Bu Blogda Ara

Sayfalar

05 Mayıs 2018

İkiyüzyirmibir Yıllık Bira

Alkollü içkiler aslında o kadar kolay bozulmazlar. Bunun için şaraplar yıllandıkça güzelleşirler ve tadları daha bir kendine gelirler.
Ancak bu sefer konumuz şarap değil bira. Bizim günümüzde çeşitli bakkallardan aldığımız Efes Pilsen veya Tuborg markalılar en fazla iki yıl dayanabiliyorlar.
Yine de dünyamızda gizemleri çözülemeyen hadise-i tuhafiyeler mevcut.
Örneğin memleketimizden çok uzaklarda olan Avustralya'da dalgıçlar Bindokuzyüzdoksanlı yılların birinde gemi enkazı keşfi sırasında çok eski bir bira şişesi bulmuşlar.


Buldukları şişenin içinde denizdeki dondurucu soğuk sayesinde henüz canlı olan maya yeniden o günkü düzenekle ve tarifle yeniden üretilecek ve dünyanın en eski birası yakın zaman zarfında satışa arz edilecek.
İşbu en yaşlı birayı alacak ve içecek herkese şimdiden afiyet şeker bal reçel olsun.

Horlamak Kafayı İnceltiyor

Çoklarımız horlarız geceleri uyurken, üstelik farkında bile olmadan.
Horlarken yanımızdakini rahatsız ederek uykusuz kalmasına yol açtığımız gibi kendimize de zarar vermekte olduğumuzu çalışkan İngiliz bilim adamları yaptıkları araştırmada ortaya çıkardılar.


Çünkü horlarken çıkardığımız gürültünün kafatası kemiklerimizi incelttiği cihetle omurilik sıvısı kaçağına karşı koruma kalkanını da zayıflatıyor.

İnsanlık Robotlara Hazır

Geçen ay içinde yazdığım robotlarla alakalı yazımı hatırladınız mı bilmiyor ben ama yine de birer bağlantı vereyim, çünkü işbu yazım da o iki yazıyla bağlantılı.
Önce her iki yazıyı bağlantıları tıklayarak biraz kıraat edelim ve özet geçelim.
İşbu yazımda İngilizler robotlardan çekinmekteydiler. Pek haksız da sayılmazlardı.
Çünkü ikinci yazımda da birinin aynen ikizi gibi bir robot imâl ettiler ve birlikte gittikleri mekânda robotla insanı ayıramadılar.
Ancak aradan geçen sekiz günlük zaman zarfında Amerikan hâlkının İngilizler kadar korkak olmadıkları ortaya çıktı.


İngiltere'deki araştırmadan sonra çalışkan Amerikalı bazı bilim adamları da işbu mevzuat-ı umumiyeyi araştırmışlar ve aslında insanlığın hangi boyutlara eriştiğini ortaya çıkartmışlar.
İmdı sizlerle de paylaşacak ben bu sonuçları ama şunu da eklemeden geçemeyecek ben.
Hayat sanal değildir, şahsen bir robotla yaşayacaksam hiç yaşamam daha iyi.
İşbu düşünce-i şahsiden sonra önce neticeyi görelim ve sonra tartışalım.


Her on kişiden dördü bir robotla sevişmeyi norminâl olağan ve sıradan buluyor.
Bunlardan yüzde onaltısı ulaşılabilir olduğu sürece bir robotla düzenli olarak sevişebileceğini söylemiş.
Yine onda dörtlük bir kesim konuşabilen hafızası ve sezgileri olan robotları arzulayabileceğini söylemiş.
Bunların yüzde onüçü duygusal ve cinsel ilişkilerinde robotları insanlara tercih etmeye hazırmış.
Yüzde dördü de sevişeceği robotta insana benzeme şartını gözetmeyeceğini belirtmiş.
Ve imdı avdet eyledik zurnanın zartladığı yere: Çoğunluk bir robotla sevişebilmek için onbin lira ödemeyi göze alıyormuş.


İmdı bütün bunları kıraat eyledikten sonra nereden bilinmez aklıma yıllar önce Yeşilçam'da çevrilmiş olan Erdoğan Tünaş'ın yazdığı, Kartal Tibet'in yönettiği, Kemâl Sunal'ın çalıştığı mekânın assolistine plâtonik olarak aşık olan esas oğlana, Fatma Girik'in de o assoliste hayat verdiği "Japon İşi" adlı film avdet eyledi.
Filmde bir akşam evine giderken mekândaki Japon misafiri yolda soyup soğana çevirenlerden sonra yanında kendi evine götüren esas oğlan Veysel misafirinin illâ yardımına karşılık vermek için ettiği ısrarlara dayanamayıp mekânın assolisti olan Başak'a olan aşkını itiraf eder.
Japon misafiri ertesi akşam yeniden gelir ve Başak'ın programını kameraya çeker, Japonya'ya döndükten iki hafta kadar sonra ona bir paket yollar, pakette de aynen Başak'a benzeyen bir robot çıkar ve hadiseler gelişir.
Sizler de benim gibi temaşa etmeyi arzu ederseniz Youtube'den paylaşayım.
Otuz yıl önceden Erdoğan Bey acaba bugünü mü görmüş? Karar sizin, düşüncelerinizi yorumlarınızda paylaşabilirsiniz.

