Bu Blogda Ara

Sayfalar

31 Aralık 2009

İşte Bu Da Bitti

Bir kaç gündür üzüntülüyüm :-(
Konular da kafakağıdımın eskimesi yani yaşımın artması, sonlara doğru biraz daha yaklaşmam, hayallerimin peşinde koşamamam, biraz da öfke nöbetlerim:

Neymiş efendim, bu gece eski yılı uğurla gönderiyormuşuz ...
Yafu daha üçyüzaltmışbeş gece önce davul zurnayla karşılamadık mıydı bu içinde bulunduğumuz yılı? Şimdi ne oldu da birden bire de bir anda "Tu ka ka" oluverdi?

Biliyorum fazlaca ileri gittim sanırım.
Bu gece biz de modaya uyalım ve güzel bir kutlama yazısıyla toparlıyalım, biraz alıntı olucak ama idare edin artıkım:

Hayatı tutabilmek, sevgiyi kaçırmamak, keşke dememek için düşlerinizi ikiyle çarpın bu kez ... Ve onları gerçekleştirecek zamanı ayırın kendinize ... Çünkü yeni bir üçyüz altmışbeş gün daha Hayat Bankası'nın Sağlık Esenlik Şubesi nezdindeki adınıza açılmış Sevgi hesabına yatırılmış bulunmakta ... Size tavsiyem her gün bir yaprak saklayın, bu yapraklara da birer öykü sığdırın, bu öykünün adı da mutluluk olsun, sonu da 'Mutlu Son' olsun ... Nice güzel öyküler sizin peşinizden ayrılmasın ... MUTLU YILLAR

Bir yıl önce tesadüfen öğrendiğim bir çocuk şarkısı aynen şöyle der:

Yeni yıl geldi yeni yıl geldi umutlar yeşerdi
Ben yeni yılda bak neler istiyorum

Dostluk segi insanlara
Daha çok kitap okumaya
Barış olsun dünyada

Yeni yıl geldi yeni yıl geldi umutlar yeşerdi
Ben yeni yılda bak neler istiyorum

Temiz havamız kirlenmesin
Ormanlarımız yeşersin
Sevgi olsun dünyada

Tabi bir kağıda kışınca bazı mısraları karıştırabiliyorum, bu şarkının tamamını bilen varsa ve ben yanılıyorsam beni düzeltirse sevinirim.

Yeni yılda yeni yazılarla ve şiirlerle ve resimlerle ve filmlerle ve şarkılarla yazışmak üzere, gelicek yıl görüşürüz, herkese maddi ve manevi tüm dertlerin SON bulucağı, ıstırapların umut ve şefkat ile şifa Bulucağı, insanların ve dargınların sevgi ve bilgi ile aydınlınacağı, evlerin iş yerlerinin neşe ve bereketle huzur bulucağı bambaşka bir yıl diliyorum !!..
(Amin)

22 Aralık 2009

Ayrılık Ateşten Bir Ok


Sevdim seni bir kere başkasını sevemem, deli dahi deseler ben senden vaz geçemem.
Sen gözlerimde bir renk, kulaklarımda bir ses, ve içimde bir nefes olarak kalacaksın.



Sevgi anlaşmak değildir, sevmek için bir neden olması da şart değildir, hem seni uzaktan sevmek belki de aşkların en güzeli, hasretine alışmak zorunda kaldım, anla artık lütfen beni.
Senin eksikliğin her Ada seferime bir hüzün katıyor bana.
Gözlerde yaş kalplerde sızı, hala seni unut(a)madığım için beni affet.


Bugün tam bir yıl oldu senden ayrılalı.
Her gidiş veya dönüşümde eksikliğini fazlasıyla hissediyorum.



Şimdikilerin hepsini toplasan ne yazıkki bir tane SEN etmiyorlar ...

İskeleler her zaman kendilerine uğriyacak vaporları beklerler. Belki bir gün "Amiral Gemi"nin kendilerine gelmesini içlerinden dilerler ..
Fakat bilmezler ki bir "Geri Zekalı İş Bilmez"in beklenen "Amiral Gemi"yi önce "Deniz"inden, sorna da onu bekliyen "İskele"lerinden bir daha kavuşturmiycasına ayırdığını?


01 Aralık 2009

Metrobüs Bağlantı Hattı

Artık gururluyum ki Metrobüsle üçüncü bir bağlantı hattımız var :-)
Geçenlerde sessiz sedasız ihdas edilen malum Minibüs hattının tek bir kusuru varsa o da Yeşilköy'ün içine girmemesi :-(

Hareket Noktası:
2001 Koleji

Güzergah:
Kale Sok. - Çekmece Cad. - Hatboyu - Alt Geçit - Kırserdar Sok. - Saçı Sok. - Çatal Sok. - Florya Taxi - Harman Sok. - Fly İnn - Adakale Sok. - Kırserdar Sok. - Florya İstasyon - Florya Cad. - Şenlikköy - Arel Ünversite - Safraköy Köprülü Kavşak
(Dönüş : Beşyol'dan)

Bu arada yazın ihdas edilen Florya - Taksim Dolmamışları da Şenlikköy'den hareket etmekte :-)

Ne dersiniz, artıkım Metrobüse ulaşmak daha kolay olmadı mı?
Bu yeni Minibüs hattımız tüm Şenlikköy, Florya ve Batı Yeşilköy halkına hayırlı uğurlu olsun ve uzun zaman başımızdan eksik olmasın.

(Hazır yapmışken tam yapıp da şu hattı Yeşilyurt'a kadar uzatsaydınız daha iyi olmaz mıydı?)

21 Kasım 2009

Uçak Mı? İstemem, Bana Devletimin Trenleri Yeterli

Öncelikle şunu belirtmem lazım, uçaklara aslinda karşı değilim, ama güvenmem ...

Hayatım boyunca sadece ve sadece iki kez binmişimdir uçağa :-))
Yıl 1995 ...
Divriği'den İstabnul'a dönüyorum, yaşım o zaman 18, ve yanlızım ...
Sabahın 5:00'ı, yataktan kalkmış ve son dakkada minibüse yetişebilmiş, o da Kangal Durağında ekıstıradan on dakka beklemesi yüzünden Sivas'a hava alanı otobüsünün hareket saatına yetişememişim ...
Hareket : Sivas : 10:00
Durak : Ankara : 10:50
Hareket : Ankara : 12:00
Muvasalat : İstabnul : 12:55
Bir Cuma günüydü, hava açık, güneşli, ve mevsimlerden de yazdı ...
Ücreti de 2.300.000 (İkimilyon Üçyüzbin) TL.
(Bu para o zamanın parası, daha tabi ki Türk Liramızdan Altı Sıfır atılmamıştı)
Günümüzde bu parayla Kabataş'tan Adalar'a bile gidemezsiniz ...

O günü çok hoşlanmıştım ama şimdi nefret ediyorum ... Çünkü şişli havada kımıldamıyor bile :-((
Ama Devletimin Trenleri öyle mi?
Eğer yolda kaza, tamirat, bozulma, falan filan feşmekan namevcudsa mutlak muhakkak suretle seni gidiceğin yere eninde sonunda götürür. Sis, kar, tipi, yağmur, çamur, fırtına, güneş, hava ne olursa olsun trene asla etki etmez, yeter ki Lokomotif bozulmasın.

Günümüzde her tarafa hava alanları yapılması çalışmalarına kahkahalarla gülüyorum :-))
Hava alanı yapacağınıza tren yolu yapsanıza, sorna da adam gibi trenlerinizi işletsenize?
Sizin hiç mi aklınız çalışmıyor?
Trenin mucidi aptal mıydı treni icad ettiğinde?
Ya da I. Abdülmecid de mi aptaldı 1856 Yılında Alsancak - Aydın hattında Trenin Osmanlı İmparatorluğu hudutları dahilinde işletilmesine ferman verirken?
Elbet bu insanlar bir şeyler biliyorlardı muhakkak ...

Hem sorna Tren bir çok deyime konu olmuştur, mesela "Treni Kaçırmak" gerçekten trene yetişemeyip istasyondan gidişine ardından bakakalmak anlamına geldiği gibi, mecazi anlamda bazı fırsatları değerlendirememek, hayatı yakalıyamamak anlamına da gelir.
Ama uçakla ilgili atasözü ya da deyim yoktur.
Size uzun zaman sorna yazıcağım şarkılarda da başrol oyuncusu Devletin Trenleridir.
Siz bu güne kadar, bırakın başrolü, sözcüklerinin herhangi biri "Uçak" ya da "Teyyare" olan bir şarkı veya türkü duydunuz mu?
-Aksini iddia eden bana yazabilir, her konuda bilgi paylaşımına açığımdır-

Sonuç olarak, ben uçağa karşı değilim, binenlere de saygı duyarım, ama bana herhangi bir yerden diğer herhangi bir yere giderken önüme iki seçenek koysalar, cevabım aynen şöyle olur:

"UÇAK MI? İSTEMEM, DEVLETİMİN TRENİ BANA YETER!"

