Bu Blogda Ara

Sayfalar

13 Ocak 2023

Arnavutköy'deki Unutulmuşluk

Semt değişti mevzular da değişti, bir önceki yazımdan devamı ahanda burası.
Akmerkez'in arka tarafında kıvrıla kıvrıla aşağı inen bir yol vardır, genel olarak kaldırımın bulunmadığı ve oldukça dik bir yokuş.
Benim de her santimetrekaresini belki de ezbere bildiğim ve bir zamanlar Akmerkez'in en revaçta olduğu zamanlar Boğaz yolunda yürüyüş yapmadan önce Akmerkez'in içinde yummilendiğim ve Arnavutköy'e inerken keşfettiğim bir yol.
İşte bizim onbeş yıl önceki yaşanmışlıktaki delikanlının da aklına aynı yol gelmişti o güzel Pazar gününün Akmerkez akşamından sonra. Genç kadınla birlikte küçük bir yürüyüş yaparak Akmerkez'in içinde yummilendiklerini yakmak ve biraz açılmak istemişlerdi.


Her yeni başlayan macera heyecan doluydu ve çilek kokardı, bazıları gelip geçici bir heves olsa bile o çilek kokusunu içlerinde hissetmenin tadı bambaşkaydı.
Belki kadının gerçek niyeti Akmerkez'e geldikleri gibi ya Beyoğlu Metrosuyla veya Akmerkez'in önündeki duraktan geçen bir İett otobüsüyle geri dönmekti ama nasıl olduysa delikanlının fikrine çabucak atılıvermişti.


Yol da yoldu hani, neredeyse ikiyüz metrede bir yavaşlıyorlar ve birbirlerine bazı özel dilde bir şeyler söylüyorlardı.
Hani kar yağsa Uludağ veya Palandöken ya da Kartepe gibi birlikte belki de Süper Büyük Sılalom yapabilirlerdi, ama hem genç kadın hem de delikanlı kaymayı bilmiyorlardı.
Aslına bakarsanız her şey aşırı derecede çok hızlı gelişiyor ve delikanlı her dakika bambaşka duygulara kapılıyordu, çünkü kadın resmen kendisine ümit vermekten geri kalmıyordu.


Arnavutköy'e geldiklerinde delikanlının bildiği Beyazgül Sokak'tan değil Boğaziçi Spor Kulübünün olduğu ve taşıtların yukarı tırmanmak için kullandıkları diğer yoldan indiler, burada genç kadın birkaç adet dükkânda birkaç vitrin baktı ama işin güzel tarafı dükkânların tamamı kapalıydı çünkü günlerden Pazar'dı ve saat da oldukça geçti.
O zamanlar henüz Kış Saati uygulaması vardı, yani Ekim sonlarında saatlar birer saat geri alınır Mart sonlarında aynı saatlar ileri alınırlardı.


Artık hava kararmış ve eve dönme vakitleri gelmişti, bir an önce durağa gittiler ve gelen ilk İett otobüsüne bindiler, ama kadın kartını hem kendisi hem de delikanlı için okutmuştu ve oğlanı mahcup etmişti.
Gelen otobüs İkarus markaydı, Bahçeköy'den gelip Taksim'e giden 42T hat numaralı.
O günü kışın ortaları olduğundan ama hava Güneşli olduğundan Ortaköy civarı yine tıkalıydı ama her zamankinden daha çabuk açılmıştı veya delikanlıya öyle geldi, çünkü en azından sevdiği kadın yanındaydı.
Ayrılırlarken aralarındaki geçen şeyler daha bir pekişmişti ama delikanlı inanamıyordu olanlara.
Acaba sahi kahramanlarımız şimdilerde ne yapıyorlar? Yoksa birkaç hafta sonra gelecek olan ayrılığın acılarına dayanamayarak Hakk'ın rahmetine mi kavuştular?

Akmerkez'deki Unutulmuşluk

 Geçen hafta size bir yaşanmışlıktan bahsetmişti ben.
Bugün geldik bu yaşanmışlığın dördüncü bölümüne.
Bizim delikanlının genç kadına karşı hissettiği o olmaz olasıca duygular artmağa başlamıştı, sabahtan akşama işindeyken bile onu düşünüyor akşam eve gelirken daha yoldayken bile mesajlaşmağa başlıyorlardı, tabi o zamanların en revaçtaki ama artıkım günümüzde olmayan yazılımı Msn Messenger'de uzun uzun yazışmaları da keza. İşte bundan tam onbeş kocaman yıl önce bugünün tarihi Pazar gününe denk geliyordu, birlikte o Güneşli Pazar gününü değerlendirmeğe karar verdiler.
O zamanki Beyoğlu Metrosu Taksim'den Levend Dördüncü Kısım'a kadardı, henüz bırakın Yenikapı'yı ya da Hacı Osman'ı daha Şişhâne ve Maslak tarafındaki istasyonları bile inşa hâlindelerdi, Etiler Metrosu'nun ise esamesi bile okunmuyordu.
İşte bu şeraitte bindikleri metroda genç adamla genç kadın birbirlerine her ne olursa olsun aralarındaki irtibatı asla koparmayacaklarına dair söz vermişlerdi.


O yıllarda Akmerkez'in en üst katında bir sahne vardı, hâttâ ben ve o delikanlı bile bir bayram günü bir televizyonun canlı yayınına denk gelmiş ve bayağı eğlenmiştik.
Sahnenin o kısmında güzel bir masaya oturdular, ikisi de farklı yerlerden yummilenmek istemişti.
Sonradan delikanlı genç kadına da söyleyecekti bunu, o zamanın ayna kaplı direklerinden birinde bir habersizin çektiği kendileriyle hiçbir ilgisi olmayan bir resimde sevdaları sonsuza dek yaşayacaktı.


Yummilendikten sonra alt katlardaki vitrinlere biraz baktılar, norminâlde delikanlının pek hoşuna gitmese bile o günü genç kadının o vitrinlerde kendini kaybetmesinden çok hoşlanmıştı.
Artıkım hava kararmağa başlıyordu, çünkü o zamanlar saatlar Kış gelirken bir saat geri alınırdı, bizimkiler de Remzi Kitapevi'ye girdiler ve delikanlı orada genç kadına hayatının sırrını söyledi, ben bu sırrı biliyorum ama genç adama verdiğim söz uyarınca genç adam ifşa etmeme izin vermeden ben de söylemeyeceğim.


Bundan sonrası başka bir başlık gerektiriyor aslinda çünkü semt değişiveriyor artık.
Lâkin ne olursa olsun bir şeyleri anlamak istiyorsanız o şeyleri yaşayan kişilere sormalısınız.

Hugo Mugo Dolar Yuro

 Komedi hâd safhada artık, yıllardan beridir ısrarla tıkırında olan ekomonimizin sonucu dövüz ücretleri rekor üstüne rekor kırıyor Cümhûriyetimizin yüzüncü yılında da.


Tabelede de görüldüğü gibi bizimkinden daha değersiz olan para kalmadı gibi bir görüntü oluştu, ama bizler artık paraya para demiyoruz, onun yerine artıkım Sipâli diyoruz.