Sekizbin Suriyeli İşletme

Ben korkuyorum bu Suriyeliler başımıza kalacaklar.
Hani kendi memleketimizde kendi vatandaşlarımızdan esirgenen haklarımız onlara sorgusuz suâlsiz verilmekte olması bir yana bizim kendi sıkıntılarımız bize zor yetiyor.
Adam gibi gelenek ve göreneklerimize uyanlara lâfım yok ama kabadayı gibi takılanlara kafam takılıyor. Araştırma bile bunun böyle olduğunu söylüyor.
Komşularımızdır, ortak bir tarihimiz var, yıllarca topraklarında hüküm sürdük gibi konuları bir tarafa bırakalım ve günümüze bakalım. Kıraat edelim ve bilgilenelim.


Ta İkibinonbirden beri onbirmilyon adet Suriye vatandaşı ne yazık ki savaş yüzünden evlerini terk etmek zorunda kaldıkları bilinen bir hakikât.
Hiçbir ülkenin ki buna müslüman geçinen Arap devletleri de dâhil bizim kadar onlara sâhip çıkmadığı da mâlum.
Raporda geçen yılın Aralık ayına kadar üçmilyondörtyüzbin Suriyeliye evsahipliği yapmaktayız.
Ancak bu yazımda işin güzel taraflarını ortaya çıkartacak ben, çünkü hepsi boşta takılmıyorlar.
Her ne kadar bunlardan üçte biri okuma yazma bilmese ve eğitim çağındaki birmilyon çocuk ve gencin üçyüzyetmişbini okula gitmese bile günümüzde Suriyelilere ait altıbin adet kayıtlı işletme mevcut. Henüz kaydedilmemişlerle birlikte bu sayı sekizbini aşmakta.
Bu işletmelerin toplam sermayesi yaklaşık Üçyüzotuzmilyon Dolar değerinde.


Keşke her şey işbu yazı kadar basit ve fasit olsa ama inşallah Suriye'de harp biter ve hepimiz barış içinde yaşamaya devam ederiz.

04 Mayıs 2018

Tek Kare İle İkiyüzsekizbin Türk Lirası

İnternette para kazanmak böyle bir nesne-i şerif olmalı.
Her şeyden önce ünlü olmalısınız, kadın olmalısınız, ünlü markalarla anlaşmanız olmalı ve biraz da sempatik olmalısınız.
Tabi bir de İnstegram hesabınızın olması ve işbu hesabınızı herkes görebilmeli ve takipçi sayınız da milyonları bulabilmeli.
Tıpkı bugünkü örneğimiz olan sayın Romee Strid gibi.


Çünkü sadece telefonuyla İnstegram'dan paylaştığı çeşitli resm-i şerifleri sayesinde günümüzde dörtmilyonüçyüzbin takipçiye ulaşan Romee Hanım paylaştığı her reklâmlı kare sayesinde ikiyüzsekizbin lira servetine ekliyor.
Ben sadece maşallah diyorum, ama İnstegram'dan para kazanmaya özenmeyin de diyorum.

Miskin Şirin

Bebeklerin gün içinde uzun zaman uykuda geçirdikleri doğrudur.
Sadece insanlar için değil, bizim büyük atalarımız olan goriller için de geçerlidir.
İmdı temaşa ettiğimize göre memleketimizden çok ama çok uzaklarda bulunan ve gidebilmek için gereken Şengen vizesinin artık gelişmelerden sonra verilmesinin iyice zorlaştırıldığı Valencia'da koruma altında olan bir çocuk goril günün çoğunu uyuklayarak geçirmekteymiş.


Koskoca Valencia Büyükşehir Belediyesi içinde ama nerede olduğunu açıklanmayan bir yaşam parkının misafirlerinin kameralarına işbu çocuk goril sık sık esnerken yakalanıveriyor.
Sanırım uyanıkken resmini çekmeyi başarana bir ödül verilmez mi şimdi?

Tıkalı Burun Dişe Zarar

Bahar mevsiminde her şey güzel dâhi olsa erken açılıp saçılmak bizleri nezle yapabilir.
Nezle ise baş ağrısıyla başlar, burun akıntılarıyla devam eder, yatak istirahâtiyle biter. Ancak bize etkisi Grip kadar etkili değildir.


Ancak bazı bilim adamları tıkalı burnun ağız ve diş sağlığına da menfi etki yaptığını ortaya çıkardılar.
Çünkü tıkalı burnun yerine uzun zaman zarfında ağızdan nefes alıp vermenin dişleri çürük ve iltihâplardan koruyan tükürük salgılamalarının azalmasına yol açmakta.

Allah Başka Dert Vermesin

Günümüzde malesef insanlar şımarmışlar.
Genellikle de zengin kesim arasında işbu tarz hadise-i şerifler vukua avdet eyliyor.
Bizim gibi tıkırında olan ekomoniye sâhip fâkir hâlk zaten bu kadar parayı bir arada görebilme şansına kavuşamayacağı cihetle daha da mutlu.
Yani kısacası bize fazla para kazandırmayan ekomonik düzen aslında bizim için biçilmiş kaftan.
Nice zenginler gördü ve okudu ben, istedikleri gibi değil de konulan bazı kuralların çerçevesinde kısıtlı bir hayat sürmekteler.
Hayat dışarıdan görüldüğü gibi değil, büyük başın derdi de büyük olur.
İmdı işbu mevzuat-ı umumiyeyi neden sebep ortaya çıkarttım?
Buyurun haber-i şerifimizi kıraat edelim.


