Bu Blogda Ara

Kocaeli etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kocaeli etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Haziran 2024

Kocaeli Yolları

 Yaz geldi mi insanların içi kaynar suyla yıkanır.
Kaynayan o sular bir süre sonra Güneş'in de baskı yapmasıyla ter olarak dışarı çıkar.
Serinlemek ve soğumak için de bazen biraz uzak serin yerlere kaçmak gerekir. Ama nereye?


Mevcutta ve çevrede Türk Kahvemsi varken arsla Nescafé gummilenilmez.
İşbu kurala riayet edecek olursak Biz Üç Muz sıfatıyla Türk Kahvemsi gummilenebilmek için biraz kemerlerimizi sıkabilmeğe çalışıyoruz.


Bugün sonunda karar verildiği cihetle il dışına çıkabilmeğe çalışıyoruz.
Yeşil renkli Kocaeli Belediyesinin körüklü otobüsü Biz Üç Muz'u Çayırova istasyonunda bekliyor.
Bayram dolayısıyla oranın belediye otobüsleri de beleş olmak var.
Genel olarak onbeş ilâ yirmi dakikada bir hareket eden, çoğunlukla körüklü otobüslerin çalıştığı, yaklaşık elli kilometrelik uzuzun bir hat olduğu 435MR hattının geldiği yer ahanda burası.
Hareket saatlarına ve durduğu duraklara Kocaeli Belediyesi'nin ilgili sayfasından ulaşabilirsiniz.


Her ne kadar Arçelik'in kullanma kılavuzlarında adres belirtirken Çayırova'nın İstanbul olarak yazmasına rağmen orası İstanbul ile ilgisi olmadığı cihetle bizim İstanbulkartlar geçerli olmadığından Otuzmilyon Türk Lirasıcık bayılarak Kocaelikart edinmemiz gerekmekte.
Ancak orada beleş olduğu günlerde beleş binebilmek için kişiselleştirme gibi bir sorun yaşanmamakta çünkü kart okuyucularının üstleri beleş olduğuna dair yazıyla kapatılmış.


Bazı duraklarda hangi otobüsün hangi durakta duracağını gösteren tabelâlar da kaydettik resim arşivlerimize.
Ancak şu kadarını söyleyeyim oranın otobüslerinin bizim otobüslerden üstünlükleri de var geri kalmışlıkları da var.
Sürücüleri sanki subaymış gibi omuzlarında rütbe olan beyaz gömlek giymişler.
Otobüslerin filo kodları plâkalarla aşırı uyumlu, örneğin önceki resimde çektiğim 41 AIG 601 plâkalı bizde solosu olan Körüklü Bemece'nin filo kodu da 601.
Ancak işbu filo kodları otobüslerin ön kapularının üst kısımlarında yazıyor, içeride veya başka kısımlarda ara ki bulasın.
İçerideki ekranda otobüsün nerede olduğunu gösteren bir harita mevcut, İett'deki gibi reklâm yayınlamıyor.


İşbu resimde temaşa ettiğiniz yer Kocaeli Büyükşehir Belediyesi olmak var.
Bizler fazlama dile getirmiyoruz ama orası da tıpkı İstanbul gibi bir büyükşehir.
Resmin ortasında görülen raylardan ikisi Hızlı Trenler için, diğer ikisi Norminâl Ekıspıres ve Yük Trenleri için.
Bundan yirmi yıl önce İzmit Çarşısının içinden şimdi çok güzel bir park olan tek raylı güzergâhtan geçiyorlardı ve gerek İzmit'te gerekse Köseköy'de bir darboğaz oluşturabiliyorlardı.
Resmi çektiğim üst geçitten karşıya geçince Yeni Cuma Meydanı'na geliyoruz.


Bugün meydandaki dev ekranda ulusal müsabaka izleme imkânı mevcut çünkü Avrupa Kupasında biz de varız.
Ancak ayılmamız için öncelikle Yeni Cuma Meydanı'nın solunda bulunan Kahve Dünyası'da birer Türk Kahvemsi gummilenmemiz gerekmekte.


Bu arada Biz Üç Muz olarak Türk Kahvemsilerimizi gummilenir ve Gaziantep Fıstığılı Lezzoni dondurmalarımızı yummilenirken televizyondaki müsabaka devam ediyordu.
Bir büyük teşekkür de masadan kalkarken Eti Hoşbeş ve Eti Gonglarını unutan bizden önceki oturan misafirlere etmemiz gerekmekte çünkü kendilerinin sayelerinde aç karınlarımızı doyurduk.


