Bu Blogda Ara

Anadolu Hisar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Anadolu Hisar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

06 Kasım 2022

121 : Mecidiyeköy - Beykoz

 Kasım geldi geleli olsun ya da üç kocaman haftadan beridir havalar bir sıcak bir sıçak ki sormayın.
Bugün sizin için Boğaz taraflarından eski resimler paylaşacak ben.


Turumuz bu sefer Mecidiyeköy'den başlıyor, çünkü artıkım günümüzde mevcut olmayan 121 numaraya "Çift Biletimizi" hazırlayarak bineceğiz.
Korkmayın gezi uzun sürmeyecek.


İlk olarak Boğaziçi Köprüsünden geçtik, görünüşün boş olduğuna aldanmayın çünkü bu resim ilk zamanlara ait olduğundan Çanakkâle Köprüsü gibi boş görünüyor, kaldı ki resimdeki Leyland Levend Panther markalı otobüsümüz bile otuz yıl önce tarihin tozlu sergenlerindeki yeri aldırıldı.


Bizim hayali otobüsümüz ise Beylerbeyi'ye doğru inebilmeğe çalışıyoruz, çünkü bugün Pazar yollar dar araba bol olduğundan seyr-ü sefer tıkalı.


Beylerbeyi geride kalınca yolun daha da daraldığı Çengelköy geliyor sırada, günümüzde burası Ortaköy gibi olmuştur gerçi ama resmin çekildiği dönem sessiz sakin bir semtimizdi.


Çengelköy'den çıkınca sağ tarafımıza Kuleli Askeri Lisesi gelir, günümüze kadar sayısız resmi çekilmiştir ve bu muazzam binamızın resm-i şerifi gelecekte de çekilmeğe devam edecektir.


Boğaziçi'nin bu kesimi genel olarak sessiz ve ıssızdır, çevresi ve tepeleri koruluklarla kaplıdır ama daha yukarıları yavaş yavaş villalarla dolmağa başlamıştır.
Esasında buranın değeri Avrupa Yakası Dergisinin patronu Saadettin Yerebakan sayesinde artmıştır çünkü Saadettin Bey Vaniköy'de oturur. Tabi burada yeri gelmişken başta Gülse Birsel'e ve Avrupa Yakası karakterlerine hayat veren tüm sanatçılara saygılarımızı arz edelim, bir gün Avrupa Yakası Dizisi de buraya misafir olacak.


Güzergâhımızda sıradaki durağımız Kândilli'dir, tepesinde Rasathâne bulunan ve küçücük sâhilinde belki de dünyaların sığdığı bir semtimizdir.
Kandilli'den denize doğru bakılınca karşı kıyıda Rumeli Hisarı da görünür ve çok da güzel bir manzara-i nefise arz eder sizlere.


Esasında işbu resm-i şerifi Boğaziçi Vaporlarını konu ettiğim bir yazımda paylaşacaktı ben ama tam Kândilli dönemecinde Edip Efendi Yalısı'ya o kadar yakın geçmiş ki Rumelihisarı vaporumuz, bence burada görünmeği hak ediyor.


Bu kesimde yer alan Küçüksu ve Göksu için ayrı bir yazı konusu olacak kadar çok mevzuat-ı umumiye mevcut ve konu çok derine inmek var, biz doğrudan Anadolu Hisarı'ya zıplayalım.


Mâlum-u âliniz Anadolu Hisarı ta Yıldırım Beyazıt zamanında yapılmış ve İstanbul'un alınıp sonsuza kadar bizim toprağımız olmasında en az Rumeli Hisarı kadar rol oynamıştır.
Hisarın çevresi ve Göksu'nun kıyılarında güzel kafeler bulunmaktadır.


Geldik sırada yoğurtla meşhur olan Kanlıca'ya, ancak size bir sır itiraf edeyim günümüzün yoğurdunun o eski damaklarda kalan tadı artıkım namevcut.
Yolun diğer tarafında Mihrabat Korusu sizleri bekler, ama Emirgân'daki kadar meşhur değildir.


Eski zamanlarda oldukça tatlı bir su merkezi olan ve cam damacanalarla dağıtılan Çubuklu geliyor sırada, önce İstinye'ye işleyen araba vaporu sonra da yakın zamanda açılan Beltur Cafe ile biraz daha güzelleşti.


Çubuklu'yu geçince yolun dağ tarafında bulunan duvar Beykozlu sanatçıların tasvir edildiği duvardır.


Sırada şişe ve cam fabrikasıyla ünlü Paşabahçe semti var, hâttâ yakın zamanda semtin adını taşıyan vaporun artık batırılması gündemdeyken olağanüstü bir onarımdan sonra tekrar sefere döndüğünü de söylemeliyim.