Pek Amerikan Rüyası hayranı olmadığımı bilirsiniz, çünkü Amerika nerede çokluk orada bokluk sözündeki gibi aslında bizden daha beter bir vaziyette olduğunu gerek oraya gidip gelenler gerekse bir şekilde orada yaşayan arkadaşlarım söylemekte. Ama bunlara rağmen iyi yönleri de yok değil.
Bunlardan biri de Doktor Phil adlı çok izlenen bir televizyon programı. İşbu programda bir ruh doktoru bunalımlar yaşayan insanlara kameralar önünde terapi uyguluyor.
Programın geçenlerde yayınlanan bölümündeki konuğu henüz onbeş yaşında olan Nicolette idi.
Nicolette Hanım'ın sorunu aylık harçlığını yirmibirbin liradan dörtbinikiyüzelli liraya düşüren annesi hakkında kendisinden köylü gibi yaşamasını istediğini düşünerek zırıl zırıl ağladı.
Doktor da bunun üzerine kendisini kimsesizler yurduna yollayıp bir gün orada gönüllü kadrosunda çalıştırdı. Ancak Nicolette Hanım yine de ikna olmadı.

İmdı işbu hadise-i şerif hakkında ne dersiniz?

Enflasyon Arttı Dolar Çıldırdı

Bilinmezler arasında yaşamaya devam ediyoruz, sabah sabah gazetayı açınca ahanda tıkırında olan ekomonimizin haber-i şerifi karşımıza çıkıverdi.
Çünkü yatırım için bizim bir numaralı aracımız olan Dolar dün günümüze dek eriştiği en yüksek değer olan "Dörtmilyonikiyüzkırksekizbinyediyüz" Eski Türk Lirası fiyatı gördü.
Günümüzdeki paramıza göre Dört Lira Yirmibeş Kuruş'a eşdeğer.


Gelelim Euro'ya, her ne kadar rekor fiyata erişemese dâhi günü Beş Lira Beş Kuruş'tan bitirdi.
Asıl ekomonik değerimiz olan Has Altının bir gramı ise Yüzyetmişdokuz Türk Lirası oldu.
Günümüzde artıkım silâhlı savaşlar beklemeyin, artık savaşlar böyle ekomonik yollardan yapılmakta.
Ancak bizim ekomonimiz hâlâ tıkırında.

03 Mayıs 2018

Toprak Altında Kablosuz Ağ

Sizler sadece yer üstünde mi kablosuz iletişim var sanmaktasınız?
Günümüze dek ben de böyle biliyordum ama bugün pek adları işitilmeyen İsveçli bilim adamları bir süreden beri sürdürdükleri bir araştırma sonucunda bitkilerin de birbirleriyle sadece sinekler ve arılar sayesinde değil toprak altından da haberleştiklerini ortaya çıkardı.


Bitkiler de komşularını tanımak ve aralarındaki dostluk mesafelerini ayarlayabilmek için kökleri sayelerinde bir madde-i kimyasal salgılıyorlar.
İşbu salgı-ı şerif komşu bitki için "Bu bölgeden uzak dur" anlamına geliyor.
Sinyâli gönderen bitki ise nasıl büyüyeceğine komşusunun tanıdık veya yabancı çıkmasına göre karar vermekte.
Boşuna dememişler ki her saksıda her bitki yetişmez diye, onların da bir hayatları var.

Rock Geriledi

Macera dolu Amerika, ama kendi ulusal müziklerinin değerini pek bildiklerini söyleyemeyecek bu sefer ben.
Çünkü kendilerinin çalışkan bilim adamlarının müzik konusunda uzmanlaşanlarına göre son bir yıllık zaman zarfında en çok talep edilen on albümden sekizi Hiphop ve R&B tarzında olduğunu satış rakamları ortaya koydu.


Böyle olunca Hiphop müzik ilk kez Rak'ı geçti.
Bize gelince bizim Klâsik Türk Sanat Müziği bütün Amerikan müziklerine beş bastığını da ben söyleyeyim.
Emin olun ki Amerikalılar bizim müziğimizi dinleseler kendi yapamadıkları müzikten nefret ederler.

Diktatör Olacak

Artıkım günümüzde Benito Mussolini veya Adolf Hitler ya da Saddam Hüzeyin gibi diktatörlerin dünya üzerinde egemen olduğu zamanlar çok uzun yıllar önce geride kaldı.
Günümüzde diktatörlük eski günlerdeki gibi değil sanal ortamlarda kendisini göteriyor.
Örneğin Mark Zukerberg. Bundan yıllar önce ilkokul arkadaşlarımızı bulabileceğimiz vaadiyle kandırarak kurduğu Facebok her ne kadar gerçekten de ilkokul arkadaşlarımızı hâttâ ebemizi de bize buldu ancak işbu zaman zarfında kendisi servetine servet kattı, servetine servet katarken de başkalarının geliştirdikleri sosyâl mediaları önce kendisi tâklidini geliştirip gerçeğinin değerini düşürdükten sonra da teker teker satın almaya başladı.


İşbu zencir-i berefşanın son halkası da Tinder oldu. Tinder bilirsiniz ki tam bir çöp çatma sitesi.
Artık çöp çatma görevlerinden birini bizzat Facebok işletecek, çünkü Facebok bekârlar için çöp çatmaya ve onları çiftleştirmeye başlıyor.
Zukerberg'in hedefindeki en büyük halka ise size biraz çıtlatayım, bizim bilmediklerimizi bilen ve leb demeden leblebiyi anlayan Google Amca.
Biri şu yeni yetme diktatöre Gök Tanrı Tengri aşkına biraz dur desin.