Kara Tren

Gözüm yolda gönlüm darda
Ya kendin gel ya da haber yolla
Duyarım yazmışsın iki satır mektup
Vermişsin trene halini unutup

Kara tren gecikir belki hiç gelmez
Dağlarda salınır da derdimi bilmez
Dumanın savurur halimi görmez
Gam dolar yüreğim gözyaşım dinmez

Yara bende derman sende
Ya kendin gel ya da bana gel de
Duyarım yazmışsın iki satır mektup
Vermişsin trene halini unutup

Kara tren gecikir belki hiç gelmez
Dağlarda salınır da derdimi bilmez
Dumanın savurur halimi görmez
Gam dolar yüreğim gözyaşım dinmez

Özhan Eren - Beste Formu

Kara Tren

Kara tren gelmez mola düdüğünü çalmaz ola
Gurbet ele yar yolladım metkubumu almaz ola

Allı gelin al olaydın selvilere dal olaydın
Gelen geçen yolculardan nazlı yar beni soraydın

Aldım çantamı elime düştüm gurbetin yoluna
Bilseydim ayrılık vardı düşmezdim alem diline

Allı gelin al olaydın selvilere dal olaydın
Gelen geçen yolculardan nazlı yar beni soraydın

Evlerinin önü taştan sen çıkardın beni baştan
Ben seni sevdim seveli gözlerim dinmiyor yaştan

Allı gelin al olaydın selvilere dal olaydın
Gelen geçen yolculardan nazlı yar beni soraydın

(Anonymous)

07 Kasım 2009

Cumartesi İşi

Uzun zaman sorna Cumartesi Mesaisi yapmaktayım şuanda.

Dışarda hava çok güzel, güneş sabahtan ışıdı, sıcaklık orta derecede, kısaca tabir etmek gerekirse hava ve saha şartları müsabaka oynamaya elverişli, gol pozisyonu da müsait, hani dışarı atmak iki kale direkleri arasından ve üst direğin altından tamamen kale çizgisini geçirmekten daha zor, ama gelgelelim ki karşımızda müdafaa hattı namevcud olduğu cihetle gol kaydına muvaffak olsak bile zevki çıkmıyor :-((

Aslinda tam da Ada havası, ama malum-u aliniz ki İş her şeyden önemli, biliyorsunuz para kazanmam lazım ...
Keşke şuan vaporda olabilsem, ama şunu da unutmayın ki, artıkım Devletin olmıyan Vaporların Pervaneleri Bedavaya Dönmüyor ...

Buarada grip de kapıda, tak tak çalıyor kapıyı, ama açıp da içeri almaya hiç niyetim yok ...
Allah vere de kapıdan kovulunca bacadan veya pencereden girmeye kalkmasa, çünkü sürekli penceremi açıp perdeyi aralamamı söyliyen bir ses geceleri kabusum oldu.

06 Kasım 2009

Özlem

Kış geliyor demiştim geçenlerdeki yazımda ... Geliyor ama hava da istikrarlı seyretmiyor ki ... Sürekli değişimde :-(
İnanın nasıl giyiniceğimiz bir "Üç Bilinmiyenli Denklem" ..

Adayı özledim ... Ama gel gör ki adada hiç bir tanıdığım kişi kalmadı :-( Tabi, kışın kim olur ki zaten? Sadece adanın yerlileri, kediler, köpekler, kargalar, martılar, inler ve cinler.

Zaten Karayel'e nazır bir yer, her ne kadar kıştaki vaziyet-i umumiyesini merak da etsem nazlanıyorum ya da karayelden etkilenip üşümekten korkuyorum. Neyse konumuz bu değil.

Bu aralık zaten Ekomoni de Tıkırında, durumlar birazcık karmaşık, ortalık eğer birbirine girmezse bundan sorna hiç girmez :-))

01 Kasım 2009

Evlilik İçin Baskı

Bu sabah çok tuhaf duygularla açıyorum sahnemdeki perdemi, bakıyorum hava çok soğuk, yağmur sel gibi yağmış.
Norminâl şartlarda yaz programı yaparken bugüne Ada koymuşum, nedenini bilmiyorum ama listem hatalı herhâlde galiba sanırsam. Tabi ki istenen her şey gerçekleşmiyor, bakınız bir fırtına neleri değiştirdi? Adaya vaporu işlettirmedi.


Burada bir parantez de sevgili belediyemize açmam lâzım, Botsancı – Ada hattındaki vapor yerine motor koymasını, bunu bilahare yazıcam, şimdilik bu parantezimi kapatıyorum.
Başlığa bakıp da korkmayın, evlenen ben değilim.
Her şeyden önemlisi ekomoni bu kadar tıkırındayken evlenecek kadar akılsız değilim.
Aslında evliliklere karşı olmasam dâhi bu konuda çok acele karar verme taraftarı da değilim.
Tüm bunlara rağmen hayatımın sonuna kadar bekar kalacak da değilim.
Yeri gelmişken etrafımdaki bazı az muhterem çok fazlama şey veren zat-ı şahanatın benim için kız bulma çabalarını ve bulduğu kişiyle evlenmemi istiyenleri gördük ve duydukça içimden kahkahalarla katıla katıla gülmek istemiyor da değilim.


Çünkü eğer onların her dediği gibi olacaksa benim en az bir harem kurmam gerekir, hani Müslümanlık dört karıya kadar müsaade veriyor ya, hesap o hesap işte.
Yani kısaca hukuka ve yasaya karşı gelmek istemiyorum, anladınız onu siz.
Evleniceksem ben evlenicem, siz değil.
Sizinle evlenmiycem, sizin bulduklarınızla veya yakıştırdıklarınızla da değil.
Kendi gönlümün istediği ve doğru kişiyi bulduğumda evlenicem, bu da böyle biline.

31 Ekim 2009

Kışın Geldiğini Anlama Kılavuzu

Eğer rüzgar ısrarla soğuk getirmeye başlamışsa
Poyraz ve Lodos gökte kavga ediyorsa

Yağmur önceki günden başlayıp tüm gün ve ertesi geceye kadar kesintisiz yağmaya başlarsa
Bu yağmur da ortalığı sel suyuyla yıkıyorsa

Hava artıkım geç aydınlanıp erken kararmaya başladıysa
Ve bu erken her geçen gün daha erkene doğru yol alıyorsa

Artık dışarı çıktığınızda üzerinize bir şeyler giyme ihtiyacı hissediyorsanız
Bu kalın şeyi giymeyi unuttuğunuzda üşüyorsanız

Hapşırma ve titreme artı terleme artık ritüelleriniz dahilindeyse
Bunların olmaması yüzünden kendinizde bir eksiklik hissediyorsanız

Yanınızda Selpak taşımayı mecburiyet olarak hissediyorsanız
Selpak olmazsa Solo, Papia, Gala veya Viva da bunların dahilindeyse

Sobaları kurup yakmaya başlamışsanız
Eviniz kaloriferliyse yöneticiniz kapıcınıza "Kaloriferi Yak" komutunu vermişse

Sabahları Ekıstıradan Beş Dakkacık Daha Yatabilmek İçin Bir Çok Şeyi Verebilmeyi Göze Alabiliyorsanız

Hiç merak etmeyin, Kış Gelmiştir.

Hoş Geldin Kış

27 Ekim 2009

Bir Dolmamış Manzarası

Sabah ... Saat bilmem kaç suları ... Dolmuşa binicem.

Ön koltuk fiziken boş, ama dolu olduğunu söyliyen birisi çıktı ...
Çıkabilir, normaldir ... Burya kadar eyvallah ...

Ben de arka koltuğa oturuyorum ... Bekliyoruz ... Derken birisi daha geliyor ...
Öndeki oturan adam diyor :
"Beşer Lira verip kalkalım mı?"

Buyur babam burdan yak.
Hade saat çok geç falan olsa neyse de, mantıklı bir zaman ...
Ben de :
"Şimdi birisi daha gelir." diyorum ...
Demeye kalmadan da geliyor netekim, fakat ilk gelen de, ikinci gelen de binmiyor ...

Öndeki adam başlıyor söylenmeye ...
Vay efendim bir lira neymiş?

Sorna efendim kızın biri geldi yanıma oturdu .. Bu amacam da öne oturdu ... Fakat hala bir yandan da beni şikayet ediyor aklınca ...
"Beyefendi Bir Lirayı vermeyi kabul etmedi."
Ben tek kelime konuşmuyorum.
"Bu bey yüzünden bu ikisi de bekliyor." diye ilave ediyor.

-Sanki Dolmuş Üç Kişilik de-
Dolmuş dediğn Dört Kişi kalkar, fiyatı da adam başı Dört Liradır.
Dört kişi adam başı dört liradan Onaltı Lira eder, bu adamın dediği şekilde gitsek Üç kişi adam başı Beş Liradan Onbeş Lira eder ...
E, hani geri kalan Bir Lira?

Bir Liraya ne oldu, yoksa Şöförün cebinden mi çıkıcak?
Kaldı ki ben bu adı geçen "Bir Lira"yı kazanabilmek için kaç adet takla attığımı sen biliyor musun be adam!
Eğer sabah dolmuşla gidiyorsam o da sadece yorgun olduğum ve azcık daha uyuyabilmek için.

