar var olduğunu duymuştum birinden.
Ayı dedimse gerçek ayılardan bahsediyorum, ben bir insana Ayı deyip de Ayıya hakaret ederek Ayının günâhını alamam çünkü Ayının günâhını alabilecek param da yok ve Öbür Dünya'da hesap ödetmek için bulaşık yıkatmıyorlar.


Uludağ yolu olsun ya da Bursa içi yolu olsun veya hiçbiri olmasın Bursa'dan İstanbul'a geliş yolu olsun her kar yağdığı zaman birkaç araba muhakkak giderken ya da gelirken işbu pozu vermekten çekinmezler.
Benim bildiğim Karayolları Trafik Kanunu'na göre seyir hâlindeyken cep telefonu kullanmak serbest değildir, ama tabi aynasızlar ancak maske takılı mı değil miye bakarlar. Telefonla oynayarak araba kullanmağa çalışan ama bu esnada kendi hayatlarının yanı sıra başkalarının hayatlarını da tehlikeye atan tipitiplerle hiç ilgilenmezler.


Ne yazık ki Bursa çevresindeki yollardan birinde minibüsün biri yolda kalmış ya da yürümekte zorlanıyor.
Kar yağdı mıydı kar lâstiklerini takmak ve zencir-i berefşan kullanmak da Karayolları Trafik Kanunu'nun içinde var olan maddelerdendir.


Bursa gibi dağın eteklerine kurulmuş şehirlerimizde böyle karlı yolların tıkandığı çok defa vukua avdet eylemiştir, İstanbul'dan neredeyse hiçbir farkı yoktur.
Ancak her ne kadar kar trafiği olumsuz yönde etkilese dâhi manzarasının güzelliğine doyum olmaz.


Teleferik biraz bizim Eyüp Sultan'dakine benzese bile Uludağ'a tırmanan yeni teleferik bu işte, artıkım arka arkaya tırmanıp iniyor.
Bursa'yı şimdilik bitirdik, sıradaki kar fotoğrafım Tekirdağ'dan olacak ama bu yazımda değil başka bir yazımda.

30 Eylül 2019

Yumurtadan Bir Yumurta Daha Çıktı

Dünya üzerinde bazen vaziyet-i tuhafiye şeyler de vukua avdet eyliyor.
Son zamanlarda çevremiz ilginç olaylarla dolu.
Bunlardan bir adedi de Bursa'nın Mudanya ilçesinde geçen gün İsmail Öztan adında bir vatandaşımızın bahçesinde gerçekleşti.


Habere göre İsmail Bey sabah tavuklarından günlük yumurtaları toplamış, sonra pişirmesi ve Günlük Kahvaltı Yummi için eşine vermiş.
Yumurtalar haşlanınca içlerinden birisini kıran İsmail Bey yumurtanın içinde kabuğuyla birlikte bir başka yumurta daha bulmuş.
Haberi alınca mahâl-i hadiseye azimet eden Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi öğretmenlerinden Profesör Doktor Mustafa Tayar ilgi çekici bir hadiseye şahit olduklarını belirterek kitaplarda okuduğunu ama gerçekleştiğini ilk kez gördüğünü söylemiştir.


Bu tarz hadise-i dikkâtiyenin genellikle genç tavuklarda yumurtlama çağlarının ilk dönemlerinde vukua avdet edebileceğini söyleyen profesörümüz norminâl yumurtlama süresinin onekiz ilâ yirmialtı saat arasında değiştiğini, döllenen yumurta sarısının yumurtlama kanalına düştüğünü, önce yumurtanın etrafında beyazının şekillendiğini, ardından son aşamada yumurtanın kabuğunun da oluşarak yumurtayı yumurtlama kanalından samanlığa doğru çıktığını, ancak aşağı doğru hareket esnasında tavuğun çok genç olması veya tavuğu korkutabilecek bazı sesler ve hadiseler yüzünden aşağı inen yumurtayı yukarıya gönderdiğini, yukarıya giden bu yumurtanın yukarıda gelen başka bir yumurta sarısıyla karşılaşması sonucunda tavuk vücudunun her iki yumurtayı da tek yumurta olarak algılayıp yukarıdan gelen ikinci yumurta daha önceden çıkması gereken yumurtayı içine alarak ikisini birlikte dışarı çıkarttığını, işbu hadise-i korkunun herhangi bir açıdan sıkıntısının olmadığını ve rahatlıkla tüketilebileceğini de eklemiştir.


Yumurta içinde yumurtayı yumurtlayan tavukla birlikte poz veren İsmail Bey ise böyle bir hadisenin ilk kez başına geldiğini, daha önce ne gördüğünü ne de duyduğunu, yumurtayı anı olarak saklamayı düşündüğünü söylemiştir.

26 Eylül 2019

Deprem Hakkında Olumsuz Paylaşımlar

Bugün deprem oldu olmasına, ancak bazı câhill kesim bazı konularda bilip bilmeden bir şeyler paylaşmış.


Alt tarafı Allah-u Te'âlâ tarafından şöyle basitçe bir sınava tabi tutulduk, nasıl olsa işbu canlı olan Dünya'dan kurtulamayacağımıza göre yine de Gök Tanrı Tengri bizleri korusun.


Tabi iki sallandık ya hemen bazı akıl fukaraları ellerine almışlar telefonlarını başlamışlar bankamatik memurluğuna başlayarak kendilerine verilen görevlerini ifa etmeye.
Ama burada tek bir doğru var ki aslında o da yanlış, Fatih Sultan Mehmet yani İstanbul'un fatihi, Fatih Sultan Muhammet değil.