Boğaz'dan Dev Geçti

Bizim boğazlarımız dünya cennetidir aslında, ne zaman neyle karşılaşacağımızı ve neleri temaşa edebileceğimiz asla önceden bilinmez.
Eskiden vızır vızır her gün her saat geçen Şirket-i Hayriye zamanlarından kalan vaporlar artık tarihin tozlu sergenlerindeki yerlerini çok uzun zamandan beri aldılar.
Onların yerine günümüzde kocaman kocaman şilepler geçiyorlar.
Ancak bazılarının ebatları essahtan devasa oldukları cihetle onlar geçerken boğaz gemi geçiş trafiğine bir kaza olmaması için kapatılıyor.
Dün sabah saatlerinde de "Pioneering Spirit" adlı Rusya ile doğalgaz boru hattımızı döşemeye yardımcı olan dörtyüzyetmişyedi metre uzunluğunda ve yüzyirmidört metre genişliğindeki dünyanın en büyük inşaat gemiciği geçti.


Sabah beşbuçukta Garipçe tarafından giren ve beş saat sonra Ahırkapu tarafından çıkan gemicik haber-i şerifteki resmi çekilirken Onbeş Temmuz Şehitler Köprüsü'nün altındaydı.

Bir Külâh Mutluluk

Eskiden üzüldüğümüz ya da kâlplerimizin kırıldığı zamanlarda kendimizi çikolatayla avundururduk.
E artıkım Yaz da gelmek üzereyken dondurma mevsimi de açıldı.
Her ne kadar dondurmayı Kışın da yemek sanıldığının aksine zararlı olmadığı kanıtlanmışken hangi milletin olduğunu bilmediğim çalışkan bilim adamlarının yaptıkları bir araştırma dondurmanın kâlbi koruduğunu ve böbrekleri çalıştırdığını ortaya çıkardı.


Bu sefer de çalışkan İngiliz bilim adamları bu seferki araştırmanın sonucunda beyinlerdeki mutluluk merkezimizi harekete geçirdiğini kanıtlamışlar.
Yani üzüldüğümüzde çikolatanın eşi olarak bir külâh dondurma yummilenirsek biraz olsun üzüntülerimiz haffilemekteymiş.
Ancak her dondurmayı değil, sağlıklı üretildiğinden emin olduğumuz dondurmayı yummilenmeliymişiz, çünkü sağlıksız üretilen her türlü gıdalar bizim sağlıklarımızı da bozarlar.

02 Mayıs 2018

Bakteriler Konuşuyor

Dünyada sadece insanlar değil hayvanların da birbirleriyle biz anlamasak bile konuştuklarını bilirdik ama bakteriler de tıpkı diğerleri gibi konuşuyorlarmış.
İşte bakteriler de birer canlı olduğu bir kez daha ortaya çıktı.



Efenim çalışkan Amerikalı bilim adamları antibiyotik ilaçlara karşı dayanıklı olan bakteriler üzerinde yaptıkları araştırmanın sonucunda oldukça ilgi çekici bir netice-i şerife ulaştılar.
İşbu netice-i şerife göre antibiyotiklere maruz kalan bakterinin biri diğerlerine tehlike sinyâli gönderiyor, işbu sinyâl-i şerifi algılamayı başaran diğer bakteriler gelişim süreçlerini durdurarak antibiyotiklerin etkilerinin geçmelerini bekliyorlar.
Tabi olan da ilk bakteriye oluyor ve antibiyotik haberci bakteriyi yok ediyor.
E ne olacak insanlar tarafından bu kadar çok ve gerekli gereksiz antibiyotik kullanıla kullanıla bakteriler de akıllandılar.
İşbu yaşadığımız dünyada tek akıllı biz insanlar değiliz.

Köpek Besle Aklını Koru

Bu dünyada bazı bakteriler vardır ve bunlar insanlara faydalı bakterilerdir. Bazılarının olmamaları insanın zekâsını da menfi yönde etkiler.
Bu sefer çalışkan Amerikalı ve disiplinli Alman bilim adamlarının ortaklaşa yaptıkları bir araştırmadan bahsedecek ben sizlere.
Efenim işbu ortak araştırmanın neticesinde her iki milletin de bilim adamları insanların akıl sağlıklarını bakterilerin koruduğunu ortaya çıkarmış.
İmdı mevzuat-ı umumiyenin iclerine duhul edersek mutluluk hormonu olan serotoninin yüzde sekseni bağırsak duvarından salgılanmakta ve işbu salgı-ı şerif hakkında bağırsaklarımızdaki bakteriler görevli.
Ola ki vazifelerini yapmazlarsa veya yerlerinde bulunmazlarsa mutsuzluk bunalım hâttâ akıl hastalıklarına bile yol açabilmekteymiş.


İmdı sizlere işbu mevzuat-ı umumiye hakkında ilgi çekici bir ayrıntıyı aktaracak ben.
Kırsal kesimlerde bilumum küçük ve büyükbaş hayvanlarla birlikte büyüyenler işbu bakterileri hava yoluyla farkında olarak veya olmayarak vücutlarına soktukları cihetle akıl sağlıkları daha güçlü oluyor ama şehirlerdekiler için kirli hava yüzünden pek de mümkün değil.
Aynı bilim adamları bunun da çaresini bulmuşlar ve büyükşehirlerde yaşayanlara evcil hayvanları beslemelerini tavsiye etmişler.
Çünkü kediler olsun köpekler olsun tüm evcil hayvan dostlarımızın bağırsaklarında bulunan bakteriler de tıpkı insanlardaki gibi akıl sağlığının korunması için gereken enzimlerin üretilmelerini sağlıyor.
Yani benim kedi ve köpek sevgim boşuna değilmiş.