Aynı yolu Devletimin Treni ve Belediyemin Otobüsü hal-i hazırda Bir Buçuk Liraya zaten götürüyor.
Tren zaten sabah tıklım tıklım dolu geliyor, onu bir geçiniz ...
Otobüs ise bir gün var, başka gün yok :-((
Ben de mecburan dolmuşa binmek zorunda kalıyorum, aradaki İkibuçuk Lirayı da yemek paramdan düşüyorum ...

29 Eylül 2009

Magandistan

Sevgili okuyucularım ve benim yazılarımı takip edenler, daha doğrusu yazılarımı okuyup takip ettiğinizi tahmin ettiklerim,

Belki artıkım her gün yaz(a)mıyorum ama bugün size yeni yapmaya başladığım "Magandistan" adlı Web-Sitemi size birazcık tanıtmak istiyorum.

Hepiniz bilirsiniz ki çevremizde hatrı sayılır oranda magandalar mevcud zaten ... İşin tuhaf tarafı çoğunluk sayılabilicek kadar oranları İstabnul'da yaşamakta. Emin olun Anadolu'ya gidecek olursanız, hatta en geri kalmış bölgesi bile olsa ordakiler burdakiler kadar maganda değiller :-)

İşte sadece bu yüzden Web-Sitemin adını "Magandistan" koydum.
Umarım siz de beğenirsiniz, fakat hala inşa halinde olduğunu söylemek zorundayım ...

28 Eylül 2009

Kar

Bu mevsimde karın ne işi var demeyin, çünkü burda yağmadı malesef ne yazıkki :-(
Hem biz karı unuttuk gibi bir şey, sahi geçen yıl burda yağmış mıydı?

Bu yıl kar biraz erken yağdı, fakat İstabnul'da değil, Gümüşhane'de :-))
Şuanda kalınlığı on sanimetreye kadar ulaştı, televizyonde dediğine göre tabi, çünkü ben Gümüşhane'de değilim, İstabnul'dayım malesef :-((

Bakalım bu kar İstabnul'a ne zaman gelicek, ya da şöyle sorayım, gelecek mi?

23 Eylül 2009

Suskun Geri Dönsün

Uzun zaman oldu değil mi size yazmayalı?
Haklısınız aslinda, bu yoğunlukta ve zamansızlıkta yazmaya zamanım kalmıyordu :-((

Facebook'da bir konuda dert yandık, hala dedikoduları bitmedi. Fakat bunları burya şimdilik taşımıycam.

Bugün sudan çıkmış balık gibiyim, malum bayram tatilinden çıktık hepimiz :-(
Ekomoni derseniz hala ısrarla tıkırında, cepkenler delik, yukardan giren aşağdan düşüyor :-((
Artıkım kış da geldi, çünkü yarın okullar açılıyor.

Okul dedim de aklıma geldi şimdi:
Siz hiç bugüne kadar Perşembe günüyle okula Perşembe günüyle ilk kez gidilen bir yıl biliyor musunuz?
Benim bildiğim okullar Pazartesi açılır, Cuma kapatılır.
Ama bizim çok sevgili (!) Milli Eğitim Bakaniyemiz (Kadındır) öyle buyurmuşlar ... Olmuşla ölmüşe çare namevcud :-(

Bugün fazlama sinirlenmiycem, çünkü bir çok zaman oldu, sizi de üzmek istemiyorum ... Şimdilik diğer meşgalelerime dönmem lazım.

Her gün yaz(a)masam bile şimdilik herkese iyi gülneeer !!!

18 Ağustos 2009

Canım Boğazıma Saplanan Üçüncü Kazık

Ey Sevgili İstanbul Halkı!
Geleceğiniz çalınıyor haberiniz olsun!
Çünkü Boğaziçi'ne üçüncü köprü "Tarabya - Yalıköy" arasında bir kaç yıl sonra dikilecek.

Her ne kadar bazı zevat-ı şahaneler yalanlıyorlarsa da bu köprü procesi malesef henüz içinde yaşadığımız İstanbul'un kalbi ve akciğerlerine saplanmış bir hançer.

Ortalama bir insan kalbine ve akciğerine hançer yerse artıkım ruhunu Allah'a teslim etmesi ve geride kalanların da onu bir cenaze töreniyle toprağa gömmesi gerekmektedir.
Ola ki ama çok çok çok çok küçük bir ihtimal ki bu da katrilyarda bir, hayatını kaybetmediyse bu sadece Allah'ın o kişiye biçtiği vade henüz dolmadığı içindir. Fakat bu durumda bir daha asla iyileşemez. Bir insana böyle oluyor da, bir şehre neler olmaz ki? O şehir ki artık ağır yaralı, tedavi olması lazım, bizse öldürmeyi seçiyoruz, ama gelgelelim ki cenaze için paramız yok.

Bu işin içinden nasıl çıkabiliceğimizi bana bir zahmet yazabilir misiniz?

Tabi buarada sadece Tarabya ve Yalıköy değil, şu aşağda gördüğünüz semtler de etkilenicek:

Kınalı (ada değil, Tekirdağ'a bağlı)
Çatalca
Hadımköy
Behçeşehir
Sazlıdere ve Alibeyköy Baraj Arazisi
Fatih ve Belgrat Ormanları ve Hacıosman Bayırı
Sarıyer, Büyükdere, Çayırbaşı, Yeniköy
(Karşı Kıyıya Geçtik)
Beykoz, Paşabahçe, Dereseki, Çayağzı (Riva), Gassay Arazisi
Polonezköy
Çavuşbaşı
Çekmeköy ve Alemdağ
Ömerli Baraj Arazisi
Sultan Beyliği
Kurtköy
Akfırat
Tuzla
Gebze

01 Mayıs 2009

İşçi Bayramı

Sonunda büyük gün geldi çattı.
Bu kadar tantanaya ve inada aslinda hiç gerek yoktu, hani daracık köprüde karşılaşan ve önce ben geçicem tartışması yapan iki inatçı keçinin hikayesini sanırım bu olayın yaşama sürecinde nerdeyse tekrar yaşıycaktık.
Fakat bu sefer aklıselim galip geldi, bu yıl "Makul Sayıda" temsilcinin Taksim'e çıkmasına izin verildiği cihetle sanki iki sevgilinin özlemle birbirlerine kavuşmasına benzer bir manzara-i haşema cereyan eyledi. Lakin ara sokaklarda biriki küçük hadise vukua avdet eylemedi değil, mesela Feriköy'de falan veya Şişli'de feşmekan civarlarında geçen yılki olayların onda biri kadar vukuat haberleri geliyordu akşam arkadaşımla Emesende yazışırken :-(
Tabi ben o mıntıka-i etrafatta bulunmadığım cihetle bana avdet eden istihbarata göre size naklediyorum hadiseleri.

Buna rağmen tüm gün dükkanda yanlızdım, hem resmi tatil olduğu için bugün ekomoniden bahsetmiycem, çünkü ekonomi benim nazarımda bayram günleri çalışmaz. Zaten küçük oynamalar haricinde çizgisi sürekli aynı, fazlama değişen bir şey yok fiyatlarda.

Hazır bugün bayram ve tatil, bize de birazcık tembellik yapmak düşer dimi ama?
Zaten bu aralar öyle harıl harıl iş de yok, oturmaya devam etmekten ben gevrek olmuşum, sadece gelenleri yapıyorum kaçan da kurtuluyor :-)

Hade balakım sevgililer, tüm işçi arkadaşlar, hep birlikte aklıselimin cehalete galebe çaldığı sakin ve sessiz nice Bir Mayıslara!
Bayram coşkusunun her yanı sardığı güsel güneşli günler dilerim herkese, İşçi Bayramımız Kutlu ve Mutlu Olsun :-)

03 Şubat 2009

El Siva

Ekinleri dize kadar uzattık bunun üstüne bazıları oturdular, bu oturanların ellerine birer nesne-i şerif tutuşturunca verirken kısa olan eşya bunlar ellerine aldıkları dakka uzamaya başladı.
Biz de bunun üstüne taşın üstüne çıktık, tabi bunlar da altımızdaki yoldan geçerken bir başka nesne onların yollarını kapattı.
Kaldı ki bilirsiniz portokal soyulmadan kabukla yenmez, kabuğunun tadına da pişirince doyum olmaz, bu kabukları bir de fırında kızartırsan tadı taa Sivas'tan duyulur :-)
Evet vericeksin ama bu kadar vermiyceksin, yoksa senden şüphe ederler, çünkü o kadar çok veresiye verildi ki en sonunda Fortis Mecidiyeköy'deki şubesini kapatmak zorunda kaldı, çünkü kalmadı :-)
Tabi fiyat düşünce herkes mala hücum eder, elde kalmaz, mal kalmazsa da mecburen yeni mal almaya çıkmak gerekir, tabi fiyatı sana uygun olmalı, yoksa zarar edersin.
"1.65, 2.12, 1.42, 2.35, 47.30"
Aslinda hala yüksek, düne nazaran düşmesine rağmen, fakat ben ekomoni doktoru değilim, olamam da, çünkü ekonomik hareketlere aklım ermez.
Kaldı ki benden tedavi için yardım istemediler, sadece raporla dediler.
Çünkü zamanla azalırmış sevgiler, fakat bana şuandaki bulunduğum vaziyet-i umumiye de kafi miktarda yeter.
İşimden yeter ki fırsat olsun, kriz biraz düzelsin, neşe halet-i ruhiyeye egemen olsun, bir de kafaca uyuşsun, o zaman kim korkar hain aşktan?!
Şuanda her ne kadar kalbimin kapıları kilitli ama ilerde açılmıycağnı bana hiç kimse söylemedi, bu da böyle bilinsin!

