Bu Blogda Ara

Ortaköy etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ortaköy etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

02 Ağustos 2023

Meydane'de Kumpir Yummi

 İnsanın karnı acıkınca bağzı şeyhleri göz göremez ve kulak işitemez.
Hani geçen hafta bahsettiğim bir Meydane vardı, bu hafta yeniden var oldu.
Var olmasına oldu da bu defa Dondurma ile değil Ortaköy'de bir zamanlar Üç Muz birlikte olmadan sıkça yummilendiğimiz Kumpirle var oldu.


Her ne kadar Meydane'nin Kumpiri Ortaköy'dekiler kadar çok çeşit mâlzemeli değilse dâhi yine de ücreti bakımından nispeten iyi sayılır.


Tabi o kadar güzel Kumpirden sonra Türk Kahvemsi gummilenmeden olmazdı elbette, akşam akşam yanında buz gibi soğuk suyla birlikte çok da güzel gitti.
Sonuç olarak bu aralar Yaz ve daha da güzeli Eyyam-ı Bahur zamanı, yani yılın en sıçak günleri olduğundan Rüzgâr esmiyor, ama işbu Eyyam-ı Bahur geçer de havalar biraz norminâl derecelerine dönerse burası gerçekten uçar.

19 Temmuz 2023

Deniz Dolmuşu

 Bizim buradan yazdığımız ve ne yazık ki içinde yaşamak zorunda olduğumuz Şehr-İstanbul gerçekten tuhaf bir şekle sahip olduğunu yıllardan beridir söylüyorum da hiç kimse inanmıyor.
Bugünkü yazımda da Deniz Dolmuşu'nu kâlemime dolayacağım.
Mâlum-u âliniz Deniz Dolmuşu ism-i şerifi bizzat İstanbul Belediyesi'nin bulduğu bir ad ve kavramdır.
Bundan uzun uzun yıllar önce Deniz Otobüsü ile başlayan, sonraları Deniz Taksi ile devam eden ama ilk nesil Deniz Taksi başarısızıkla sonuçlanan, sonraları tekrardan hortlatılan ve şimdilik idare edebilecek seviyede olan yeni dünya düzeninin şimdilik son halkası Deniz Dolmuşu olmak var.


İşbu resm-i şerifimizde temaşa ettiğiniz gibi şekli şemâli bile olmayan, bir kayığın üzerine üçbeş tahtaperde ile örtünen ya da şöyle söyleyeyim sıkmabaş diye tabir edilen bazı giyim eşyasını çok önemli şekilde koruyan ama içlerinde taşıdıkları kötü ruhları hiçbir şekilde uzaklaştırmayan güruh gibi örtünen, üstüne üstlük Yirmibeşmilyon Türk Lirasıcıklık biniş ücretini ödeyebilmek için illâ Master Kart anlaşmalı kıredi kartına sahip olmanız gereken bir deniz taşıtı olmakta kendileri.
Çünkü efenim Deniz Dolmuşlarında tıpkı Kara Dolmuşlarında olduğu gibi Akbil ya da daha anlaşılacak şekilde söyleyeyim İstanbulkart geçmediği gibi Kara Dolmuşundan farklı olarak Nakit Para ile binemiyorsunuz çünkü o da geçmiyor.


Yani benim veya birçok vatandaşımızın kredi kartı olmadığı için bizler bu taşıta binemiyoruz çünkü kendini bir halt sanan Galataport ve Şehir Hatları paramızla bizleri rezil ediyorlar.
Eğer kredi kartınız varsa ve Galataport'a gelmeği çok istiyorsanız sefer saatlarına ve taşıma şartlarına ahanda buradan ulaşabilirsiniz.

13 Ekim 2019

Eski Zamanlardan İstanbul Resimleri

Pazar günüyle biraz sizleri eski zamanlara götürmek istiyor ben.
Siz de işbu sanal geziye iştirak edin, hep birlikte eski zamanların güzelliklerini analım.


Bu kez Galata Köprüsü üzerinde Şirket-i Hayriye'nin 39 baca numaralı Neveser adlı vapor bizi Boğaziçi yönüne geziye çıkartacak.


