Bu Blogda Ara

07 Kasım 2022

Çağdaş Tramvayın Yolundaki Taşıt

Dünya üzerinde bazı memleketler vardır her köşesinden asalet akar, insanından tutun serserisine kadar. Ancak yine aynı Dünya üzerinde bazı şahıslar vardır ki seyr-ü sefer nizamnamesinden bihaber vaziyette olduğu hâlde ehliyet sahibi olmağa muvaffakiyet göstermiştir.
Tıpkı alttaki resm-i şerifte açık olarak görülen ve Karayköy'den Eminönü yönüde seyrettiğini sanan 34 ST 652 plâkalı tomofilin sürücüsü gibi.


Efenim işbu resm-i şerif İkibinon Yılında Avrupa Birliği Kültür Başkentliği yapmış olan İstanbul'da, hem de İstanbul'un tam merkezinde olan Galata Köprüsü'nde çekilip kayıt altına alındı.
Belirgin şekilde de görüldüğü üzere medeni memleketlerde girmenin yasak olduğu Çağdaş Tramvay Yolu'nun ortasında mahsur kalmış görüntüsü altında Çağdaş Tramvay'ın geçmesini ve seferini yapabilmesini de engellemekte.


Belki her gün kâğıt üzerinde tomofil girmesinin yasak olduğu yoldan seyr-ü sefere açık olduğu günlerden daha fazla tomofil geçiyor ama onlardan biri olan 34 HL 7690 plâkalı olan hiç olmazsa daha bir usturuplu, en azından Çağdaş Tramvayı sollamağa çalışmıyor.
Biz olayımıza dönersek 34 ST 652 plâkalı otomobili vura vura kıra kıra Çağdaş Tramvayın yolundan çıkartmağı başarmışlar ama bu zaman zarfında seferler aksamış.
Alttaki videodan izleyebilirsiniz.


Asıl kabahat ise bizim İstanbul Belediyesinde, çünkü Çağdaş Tramvay'ın raylarını Cevizlibağ'dan Kabataş'a kadar yaya geçitleri ve kavşaklar hariç olmak üzere neden tomofil girmesini fiziken de engelleyecek şekilde değiştirmez?
Bu dediğim şekli Habipler Çağdaş Tramvayı hattında çok güzel ve başarılı bir şekilde yaptı, tüm güzergâh boyunca yani Mescit-i Selâm'dan Topkapı'ya kadar Çağdaş Tramvayın yoluna herhangi bir başka taşıtın Te hârfi bile giremiyor. Aynı düzen neden Bağcılar ile Kabataş arasındaki Çağdaş Tramvayın yolunda olmasın?

Terbiye Yoksunlukları

Ben asla bir homofobik değilim, ama Dünya üzerindeki bağzı insanattan gerçekten nefret ediyorum.
Hani bazen kafamız dalgın olur ve derin düşüncelere dalarız ama bu benim dediğim bambaşka bir şey.
Burası oldukça merkezi bir mıntıka olan Yenikapu Marmaray İstasyonu çıkışı, bu gördükleriniz de engelli rampasının önünde yolu kapatacak şekilde durup müsade istendiğinde hiç tınmayan şahıslar.


Peki peki anladık siz Türk değilsiniz, zaten isteseniz de olamazsınız, çünkü Türk olmak gerçekten kolay değildir.
Memleketinizde belki böyle yolu kapatacak derecede durmanız belki sıradan davranışlar olabilir.
Ancak burası Türkiye Cümhûriyeti, misafirseniz misafirliğinizi bilin, akıllı olun ki insan gibi davranalım.

Kasvetli Pazartesi

 Bu yıl biraz uzun süren Pastırma Yazı dün akşam sona erdi, artık gündemde grimsi bir hava var, Güneş çıksa bile artık bizi ısıtmağa gücü ne yazık ki yetemeyecek.
Çünkü artıkım işine geç kalmağa da başladı, bu saat oldu hâlâ işine başlayamadı.


Bu yaşadığımız Pastırma Yazı barajlarımızın suyunu da azalttı, eğer yağmur yağmazsa sonumuz susuzluk olacak, Kişın musluklarımızdan su yerine tıslama sesleri gelecek.


Pazartesi sabahıyla içinizi mi kararttı ben? Hadi size güzel bir masal anlatayım ki kendınize avdet eyleyin.
Uzun uzadıya gözlerinizi şişirmeden lütfen yukarıdaki resm-i şerife bakmanızı ve kendi masalınızı kendinizin anlatmasını rica ederim.

06 Kasım 2022

121 : Mecidiyeköy - Beykoz

 Kasım geldi geleli olsun ya da üç kocaman haftadan beridir havalar bir sıcak bir sıçak ki sormayın.
Bugün sizin için Boğaz taraflarından eski resimler paylaşacak ben.


Turumuz bu sefer Mecidiyeköy'den başlıyor, çünkü artıkım günümüzde mevcut olmayan 121 numaraya "Çift Biletimizi" hazırlayarak bineceğiz.
Korkmayın gezi uzun sürmeyecek.