02 Şubat 2009

Zor Bir Hafta Ve Zor Bir Ay

Şu Pazartesilerden nefret ediyorum :-( Hem de çocukluğumdan beri ...
Yaşadığım anın tadını çıkartmayı da malesef beceremiyorum, nedeni ise bilinmez :-( Hem de bu işin nasıl yapılıcağını bilmeme rağmen.

Hani derler, daha doğrusu Sevgili Barış Abi'nin (Manço) bir şarkısı aynen şöyle der:
"Barış iğneyi kendine batırır çuvaldızı başkasına
Bol keseden aklı ona buna dağıtır darısı kendi başına
"
Benim vaziyet-i umumiyenin de bu mısralardakilerden aşağı kalır tarafı yok, ben de sizlerden:
"Aman doktor canım cicim doktor derdime bir çare
Umarsız dertlere düştüm doktor bana bir çare
"
Diyerek birazcık akıl istiyorum, hem hepinizin bazen iyi bazen de kötü günü olmaz mı? Her gün her an iyi olucak diye bir Kanun-i Esasi mi var?

Bugünden itibaren ekomoniyi iyice bir masaya yatırıyorum, çünkü mensubu olduğum cemiyet bir karar aldı dün akşam.
Sepet Büyüyücek
Hesapları daha iyi tutabilmek için iki eleman daha katılıyor listeye, bugünkü fiyatları da huzurlarınızda:

"$: 1.66, €: 2.12, F: 1.43, £: 2.35, HA: 48.20"
Sıralama bu şekilde olcağı için size tanıtım amaçlı sembollerini koydum, bir daha koymiyicam.

Görüyorsunuz ki Has Altın almış başını gidiyor, sen otur da bu fiyatlarla iş bekle, dükkanda akşama kadar telefon çalmıyor, ne yapmalı onu da bilmiyorum, bu şartlarda nereye kadar devam edebilirim?

Kısaca aya iyi başlıyamadık, en azından sonu iyi bitsin bari, hatta yazdıklarım bile boş iş, bu sıkıntılarda insana ilham da gelir mi?

01 Şubat 2009

Trenciler Dikkat

Devlet iki aycık gibi kısacık bir zaman sonra tekrar trenlerinin hareket ve muvasalat saatlarını değiştirmeye gerek duydu, bugün ilk kez yeni saatlerle çalışıcaklar ...
Bir iyi gelişme daha, inşallah da dönülmez geri, son treni 24:15'de kaldırıyor, artıkım ada dönüşü daha kolay olucak demektir.
İki yıl öncesini hatırlar mısınız bilemem, son treni kaçırdığım için takside on misli kazık yemiştim, hala da o kazığın acısı içimde :-(

Hadi ama yaz, gel artıkım da adanın ve denizin tadını çıkaralım.

Hatta yaz gelmeden hele bir de karlı havada bir ada kaçamağı yapabilir miyim bilmiyorum, çünkü adayı çok özledim.
Bu soğuk havada acaba adadakiler neler yapıyorlardır dersiniz?

30 Ocak 2009

Metro'muz Uzuyor

İstanbulumuzun gerçek anlamdaki tek metrosunu iki uçtan toplam yedibin metre uzatıcak olan kısımları iki kocaman yıllık bir tehirden sonra nihayet bugün açılıyor.
Gözümüz Aydın, Kulaklarımız Manisa, Dilimiz Denizli, Ağzımız Kötahya, Burnumuz da İzmir :-)
-Bu espiri çok uzun zamandır İnternette değişik şekillerde dolaşmasına rağmen ilk kez Web Ortamına kaydediliyor-

Merdivenden indik uzun tüneller geçtik
Elaleme nisbet yaptık perona geldik
Tren önümüzde durdu içine bindik
Rahat ve konfor bu araçta buluşmuş
Otobüslerde sıkışmak ne kadar da zormuş

İşte böyle sevgililer, en nihayet hayırlı olsun demekten başka seçenek yok, sıra geldi güzergaha:

Şişhane
Beyoğlu Belediye - Tünel - İstaklal Cad. sonu

Taksim
Cumhuriyet Anıtı ve Meydanı artı Gezi Parkı - Kabataş Funiculaire Sistemi

Osmanbey
Pangaltı - Nişantaş - Feriköy - City's

Şişli
Mecidiyeköy - Cevahir - Profilo

Gayrettepe
Astoria

Levend
Metrocity - Kanyon - Akmerkez - Etiler

4th Levend
Boğmıkışa giden Bus

Sanayi Mah.
Seyrantepe Metro Bağ. - Oto Sanayi

İ.T.Ü Ayazağa
Maslak - Ayazağa - İstanbul Teknik Ünversite - İstinye Park

Atatürk Sanayi Sitesi
Şimdilik son durak, ilerde önce Hacıosman, belki de Sarıyer

Ama bu tıkırında olan ekomoni bu vaziyet-i umumiyede iken ne kadar başarılı olabilinir bilinmez :-(
Hazır bu durumdayken ekonomiye de bir dalalım:
1.64, 2.11, 47.80
Altın tarihi zirve yaptı, artıkım kim tutar? Ancak işte diğerlerine yukarlardan bakıp durur uzun zaman :-)

Ha, bu arada ekomoninin tıkırı metroya kadar ulaşmış, inşaat tam kapasite bitmediği cihetle hat üç kısma ayrılmış. Hani Gaste Yirmibir dakka diyor ama yol boyunca iki defa aktarma yapmak gerektiği ve bu toplam bekleme süresinin yirmi dakkayı bulduğu göz önüne alınırsa daha çok çalışmamız gerektiği gerçeği yüzümüze tokat gibi çarpıyor.
Hani bir zamanlar bir reklam vardı, bir ufaklık eve geldiğinde annesine yalvarıyordu:
"Çok çalışmam gerekiyor anne, çook!"
Diye dert yandığı reklam, hatırladınız mı?

29 Ocak 2009

Sinire Devam

Bugünlerde günlerim çokstressli geçiyor, sebebi demalum-u aliniz tıkırında ol(mıy)an ekomoninin sayesinde, kriz herkesi vurdu, ama beni iki katı vurdu.
Çünkü size güzel yazılar yazamaz duruma getirdi.
Ben de ara sıra kopya çekecem sanırım, bu işsizlikte insana ilham da gelmez, netekim müşteri de gelmiyor.
Bu aralar kafayı sıyırmazsam iyidir, artıkım fiyatlar durumu yönetiyor, al işte bugün öğledekiler:
"1.62, 2.12, 45.60"
Suni şişirme bitti, sıra balonu söndürmeye geldi, ama bu büyük balondaki havayı nereye tıkıştırıcan, bana onu bir zahmet bir E-Maille anlatabilir misin?

Bugün sabah gelirken üst geçit reklamlarında Beyoğlu Metrosunun boyunun uzatıldığını, açılışının da yarın yapılıcağını ve biz tüm İstanbulluların Şişhane Metro'ya davet edildiği yazılarını gördüm :-) Ama uykulu bir vaziyetteydim, inşallah yanılmıyorum. Eğer doğruysa artıkım İstinye Park'a metroyla ulaşabilicez demektir :-) Çünkü İstasyon merkeze fazlama uzak değil, Akmerkez'le Levend Metro arası kadar bir yürüyüş yolu olcak ama bu kadar kusur kadı kızında da olur :-)

28 Ocak 2009

Sinir

Öncelikle bir konuyu açıklığa kavuşturmam lazım ki başlığımın Porof. Zihni Sinir'le hiç bir alakası yoktur, hatta son zamanlarda dilime doladığım ekomoninin tıkırıyla da ilgili değildir. Daha da ileri gidersek dünkü konuyla da, Facebook'umdaki son durum-u geneldeki halimle de uzaktan veya yakından bir ilgisi yoktur, olabiliceğini dahi düşünemiyorum :-)

Ama size şu kadarını söyliyeyim ne yapın edin kendinizi klonlatın bir şekilde. Çünkü sizi arayıp da bulamıyan en azından sizin klonunuzla muhatap olsun ...