Bir de tabi günümüzde Akçaray var ki Kocaeli'nin Çağdaş Tramvayı olur ama Akçaray'ı baştan aşağı incelemek gerek, çünkü doğru düzgün keşfedebilmeği ve nerelerden geçtiğini akşam olup Güneş batınca çözebilmeği başaramadı ben.
Bu arada Akçaray'ın tam resm-i şerifini çekerken aniden kameranın önünde biten iki adet genç (!) vatandaşımızın resimde çıkmasından dolayı çok ama çok özür dileriz.


Tüm bu güzel akşamın arkasından Atamızı selâmlamadan dönmek olmazdı.

04 Mayıs 2024

Sivas Hızlısı İstanbul'da

 Bundan bir süre önce Ankara ile Sivas arasında her gün sabah öğle ve akşam olmak üzere günlük üç adet Hızlı Tren sefere verilmişti.
Bugünden itibaren öğle treni Söğütlüçeşme'ye uzatıldı, sabahları da Sivas'a dönecek.


Her sabah Söğütlüçeşme'den 8:40 ve Ankara'dan 13:20 saatinde kalkan tren Sivas'a 15:58 saatinde varacak, ertesi günü öğle vakti 13:00 saatinde Sivas'tan kalkan tren ise 15:52 saatinde Ankara'ya ve devamında 20:08 saatinde Söğütlüçeşme'ye varacak.
İşbu hızlı trenin sefer tarifesi ile durduğu istasyonlar aşağıda paylaşıldığı gibi olacak.
Önce biz İstanbul'daki treni Sivas'a yollayalım:


Sonra da Sivas'tan gelen treni Söğütlüçeşme'de karşılayalım, mâlum-u âliniz Haydarpaşa içerisinde çanak çömlek arandığı cihetle kapalı.


Her günlük sabah ve akşamki Sivas - Ankara seferlerinin aynen devam etmekte olduğunu, Biz Üç Muz'un trenlerde sadece yolcu olduğumuzu ve Türkiye Cümhuriyeti Devlet Demiryollarında görevli olmadığımızı hatırlatırız.
Trenlerle ilgili her türlü mâlumatfuruşu istasyonlardan veya Tcdd Taşımacılık Resmi Web-Sitesinden edinebilirsiniz.
Memleketimize ve vatandaşlarımıza hayırlı olsun.

06 Mayıs 2023

Türkiye'den Eski Görünümler

 Bizim memleketimizin her bir karış toprağında çeşitli güzellikler saklıdır.
Her ne kadar İstanbul'u süsleyip püsleyerek çok öen çıkardılarsa dâhi Türkiye Cümhûriyeti sadece İstanbul'dan ibaret değildir.
Her bir köşesi cennetten gelmiş olan memleketimizde İstanbul'dan çok daha güzel yerler bulunmaktadır.
Şimdiye kadar bunu yazmadığım için özür dilerim.


Bugün bir sanal uçağa binip Türkiye'deki doğal güzelliklerimizi size biraz anlatmak istiyorum, ilk durağımız Kocaeli'nin Karamürsel iskelesi olacak.


Eski günleri bilenler bilirler ki Şehir Hatları İşletmesi bir zamanlar Türkiye Denizcilik İşletmelerine bağlıydı, şimdiki gibi İstanbul Belediyesi'ne değil.
Yani anlam olarak İstanbul'a ait bir vapor Kocaeli'de Çanakkâle'de Erdek'te ve İzmir'de çalışabiliyordu.
Görselimizde bulunan Ortaköy veya Çengelköy vaporumuz Karamürsel iskelesinde görüntülenmiş.


Devletimiz sağ olsun Trenleri sadece Şehr-İstanbul için işletmiyor, Anadolu içlerinde yüzlerce istasyonumuz mevcut.
Konmağa niyetlendiğim yerdeki istasyonda Çatalağzı yazıyordu, Zonguldak'ın güzel bir ilçesi olmaktadır kendileri.