Depresyon Fiziksel Hastalık

Hepimiz bir zamanlar bunalımın ruhsal bir rahatsızlık olduğunu bilirdik, daha doğrusu bize okuduğumuz okullar ve yaşadıklarımız böyle olduğunu öğretmişti.
Ancak geçenlerde Profesör Edward Bullmore depresyon diye bilinen ama bizim Türkçe'ye bunalım diye çevirdiğimiz nesne-i şerifin günümüze kadar sanıldığının aksine ruhsal değil fiziksel bir rahatsızlık olduğunu öne sürdü.


Sayın Bullmore'nin iddiasına göre bunalıma beyinde oluşan bir iltihâp yol açıyor.
İmdı tıp dünyası ikiye bölünmüş vaziyette, bakalım bundan sonra hangi tez haklı çıkacak?
Yani bunalımın ruhsal bir rahatsızlık mı yoksa fiziksel bir rahatsızlık olup olmadığını bizlere zaman gösterecek.
Sizler de işbu mevzuat-ı tıbbiyeye katkıda bulunabilirsiniz, yorum kısmı herkese açık.

Akıllı Kol

Her bir şeyimiz artık akıllanmaya başladı, beyinlerimiz hâriç.
Bilgisayar zaten akıllıydı, zamanla telefonlar da akıllandılar, hâttâ zamanla robotlar da mevcut akıllarına akıl ekleyip daha da akıllanacaklar.
İnsanoğlunun bir kısmı akıllı ama çoğunluğu pek o kadar da değil ve bu pek o kadar olmayanlar arasında bendeniz de varım. Ama benim aklım bana yetiyor Gök Tanrı Tengri'ye çok şükür.
İşin tuhafı saatler de akıllandılar, eskiden hesap makineli bir saat vardı Casio'nun yaptığı ve kendiler veya birer başkaları daha iyisini yapıncaya kadar en iyisi oydu.


Ancak bugünkü işbu haber-i şerifte de kıraat eylediğimiz üzere Amerika'da bulunan Arizona ve Carnegie Mellon Ünüversütelerinde ortaklaşa çalışmayla yeni model bir saat üretildi.
İşbu saat-i şerif bizim kolumuzu akıllı hâle getirmekte. Düzen şöyle işliyormuş.
Saatin üzerinde ekran yerine procektör bulunmakta ve ekranda olması gereken her türlü nesne-i şerifleri kollarımıza yansıtmakta.
Üstelik parmak hareketlerimizi de algılayan işbu saat-i şerif kullananın yapmak istediklerini de yerine getirmekteymiş.
Artıkım saatler de akıllandıklarına göre biz insanlar da biraz beyinlerimizi çalıştırmaya başlasak daha iyi olacak.

Jean'da Son Moda

Artıkım günümüzde giysilerimizin de şekl-i şerifleri çok büyük değişikliklere uğradılar.
Dünkü paylaştığım çoraptan sonra sıra pantolonlara geldi.
İşbu seferkisi ziyadesiyle vaziyet-i tuhafiye sınıfına girmekte.


İşbu temaşa eylediğimiz Kot Pantolonu Amerika'da bulunan Fashion Nova adlı bir giyim üzerine çalışan firmanın hâlkın görüşüne yeni sunduğu Wild Thang Lace Up adını verdiği bir pantolon.
Görülebildiği üzere sadece yüzde yirmialtı oranında kumaş kullanılmış ve geri kalanı da sadece iplerden oluşmakta.
İşbu pantolon moda dünyasında oldukça büyük tartışmaları da başlattı.
Gelelim fiyatına. Sıkı durun İkiyüzbeş Türk Lirası.

İmdı sizlere sual ediyor ben, böyle pantolona bu fiyatı verir miydiniz, diyelim ki verdiniz giyer misiniz?
Yorumlarınızı bekliyor ben.

Kiraz Her Derde Deva

Aslına bakarsanız işbu yazımda kirazdan bahsedeceğim ama sadece kiraz değil bütün meyvelerin çeşitli faide-i şerifleri mevcuddur bizim için.
Allah bir besini veya meyveyi boş yere yaratmaz, eğer yaratmışsa bunda mutlaka bir nimet-i şerif mevcuttur. İyi veya kötü mutlaka vardır bir hikmeti karamanı.
Bizlere düşen vazife ise işbu nimet-i şerifleri araştırarak hayata ve insanlığa faideli birer nesne-i şerifleri ifa eylememiz gerektiğidir.





Bazı nereli oldukları açıklanmayan bilim adamları insanlık adına bir araştırma yapmış ve Kocaeli'nin Yarımca'sında meşhur olan kirazın sağlığa son derece yararlı olduğunu ortaya çıkarmışlar.
İşbu kiraz-ı şerif vücudumuzdaki çeşitli yerlerde vukua avdet eyleyebilen ağrılarımızı azaltıyor, kireçlenmeyi önlüyor, kilo alıp şişko patates gibi olmamızı engelliyor, geceleri bir türlü gelmeyen uykumuz yüzünden yaşadığımız uykusuzluğumuzu gideriyor ve kâlp hastalıklarına karşı koruyor.
İmdı temaşa ve kıraat eylediniz mi sevgili okuyucularım?