Ben zaten kafayı yedim, hiç olmazsa siz kendinize iyi bakın, geceleri yorganınızı iyice örtün, dışarda da türbanlarınızı eksik etmeyin. Her ne kadar hava öğlenleri sıcak olsa da akşamları ve sabahları serin, ayaz esiyor.
Üşütüp hasta olmanızı istemem :

27 Ocak 2009

Kıç

Bazı insanat vardır kulaklarının olması gereken yerlerde kulağa benziyen ama kulaktan başka her şey olan bir çift organ vardır :? Elbette bu tiplerde olanlarda diğer organlar da olmaları gereken yerde değil tabi :-)
Hele bir de tüm organları yerlerinde olanlarla hiç bir organı yerinde olmıyanların karşılıklı konuşmaları asla bir incir çekirdeğini doldurmaz ...
Hatta hiç bir organı yerinde olmıyanlar, bütün organları yerlerinde olanların sözünü kulaklarıyla değil, kıçlarıyla dinledikleri, gösterdiklerini gözleriyle değil elleriyle gördüğü, tabi ki de beyinleriyle de değil samanla algılıyabildikleri için tüm organları yerinde olanların başlarına olmadık işler açabilme potansiyeli sıadan alelade bir insandan daha fazladır :-(

Mesela tüm organları yerinde olan
"Filim çekmek çok keyifli bir iş ama çok zor. Buna birazcık olsun hürmet edin."
diyorsa ağzıyla,
hiç bir organı yerinde olmıyan bu lafı
"Ben filim yapıyorum, sen de izliyorsun. Bana hürmet et."
diye anlar, çünkü kulaklarının yerinde kıç, beynin yerinde de saman olduğu için :x?

Yani insanoğlu ne halt yemeye şu Türkçenin lastik gibi olduğu ve çekilen her tarafa gelebiliceği gerçeğini sürekli insanın aklına getirtir?

Hazır ekomoni sallantılardayken ve hamilelik yüzünden midesi bulanıyorken onu da öylece bırakıp gidemiyorum :-( Belki onu düşünemem ama
1.63, 2.15, 46.25

dediğini de dinlerim mutlu olucaksam :-)

25 Ocak 2009

Futebol

Yine Pazar, hava güzel, Güneş bir parçacık sararmış, ama fazlama parlak .. Yani benim gibi macera arıyanlara müthiş bir görüntü veriyor :-)
Böyle havada yolda yürümek bile zevktir, çünkü insanla karşılaşma şansın yüksektir :-)

Cumartesi ateşi henüz sönmemiş, küllenmesine rağmen hala bir kor var içinde :-) Var olan mevcud kor da en ufak bir üflemeyle alevlenebilir her an ...

Akşam Futebol için oldukça keyifli ama fanatizim için çok kötü bir müsabaka oynandı Kadıköyde :-( Futebol oyun kurallarında yazılı olan her şeyin bulunduğu bu müthiş mücadelede melesef futbol topunu iki kale direkleri arasından ve üst direğin altından kale çizgisinin tamamını nizami olarak geçirmeye her iki takımın ileri uç elemanları da muvaffak olamadı ...

Fakat doksan dakka boyunca her iki takımın da kazanma arzusu ve mücadeleleri sahadaki yirmiiki futbol emekçisinin de pislik yapmaması bize son yılların en Ewrupalı mücadelesini izlettirdi.
Kısacası dağ fare doğurdu, fakat her iki takım da bu şekilde top oynarsa yenemiycekleri raakip yok.

23 Ocak 2009

Yağmur vs. Güneş Dance

Havaya çıktı bugün bir güneş
Yok mu haytta bana bir eş
Keşke otobüsler olabilse beleş
Ben de olmazdım bir çilekeş


Kış yazdan borç almaya devam ediyor, ama dikkat etmeli, vade büyürse ödeme güçleşir bilirsiniz :-)
SAbah bir müşteriye giderrken oturdu bu kez, bu aralar ilhamlar beni bırakmıyor nedense, ama iyi ki de bırakmıyor.
Geçen akşamki kabuslu geceden sonra güzel bir hikaye çıkartmaya çalışıyorum, belki bir gün bu hikayeyi filme de çekerim bakarsınız, belli mi olur? Zaten hayattaki istediğim şeylerden biri de budur, kendi filmimi çekmek ...

Gülümse güneşe seni ısıtsın
Sabahliyin tüm perdelerin açılsın
Bulutların altından yağmur yağmasın
Yağarsa yollardaki ağaçlar ıslansın


Ben böyle düşünür ve yazarken gökten bir yağmur patladı ki, rahmet gökten boşanmak için dava açsa bu kadar yayagara kopartmaz :-)

Yağdı sağnak yağmur çaktı şimşek
Haram zaten bize biraz güneşlenmek
Karşımdaki insan bana biraz gülücek
Elbet bu yağmurlu saat da biticek


Ekomonimiz gidiyor gene bugün, çünkü altını fazla açmışlar, yürü be altınım be?
46.30 TL.

Girmiştir millete kazıktan bir kol
Elbiselerimiz geliyor bize artık bol
Tümden zarar ettik zaten eller sol
Oğlum sen hayat boyu ezilenlerden ol

21 Ocak 2009

Bastırnakh

Uyandım güneş ile sabahın kör sahati
Gözlerimden yaşlar her an düşücek sanki
Açıp da yıkansam kurtulucam belki
Kalkmaya istek yok içimde gel gör ki

Yatakta dört döndüm sabaha kadar dün gece, tam uyuyucam kabusun biri bitiyor ötekisi başlıyor, anlıycağnız yukardaki dörtlük bu kötü geçen gecenin meyvesi :-)
Dükkana gelince hemen içimdekileri kağda döktüm. Kimbilir bir gün belki ben de bir gazeteden bir köşe kaparım belli mi olur?
Ama zor, kendimi yazıya tam kapasite veremedikten sorna bu blog da bana yeter kanımca, hatta çoktur bile adam olanlar için :-)

Güneş bu sabah bir değişik parlıyor
Soğuk rüzgara inat ısıtmak istiyor
Mevsimi hatalı gece bitkiler üşüyor
Sıcaklığı sürekli üstünde hisstmek istiyor


Şu küresel ısınma çıktı çıkalı mevsimler de kafayı yemiş, ama kafanın pişiriliş şeklini malesef bilmiyorum.
Kızarmış mı, haşlanmış mı, buhulanmış mı, yoksa fırınlanmış falan mı?
Çünkü hepsinin tadı farklıdır, hem kafayı yerken yanında başka şeyler de lazımdır, peynir ekmek gibi :-) Yoksa yavan olarak kafayı yersen yediğinin tadını nasıl pişmiş olursa olsun alamazsın :-)

Keşke şöyle güneşli olsa mevsimin kalanı
Geceliyin boşaltsın rahmet yağmurlarını
Şemsiye sokucak bize devletin doğalgazı
Ey kış hiç bahar havası borç alınır mı


Kafayı yiyordu ya hava, geldi sıra Bastırnakh Yazına :-)
Bugün hakkaten yazdan borç alınmış gibi, hani nerdeyse deniz giricez :-)
Gazeteciye dedim ki bir mülakat esnasında "Şu yazıyı artıkım bir yaz, ben beklemekten bıktım artık, çabuk yaz ki geliversin hemen bir an önce şu beklenen yaz"
Bakalım yazıcak mı, yoksa önemsemeyip de kışıcak mı?

Gözün aydın sabah oldu güneş açtı
Ruhum pencereden gün doğumuna baktı
Sıcaklıktan mevsimin yaz olduğunu sandı
Ne iyi de olurdu özlemişti Ada'sını


Benim yazlarımın hafta sonları genel olarak Adada geçer, baştan beri Blogumu okuyanlar bilir, ama Ada Blogum ayrıdır. Tatillerde olanları burya karıştırmak istemem. Fakat kısaca özet geçerim :-)

Issız bir virane gibidir şimdi
Ne geleni var ne de gideni
Boştur bu mevsimde iskelesi
Yaza kadar gelmezler hiç birisi


Bugün bilmiyorum öyle acaip bir ilham gelmiştir ki bana, acaba sebebi dükkanda yanlız olmam mı?

Yaprak kımıldamaz bazen bizim işte
İhtiyaç değildir her gün her gece
Dikenli bir yoldan geçiyoruz bu günlerde
Fakat ışık yanmıyor ilerdeki tünelde

Bilmiyorum acaba sonu ne olucak
Esnafların hepsi fakir mi kalıcak
Sabrın taşı da olsa en sonunda çatlıyacak
Yoksa birimize piyango mu çıkıcak


Bu satırları kağıda yazmakta olduğum dakkalarda elektrikler kesik, ama sizler bu dakkalarda yazıcaklarımı tasarladığımı, bunları akşama kadar bir düzene sokmam gerektiğini, sadece işimin olmadığı dakkaları kovalamam da ayrı bir konu, çünkü yzarlık asıl mesleğim değildir biliyorsunuz, en azından diğer yazılarımda vardır, akşam da bilgisayar karşısında yazıyı size aktarmadan önce ve bunu yazarken son kez bir kere daha gözden geçirdiğimi ve tüm bu süzgeç programı sornası ilk yazdığım şekilden bir kaç sözcük eklenebildiğini veya çıkarılabildiğini sanırım tahmin edersiniz :-)

Ben elektriğin varlığını sevdim
Soğuk havalarda ısınsın içim
Çay istemem ben sevgilimi özledim
Kollarında beni sarmasını istedim


Aslinda yazımın bugün buralara kadar gelebiliceğini yazarken tahmin edememiştim, fakat nasıl oldu ben de bilmiyorum.