Tabi bu esnada vilâyet değiştirerek Çankırı'ya geldik, pasaportlarımızı gümrükte kontirol ettirdik, ne de olsa kendi memleketimiz içinde iller arası seyahât etmek için bile bulunduğumuz ilin valiliğinden ve gideceğimiz ilin valiliğinden izin alınması gerekiyor, korona morona sağ olsun.
Ama işte sanal dünyada böyle saçma sınırlar bulunmamakta olduğundan size biraz tuhaf gelebilir, ancak İkibinyirmi yılında böyle saçma bir uygulama yürürlüğe konulduğunu ileride okuyanlar bilsinler.


İstasyondan çıkıp karşı tepelere bakınca ahanda işbu manzara gözükür, Çankırı'nın semtlerini bilmediğim için fazlama ayrıntıya giremeyeceğim ama izlemesi de çekmesi de çok güzel bir manzara olmak var işbu resm-i şerifte.


Çankırı'nın bir başka köşesinden bir görünümle karşınızda ben yeniden.
Her ne kadar torpakları bozkırlık da olsa benim memleketimin her bir tarafı çok güzeldir çünkü benimdir.


 Benim olduğu kadar da hepimizindir.
Burada görülen yer ise br dizide yaylası olmadığı iddia edilen Çorum vilâyetimiz görülmektedir.
Tabi ben aynen Çankırı gibi Çorum'un da semtlerini bilmediğimden buranın tam olarak nokta atışını veremeyeceğim.


Çorum'dan zıplayarak Elâzığ'ın Palu ilçesine Devletimin Treniyle geçiveriyoruz, şu güzelim trene öküzler ve inekler gibi bakmak istiyoruz.
Tren yolculuğu bazen değil çok zaman çok uzun sürse bile en güzel yollar trenle aşılır, uçak ise zenginlerin ve kapitâlist güçlerin işidir.


Tamam anladık ben de uçağa bindim uçtum ama benim gönlüm her zaman trenden yana.
Kaldı ki şimdiye kadar içinde bulunduğum hiçbir uçakta bu sahneyi yaşamadım ama ileri günün birinde yaşamayacağım anlamına gelmez.


Bu uçak tantanasını sonlandırarak Elâzığ'ın içine gelelim, burada İzzet Paşa Cami-i Şerifi görülmekte ve Hürriyet Caddesi gibi Elâzığ'ın anne caddesinde alışveriş yapılabilmekte.
Ne demişti bir ünlü böyüğümüz?
Al ver, Ekomoniye can ver.
Ekomoniye can ver ki Ekomonimiz Tıkırında olmağa ısrar edebilsin.
Yoksa bu kadar gezinin masrafı nasıl çıkartılacak söyleyin?


Burası da bir başka güzel ilimiz olan Gaziantep, gitmişiliğim görmüşlüğüm vardır ama çok ayrıntısını bilemeyeceğim.
Olasılıkla burası Gaziantep Belediyesi binası olmalı ki o yıllarda Büyükşehir değildi.


Gaziantep'in bir başka köşesinde ise Balıklı Parkı görülmekte.


Sırada o yıllarda Gaziantep'in ilçesi günümüzde ise ayr bir vilâyet olan Kilis var, tabi Atamızın karizmasını da eklemek gerekiyor bu güzel resm-i şerife.
Tarihimizi bilenler bilirler ki Atamız ilk meclis kurulduğunda Gaziantep milletvekili olarak mecliste bulunuyordu.


Gaziantep'teki resimlerimizi tamamladıktan sonra yolumuz Çukurova'nın pamuk tarlalarından ürettiği ipliklerle ve kumaşlarla ünlenmiş Adana'ya geliyor, tabi bir filimde günlük Yüz Türk Lirası verdiklerinden bahsediliyordu.
Konumuz burada bir Hanımın Çiftliği veya Kibar Feyzo filimleri değil, biz bugün coğrafi ve tarihi birkaç resim paylaşmakla sınırlı tutacağız.


Burası da Adana'nın başka bir caddesi, ama emin olun Adana hakkında uzun bir yazıyı hak edecek kadar çok şey barındırıyor kendi içinde.


Adana'nın bir özelliği de şehrin içinde sinemalara ayrılmış kocaman bir semtin olmasıdır, kaldı ki Adana'nın adına kebap bile vardır, şişe takılmış uzuncanam bir köftedir, acılı olanına Adana acısız olanına Urfa derler.