01 Mayıs 2018

En Yaşlı Örümcek Arı Kurbanı

Aslında böyle güzel bir bayram gününde üzücü haber vermek istemezdi ben ama kaç yıl geçerse geçsin her canlının ölümü er ya da geç tadacağı hakikâti yüzümüze bir Osmanlı İmparatorluğu Tokadı gibi çarptığını da hatırlatmak isterim sizlere.
Sadece insanlardan bahsetmiyor ben, arz ettiğim cihetle her canlı ki bu kapsama örümcekler de dâhildir.


Çünkü efenime söyleyeyim dünyada en uzun süredir hayatta bulunan Trapdoor ailesinden olan kadın örümcek geçtiğimiz günlerde kırküç yaşındayken Avustralya'da yaban arısının sokması yüzünden şehitlik mertebesine erişerek Hakk'ın rahmetine kavuştu.
Genellikle yirmili yaşlarına kadar yaşayan Trapdoor türlerinden örümcekler arasından bu kadar uzun süredir yaşayan örümceği yıllardan beridir bütün bilim dünyası heyecanla tâkip ediyordu.
Ayrıca kendisi Meksika'da yirmisekiz yaşına kadar yaşayan bir Tarantula'nın rahmetli olmasından sonra en yaşlı örümcek olma rekorunu da kırmıştı.
Ben de merhumeye Gök Tanrı Tengri'den rahmet, kederli ailesine de baş sağlığı dilerim.
Allah günâhlarını affetsin.

Tablo Değil Gerçek

Dünyada keşfedilecek birçok manzara-i nefisat çıkıveriyor ve yaşayanlar da işbu nesne-i şerifleri temaşa eyliyorlar.
Resm-i şerifte sizlerle paylaşmak onörüne eriştiğim dağ tabi ki Türkiye'de değil, öyle olsaydı şimdilere kadar çoktan haberimiz oluverirdi.
Bakmayın bu kadar yazarlığa yeni yatay geçiş yaptım ama bugüne kadar okuduğum makâlelerin adedi ahanda burada yazdıklarımdan binlerce mislidir.



İmdı temaşa eylemektesiniz ki Peru'da bulunan beşbinikiyüz metre rakımlı Gökkuşağı Dağı bizlere yansıttığı çeşitli renklerle bir tabloyu andırmakta.
Mevcut renk-i şeriflerini farklı minerâllerden ahz-u kabz eyleyen dağ binlerce yıldan beridir devam eden volkânik faaliyetler neticesinde işbu manzara-i nefasete haiz olmuş.
Üç yıl öncesine kadar çok fazlama kimselerin bilmediği dağ işbu zaman zarfında turist akınına uğruyor ve gelenler de dağdaki renklerin en güzel açık havada temaşa eylenebileceğini beyan ediyorlar.

Beğenmeme Butonu Geldi

Şu Facebok denilen nesne-i şerif çıktığı günden beri insanların hayatlarını iyiden iyiye boktan etti bıraktı.
Ben de kullanıyorum ama sizlere ve arşiv-i şerifime güzel birkaç resm-i şerif ekleyebilmek için.
Doğru kullanıldığında belki çok yararlı ama amacını aşmaya başladığında girdabın içine düşebilirsiniz, bir zamanlar olduğu gibi.
Bunca zamandan beri dikkât ederseniz adını anarken Facebook değil Facebok olarak yazmakta ben.
Gelgelelim kendilerine Gök Tanrı Tengri tarafından bahşedilmiş bütün hayat-ı şeriflerini Facebok'ta geçiren birtakım zat-ı şahane-i fettanlar türedi işbu zaman zarfında. Hem sadece Facebok olsa neyse, Facebok'tan çıkıyor İnstegram'a giriyor, İnstegram'dan sıkılıyor Swarm'a giriyor ve Swarm'da yazıştıkça yazışıyor, bu arada Whats Up'una da bir ileti geldiğinde ona da bir cevap-ı şerif yetiştirmenin derdine düşüyor ve bu da olmadı bu sefer de Tweet atmaya zaman kalmadığından neden tweet atmadığı konusunda açıklama yapmak zorunda hissediyor. Tüm bunlar yaşanırken hayatı kaçırıyor farkında değil.
Bizim sefkilı Mark Zukerberg de kendi özel hayatında yukarıda saydığım sosyâl mediaları kullanıyor mudur acaba diye merak ediyor ben ama sanmam bizim kadar kullansın.
Bu kadar sosyâl medianın tevbe haşâ yaratıcısı olduğu cihetle kendisi de biliyordur zararlarını.


Facebok kullananların mâlumudur ki paylaşılan gönderiler genellikle beğenilir ve yorum yapılır.
Geçtiğimiz yıllarda beğenme konusunda çeşitli değişiklikler çıkartıldı ortaya, örnek olarak Harika Muhteşem gibi bazı nesne-i şerifler.
İmdı ise sadece Avustralya'da deneme amaçlı olarak beğenmeme özelliği devreye girmiş.
Ancak işbu düğme-i şerif gönderilere değil sadece gönderiler hakkındaki yorumlara karşı kullanılabiliyor. Beğenilen yorumlar üst sıralara tırmanırken beğenilmeyenler alt sıralara düşüyor.
Bakalım işbu düğme-i şerif bizim memlekete ne zaman sirâyet edecek?

