Bu Blogda Ara

Sayfalar

16 Kasım 2011

Hey Aşk Nasılsın?

Bir süredir Aşk'a takmış vaziyetteyim ...
Sebebi de bugüne kadar yaşamamış olduğum, artık bazı şeyler için geç kaldığım ve artıkım zamanım gelmiş olması mıdır bilmiyorum ama artıkım bir şeyleri istememin hakkım olduğunu düşünüyorum ...
Ama görücü usulü değil elbette, ikimizi başkaları yönetmesin ... Biz birbirimizi kendimiz yönetiriz, başkalarının yönetmesine ihtiyacımız yok :-))
Ayrıca aşk iki kişi arasında yaşanır ... Diğer herhangi bir kişinin aşk konusunda yapacağı tek şey iki kişi konuşurken üçüncü kişinin yapacağıyla aynıdır :-))

Neyse, bugün de karşıma çıkan bir derlemeyi paylaşacağım sizlerle ... Mutlu bir ilişki için yapmamız gerekenlerden bahsediyor ... Belki bunlar bilinen şeyler, ama günümüzde ilişkiler iyice maddiyata dayandığı için biraz maneviyatı hatırlatıyor bizlere :-)) Ne dersiniz, maddiyat ilişkisi dahi yaşıyorsanız bile birazcık olsun denemeye değmez mi?

Duygusal sebeplerle değil de ait olma ihtiyacı nedeniyle uzun süreli bir ilişki ister insanlar ... Bunu hissedenlerin ilişkileri de uzun soluklu olurmuş ...
Doğru söylemiş, çünkü onları kaybetmemek ve yalnız kalmamak için çaba harcar ...

Bir ilişkinin sağlam sürmesi için de ortak zevklerin var olması gerektiği su götürmez bir gerçektir ...
Çünkü bir şeyi biri çok severken diğeri nefret ederse doğal olarak o ilişki kısa ömürlü kalmaya mahkum olur ...

Ayrıca çiftleri diğer başka kişilerden ayıran ve onları özel kılan bazı şeyler de olmalı hayatlarında ... Çift olabilmek özel paylaşımlar gerektirir ...
Mesela Cumartesi akşamları sinemaya gitmek, Pazarları dışardaki bir yemekhanede yemek yemek, tatili birlikte aynı yerde geçirmek gibi ...

Bağlılığın ilk göstergelerinden birisi de sevgilinizi yakın çevrenize tanıtmak ... Böylece her iki taraf da kendisini "Özel" hisseder ... Herkes sevgilisinin kendisine değer vermesini ister ...

Ayrıca insan bencilliği yenmeli ve sevgilisinin hayallerini, geçirdiği değişimleri, hayatında olup bitenler ve hatta halet-i ruhiyesiyle dahi yakından ilgilenmeli ...

Bir de asıl önemlisi çiftler birbirlerine "Nasıl Olduklarını" sormayı ihmal ederler ... Sadece sevgililer değil, arkadaşlar bile özellikle Facebok'ta bunu nedense yapmaz ...
Her şeyden önce adab-ı muaşerete aykırı bir durum ... Size tavsiyem ara sıra da olsa ona "Nasılsın?" diye sorun :-))

Yani uzun sözün kısası, sevgili olunca hayatınızda artık bir ortağınız var, karşılıklı paylaşımlarınız var, her şeyden önce de bugüne kadar var olan iki ayrı hayatınız artıkım bir hayat olacak ..
Birazcık karşınızdakine saygı duysanız ölür müsünüz?

Gelelim Aşk'ın nasıl olduğunun cevabına:
Aşk şu anda meşgul, çünkü iki kişiyi birbirine düşürmeye uğraşıyor :-))

15 Kasım 2011

Sosyal Hayat

Bu aralar sosyalliklere takmışımdır, sanki bunalımlardaymış gibi ...
Belki bunalım takıldığım doğru, ama sosyal sitelere girince bir takım tezatlar çıkıyor karşıma:
Çünkü Facebok'taki Duvar Yazılarına bakacak olursak "Herkes Aşk Acısı Çekiyor", Twitter aksini söylüyor, "Herkes Komik", Foursquare'ye bakarsak da "Herkes Zengin", yani Ekomoni Tıkırında, Yonja'ya uğrarsanız -ki artık uğramanızı pek tavsiye etmem- "Tecavüzcü Coşkun"u aratacak dereceler var :-))
Ama biz millet olarak Facebook'un ikinci "O"sunu atalı bir yıldan fazla oldu ... Facebook vardı bir zamanlar adam gibi, çıktığında çok sevinmiştik ama onu da Yonja'laştırdık :-((

Şimdi de İslami Facebok çıktı:
Login : Bismillah
Logout : Pırt
Poke : Selam-ün Aleyküm
Like : Maşa Allah
Block : Allah'a Havale
Friend : Mümin
(Teşekürler Suzan)