İlk olarak biz Üsküdar iskelesine yanaşıyoruz, bir zamanlar Boğaza giden vaporların çokları günümüzdeki gibi Beşiktaş değil Üsküdar'a ilk iskele yaparlardı.


Aslında Boğaziçi Köprümüz hakkında başka resimler de mevcut ama şimdilik eski günlerden eklenen bir renksiz renklerden oluşan bir resmini burada konaklatmam gerek.
Başka bir yazımda köprünün güzel resimleri sizlerle birlikte olacak.


Bir zamanlar Ortaköy iskele çevresi imdı şaşılacak derecede değişti ama zamanında resmen bildiğiniz köyden pek farklı bir yer değildi.
Zaten Boğaziçi'de günümüzün lüküs yerleşim yerlerinin tamamı bir zamanlar bildiğimiz köylerdendi.
İskele çevreleri köylerin merkezleri, günümüzde çok lüküs semtlerin oldukları tepeler de işbu köylerin semtleriydiler, hâttâ birçoklarında ev bile yoktu.


Geçinceye dek De hârfini iri kıyım bir hayvanımızın adının başına eklemek zorunda olduğumuz Köprüyü geçince Beylerbeyi'ye gelmiş bulunmaktayız.
Aslında bu resm-i şerifi bazı zevat nedense Beykoz diye paylaşmakta.
Hemen belirteyim ki Beykoz çevresinde kayıkhâne yoktur ve Beykoz iskelesi bu kadar açıklık alanda değildir, sadece bir sokakla erişilir.
Oysa Beylerbeyi iskelesi böyle geniş bir alana konuşlandırılmıştır.
Bu arada işbu resm-i şerifin özgünü renksizdir ancak yapay zekâ bu kadar renklendirebildi.


Ortaköy iskelesindeyken dediğim gibi bir sahne burası, henüz yapılaşmalar oluşmadan önceleri köyden farklı olmadıklarına dair bir resim.
Bir tane de Rumeli Hisar'a geldiğimizde olacak bunun gibi.


Bir zamanlar yalılarının önünden yol geçirilmeden önce Arnavutköy burası, ancak belirtmek istediğim bir gerçek var ki kazıklı yolun yapılması eğer otobüslerle ulaşmak istiyorduysak yapılması şarttı ne yazık ki. Çünkü o zamanın caddesi yan yana iki İkarus 280 Mafsallının geçmesine müsade etmiyordu.


İşte yolun berisini de görmektesiniz, iki tramvay geçebiliyordu ama otobüslerin genişliğine yetmiyordu. Ya da yetiyordu ama yayalara yer kalmazdı.


Artık zaman değiştiği için Arnavutköy'ün ve Bebek'in sırtlarındaki semtler yavaş yavaş meydana çıkmaya başlamış.
Semtlerin adlarını burada zikretmeyeyim çünkü reklâm olur.


Karşı kıyıda Küçüksu gelir sırada, tabi Fatih Sultan Mehmet Köprüsü yokken daha güzeldi resimdeki gibi.


Tabi bu esnada Bebek de aynen bebek gibi ağlamasın diye eklememek olmazdı.
Ancak zamanında Arnavutköy'deki kazıklı yol keşke Bebek'te de yapılsaydı, çünkü günümüzde Boğaz trafiği içinden kolayca çıkılamayacak hâlde.


Bu da efsahanelere konu olmuş bir Perili Köşk, yeri de tam olarak Fatih Sultan Mehmet Köprüsünün altında bir yer olan Rumeli Hisar'da.


Hani bir zamanlar İett durağının üzerinde kırmızı kazık bulunan ve anlamı da "Buradan ilerisi yirmibeş kuruş daha" olan kıt'a durağı.


Size Beylerbeyi'deyken de dedim ki Boğazdaki köylerin sırtları bildiğimiz köydü. İnekleri Öküzleri Sığırları Mandaları Koyunlarıyla birlikte nefis bir köyler.
Tabi buradan insanlar geçtiler, geçerken de köprülerini yaparak geçtiler.
Bir daha asla İneklerin otlayabilecekleri otlaklar bırakmadan.