Önce Gülüş

Hepimiz kadın olalım ya da erkek olalım karşı cinsimizden olanlara karşı herhangi bir şekilde etki altında kalabiliriz.
İşbu etki-i şerife günümüzde olsun geçmişte olsun aşk adı verilmiştir. Kimimiz karşımızdakinin gözlerine vuruluruz, kimimiz de gamzelerine, kimimiz de otomobiline veya evine.
İmdı kalkar da işbu mevzuat-ı umumiye hakkında bir nutuk çekmeye başlarsam siz yazdıklarımdan sıkılırsınız, açıkçası bendeniz de o kadar lâf-ı güzâfı bir araya toparlayamam, ki zaten çeşitli yazılarımda da bunların neler olduklarını belirttim.
Çok merak ediyorsanız sayfamın üst kısmında arama çubuğu mevcut, oradan araştırabilirsiniz.
Hepimiz kendimiz için en iyi olanını isteriz.
Geçenlerde çalışkan İngiliz bilim adamlarından evlilik hakkında uzmanlaşmış olanlar kadınlar ve erkekler arasındaki çekim meydana getiren etken-i şerifler hakkında bir araştırma yapmışlar ve netice-i şerifi inokta olmayan basına da beyan ettiler.
İmdı sizlere işbu neticeyi resimde gördüğümüzün aynı şekl-i şerifiyle arz ediyor ben.


Önce erkeklerden başlayalım çünkü bu türlü ilişkilerde fitili yakan ve fişini prize takan genelde erkeklerdir.

Fiziksel
1. Gülüş
2. Gözler
3. Kalça
4. Meme

Kişilik
1. Zekâ
2. Cazibe
3. Cilve
4. Mizah ve Özgüven

Tabi işbu mevzuat-ı aşkiye hakkında kadınların da söz hakkı mevcut, bakalım onlar erkeklerde neler aramaktalar?

Fiziksel
1. Gülüş
2. Gözler
3. Dişler
4. Saç ve Kalça

Kişilik
1. Zekâ
2. Mizah duygusu
3. Güvenilirlik
4. Dürüstlük

Kartpostallarda Gezinti - Volüm Beş

Yeniden bir bayram gününde kartpostal sergisiyle karşınızda ben.
Geçen sefer Büyükada konulu yazımda sizleri bir ada turuna çıkarmıştım, bu sefer sırtımızı Eminönü'ye dayayalım yeniden, bakalım bu sefer nereler çıkacak karşımıza?


İşbu kartpostalımızda Eminönü Meydanı'ndan eski üst geçit ve Galata Köprüsü'nün ön plânda olduğu, köprüde yanaşmış bir vapor, sol arkada Galata Kulesi, sağ arkada Karayköy İskelesi gibi eski güzellikler bizi karşılamakta.
Kartpostalımız olasılıkla bindokuzyüzyetmişli yılların ortaları zamanlarında çekilmiş olmalı.
İşbu resm-i şeriften günümüze Galata Kulesi ve köprüdeki vapor erişebildi.
Üst geçidin yerinde şimdi alt geçit, o alt geçidin yerinde de Çağdaş Tramvayın Eminönü durağı var.
Dubalı Galata Köprüsü'nün sol tarafında yeni kazıklı köprü yapıldı.
Aynı yerden günümüzde resim çekerseniz ileri taraflarda birkaç gökdelen bile görebilirsiniz.


Bu sefer karar verdi ben sizleri Üsküdar'a doğru sefer çıkarttım.
İskelede Necati Gürkaya vaporu bizi getirmiş olsun ve bizden sonra Beşiktaş'a doğru sefer yapsın.
O zamanlar Eminönü'den gelen vapor Üsküdar'da Beşiktaş yönüne geçerdi, Beşiktaş dönüşü de Eminönü'ye geri dönerdi. Ancak Beşiktaş'a gidebilmek için Üsküdar'da vapordan inip tekrar jeton atmak zorundaydınız.
İskelenin arka taarafında diğer vaporlar sefer saatlerini beklemekteler, bir de o zamanlar her ne kadar Boğaz Köprüsü çoktan beri yapılmış olmasına rağmen Kabataş'a giden arabalılar henüz çalışmaktaydı.


Biz buradan yokuşu tırmanıp Altûnizade'ye çıkalım bu sefer.
Üstte sağda ve solda iki farklı açıdan Bağlarbaşı Meydanı'nı temaşa eylemekteyiz, o zamanlar bütün yollar çift yönlüydü.
Sol altta tam emin değilim ama ünlü doğumevi olan Zeynep Kâmil Hastahanesi.
Sağ altta ise tarla olarak görülen arsada günümüzde Capitol mevcut.


İşbu temaşa eylediğimiz resm-i şerif aslında kartpostal olarak sayılamaz ama çok eskiden bindiğim bir Kırmızı Kuyruklu'muzun ikram ettiği yumminin kutusunun kapağı, ama arkasını kartpostal gibi yapmıştı o zamanlar.
Burası Kuleli Askeri Lisesi ama resmin tasvir edildiği dönemde değildi.


İmdı sırada Kabataş var.
Ön plânda Ömer Avni Camii, solda Bezm-i Âlem Valide Sultan Camii, sağda ise Dolmabahçe Sarayı günümüzde aynen mevcut.
Soldaki caddenin ortasından günümüzde Çağdaş Tramvay geçmekte, ama her nedense Beşiktaş'a kadar uzatılması gereken hattı yıllardır uzatamadılar.


Bugün bize burası yasak olduğu cihetlehiç bugün buralarda gözükmeyelim ve tatil-i şerifimizin tadını başka mıntıka-i şeriflerde çıkartalım, zira İstanbul'da çok daha güzel manzara-i nefaset mevcut.
Sayın işçi vatandaşlarım hepimizin Bir Mayıs İşçinin Emekçinin Bayramı mübârék olsun.
Kartpostallara meraklı olanlar için de bir sonraki sergimiz Ondokuz Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik Ve Spor Bayramı'nda devam edecek.