Örnek olarak Ceyhan ilçesi, ki hem Ceyhan hem de Seyhan ırmakları Adana'nın önemli akarsuları olmaktadır.
Bir zamanlar Adana vilâyetimizin ism-i şerifinin Seyhan olduğunu söylersem şaşırmayın.


Buradaki resm-i şerif ise kolayca bulunabilecek bir resim değil, Adana'nın günümüzde caddeleri arasında sıkışmış olan eski tren istasyonunu gösteriyor.
Kaldı ki Adana'nın Şakirpaşa Havalimanı bile Adana'ya yürüme mesafesinde olduğu söylenir.
Ben gitmedim bilmiyorum ama Şakirpaşa adlı bir tren istasyonu bile mevcut.


Yine geldik zamanında yanlışlıkla İçel olarak isimlendirilen Mersin vilâyetimize.
Çoğu insan bilmez ama Mersin vilâyetimiz Gaziantep ve Adana'nın yazlık sayfiyeleridir.
Tıpkı bugüne kadar dışına pek çıkartmadığım Şehr-İstanbul'un hem içinde hem dışında olan Adalar ilçesi gibi düşünün.


Mersin aynı zamanda bir liman kentidir.
Daha da önemlisi esasında özbeöz bizim toprağımız olan Kıbrıs bile posta adresi bakımından Mersin'e bağlıdır.
Bugün eğer Kuzey Kıbrıs Türk Cümhûriyeti'ne mektup gönderecekseniz posta kodu kısmına "Girne 10 - Mersin" yazmalısınız, yoksa o mektup sahibine iade edilir.


Bir zamanlar İstanbul'dan Mersin'e kadar Vapor işlediği günler vardı, tabi başka bir vapor da Rize'ye işletiliyordu.
Ne zaman ki Türkiye Denizcilik İşletmeleri tarihin tozlu sergenleri arasındaki yeri aldırıldı, Vaporlar da tarihe karıştı.


Mersin'in en önemli yerlerinden biri de Erdemli ilçesinde bulunan Kız Kâlesi'dir, tıpkı Üsküdar açıklarında bulunan Kız Kulesi gibi bir yer olmaktadır.


Mersin'i de geride bırakarak gerek Türkiye'nin gerekse Dünya'nın en güzel yerlerinden biri olan Vardaha Köprüsü'ne geliyoruz.
Burası için daha önceki yıllarda birkaç mâlumatfuruş çızıktırmıştım, meraklısı için bağlantıyı bırakıveriyorum şuraya, tıklayabilirsiniz efenim.


Görünümümüz sırasında yol Konya'ya geiyor, çünkü ne de olsa eteketlerin adedi dolmağa başladı artık.
Ben isterdim ki hazır Adana'ya kadar gelmişken sizi bir Antalya'ya götüreyim, ya da Karadeniz vilâyetlerini gezdireyim, veya dağları kıyısına dik indiği için kıyı uzunluğu çok fazla olan Ege kıyılarını gezdireyim, tüm bunlar başka bir yazımda gerçek olacak.


Burası da Konya'nın başka bir köşesi, arkada Mevlâna Celâlettin-i Rumi Cami-i Şerifi görülüyor.


Burası da Konya'nın başka bir köşesi ve Atamız buradan Konya'ya bakıyor, biz de karşısında selâm duruyoruz.


Essahtan da Konya dünyanın merkezi gibi bir şeydir, Biraz önce paylaştığım resmin altında bir de böylesini paylaşalım dedim.


Derken efenim bizim Ankara yolculuğumuz başlıyor, yaklaşık olarak eskilerin tabiriyle altı saatçiklik yol olan Ankara yolunun çok çetin geçeceğinden emin ben.


Gerçekten de çok çetin geçtiği cihetle Hızlı Tren gerçekten de hızlı şekilde çabukçacık Ankara'ya getirdi ki yol boyunca doğru düzgün istasyon bile olmadığından tren bir tek Polatlı'da duruyor.


Polatlı da böyle bir yer işte, ne tuhaf ki yazıya sonradan eklendi.


Trenden çıkınca ilk vazifemiz Kızılay Genel Müdürlüğü önüne gelmekti, günümüzde bu mıntıkada kocaman bir alışveriş merkezi bulunmakta.