Tabi biraz önce Şişe Cam Fabrikasını anarken fabrikanın kendisinin resm-i şerifini de paylaşmam gerekmekte olduğunu fark etti ben. Gelgelelim fabrika artıkım çalışmıyor, yıllar önce kapısına kilit vuruldu.


Her ne kadar semt sayılmasa bile arada Sultaniye Aktarma Merkezi var, Beykoz'un köylerinden gelen otobüslerin son durağı burası.


İşte sonunda Beykoz'un merkezine gelebildik, meydandaki Onçeşmeler'de yüzlerimizi yıkadık. Ancak uzun zamandan beridir Beykoz otobüslerinin son durakları Beykoz değil, bir zaman Ortaçeşme oldu, günümüzde de Çifteçınarlar'a uzadı, işin güzeli Şahinkaya'da garajları var.


Güzergâh üzerindeki resim faslı Yalıköy'de bitiyor, bir başka İett konulu yazımda buluşmak üzere diyor ve huzurlarınızdan çekiliyorum.


Not: Düz 121 numara günümüzde yok ama Mecidiyeköy'den Beykoz'a 121A hattı hâlâ seferde, Fatih Sultan Mehmet Köprüsünden işliyor ve burada saydığım semtlerden Kanlıca ve sonrasından geçiyor.

13 Ekim 2019

Eski Zamanlardan İstanbul Resimleri

Pazar günüyle biraz sizleri eski zamanlara götürmek istiyor ben.
Siz de işbu sanal geziye iştirak edin, hep birlikte eski zamanların güzelliklerini analım.


Bu kez Galata Köprüsü üzerinde Şirket-i Hayriye'nin 39 baca numaralı Neveser adlı vapor bizi Boğaziçi yönüne geziye çıkartacak.


İlk olarak biz Üsküdar iskelesine yanaşıyoruz, bir zamanlar Boğaza giden vaporların çokları günümüzdeki gibi Beşiktaş değil Üsküdar'a ilk iskele yaparlardı.


Aslında Boğaziçi Köprümüz hakkında başka resimler de mevcut ama şimdilik eski günlerden eklenen bir renksiz renklerden oluşan bir resmini burada konaklatmam gerek.
Başka bir yazımda köprünün güzel resimleri sizlerle birlikte olacak.


Bir zamanlar Ortaköy iskele çevresi imdı şaşılacak derecede değişti ama zamanında resmen bildiğiniz köyden pek farklı bir yer değildi.
Zaten Boğaziçi'de günümüzün lüküs yerleşim yerlerinin tamamı bir zamanlar bildiğimiz köylerdendi.
İskele çevreleri köylerin merkezleri, günümüzde çok lüküs semtlerin oldukları tepeler de işbu köylerin semtleriydiler, hâttâ birçoklarında ev bile yoktu.


Geçinceye dek De hârfini iri kıyım bir hayvanımızın adının başına eklemek zorunda olduğumuz Köprüyü geçince Beylerbeyi'ye gelmiş bulunmaktayız.
Aslında bu resm-i şerifi bazı zevat nedense Beykoz diye paylaşmakta.
Hemen belirteyim ki Beykoz çevresinde kayıkhâne yoktur ve Beykoz iskelesi bu kadar açıklık alanda değildir, sadece bir sokakla erişilir.
Oysa Beylerbeyi iskelesi böyle geniş bir alana konuşlandırılmıştır.
Bu arada işbu resm-i şerifin özgünü renksizdir ancak yapay zekâ bu kadar renklendirebildi.


Ortaköy iskelesindeyken dediğim gibi bir sahne burası, henüz yapılaşmalar oluşmadan önceleri köyden farklı olmadıklarına dair bir resim.
Bir tane de Rumeli Hisar'a geldiğimizde olacak bunun gibi.


Bir zamanlar yalılarının önünden yol geçirilmeden önce Arnavutköy burası, ancak belirtmek istediğim bir gerçek var ki kazıklı yolun yapılması eğer otobüslerle ulaşmak istiyorduysak yapılması şarttı ne yazık ki. Çünkü o zamanın caddesi yan yana iki İkarus 280 Mafsallının geçmesine müsade etmiyordu.


İşte yolun berisini de görmektesiniz, iki tramvay geçebiliyordu ama otobüslerin genişliğine yetmiyordu. Ya da yetiyordu ama yayalara yer kalmazdı.


Artık zaman değiştiği için Arnavutköy'ün ve Bebek'in sırtlarındaki semtler yavaş yavaş meydana çıkmaya başlamış.
Semtlerin adlarını burada zikretmeyeyim çünkü reklâm olur.