Ağlama kalbim yar gelmez
Gelse dahi artık fark etmez
Bu durumlara şansım hiç gülmez
Hayat da bu şekilde geçmez

Kabus

Akşamliyin yazımı yazdım, sornadan televizyon izliyorum, içim geçivermiş ....
Bir anda kendimi meşhur bir popstarın buraya geliceğini patronudan haber almışım, onunla mülakat yapmam lazımmış ...
Ne alaka? Rüya işte :-)

Bu rüyadan iyi bir hikaye çıkar, ama bunu zamanı geldiğinde çıkartıcam ortaya, şimdilik aramızda kalsın lütfen, anladınız siz onu canlarım :-)

Fakat şu kadarını söyliyeyim şimdilik, sonu mutlu son olucak ...
Belki de dizi olucak kadar uzun bir olayla, sonunu bir bağlasam ...

20 Ocak 2009

Rekor

Bugün güneş fazla mı parlak bilmiyorum, ama sanırım güneş gözlüğümü almamakla hata mı yaptım onu da hiç bilmiyorum, çünkü gözüme güneş giriyor :-(
Fakat bu güneşe rağmen havanın soğukluğunu da hesabın içine dahil etmek lazım :-)

Ekomoni tıkırında ama hakkaten tıkırında, altını açan fiyat 44.20, akşama da 46.00 oldu, Dolar da size 1.67.50 falanlar oldu da.

Uç bakalım, sen de bu durumda dükkanda otur da iş bekle :-X
Fakat beklediğin olur da gelirse bir haber uçur bana telle :-)
Bulursan o teli de bağla ikisini birbirlerine :-)

Rekorlar alt alta dizilsin, hepsini toplasan bu günkü rekorlar kadar etmezler :-))
Çünkü eminim bu kadar merak edilen Yüz Metre Dünya Rekoru bile tarih boyunca bu kadar sık sık kırılmamıştır :-)

Yüz Metre Dünya Rekoru Hüseyin Bolt'a aittir, Pekindeki Olimpiyatlarda 9:75 ile koşulmuştur.
Ertesi günü de İkiyüz Metre Dünya Rekorunu da yine Hüseyin Bolt eline geçirmiştir.

Bugün size iyi bir haberim de var, iş geldi yaşasın ?!? Adam olana çok bile zaten :-))

Aslinda düşünüyorum abaca dükkanda mı yatsam, yol parasından tasarruf, ama burası geceleri buz gibi soğuk :-(
Lakin ekomoni bu kadar tıkırında giderse ve inşallah bir kayaya bindirip geçirmezse yakında bu hadise de vuku bulur da yazılarım gecikirse şaşırmayın sakın :-))))

19 Ocak 2009

Yeni Hafta Yeni Umut Yeni Heyecan

Bugün oturmaya başladığımızın üçüncü haftasının Paztesisi, hani adam gibi iş yapmıyalı iki kocaman hafta oluvermiş :-(
Geçen hafta hani iki tane araç vardı, bu sefer kopan kanca yapıştırılmış, 1.63.00 Yapmışlar ve yükselmeye de devam ediyor, hasımız da tarihinin en yüksek seviyesine erişti, oldu sana 43.50 :-)
Hani eskilerde bir çıpa vardı, her gün kademeli kıdemli yükseltirdi, ama şimdi bir çıkıyor bir de iniyor, aynı hava gibi :-( Dün neydi bugün ne?

Ama yükseliş treni ikindi vakti fiyatı yukarı çekmeye devam ediyor:
1.64.50, 2.13.00, 43.85
Sen bu fiyatlarda otur da iş bekle, hey babam hey?

Herkes genelde ana yı sorar, fakat bende aykırılık da var, ben babayı sorarım, ama ancak baba belli değilse eğer ana o zaman sorulur benim kanımca :-)
Fikrime göre ince bir Gül buldum, onu Orkideyle veya Krizantemle değiştirebilir miyim bilmiyorum :-)
Çünkü en sevdiğim çiçek Krizantemdir, fakat bunda birinin etkisi olup olmadığını asla ve asla söylemem, bu konuda ağzımdan yada Blogumdan veya Web-Sitemden tek bir kelime duyamaz veya okuyamazsınız :-X

Bugün Çarşı veya çevresinde kuvve-i elektiriyye namevcud :-(
Hele ki Çuhacı Handa iki gün kadar bir süre gelmiyicek-miş diye duydum, ama inşallah aslı yoktur fotokopisi vardır :-)

Allah Rahmet Eylesin, Bugün Hrant Dinkin İkinci Senesi

17 Ocak 2009

Fil Oturtma

Sonunda oturmaktan dolayı Tel Zivan'dan dışarı çıktım, Musul'a doğru yol alıyorum :-) Ama ne zaman muvasıl olurum bilemem :-)
Ne olucaksa bir an ewel olsun artıkım, çünkü bende dayanıcak halet-i ruhiye kalmadı :-(
Hangi birini sayıyim onu da bilmiyorum, ama kafadan soriyim, kocaman bir hafta bir tane insan mı dükkana girmez? Yoksa hepsi birden söz birliği etmişler de benim sabrımı mı deniyorlar?
Zaten hücre gibi bir hayatım var, oturmaktan imanım gevredi, nerdeyse basurum kanıyıcak, en azından ne yazıcağımı bulamıyorum, çünkü içinde bulunduğum vaziyet-el-ruhiyat bu konuyu düşünmeme mani olmakta :-(

POFFFF

15 Ocak 2009

Ekomoni Rayına Oturdu

Tepeler güneşlendi ama aralarda bulutlar da var, renkleri de beyaza çalıyor :-) Durum fena değil, şöyle böyle bir şekilde sıcak :-)
Kuşluk vakti bizim meşhur ekonomimiz vinçle kaldırılmış demirin yollarına yerleştirilmişti, fakat lokomotifi yoktu :-)
Çünkü dün akşamdan başlıyan yükseliş treni 1 Türk Lirası 62 Türk Kuruşu 50 Para yapmış, altını da 42 Türk Lirası 50 Türk Kuruşuna çıkartmış, ama çekici araçlar orda çekilenle olan bağlantı cıvatalarını kopartmış, öteki manivela aşağı iniyor :-) Fakat bu manivelanın altındaki kablo bu düşüşe engel oluyor :-)

Ben derseniz iki gündür yanlızım, akşama kadar beklemekten canım sıkılıyor :-(
İyi ki şu Blogger var, biraz da olsa akşamları kafamı dağıtıyor :-)
Karşımdaki dükkan da günboyu eski güsel şarkıları çalıp iyi bir müzük ziyafeti çekiyor :-)
Bu pek bilinmiyen şarkıların güftelerini bulup sizlerle buluşturmak görevi de bana düşüyor :-)

Hadi bakalım kolay gelsin bana, inşallah aradıklarım İnternet Okyanusunda vardır :-)(
Yoksa bilem bir çoğu benim kalbimin derinliklerinde saklıdır :-)
Varlığıyla birlikte bir anda benliğimi ısıtır :-(
Bulamasam bile bir tarafta küçük bir hatıra kalır :-X)

12 Ocak 2009

Faturalar

Dün adamımız ıssızdı, bugün gün değişti, dükkana geldik tabi :-( Her şey güsel de şu "Hafta Başı Yorgunluğu" olmasa ... Dünkü filmin etkisinden henüz çıkamamışım sabahleyin, fakat ikindi vakti gelen faturalar beni kendime getirdi :-( Zaten biliyorsunuz ki "Ekomoni Tıkırında" :-X İşler de ayna, geç karşısına al eline tarağı, damın üstüne de koy saksağanı, sorna da vur beline kazmayı. Kazma kırılırsa sen geç onun yerine, çünkü bu kafayla günün gelmiştir, sapın ucundasındır artıkım :-) Ama eğer ola ki sap kırılırsa sen o baltaya sap olursun :-) Fakat ne yazık ki hükmettiğin kazmadır, balta değil :-( Eğer balta olsaydı faturadaki kazığın boyunu kısaltabilmek çok küçük bir ihtimal dahi olsa mümkün olabilirdi, fakat bilirsiniz ki kazmanın yeteneği ve işlevi kazık kesmeye muktedir değildir :-) Kazmayı vurdukça kazıkların boyutları daha da uzar, çünkü kazığın giriceği delik kazmanın sayesinde daha da büyür, bu durumda da o büyüyen deliğin içine giren büyük kazık, küçük bir kazıkmış gibi gelir :-) Artıkım bu kazık boyuyla idare etmeliyiz. Sonuçta ne olursa olsun kazığın boyutu aynı boyut, sadece girdiği deliğin boyutunun küçüklüğü veya büyüklüğü değişik duygular hissettiriyor :-) Son bir yıl içersinde elimin altından çok şey geldi geçti, gerekli gereksiz bir çok şeyle muhatap oldum, fakat hiçbir zaman bu kadar büyük bir kazığı yediğimi hatırlamam :-X Zaten elektiriğe, suya, doğalgaza ve telefona gelen zamlar bizi zaten baydı, bayanmadı :-( Hava bu kadar soğuk olmasa ilk iş olarak klima ve kombine zoneden vazgeçerdim :-) Aslinda burdan birazcık çorbamız çıksın isterdim. Ama haftaya iyi başlamadık, oturmaktan imanım gevredi ustamla beraber :-( Kaç haftadır da böyleyiz, ama nereye kadar gidicez balakım?