İlk olarak Boğaziçi Köprüsünden geçtik, görünüşün boş olduğuna aldanmayın çünkü bu resim ilk zamanlara ait olduğundan Çanakkâle Köprüsü gibi boş görünüyor, kaldı ki resimdeki Leyland Levend Panther markalı otobüsümüz bile otuz yıl önce tarihin tozlu sergenlerindeki yeri aldırıldı.


Bizim hayali otobüsümüz ise Beylerbeyi'ye doğru inebilmeğe çalışıyoruz, çünkü bugün Pazar yollar dar araba bol olduğundan seyr-ü sefer tıkalı.


Beylerbeyi geride kalınca yolun daha da daraldığı Çengelköy geliyor sırada, günümüzde burası Ortaköy gibi olmuştur gerçi ama resmin çekildiği dönem sessiz sakin bir semtimizdi.


Çengelköy'den çıkınca sağ tarafımıza Kuleli Askeri Lisesi gelir, günümüze kadar sayısız resmi çekilmiştir ve bu muazzam binamızın resm-i şerifi gelecekte de çekilmeğe devam edecektir.


Boğaziçi'nin bu kesimi genel olarak sessiz ve ıssızdır, çevresi ve tepeleri koruluklarla kaplıdır ama daha yukarıları yavaş yavaş villalarla dolmağa başlamıştır.
Esasında buranın değeri Avrupa Yakası Dergisinin patronu Saadettin Yerebakan sayesinde artmıştır çünkü Saadettin Bey Vaniköy'de oturur. Tabi burada yeri gelmişken başta Gülse Birsel'e ve Avrupa Yakası karakterlerine hayat veren tüm sanatçılara saygılarımızı arz edelim, bir gün Avrupa Yakası Dizisi de buraya misafir olacak.


Güzergâhımızda sıradaki durağımız Kândilli'dir, tepesinde Rasathâne bulunan ve küçücük sâhilinde belki de dünyaların sığdığı bir semtimizdir.
Kandilli'den denize doğru bakılınca karşı kıyıda Rumeli Hisarı da görünür ve çok da güzel bir manzara-i nefise arz eder sizlere.


Esasında işbu resm-i şerifi Boğaziçi Vaporlarını konu ettiğim bir yazımda paylaşacaktı ben ama tam Kândilli dönemecinde Edip Efendi Yalısı'ya o kadar yakın geçmiş ki Rumelihisarı vaporumuz, bence burada görünmeği hak ediyor.


Bu kesimde yer alan Küçüksu ve Göksu için ayrı bir yazı konusu olacak kadar çok mevzuat-ı umumiye mevcut ve konu çok derine inmek var, biz doğrudan Anadolu Hisarı'ya zıplayalım.


Mâlum-u âliniz Anadolu Hisarı ta Yıldırım Beyazıt zamanında yapılmış ve İstanbul'un alınıp sonsuza kadar bizim toprağımız olmasında en az Rumeli Hisarı kadar rol oynamıştır.
Hisarın çevresi ve Göksu'nun kıyılarında güzel kafeler bulunmaktadır.


Geldik sırada yoğurtla meşhur olan Kanlıca'ya, ancak size bir sır itiraf edeyim günümüzün yoğurdunun o eski damaklarda kalan tadı artıkım namevcut.
Yolun diğer tarafında Mihrabat Korusu sizleri bekler, ama Emirgân'daki kadar meşhur değildir.


Eski zamanlarda oldukça tatlı bir su merkezi olan ve cam damacanalarla dağıtılan Çubuklu geliyor sırada, önce İstinye'ye işleyen araba vaporu sonra da yakın zamanda açılan Beltur Cafe ile biraz daha güzelleşti.


Çubuklu'yu geçince yolun dağ tarafında bulunan duvar Beykozlu sanatçıların tasvir edildiği duvardır.


Sırada şişe ve cam fabrikasıyla ünlü Paşabahçe semti var, hâttâ yakın zamanda semtin adını taşıyan vaporun artık batırılması gündemdeyken olağanüstü bir onarımdan sonra tekrar sefere döndüğünü de söylemeliyim.


Tabi biraz önce Şişe Cam Fabrikasını anarken fabrikanın kendisinin resm-i şerifini de paylaşmam gerekmekte olduğunu fark etti ben. Gelgelelim fabrika artıkım çalışmıyor, yıllar önce kapısına kilit vuruldu.


Her ne kadar semt sayılmasa bile arada Sultaniye Aktarma Merkezi var, Beykoz'un köylerinden gelen otobüslerin son durağı burası.


İşte sonunda Beykoz'un merkezine gelebildik, meydandaki Onçeşmeler'de yüzlerimizi yıkadık. Ancak uzun zamandan beridir Beykoz otobüslerinin son durakları Beykoz değil, bir zaman Ortaçeşme oldu, günümüzde de Çifteçınarlar'a uzadı, işin güzeli Şahinkaya'da garajları var.


Güzergâh üzerindeki resim faslı Yalıköy'de bitiyor, bir başka İett konulu yazımda buluşmak üzere diyor ve huzurlarınızdan çekiliyorum.


Not: Düz 121 numara günümüzde yok ama Mecidiyeköy'den Beykoz'a 121A hattı hâlâ seferde, Fatih Sultan Mehmet Köprüsünden işliyor ve burada saydığım semtlerden Kanlıca ve sonrasından geçiyor.