Bendeniz bu tarz şahıslara ahanda bunu tavsiye ederim, Bir Kaşık Beyin.
Tabi bu arada telefon şirketleri haberleşme konusunda sınıfta kaldılar.


Bir açıklama mutlaka yapacaklardır, ancak işbu açıklama ne kadar tatminkâr olacaktır acaba dersiniz?


Aslında açıklama geldi:
Baz istasyonlarının abone adedi ile ilgili, eğer aynı anda milyonlarca abone kalkıp da sevdiklerini aramaya kalkarsa baz istasyonları çöküveriyor, çünkü istiap hâddi yeterli değil, dediklerine göre de hiçbir şekilde olamazmış.
Yine de ellerinden ve ayaklarından geldiği kadar iletişimi kesmemeye çalışmışlar.
Doğrusu bu başarı benim gözlerimi kamaştırdı ve yaşarttı.

Deprem Zamanı

Bazılarımız üzerinde yaşadığımız Dünya için canının olmadığını ve yuvarlak değil de düz olduğunu iddia eder dururlar. Oysa bizlere dünyanın yuvarlak olduğunu ilkokullarda öğrettiler ama günümüzdeki müfredatta sanırım işbu mâlumatfuruş ortaokul müfredatına kaydırıldı.
Ancak Dünyanın canlı olduğu hiçbir okulda öğretilmez, ne İlkokulda ne Ortaokulda ne Lisede ne de Ünüversütede. Çünkü Dünyanın canlı olduğunun bilinmesi bazı büyük çevrelerin işlerine gelmez.


Bugün biraz önce Türkiye'nin Marmara Denizi'nin Silivri açıklarında Rihter ölçeklerine göre Beş nokta Sekiz şiddetinde bir yer sarsıntısı yaşadık.
Ben kendim şahsen bir saniye bile korkmadım ama Facebok'tan yazanlara göre bayağı bir korkan varmış.


Sayın Cümhurbaşkanımız deprem için birçok toplanma alanlarımız olduğundan bahsetmiş ancak geçen zaman içerisinde o toplanma alanlarımızın çoğu alışveriş merkezi yapılmadı mı?


Tabi bazı kendini bilmeyen câhiller yine bir karalamalar paylaşmış.
Başka bir yazımda Sosyâl Media'dan bu tarz konuları işleyeceğiz.


Silivri ve Ereğli çevresi bu aralar hareketli, Bindokuzyüzdoksandokuz yılındaki merkez üssü Kocaeli'nin Gölcük ilçesi olan depremle bağlantılı olduğunu düşünüyorum ve bütün bilim adamlarımız da bendenizle aynı düşüncede olmalılar.
Bu liste şiddete göre sıralanmış.


Bugünkü depremin merkez üssü aşağı yukarı işbu haritada görülen nokta, mevki olarak da Silivri ile Ereğli açıkları.
Kara tarafında fay hattı yani arazi kırıkları çok şükür ki yok.


Ben sizlere Dünyanın canlı olduğunu yazımın başında zaten söylemiştim, bu gördüğünüz arazi kırıkları ya da kamuoyunun bildiği şekilde fay hattı tıplı bizim vücudumuzun üzerindeki yaralara benzer, depremler veya eski dilde zelzeleler de bizlerin hareketlerine.
Olasılıkla bugün de iç bölümde bir gaz sıkışması yüzünden küçük bir sallantı yaşadık.
Eğer sabit kalabiliyoruz diye düşünmekteyseniz sevgililer size bir Web-Sitesi söyleyeceğim ki aşağıdaki resm-i şerife tıkladığınızda açılacak, oradaki depremlerin sayısını saymakla bitiremezsiniz.


Ayrıca adı geçen adrese Kândilli Rasathânesi Resmi Web-Sitesi sayfasından Son Depremler bağlantısını tıklayarak da erişebilirsiniz.


Gelelim İstanbul Vilâyetindeki en güvenli ve en riskli alanlara. Yukarıdaki haritada da görüldüğü üzere kırmızı renkli alanlar deprem esnasında en fazla riske sahip alanlar.


Kırmızı Bölge'nin Açılımı:
Adalar, Beylükdüzü, Avcılar, Bakırköy, Zeytinburnu, Fatih, Kadıköy, Maltepe, Kartal, Pendik, Tuzla, Gebze, Ataşehir, Ümraniye, Sancaktepe, Sultanbeyli, Üsküdar, Silivri, Ereğli, Sabiha Gökçen Havalimanı

Pembe Bölge'nin Açılımı:
Büyük Çekmece, Esenyurt, Küçük Çekmece, Başakşehir, Bağcılar, Esenler, Bayrampaşa, Gazi Osman Paşa, Şişla, Kâğıthâne, Eyüp, Beşiktaş, Beyoğlu, Üsküdar, Çekmeköy, Şile, Beykoz.

Turuncu Bölge'nin Açılımı:
Çatalca, Silivri, Eyüp, Arnavutköy, Sarıyer, Terkos, İstanbul Havalimanı.


Tabi bir de olası daha kuvvetli depremde toplanma merkezlerimiz de var, İstanbul'daki bütün boş araziler artık birer alışveriş merkezi ve gökdelen olduğu cihetle işbu toplanma merkezlerinin tamamı mezarlık.


Son olarak bu can sıkıcı konuyu acil durum telefonlarıyla kapatmak istiyorum ama yeni gelişmeleri de inşatanrı sizlere duyuracağım.