Nasıl ki bizim İstanbul'da iki adet kocaman Tahsisli Yol'umuz varsa Ankara'da da bir adet yapılmıştı bir zamanlar.
Görselimizde temaşa ettiğimiz yer Kızılay durağı, durakta da tam altı adet aslında İett'nin olması gerekirken bakanlar kurulu kararıyla Ego'nun mülkiyetine geçen İkarus otobüsler görülmekte.
Günümüzde ise bu güzergâhta Ankaray işletiliyor, ama yerin en az otuz metre aşağısından geçiyor.


Ankara'nın bir başka güzel tarafı da bizim Gülhâne Parkı gibi kocaman olan Gençlik Parkı sahibi olması.
Asıl giriş kapusu ise Ankara Garından çıkınca hemen karşınıza gelen yerde.


Ankara'nın en önemli yeri ise hiç kimenin en ufak bir kuşku bile duymayacağı Anıtkabir'dir.
Anıtkabir esas olarak her Türk Vatandaşının hayatında en az bir defa görmesi gereken bir yerdir.
İçerisinde aramızdan ne yazık ki çok erken zamanda ayrılan Atamız yatmaktadır.
Atatürk eğer bir on yıl daha yaşamış olsaydı ya da daha açık yazayım dış güçler tarafından zehirlenmeseydi emin olun İkinci Dünya Savaşı çıkmazdı, çünkü bir şekilde aralarına girerek arabuluculuk vazifesi görürdü.


Anadolu'nun her tarafında bulunan kâlelerden bir adet de Ankara'da vardır ama Ankara'daki diğerlerinden biraz daha fazla öne çıkar.


Neyse biz Üç Muz olarak bugünkü gezimizin son durağını Esenboğa Havalimanı olarak tamamlayalım ve Homumuza geri dönelim, bir gün bir kış masalında bizleri yitirtelim.


İşte sonunda dolduruluşunu bir türlü kabûllenemediğim Caddebostan sahili ve evimizin olduğu yerlere geri döndük.
Gerçekten de bir başkadır benim memleketim, havasına suyuna taşına torpağına bin can feda bir tek dostuma, kuzusuna kurduna bütün âlem kurban benim yurduma.

27 Mart 2022

İstanbul'da Deprem Oldu

Bugün sizlere hiç güzel haberim yok, çünkü merkez üssü Avrasya Tüneli'nin bir yakadan diğer yakaya geçtiği nokta olan bölgede 8.0 şiddetinde bir zelzele vukua avdet eyledi.
İşin tuhafı bu deprem bundan uzun uzun yıllar hâttâ yüzyıllar önce El-Serhendi tarafından bizlere bildirilmişti:


Yaklaşık üç kocaman dakika boyunca kesintisiz olarak devam eden işbu muazzam sarsıntı esnasında Kız Kulesi'nin bulunduğu ada Marmara Denizi'nin serin ve derin sularının dibini boyladı.
Tabi sarsıntıya dayanamayan bir başka yüksek yer olan Çamlıca Kulesi yerinden çıkıp savrulurken kendisiyle birlikte önce Galata Kulesi'ni sonra da Bayazıd Kulesi'ni yıktı.
Yekpare mimariye sahip Aya Sofya Cami-i Şerifi'nin kubbesi ortadan tam dörde ayrıldı, kubbenin betonunun ağırlığı bölgede derin bir çukur açıp Yerebatan Sarnıcı'nın üstünü açtı.
Minâreler önce Topkapı Sarayı'nı ve Sultan Ahmet Cami-i Şerifi'ni dümdüz etti, tabi diğer minâreler de ait oldukları camileri yıktı, çevresindeki evleri de keza darmadağın ettiler.
İstanbul genelinde artık görmeğe alıştığımız bütün gökdelenlerin tamamı dayanamayarak yıkıldılar, yerleri ise bir ıssız hayâlet bölgesine döndü.