Yine bir araştırma raporu çıkıveriyor karşıma ... Bu kadar tesadüf de sanırım biraz fazla geliyor, yoksa bende çekici olan herhangi bir nesne-i şerif mi var?
Beni çekemeyenlere tek tavsiyem anten takmaları, ama o anteni dikkatli taksınlar, çünkü antenin hiza istikameti bağlı olduğu televizyonun yayın kalitesini doğrudan etkiler :-))
Yani kılavuzu Karga olanın burnu boktan kurtulmaz :-))
Ben Kargaları çok sevsem dahi kendime kılavuz olarak seçmem onları ... Çünkü bendenize karşı ilk vaka-i vakvakiyeleri değil :-((

Neyse efenim, biz ana fikre geri dönelim, sanırım fazla uzaklaştık :-))
Yine konumuz Kadınlar, bir gün de benzer araştırmaları Erkekler için de yapsalar ya ?!?

Çünkü aktif bir sosyal hayatı olan ve spor yapan kadınların bunalıma girme riski 20% azalıyor ... Arkadaşlarıyla sinemaya giden ve sık sık dışarda zaman geçiren kadınlarda mutluluk hormonu salgılandığı için öz saygı ve kontrol duygusu artıyor ... Fakat günde üç saattan fazla televizyon karşısında bulunmak ise bunalıma girme riskini arttırıyor.

Bir bakıma sadece kadınları değil, erkekleri de anlatmış bu kez.
Çünkü Kadın ve Erkeğin Dünyaya gönderilme amacıyla başlayan ve fizik başta olmak üzere bir çok şeyin farklı olmasına rağmen bazı konularda aynı sonucu vermesi iki cinsin birbirleri olmadan yapamayacağını gösterir :-))

14 Kasım 2011

İstanbul Havası

Tipik bir İstanbul Havası yaşıyoruz :-((
İki gündür İstanbul'da Kış Havası kendisini iyiden iyiye hissettirmeye başladı :-((
Belki havaya güven duymuyorum, güvenmemem için de sayısı sayılamayacak kadar çok sebebim var .. Bunları burada uzun uzun yazmaya kalkacak olursam ben yazarken yorulurum, siz de okumaktan bıkarsınız :-)) Ama kısaca tek sebep olarak geçen yıl Yazın çok geç sayılabilecek bir zamanda gelebildiğini yazabilirim şimdilik, belki kayıtlarımda da vardır ...

Kasım ayında olduğumuz ve ayın yarısını geride bıraktığımız doğru ...
Mayıs'a kadar havanın böyle yapacak olmasına alışmamız gerektiği de doğru ...
Fakat tüm bu gerçeklere rağmen İstanbul'un havasına asla güvenilmez, bu da başka bir ironi, çünkü bugün buz gibi soğuk olan hava ertesi günü güllük gülistanlık olabilir ...
Fakat ne olursa olsun, Kışın ortasında Bahar asla gelmez!

Yine de ben belirsizliklerden hiç ama hiç hoşlanmam, bir şey ya olsun ya da olmasın ...
Mesela ben kar yağsın istiyorum, içimdeki çocuk daha fazla büyümeden arkadaşlarımla Kartopu oynamak şu kısacık hayatım boyunca hep içimde kalmıştır :-((
Asıl o zaman ben Kışın Kışlığını yaptığından bahsedebilirim size.
Öyle ya, madem Kış geldi, neden Kar yağdırmıyor İstanbul'a? Yoksa İstanbul üvey evlat mı?

13 Kasım 2011

Top Secret

Erkek olarak dünyaya geldik geleli kadınlardan çekeceğimiz var demektir ...
Çünkü kadınların sır saklayamadıkları İngiltere'den gelen bir araştırma haberiyle yine kanıtlanmış ... Ben inanmıyorum ama :-))

Bir hanım arkadaşınıza bir sır verirseymişsiniz bu sırrın sadece 32 dakika boyunca gizli kalabileceğini unutmayın ...
Çünkü 85%'i bir sırrı öğrendiklerinde bunu başkalarıyla paylaşabilmek için sabırsızlanıyorlarmış ...
Ama burda sevindirici bir haber, her 10 kadından sadece 1'i (10%) sır saklamayı başaramıyorsa dahi kadınların yarısı (50%) sakladıkları sırların üzerlerine birer ağırlık oluşturduğunu söylemiş :-((

Araştırmayı paylaştım, şimdi sıra geldi kendi düşüncelerime:
Öncelikle gerçek arkadaşlar arkadaşlarının sırlarını sağda solda paylaşmazlar.
Arkadaş aynı zamanda sırdaştır.
Ayrıca arkadaşlığın dini dili ırkı milliyeti ve cinsiyeti olmaz.
Arkadaş sözcüğünün anlamı "Arkanı döndüğünde sana kazık atmayan kişi" demektir.
Hem ilk yaptığın hatada arkasını dönüp gidiyorsa o senin sadece tanıdığın bir insan olmuştur ve bir tanıdık kaybetmek o kadar da önemli değildir :-))