Karşı kıyıda Küçüksu gelir sırada, tabi Fatih Sultan Mehmet Köprüsü yokken daha güzeldi resimdeki gibi.


Tabi bu esnada Bebek de aynen bebek gibi ağlamasın diye eklememek olmazdı.
Ancak zamanında Arnavutköy'deki kazıklı yol keşke Bebek'te de yapılsaydı, çünkü günümüzde Boğaz trafiği içinden kolayca çıkılamayacak hâlde.


Bu da efsahanelere konu olmuş bir Perili Köşk, yeri de tam olarak Fatih Sultan Mehmet Köprüsünün altında bir yer olan Rumeli Hisar'da.


Hani bir zamanlar İett durağının üzerinde kırmızı kazık bulunan ve anlamı da "Buradan ilerisi yirmibeş kuruş daha" olan kıt'a durağı.


Size Beylerbeyi'deyken de dedim ki Boğazdaki köylerin sırtları bildiğimiz köydü. İnekleri Öküzleri Sığırları Mandaları Koyunlarıyla birlikte nefis bir köyler.
Tabi buradan insanlar geçtiler, geçerken de köprülerini yaparak geçtiler.
Bir daha asla İneklerin otlayabilecekleri otlaklar bırakmadan.


Rumeli Hisar'ın altında günümüzde de kahve içilecek yummilenilecek ve nargiliye tüttürülecek mekânlar mevcut, bunlar geçmişte de mevcuttu.
Biz de biraz mola verelim dedik, hazır yukarıdaki küçükbaş ve büyükbaş hayvanlarımıza selâm vermişken.


Allah-u Te'âlâ tarafından Emirgân sahili çok fazla bozulmadı, eskiden neydiyse günümüzde de aynen devam etmekte.
İşbu resm-i şeriften değişen tek şey tomofillerin modelleri


Biz gezimizi devam ettirirken yine Şirket-i Hayriye'den kalma ama bir dönem Akay'a giden 69 baca numaralı Göztepe vaporu da Emirgân açıklarından Beykoz'a doğru gidiyordu.


Günümüzde yeniden konuldu ama yıllar yıllar önceden de İstinye'de araba taşıyan vaporların olduğunu birçoklarınız bilmezler.
İşin tuhafı bugüne dek birçok İstinye resm-i şerifi gördüm ama İstinye'de feribotun kendisini görmedim.
O yıllarda İstinye'den Paşabahçe'ye hemen hemen saatte bir özellikle ağır vasıtaların karşıya geçmelerine yarardı.


Geldik imdı Tarabiye'ye ya da Tarabya'ya. Belki bu sefer değil ama olur da konaklamak istersek bir zamanlar burada güzel bir başka hotel daha varmış ama Bindokuzyüzonbir yılında bir yangına kurban gitmiş.


Gele gele Çayırbaşı'yı bulduk, ama o zamanlar tek bir güzellik yokmuş. Günümüzde dediğim bir zamanlar ne zaman yolum Sarıyer'e düşse İett otobüsünden inerek uzun bir yürüyüşe başladığım mekân bundan yıllar önce ne hâldeymiş?


E hazır Sarıyer'e kadar uzanmışken bir börek ve muhâllebi yummilenmenin zamanıdır.
Burada bir süre mola vermek de farz-ı ayndır.
Neveser bizi biraz beklesin, Hisar'da durduk zaten.
Biraz da Sarıyer'de dursak fena mı olur?
Yok canım iyi ki durduk.


O zamanki kameralar bu kadar uzun zumlayamaz ve uzağı çekmesi kolay değildi ama burası sanırım Yeniköy tepelerinden Beykoz'a doğru bakarken Boğaz'ın genişleyen yerlerinden birisi.


Boğaz semtleri arasında pek adı geçmese bile burası da Yalıköy Rampasının olduğu yer.


Dönerken ıslık çalamam belki ama Beykoz'dan geçerken paçamı kaybetmeyi istemem. Paçam değerlidir.
Aslında bir başka yazıda Beykoz Derbisi yapmak da belki olur, ama ne zaman eklerim bilmiyor ben.
Bundan sonra bir süre Anadolu Yakası ya da Şehir Hatları tarifelerinde bir zamanlar kırmızı yazan iskeleler ve çevreleri olacak.
Gelecek sefer Beykoz'daki çeşmeden resim de paylaşacak ben.