Bu korku dolu ve bitmek bilmeyen üç dakikanın sonunda herkesin şehir efsahanesi dediği yer altındaki tüneller ve gizli geçitlerin tamamı açığa çıktı.
Kısaca söylemek gerekirse Şehr-İstanbul'un içinde taş üstünde taş ve gövde üstünde baş kalmadı, bütün tarihi güzellikler olsun ya da sonradan eklenen gecekondular olsun veya gökdelen apartmanlar olsun daha da kötüsü efsahanelerden biri olan Yedi Tepe bile dümdüz arazi oldu.
Daha da fenası karanlık dehlizlerde saklanan fare ve böcekler artık yıkıntıların arasında canlarını veren kedilerin de yokluklarını fırsat bilerek sokaklarda cirit atmağa başladılar.
Şehr-İstanbul'un yöneticileri şimdiye kadar yaklaşık Birmilyonbeşyüzbin vatandaşımızın Hakk'ın rahmetine kavuştuğunu söylemelerine rağmen yaşanan büyük faciadan kurtulanların tahmini dedikleri sayının en az beş katı kadar olduğunu söylüyor.
Ancak her şeye ve yaşanan onca kaosa ve depreme rağmen İstanbul'un henüz "Afet Bölgesi" ilân edilmediğini de belirtmem gerekiyor.

16 Mart 2022

Japonya'da 7.3 Şiddetli Deprem

 Hepimizin bildiği gibi Japonya tam bir deprem ülkesidir, tıpkı Türkiye Cümhûriyeti gibi ama Japonya'daki depremler Türkiye'de olsa taş üstünde taş kalmayacağı konusu ayrı, çünkü bizim buradaki depremlerin çoğu genel olarak 3.0'ın üstüne pek çıkmaz.
Bu dediğime inanmayan Kândilli Rasathânesinin günlük raporuna bakabilir, adresi ise ahanda buradadır. Her gün 3.0 ve altında birçok deprem olmaktadır ama bu aralar Girit ve çevresinde deprem bakımından biraz fazla hareketlilik mevcut, ortalaması 4.0'ı bulmak üzere olduğunu belirteyim.
Ancak ben bu sefer memleketimizden oldukça uzak ama kâlplerimize o kadar yakın olan Japonya'dan bir haber getirdim sizlere.


Biraz önce merkez üssü Minamisoma olan 7.3 şiddetinde bir deprem vukua avdet eyledi, zelzele esnasında çekilen videolar olayın boyutunu anlatabilecek vaziyette, ancak genel olarak oranın halkı böylesi depremlere alışkın olduğunu söyleyebilirim.


İlk görüntülerimiz yolda seyir hâlinde olan bir motorsikletli vatandaşın tepe kamerasından kaydedilmiş, yolda giderken aniden elektriklerin kesilmesi anını kaydetmiş.


Bir başka videoda bomboş Metroda yolculuk eden vatandaş bir şeyler kaydetmiş.


Bir genel kamera ya da Mobese kamerası da şehrin içinden bir şeyler kaydetmiş, sonradan bağladığı havalimanı görüntüsü sarsıntının boyutunu daha bir gözler önüne sermekte.


Bir başka kuruluşun paylaştığı videoda havalimanı görüntülerinin devamı da var.


Biraz da hâlkın arasına girelim ve evlerden birine konuk olalım ve de soralım:
Böyle bir zelzele İstanbul'da olsa hayatta kalabilir miydik?
Kaldı ki bir kaynakta okuduğum kehânette onbir gün sonra belki çok daha şiddetli bir deprem meydana geleceğini söylüyor İstanbul'da, ne yapalım ki korkunun ecele faydası bulunmuyor.


Bundan yıllar önce merkez üssü Gölcük olan depremi hatırlarsınız, hani Onaltı Ağustos tarihini Onyedi Ağustos gününe bağlayan gece Üçü İki Geçe açıklamaya göre Yedi nokta Dört şiddetinde Kırkbeş saniye boyunca sallanmıştık Bindokuzyüzdoksandokuz yılında.
O günden bu yana yeni dünyaya gelen okuyucularım da olabilir, aramızdan ayrılan vatandaşlarımız da olabilir, ama bilenler bilir Gölcük'ün Değirmendere'nin önemli bir bölümünde taş üstünde taş kalmamıştı, aynı zelzele İstanbul'daki ve özellikle de Avcılar mıntıkasında bulunan binaların üçte birini yıkmış, geri kalan binaların önemli bir bölümü yeniden yapılmıştı, o günden sonra "Kentsel Dönüşüm" çıkmıştı.
Japonya'daki deprem İstanbul'u tetikler mi bilinmez ama eğer İstanbul'da böyle bir deprem olursa Allah-u Te'âlâ hepimizi korusun. O bizi bizlerden çok daha iyi bilir.