11 Ocak 2009

Issız Adam

Hava bugün bayağı bir kapalı, ee tabi ne olucak, Cumartesi günü güneş çıktıydı ya, üç dört saat bile görünse yeter. Bugün de saklansın bulutların ardına, bir tatil de güneş yapsın :-)
Sağdan soldan rüzgar essin, sen açık bir mekanda ol, hemen kendini kapalı bir mekana atmak istersin, çünkü bu hava geçen eski yılların soğuklarına hiç bir şekilde benzemiyor :-(
Biz de hiç hesapta olmamasına rağmen çok uzun zamandır yapmamış olduğumuz -en azından kendi açımdan- ve son zamanlarda herkesin dilinde bir fenomen olan Çağan Irmak'ın son filmi "Issız Adam"ı sinemada izlemeye karar verdik bir anda :-)

Aslinda filmler hakkında fazlama yazı yazmam, yazıcak olsam da tam yazarım.
Ama bu seferki insanın içini cızlatıcak kadar konusu beni bir anda sardı sarmaladı ... Belki kendimden de bir şeyler buldum, hatta ıssız adamın yerine de koydum bir aralık kendımi, fakat her şeye rağmen son onbeş dakkasındaki sahne benim hayatımda gerçek olsa ben onu öyle yapmazdım kendi hayatımda, en azından aradaki sevgiye sahip çıkardım, sonu ne olursa olsun :-(
Bilmiyorum, bu da benim kendi görüşüm ve fikrim, herkesin kararı elbette ki kendisine ayittir, bu kadarına karışamam. Ama bu şekilde birbirini seven ve aradan geçen beş kocaman yıla rağmen birbirlerini unutmayı başaramamış iki insan, ikinci bir şansı hak etmiyor mudur dersiniz?

Ben Ünüversiteye gitmedim, Sinema Eleştirmeni değilim, hatta Aşk konusunda fazlama bir bilgiye dahi sahip değilim, hele de Piskoloji konusunda hiç :-(
-Çünkü ünüversite meezunu olduğu halde yedi kere sekizin ellialtı ettiğini bilmiyen tanıdıklarım var hayatımda, fakat konumuz şimdilik bu değil, buna da bir başka yazımda değinirim- :-)
Bence bir çok kendini Sinema Eleştirmeni sanan bazı yazarların atladığı bir konu var:
Bazı filmler ve kitaplar vardır, içeriği üç kelimesiyle beşbin konuyu çağrıştırır. Issız Adam da bu kategoriye dahildir. Bu itibarla belki gerçeği vardır bilmem ama kurgu olan hikayenin "Tez Konusu" olarak değerlendirilebiliceğidir.
Şahsen ben olsun, yanımdaki arkadaşlarım olsun, hatta salondaki diğer misafirler olsun oldukça memnun ayrıldılar salondan. Bu vesile ile çoklarımızın arkadaşlarımıza tavsiye edebiliceği bir film :-)

Son sözüm de filmin yapımında ve yayınında emeği geçen arkadaşlarıma:
Menfaatlerin sevgiyi yavaş yavaş köşeye sıkıştırdığı günümüz dünyasında bir parçacık dahi olsa gerçek sevginin var olduğunu, bunun da nerde ne zaman ve kiminle yakalıyabiliceğimizi bilemiyiceğimizi, fakat sornadan ikilem içinde kalınınca acıklı olaylar sonrasında bile her şeye rağmen aşkın ölmediğini bize kanıtlıyabildiğiniz için teşekkür ederim.
Fakat yine de filmin sonunun "Mutlu Son"la bitmesini tercih ederdim, çünkü Yeşilçam'da bir kural vardır:
Hikayenin sonunda ya tüm kahramanlar yada bir tanesi Hakkın rahmetine kavuşur, veya hikaye mutlu sonla biter :-)

10 Ocak 2009

Güneş Sabahtan Işıktır

Kim ne derse desin eğer gökyüzünde güneş varsa insanda bir kıpırtı bir heyecan başlar, havanın soğuk veya sıcak olması hiç fark etmez :-)
O güneşin ısıtması da gerekmez, gökyüzünden kendini göstermesi dahi yeterlidir.
Çünkü güneş baharı da müjdeler, henüz cemreler düşmemiş bile olsa içinizde bir sıcaklık hissetmediniz mi bu sabah?
Ben şahsen hissettim, hatta içim o kadar kıpır kıpır ki nerdeyse üzerimdeki kazağı çıkartıp kendime yazı getirttirmiş dedirttiricem.
Gerçi uzun zamandır hasret kalmıştık, ama yağmura daha çok hasretliktik, hem bir parçacık da olsa yağmur birazcık ara verse olmaz mı abaca?

Bu arada bir şey daha öğrendim bugün bayrammış bizim için :-) Malum aslinda bize her gün bayram ama bu seferki ciddi :-X
"Çalışan Gazeteciler Günü"
Tüm basın mensuplarına bu bayram kutlu olsun ama düzeltilmesi gereken bir ifade var :
"Çalışan Gazeteciler" ne demek?
Bir aksilik sonucu işinden olmuşlar ve yaş haddinden dolayı emekliliğe sevk edilenlere bayram sayılmıyor mu bugün?

İnokta Basın Bunu Da Yazın, Günlerinize Sahip Çıkın.
Siz yazmazsanız herkes kışar, kalem sizde güç de sizde!


Yine kızıcak bir konu geldi ama kusuruma bakmayın arkadaşlar :-)

Kendime bir pasta söylüyorum
Afiyet Olsun Bana :-)

Siz de aynısını yapın, içinizden de
"Gelicek Yıl Böyle Sönük Kalmasın Bu Gün"
diye dilek dileyin mumunuzu üflerken.

08 Ocak 2009

4207

Aslinda ben 4207'ye tabiyim, tabi bu durumda bizim dükkan da buna dahil. Çünkü yasaya göre kapalı yerlerde zaten sigara yasağı mevcut, şimdi kamuya ait her yer kapalı yer statüsünde sayılıyor :-)
Kapalı alan tanımında da "En az bir duvarı olan ve üstünde de tentesi olan mekan" yazıyor :-)

Bizim dükkan da beş tarafı duvarla kapalı, sadece bir kapı ve bir de penceresi olan kutu gibi bir yer, bu durumda ben de 4207'ye tabi olmuyor muyum söyleyin ??

Fakat çevremde bazı aklıeweller var, ne zaman bizim dükkana gelseler hemen sigaraya sarılıyorlar, birazcık da lacivertleseler ya :-)

Be kardeşim, Bunun artıkım 69.00 (Altmış Dokuz) Türk Lirası cezası, benim de bunu tahsil etmeye yetkim olduğunu bilmiyor musunuz?
Şimdilik ad falan yazmıyorum, çünkü onlar kendilerini gayet iyi biliyorlar.
Fakat bunu okuyorlar mıdır bilmem ama bu şekildeki görgüsüzlük ve saygısızlık devam ederse bu kişilerin ad ve soyadlarını buraya yazmakta bir tek saniye bile tereddüt etmiyicem, bu da böyle biline!

05 Ocak 2009

Շնորհավոր Նոր Տարի Եւ Սուրբ Ծնունդ

Շնորհավոր Նոր Տարի Եւ Սուրբ Ծնունդ

Քրիստոս Ծնաւ եւ Յայտնեցաւ: Ձեզ եւ Մեզ Մեծ
Աւետիս:

Օրհնյալ է հայտնությունըն Քրիստոսի :-)


Ինչո՞ւ են քրիստոնեական եկեղեցիները Հիսուս Քրիստոսի ծննդյան օրը տարբեր օրերի նշում:

Հայ Առաքելական Ս. Եկեղեցին Հիսուս Քրիստոսի Ս. Ծննդյան տոնը նշում է հունվարի 6-ին: Կաթոլիկ եկեղեցին այդ տոնը նշում է դեկտեմբերի 25-ին:
Մինչև 4-րդ դարը բոլոր քրիստոնյաները Ս. Ծնունդը նշել են հունվարի 6-ին: Սակայն անգամ քրիստոնեության ընդունումից հետո հռոմեացիները շարունակում էին հեթանոսական տոներ նշել: Բանն այն է, որ դեկտմեբերի 25-ին մեծ շուքով նշվում էր արևի պաշտամունքին նվիրված տոնը: Հեթանոսական ավանդույթները խափանելու համար 336թ. Հռոմի եկեղեցին դեկտեմբերի 25-ը պաշտոնապես հռչակեց Հիսուս Քրիստոսի ծննդյան օր: Հետագայում Ասորիքում և գրեթե ողջ արևելքում Քրիստոսի Ծննդյան տոնի օրը փոխադրվեց դեկտմեբերի 25-ին, իսկ հունվարի 6-ը մնաց որպես Տիրոջ Աստվածհայտնության, Մկրտության օր:
Հնագույն ավանդության և ավետարանական հաշվարկներին հավատարիմ է մնացել միայն Հայ Առաքելական Ս. Եկեղեցին` հունվարի 6-ին միասնաբար նշելով Քրիստոսի Ծննդյան և Աստվածհայտնության տոները:

Ինչո՞ւ է Նոր տարվա ընթացքին համընկնում պահոց շրջանը:
Ըստ Հայ Եկեղեցու, Ս. Ծննդյանը նախորդող մեկ շաբաթը պահոց շրջան է: Դեկտեմբերի 30-ից մինչև հունվարի 5-ի երեկո մարդիկ պահք են պահում: Այդ ընթացքում օգտագործվում է բացառապես բուսական ծագում ունեցող սնունդ:
Հայոց հին տոմարի համաձայն՝ Նոր տարին նշվում էր Նավասարդի 1-ին, այսինքն օգոստոսի 11-ին, որը չէր համընկնում պահքին: Հետագայում` տոմարական նոր հաշվարկի ներմուծմամբ, Նոր տարին սկսեցին տոնել դեկտեմբերի 31-ին, որը համընկնում էր քրիստոնեական մեծագույն տոնի` Ս. Ծննդյան նախընթաց պահքին: Պահեցողները պահող շրջանից դուրս են գալիս հունվարի 5-ի երեկոյան, երբ եկեղեցում մատուցվում է Ս. Ծննդյան Ճրագալույցի Ս. Պատարագ և տրվում է Ս. Ծննդյան ավետիսը: Մարդիկ միմյանց ողջունում են <<Քրիստոս Ծնվեց և Հայտնվեց, Օրհնյալ է Հայտնությունը Քրիստոսի>>:

Ի՞նչ է Ճրագալույցի Ս. Պատարագը:
Հատկանշական է, որ Հիսուս Քրիստոսի Ս. Ծննդյան տոնը սկսվում է հունվարի 5-ի երեկոյան, քանի որ եկեղեցական օրը փոխվում է երեկոյան ժամերգությունից հետո` ժամը 17.00-ից: Սուրբ Ծնունդն սկսում ենք տոնել հունվարի 5-ի երեկոյան և հունվարի 6-ին:
Հունվարի 5-ի երեկոյան բոլոր եկեղեցիներում մատուցվում է ճրագալույցի Ս. Պատարագ: Հետաքրքրիր է, որ ճրագալույցի Ս. Պատարագ տարին ընդամենը 2 անգամ է մատուցվում` Ս. Ծննդյան և Ս. Հարության տոներին: Ճրագալույց նշանակում է ճրագ /մոմ/ լուցանել, այսինքն` վառել: Այդ օրը երեկոյան մարդիկ եկեղեցում վառված ճրագներն իրենց հետ տուն են տանում: Այն խորհրդանշում է աստվածային լույս, եկեղեցու օրհնություն:
Ճրագալույցը խորհրդանշում է բեթղեհեմյան աստղի լույսը, որն առաջնորդեց մոգերին դեպի Հիսուս Մանուկ:

Ս. Ծննդյան այլ արարողություններ

Հունվարի 6-ին` Ս. Ծննդյան Ս. Պատարագից հետո, կատարվում է Ջրօրհնեք, որը խորհրդանշում է Հորդանան գետում Քրիստոսի մկրտությունը: Խաչով և Սրբալույս Մյուռոնով օրհնված հրաշագործ ջուրը բաժանվում է ժողովրդին` ի բժշկություն հոգևոր և մարմնավոր ախտերի:
Ս. Ծննդյան տոնակատարությունների շարքում կատարվում է նաև Տնօրհնեքի արարողություն: Ս. Ծննդյան և Ս. Հարության տոներից հետո մարդիկ հոգևորականին իրենց տուն և աշխատավայր են հրավիրում` տոնի կենարար ավետիսը և աստվածային օրհնությունը ստանալու նպատակով: Տնօրհնեք կատարվում է նաև այն ժամանակ, երբ տանը խախտվում է խաղաղությունը կամ զգացվում է դիվային ուժերի ներկայությունը:
Հունվարի 7-ը, ինչպես և բոլոր տաղավար /մեծ, գլխավոր/ տոներին հաջորդող օրերը, հանգուցյալների հիշատակության օր է` Մեռելոց: Հունվարի 7-ին` Ս. Պատարագից հետո, բոլոր եկեղեցիներում կատարվում է հոգեհանգստյան արարողություն, որից հետո մարդիկ այցելում են հարազատների շիրիմները:
Ս. Ծննդյան տոնի հանդիսություններն ավարտվում են հունվարի 13-ին` Տիրոջ Անվանակոչությամբ, որը նվիրված է Մանուկ Հիսուսին` տաճարին ընծայելու, 8-րդ օրը թլպատվելու և անվանակոչվելու հիշատակին:

Ս. ԾՆՆԴՅԱՆ ԱՐԱՐՈՂՈՒԹՅՈՒՆՆԵՐԻ ԺԱՄԱՆԱԿԱՑՈՒՅՑ
- Հունվարի 5-ին` ժ. 17.30-ին, բոլոր եկեղեցիներում կմատուցվի ճրագալույցի տոնական Ս. Պատարագ` ազդարարելով Ս. Ծննդյան ավետիսը: Այդ օրը երեկոյան մարդիկ եկեղեցում վառված մոմերը իրենց հետ տուն են տանում և սկսում տոնել Ս. Ծնունդը:
- Հունվարի 6-ին` ժ. 11.00-ին, բոլոր եկեղեցիներում կմատուցվի Ս. Ծննդյան տոնական Ս. Պատարագ: Ս. Պատարագից հետո կկատարվի Ջրօրհնեքի արարողություն: Օրհնված ջուրը կբաժանվի ներկաներին: Նույն օրը Արարատյան Հայրապետական թեմի առաջնորդական փոխանորդ Տ. Նավասարդ արքեպիսկոպոս Կճոյանը կմատուցի Ս. Պատարագ Ս. Զորավոր Աստվածածին եկեղեցում:
- Հունվարի 7-ին հանգուցյալների հիշատակության օրն է` Մեռելոց: Այդ օրը բոլոր եկեղեցիներում կմատուցվի Ս. Պատարագ, որից հետո կկատարվի հոգեհանգստյան կարգ: Առավոտյան` Ս. Պատարագից և հոգեհանգստյան կարգից հետո, մարդիկ այցելում են հարազատների շիրիմներին:
-Հունվարի 13-ին` Տիրոջ Անվանակոչության օրն է: Այդ օրը ևս բոլոր եկեղեցիներում մատուցվում է Ս. Պատարագ:
- Ս. Ծննդյան տոնի կարևոր արարողություններից է Տնօրհնեքը: Տարվա ընթացքում նվազագույնը երկու անգամ հարկ է հոգևորականի հրավիրել` Տնօրհնեքի:

01 Ocak 2009

Yeni Yıl Partisi Mi? İstemem Yan Cebime Koy

İşte bir kaç dakka ewel tarihlerdeki gün ve aylardan sorna yıl da değişti, yeni yıl geliverdi.
Şu anda saatlar 24:10'u gösteriyor, demek ki neymiş?
Zaman hakkaten durmuyormuş :-(

Şu anda ne mi yapıyorum?
Milletin gelen mesajlarına cevaplar yazmakla meşgulum :-)
Bazılarını sizle de paylaşmak istiyorum izin verirseniz, çünkü bazıları benim de dileklerimi dile getiriyor.

İşte onlardan biri:
"Eskiyi aratmayan, kötüyü unutturan, sağlıklı başarılı mutlu umutlu bir yıl olsun kapımızı çalan, hep güzel izler bırakan huzur dolu bir 2009! Mutlu Yıllar!"
Şimdi bu güzel dileklere katılınmaz da ne yapılır?
Benim için en büyük parti arkadaşlarımdan gelen mektuplar falandır, bunların dışında fazlama bir eğlence istemem, en büyük zenginlik arkadaşlıktır.

Bakın bu arada bir tane daha geldi:
"Bugün iki kişi seni sordu, telefonunu istediler ben de verdim, kızmadın değil mi bana? Sana ne yapacaklarsa artık bilemem. Beni nerden tanıdıklarını dahi bilmiyorum, çünkü çok samimi davrandılar sanki kırk yıllık arkadaşmışız gibi. Bu gece yola çıkıcaklarmış hazırlıklı ol! Sana çok iyi bakıcaklarını söylediler. Ben de onlara inandım ve adlarını sordum. Birinin adı Mutluluk, ötekinin adı da Sevgi'ymiş, 2009'da sürekli sende kalıcaklarmış"
Benden onları misafir edip edemiyiceğimi soruyor, ben de "Dosttan bir armağan gelsin, varsın çürük olsun" mantığına sahip olduğum cihetle bende istedikleri kadar kalabiliceklerini söyledim tabi :-)

Sizle paylaşmak istediğim son mektup da pek fazla kullanmadığım Mailbox'umun İnbox'una takılmış:
"Yeni yılda herkese mutluluk dilerim ama zor, herkes mutlu olmayabilir. Sağlık desem, herkes sağlıklı bir yıl geçirmeyebilir. Para dileyeyim, ama herkes zaten 3-5 bişey kazanıyor, daha üstü de şans sonuçta. Barış dilesem, dünyanın duracağı yok, zor yani ... En iyisi yeni yılda tanrı iyiliğinizi versin, 2009'da herşey gönlünce olsun"
Durumu bir kaç kelimeyle nasıl özetliyor değil mi?

Yeni Yıl Partisi Mi?
İstemem, yan cebime koy ... Ben sevdiklerimle daha mutluyum, benim için en büyük eğlence