Vakit ikindiyi gösterirken Çubuklu çevresinde Şirket-i Hayriye'nin son vaporu olan 68 baca numaralı Güzelhisar aslında yanaşmasının en zor iskelesi olan Çubuklu'ya doğru geliyorken.
Güzelhisar Vaporu aslında Şirket-i Hayriye'den günümüze kadar en yakın tarihte emekli edildiği cihetle kurumu temsil etmeye yetkilidir.
Ne yazık ki emekliliğinden sonra müze yapılacağı basında yer aldı ancak yıllarca bekletilen gövdesi dayanamadı ve sadece Otuzbeşbin Türk Lirasıcık karşılığı jilet yapıldı.


Bir mola da Kanlıca Yoğurdunu yummilenmek için veriyoruz, essahtan da nefis yoğurtmuş bu yoğurt.
Hayat bazen bir yoğurtla bile güzelleşmiştir.
Neveser bizi burada da biraz bekler, zaten çok uzun sürmeyecek sanırım, yoğurtlarımızı vaporda yummilenmeye niyetlendik.


Bana kalsa seferi uzatarak daha doyurucu Boğaz havası isterdim ama birçok resm-i şerifi bir yazıya gark ederek gözlerinizi ve internet kotanızı çok fazla yemeden seferi yavaş yavaş başka bir haftaya kadar sonlandırmak zorunda ben.


Kândilli tepelerinde Erguvanlar açtığı zaman yeniden bir Boğaz macerası sizleri bekler.


Yeniden Köprü'ye dönünce bizi bekleyen bir İett otobüsü ama efsahanelerden birisi olan İkarus 280 Mafsallı. Belki istediğim hatta değil ama yine de eski güzel günlerin anısına İkarus'un da işbu yazıda adını çok andığımız için resmi de olmalıydı.

29 Mayıs 2018

Kartpostallarda Gezinti - Volüm Yedi

Bugün de siz sevgili okuyucularımla birlikte tarihten bir büyük sayfa adına birkaç kartpostal serim olacak.
Bugünden tamı tamına beşyüzaltmışbeş yıl önce yine bir Salı günü Fatih Sultan Mehmet komutasındaki ordumuz İstanbul'u fethederek Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti olarak bütün dünyaya ilân etmiştir.


İşbu resm-i tasvire-i şerifimizde Topkapu taraflarından şehr-İstanbul'a girişimizi temaşa eylemekteyiz.
İstanbul'da eski otogarın Topkapu'da olması da aslında pek tesâdüf olmadığını da söylesem yanlış bir mâlumatfuruş arz etmez herhâlde galiba sanırsam.
Ancak ben işbu yazımda fethi değil İstanbul'un bir zamanlardaki birkaç kartpostalı paylaşacak ben.


İşte şehr-İstanbul'un dört bir tarafının toplu olarak resmedildiği ilk kartpostalımızla başlıyoruz.
Sol üstte günümüzde İstanbul'un en çok gezilen yerlerinden olan ve birçoklarımızın arkadaşlarıyla buluşmak için seçtiği Taksim Meydanı'nda bir gece görünümü, sanırım resim çekilirken bir bayram günü olmalı, çelenkler ve ışıkların bolluğuna bakarsak eğer.
Sol altta efsahanelere konu olmuş olan Kızkulesi, bu da olasılıkla Kadıköy istikâmetine giden bir vapordan çekilmiş, çünkü arka plânda Üsküdar görülmekte.
Sağ üstte dünya üzerinde en fazla minâreye sâhip olan Sultan Ahmet Camii, ki memleketimize ziyarete gelen misafirlerimizin en çok bulunduğu mekândır.
Sağ altta ise Rumeli Hisarı, ki mimarı bizzat Fatih Sultan Mehmet'tir.


İkinci kartpostalımızda ise sol üstte yine Sultan Ahmet Camii ki hakkında bir mâlumatfuruş yukarıda arz etti ben.
Sol altta Kapalıçarşı'dan bir görüntü, ki tarihi yine Fatih Sultan Mehmet'e kadar dayanır.
Benim de yirmi yılımı verdiğim ama karşılığında hiçbir şey alamadığım Çarşı işte böyle bir yer.
Sağ üstte dünyada üzerine vapor yanaşan tek köprü olan Galata Köprüsü, olasılıkla Yeni Camii'nin minârelerinden birinden çekilmiş.
Sağ altta ise Üsküdar taraflarından çekildiği çok belirgin olan İstanbul'da Gün Batımı konulu bir resm-i şerif mevcut.