Rumeli Hisar'ın altında günümüzde de kahve içilecek yummilenilecek ve nargiliye tüttürülecek mekânlar mevcut, bunlar geçmişte de mevcuttu.
Biz de biraz mola verelim dedik, hazır yukarıdaki küçükbaş ve büyükbaş hayvanlarımıza selâm vermişken.


Allah-u Te'âlâ tarafından Emirgân sahili çok fazla bozulmadı, eskiden neydiyse günümüzde de aynen devam etmekte.
İşbu resm-i şeriften değişen tek şey tomofillerin modelleri


Biz gezimizi devam ettirirken yine Şirket-i Hayriye'den kalma ama bir dönem Akay'a giden 69 baca numaralı Göztepe vaporu da Emirgân açıklarından Beykoz'a doğru gidiyordu.


Günümüzde yeniden konuldu ama yıllar yıllar önceden de İstinye'de araba taşıyan vaporların olduğunu birçoklarınız bilmezler.
İşin tuhafı bugüne dek birçok İstinye resm-i şerifi gördüm ama İstinye'de feribotun kendisini görmedim.
O yıllarda İstinye'den Paşabahçe'ye hemen hemen saatte bir özellikle ağır vasıtaların karşıya geçmelerine yarardı.


Geldik imdı Tarabiye'ye ya da Tarabya'ya. Belki bu sefer değil ama olur da konaklamak istersek bir zamanlar burada güzel bir başka hotel daha varmış ama Bindokuzyüzonbir yılında bir yangına kurban gitmiş.


Gele gele Çayırbaşı'yı bulduk, ama o zamanlar tek bir güzellik yokmuş. Günümüzde dediğim bir zamanlar ne zaman yolum Sarıyer'e düşse İett otobüsünden inerek uzun bir yürüyüşe başladığım mekân bundan yıllar önce ne hâldeymiş?


E hazır Sarıyer'e kadar uzanmışken bir börek ve muhâllebi yummilenmenin zamanıdır.
Burada bir süre mola vermek de farz-ı ayndır.
Neveser bizi biraz beklesin, Hisar'da durduk zaten.
Biraz da Sarıyer'de dursak fena mı olur?
Yok canım iyi ki durduk.


O zamanki kameralar bu kadar uzun zumlayamaz ve uzağı çekmesi kolay değildi ama burası sanırım Yeniköy tepelerinden Beykoz'a doğru bakarken Boğaz'ın genişleyen yerlerinden birisi.


Boğaz semtleri arasında pek adı geçmese bile burası da Yalıköy Rampasının olduğu yer.


Dönerken ıslık çalamam belki ama Beykoz'dan geçerken paçamı kaybetmeyi istemem. Paçam değerlidir.
Aslında bir başka yazıda Beykoz Derbisi yapmak da belki olur, ama ne zaman eklerim bilmiyor ben.
Bundan sonra bir süre Anadolu Yakası ya da Şehir Hatları tarifelerinde bir zamanlar kırmızı yazan iskeleler ve çevreleri olacak.
Gelecek sefer Beykoz'daki çeşmeden resim de paylaşacak ben.


Vakit ikindiyi gösterirken Çubuklu çevresinde Şirket-i Hayriye'nin son vaporu olan 68 baca numaralı Güzelhisar aslında yanaşmasının en zor iskelesi olan Çubuklu'ya doğru geliyorken.
Güzelhisar Vaporu aslında Şirket-i Hayriye'den günümüze kadar en yakın tarihte emekli edildiği cihetle kurumu temsil etmeye yetkilidir.
Ne yazık ki emekliliğinden sonra müze yapılacağı basında yer aldı ancak yıllarca bekletilen gövdesi dayanamadı ve sadece Otuzbeşbin Türk Lirasıcık karşılığı jilet yapıldı.