Minik Mucize

Büyüklerimiz eskilerde derler ki yedi aylık doğanlar hayata tutunurlar ama sekiz aylık doğanlar için fazlama umut yoktur.
Gelgelelim ikibinonyedi yılının Ekim ayında İngiltere'de dünyaya gözlerini açan Frankie Bebek biraz daha erken sayılabilecek zamanda ya da daha açık anlamda altı aylıkken dünyaya gelmiş.
Kendisini doğuran doktorların bile yaşayamayacağını söylediği ama beyin dâhil hiçbir organ-ı şerifinde herhangi bir erken doğan bebeğin eksiklikleri bulunmaması sayesinde doktorları heyecanlandıran ancak buna rağmen topu topu üçyüzaltmışsekiz gram ağırlığındaki parmak bebek kahramanımız büyük bir inatla hayata tutunarak bilim ve tıp dünyasını şaşırtmayı başardı.


Annesinin karnında geçirmesi gereken gelişmesinin geri kalan zamanını da sadece üç ay içerisinde hastahanedeki küvözde tamamlayan Frankie Bebek doğması gereken tarihten de önce hastahaneden taburcu edilerek başka bir imkânsızı daha başardı.
İşbu şekl-i şerifte hayata inatla tutunan ve geçen gün yedinci ayına basan Frankie Thompson İngiltere'de doğan en küçük sağlıklı bebek oldu.
Biz de kendisine uzun ve sevip sevildiği güzel bir ömür ve anneli babalı büyütmesini Allah'tan niyâz ederiz.

Bir Mayıs İşçinin Emekçinin Bayramı

Bugün takvimler Mayıs ayının Birinci gününü gösteriyor.
Hepimizin bildiği gibi Bir Mayıs birkaç yıl önce "Emek ve Dayanışma Günü" olarak resmi tatil ilân edilip kutlanmaya başlandı.


Ben de uzun zaman işçilik yaptım çalıştım ve çabaladım.


Günümüzde bir şekilde yaşıyorsak bunu işçilerimize borçluyuz.


Ama işçilerin hakları her zaman tam olarak verildi mi?


Çarşıda çalışıp da buna bulaşmayan var mıdır bilmiyorum.


Bugün emeğin dayanışmanın çalışmanın ve birlikte bir şeyler başarabilmenin günüdür.


Gelin bu bayramı hep birlikte neşeyle kutlayalım.


İşçi tulumu şeklindeki pantolonlarımızla olsun, takım elbiselerimizle değil.


Bu dünyada hepimiz eşitiz.


Hepimiz el birliğiyle bir şeyler yapabiliriz.


Sadece bizim değil evdeki kadınlarımızın da bayramı, çünkü onlar olmazlarsa hâlimiz nice olurdu?


Önemli olan onların da kıymetlerini bilmek. İşçilik her yerde işçiliktir.


Bu resimden sonra ben daha ne söyleyebilirim ki?


Her ne kadar düzülen düzenden memnunsa yapılacak başka nesne-i şerif kalmaz ama ben hakkın haklıya verilmesi gerektiği tarafındayım.


Hepimizin emek ve dayanışma günü olan Bir Mayıs İşçi Bayramımız kutlu mutlu ve bereketli olsun.

Bodrum'da Siyah Kuğu Heyecanı

Her ne kadar İngiltere topraklarındaki bütün kuğular İngiltere Kralına veya Kraliçesine ait olsalar dâhi işbu vaziyet-i sâhibiye dünyanın diğer bölümlerinde bulunan kuğuları kapsamamakta.
İmdı nereden işbu mevzuat-ı umumiyeyi tarihin tozlu sergenlerinden çıkartıp da vitrine serdi ben?
Çünkü efenime söyleyeyim Muğla'nın Bodrum ilçesinde bulunan Bitez sâhilinde geçen akşam mehtaba çıkan vatandaşlar tarafından körfezde temaşa eylenilen ve de resmi akıllı telefonla çekilen siyah renkte bir kuğu çıkıvermiş karşılarına.


Ancak işbu vaziyet-i şaşkıniye karşısında herkesin aklına mukayet olması için Gök Tanrı Tengri'ye dua etmeye başlamışlar, çünkü bizim sitah kuğu memleketimizde bulunmayan bir cins olduğu avdet eylemiş akıllarına.
Birkaç dakika sonra kurtarma görevlilerine haber verilmiş ama hadise-i şerifin vukua avdet eylediği mıntıka-i şerife azimet eyleyen sekiz kişilik takım işbu kuğuyu aramaya başlamış ama şu ana kadar henüz bulamamış.
Ola ki inşallah bulunduğu takdirde koruma altına alınacak.

30 Nisan 2018

Çok Moda

Giyim dünyası son zaman zarfında iyiden iyiye kendisini aşmaya başladı. Artıkım her yerden değişik çeşitlerde tarz-ı nevin temaşa eylemekte veya haber-i şerif almaktayız.
Hele hele de dünya üzerine en son arz-ı endâm eden file külotlu çoraplar boncuk çiçek ve ışıltılı taşlarla süslendiler.
İnternette paylaşım furyasına dönüşen ve yeni bir moda akımı başlatan işbu çorap-ı külotlular İkiyüz Türk Lirasına satılmakta.


Bir file çorap için ve daha ilk giyimde bile kaçması muhtemel olan çoraplara bu kadar alaka göstermek zorunda mıyız ve satın alacak kadar zengin miyiz, yani kısaca ekomonimiz essahtan tıkırında mı?