Her ne kadar misafirlerimiz tarafından İstanbul'da belli başlı yerlerin kartpostalları da bulunsa aslında İstanbul'un her bir tarafı değişik güzellikler arz eder.
Solda Kadıköy'ün balıkları Haydarpaşa Garı ve Devekuşu vaporuyla tamamlanmış bir resmin bulunduğu kartpostalımızda sağ alttaki resmin neresi olduğu konusunda gerçek anlamda muhallâkta kaldı ben.
Sağ üstte ise Karayköy iskelesi ki soldaki vapor Kadıköy'den kalkınca Karayköy'e gelirdi.


İşbu kartpostalımızda sol üstte Taksim Cümhûriyet Anıtı gündüz vakti resmedilmiş, şimdi yıkılıp inşaata alınan Atatürk Kültür Merkezi de bütün ihtişâmıyla huzurlarınızda.
Sol altta Galata Köprüsü, bir zamanlar var olan Troleybüsleri ve vaporlarıyla birlikte. İşin tuhafı köprüde tramvay çoktan kaldırılmış olmasına rağmen rayları henüz duruyor.
Sağ üstte Tarabya Koyu ve az ilerisinde Büyük Tarabya Hoteli günümüzde de fazlama bir değişikliğe uğramadan duruyor.
Sağ altta da Rumeli Hisarının içinden bir görünüm.


İşbu seferki kartpostalda soldaki görünüm Harbiye'de bulunan Atatürk Heykeli, sağdaki görünüm Süleymâniye Camii'nin minârelerinden biri.
Orta kısma gelince, üstte her yıl Yaz geldiğinde Çörkolar tarafından işgâle uğrayan Kınalıada bir vaporun arkasından böyle resmedilmiş.
Altta da adını Fatih Sultan Mehmet'ten alan Fatih Cami-i Şerifi.


İmdı sizlerle fetihten daha önceki bir dönemde Osmanlı İmparatorluğu Topraklarıına katılmış olan Kadıköy'den dört görüntünün bulunduğu bir kartpostal paylaşmak istedi ben.
Sol üstteki kısım Haydarpaşa'ya doğru o zamanlar Minibüs durakları olarak kullanılan alanı gösteriyor, gelgelelim günümüzde Minibüsler yeni düzenlemeden sonra daha bir Haydarpaşa'ya doğru taşındılar.
Sağ üstteki kısım o zamanlar Bağlarbaşı ve Ankara Asfaltı yoluyla diğer mahâllelere giden İett Otobüslerinin durağı, aynı duraklardan günümüzde Cadde-i Bağdad ve Fahrettin Kerim Gökay Caddesi yolundan giden hatların kalktığı durak oldu. Cümlenin başında bahsettiğim diğer hatlar da Minibüslerin duraklarının yerlerine taşındı. Aynı resimde iskelelerin ikisi de temaşa eylenebilmekte.
Sol altta Kadıköy Çarşısı ve Söğütlüçeşme Caddesi, artık tek yönlü olmuş ve tahsisli yol henüz yokken. Soldaki Kütahya Çinilerinden yapılmış olan havuz artık günümüzde yok.
Sağ altta da Söğütlüçeşme Cami-i Şerifi görülmekte.


Biz buradan Üsküdar'a atlayalım, sol üstte Üsküdar'dan Boğaziçi taraflarına doğru bir bakalım. İett Boğaz tarafına giden hatların durakları günümüzde de aynı yerdeler.
Sol altta Üsküdar İskelesi, bir zamanlar Üsküdar'dan Kabataş'a arabalı vapor çalışırdı ki bir tanesi hareket etmiş.
Sağ üstte Üsküdar Meydanındaki fışkiyeli havuz, ama işbu havuzdaki fışkiyeyi kimin kırdığının suâl-i şerifi sorulamaz bile.
Sağ altta da Ahmediye yönündeki Hâkimiyet-i Milliye veya günümüzdeki söylenişiyle Ulusal Egemenlik Caddesi.


Araya sokuşturduğumuz iki adet Anadolu Yakası kartpostalından sonra sol üstteki Heybeliada resminin bulunduğu başkaca bir kartpostalla günü bitirelim.
Sol altta Dolmabahçe Saat Kulesi Dolmabahçe Sarayı ve Dolmabahçe Camii'nin bir kesiminin temaşa eylediğimiz bir resim görülmekte.
Sağ üstte Saraçhâne civarı ve Şehzadebaşı Camii.
Sağ altta da İstanbul (Resmin çekildiği ve kartpostal hâline getirildiği zamanlar Büyükşehir olmayan) Belediyesinin binâsı ve arkasında da Lâléli Camii.
Bugün de fetih dolayısıyla paylaştığım kartpostal sergimin nihâyetine avdet eyledik.
Kıraat ve temaşa eden herkese teşekkürler.