Bir mola da Kanlıca Yoğurdunu yummilenmek için veriyoruz, essahtan da nefis yoğurtmuş bu yoğurt.
Hayat bazen bir yoğurtla bile güzelleşmiştir.
Neveser bizi burada da biraz bekler, zaten çok uzun sürmeyecek sanırım, yoğurtlarımızı vaporda yummilenmeye niyetlendik.


Bana kalsa seferi uzatarak daha doyurucu Boğaz havası isterdim ama birçok resm-i şerifi bir yazıya gark ederek gözlerinizi ve internet kotanızı çok fazla yemeden seferi yavaş yavaş başka bir haftaya kadar sonlandırmak zorunda ben.


Kândilli tepelerinde Erguvanlar açtığı zaman yeniden bir Boğaz macerası sizleri bekler.


Yeniden Köprü'ye dönünce bizi bekleyen bir İett otobüsü ama efsahanelerden birisi olan İkarus 280 Mafsallı. Belki istediğim hatta değil ama yine de eski güzel günlerin anısına İkarus'un da işbu yazıda adını çok andığımız için resmi de olmalıydı.

01 Temmuz 2018

Kartpostallarda Gezinti - Volüm Sekiz

Günümüz gençliği bugünün anlam ve önemini pek bilmezler ama bugün Türk Denizciliği için önemli bir gün olan Denizcilik ve Kabotaj Bayramı.
Kabotaj'ın anlamı ulusal karasularda kendi bayrağını taşıyan gemilerin sefer yapması demektir.
Ne yazık ki günümüzde unutturulan bir bayramımız.
Eski zamanlarda özellikle Kalamış Koyu'nda önemli bir kalabalık huzurunda kutlanırdı.


Bir yıldan kalma bu resim işte bugünün anlam ve önemini anlatıyor.


Bu da başka bir yıldan kalma günün anlam ve önemini billdiren haber-i şerifi.


Bu resm-i şerif bir kartpostal değil ama ilk paylaştığım resmin aslı.
Biz bundan sonra kartpostallara başlayalım.


İlk kartpostalımızda Ortaköy Erenköy ve Küçüksu vaporları Eminönü'de, Suadiye Köprü'de, iki adet de Devekuşu Galata Rıhtımı'nda makasta.


Burada ise Vaniköy vaporu Rumeli Hisar civarında bir Boğaziçi seferindeyken.


Burası ise Yalova iskelesi. Bir zamanlar Yalova'ya vaporlarımızla gitmek kâbildi, çünkü günümüzdeki deniz otobosları yoktu.
Üstelik o zamanlar Yalova kaymakamı henüz vali olmamıştı, idari olarak da İstanbul'a bağlıydı.


Yalova'ya gitmenin en kestirme yollarından biri de Kartal'dan arabalı vaporla geçmekti.
Günümüzde Kartal iskelesi işletilmiyor, hemen altı kilometre ilerisinde Pendik'ten hızlı feribotlarla erişmek daha kolaylarına gelmiş.


Bu kartpostalımızda Burgaz vaporu Haydarpaşa'ya yanaşmak üzereyken.
O yıllarda Köprü'den hem Haydarpaşa'ya hem Kadıköy'e özellikle yoğun saatlerde iki ayrı vapor kalkar, Kadıköy'e giden diğer saatlerdeki gibi Haydarpaşa'ya uğramazdı.


Burası ise Karayköy Rıhtımı, görülenler ise ölü saatte sefer saatlerini bekleyen makas vaporları.
O zamanlar da öyleydi, şimdi günümüzde de böyle.


Bu da Kadıköy iskelesi, o zamanlardan günümüze değişen aslında çok fazla bir nesne-i şerif olmasa dâhi resimdeki otobüsler iskelenin boyası ve vaporlar yerlerini yenilerine bıraktılar.


Bir başka makas iskelesi ise Ortaköy. Bu resim ise olasılıkla o zamanki adıyla Boğaziçi günümüzdeki adıyla da Onbeş Temmuz Şehitler Köprüsü'nden çekilmiş.


Kartpostallarımıza konu olan belki bir sürü vapor var, ama ben bu yazımı ahanda burada bitirmek istiyorum.
Denizcilik Bayramı'mız kutlu mutlu olsun.