Bu Blogda Ara

02 Nisan 2022

Ramézân Pide Ücreti

Mâlum-u âliniz Ramézân-ı Şerif Ayı'nın güzelliklerinden en önemlisi Pide'dir, her yıl Ramézân-ı Şerif Ayı'nda muhakkak çıkar.
Her fırın kendine özge pideleri pişirip hâlka arz eder.


Bu yıl yani içinde bulunduğumuz İkibinyirmiiki Yılında Susamlı Pide'nin ücretine Yedimilyonbeşyüzbin Türk Lirasıcık değer biçilmiş.
Eğer dilerseniz Yumurta ilâveli Pide de var, onun da Onmilyon Türk Lirasıcık ücreti var.
Tabi ben bu fiyatları Eski Türk Lirası üzerinden yazıyorum ki hadise-i ekomoniye-i iktisat daha belirgin olsun, siz bir zahmet Altı Sıfırı atın paradan, bakın o zaman nasıl ucuza geliyor?

Ramézân-ı Şerif Ayı

Bugün günümüzde kullandığımız cismani günlere ait Milâdi Takvim'e göre İkibinyirmiiki ama ruhani günlere ait olan Hicri Takvim'e göre Bindörtyüzkırküç Yılı'na ait olan Ramézân-ı Şerif Ayı'nın ilk günü, birkaç saat önce Onbir Ayın Sultanı'na giriş yaptık Allah-u Te'âlâ'ya çok şükür.
Dün yazmıştım 9:24 saatinde Ramézân-ı Şerif Ayı'nın Hilâl'i görüldüğünün tutanağını, mâlum-u âliniz Hilâl görülmeden Ramazan orucu başlatılmaz.


Her yıl olduğu gibi bu yıl da Ramézân-ı Şerif Ayı hayatlarımıza duhul ettiğinde memleketimin bütün Cami-i Şeriflerinde mahyalar asıldı tabi. Tek minâreli olanlar günümüz biliminin nimetlerinden faydalanarak ışıklı tabelâlar yaptırdılar, yıllardan beridir kullanmaktalar.
Ancak bu yıl son iki yıla nazaran bazı değişiklikler var, çünkü her şeyden önce son iki yılda uygulanan ve Ramazan'ın ruhunu körelten sokağa çıkma yasağı yok, Cami-i Şeriflerde gerek herkese günde beş sefer farz-ı ayn olan Vakit Nemazlarını gerek cemaatle birlikte kılınması gereken Cum'a Nemazı gerekse Ramézân-ı Şerif Ayı'na özel olan Terâvih Nemazlarını kılma yasağı yok.
Birçok şey eskisi gibi düzeldi ama hayatlarımızdan iki adet Ramézân-ı Şerif Ayı kendisinin Allah-u Te'âlâ'nın işini yaptığını iddia eden Bill Gates ad ve soyadlı bir adet zat-ı az muhterem tarafından çalındı.


Neyse biz Bill Gates'in sorununu Allah-u Te'âlâ ile hâlledebilmesini dileyelim ve kendi işimize bakalım, çünkü kendisi henüz yaşıyor. Mâlum-u âliniz gıybet etmek kul hakkına girer ve Allah-u Te'âlâ kul hakkına karışmaz ve alacaklı olan kul affetmedikçe affetmez, alacaklı olan kul bildiğiniz kâfir veya gâvur bile olsa.
Bizler biraz önce ilk Sahurumuzu ettik ve yaklaşık olarak onbeş saatlik Oruçumuza başladık.
Ancak bu öyle bir oruç ki bir küçük kırıntı yemek gibi bir hata yaparsanız veya kazara boğazınıza kaçtığında bozuluyor ama kul hakkı ve fakir fukara hakkı yerseniz bozulmuyor.
Kustuğunuz zaman bozuluyor ama İftar sofralarından kalkarken geride bıraktığınız bir lokma ekmeği israf ederken bozulmuyor.
Camideki hoca belki dalgınlıkla belki saat ayarının bozuk olması yüzünden Akşam ezanını birkaç dakika erken okuması ve ezan okunmağa başlayınca yemeğe başlanabileceğinin hükmü gereğince bozuluyor ama Muharrem, Safer, Rebi-ül Evvel, Rebi-ül Ahir, Cemazi-ül Evvel, Cemazi-ül Ahir, Recep, Şaban, Şevvâl, Zilkâde, Zilhicce adlı onbir kocaman ay boyunca aç olan insana derdi sorulmayınca bozulmuyor. Çünkü biliyorsunuz Hazret-i Muhammet "Komşusu açken tok uyuyan bizden değildir" buyurmuşlardır.


Dinin temel direği olan Abdest alınırken boğaza kazara bile olsa bir damlacık su kaçınca bozuluyor ama Ramézân-ı Şerif Ayı geldiğinde iğneden ipliğe şekerden ekmeğe zeytinden peynire her bir şeye iki misli zam yapıp ücreti arttırılarak satıldığında ve fakir fukaranın Ramézân-ı Şerif coşkusunu kısıtlayınca yani günümüz hayatında olmazsa olmazımız olan Para haksız olarak yenilince bozulmuyor.
Ben tabi ki gerçekten imanlı olup da hakkıyla davranarak ve yaşayarak ibadet edenlere demiyorum bunları, ama gösteriş yaparak ve kul hakkı yiyerek kendisini âlim gösteren zavallılara diyorum, zaten Atalarmız "Yarası olan gocunur" buyurmuşlardır, ben lâfımı ortaya kodum, isterim ki ettiğim lâf havada asılı kalsın ama günümüz yaşamlarına şöyle bir bakınca pek havada kalacağına da inanmıyorum.


Her neyse ben daha fazla şimşekleri üzerime çekmeden ve fışkısını çıkartmadan yazımı bitireyim de çekileyim.
Allah-u Te'âlâ'dan herkesin Ramézân-ı Şerif Ayı'nı ve geelceklerini hayırla yazmasını niyaz eylerim.
Şunu da unutmayın: Asıl bayram Ramézân-ı Şerif Ayı'nın kendisidir, insanlar Ramazan'ın içinde gizli olan nimetlerin boyutunu bilselerdi geri kalan Muharrem, Safer, Rebi-ül Evvel, Rebi-ül Ahir, Cemazi-ül Evvel, Cemazi-ül Ahir, Recep, Şaban, Şevvâl, Zilkâde, Zilhicce Aylarının da Ramazan gibi olmasını isterlerdi.
Yani anlayacağınız Ramazan'a boşuna "Onbir Ayın Sultanı" denilmiyor.

01 Nisan 2022

Marmaray'da Ramazan Coşkusu

 Mâlum-u âliniz yarın Ramézân-ı Şerif Ayı'nın ilk günü, bugün Hilâl göründüğü için Yatsı Nemazında Terâvih kılındı, gece sabaha karşı Sahura kalkılacak ve Akşam ezanına kadar oruç tutulacak.
Bu yıl Marmaray sadece Cuma'yı Cumartesi'ye ve Cumartesi'yi Pazar'a bağlayan gecelerde Halkalı'dan ve Gebze'den son trenlerini 2:00 saatine kadar devam ettirme kararı aldı, aşağıdaki çektiğim ve eklediğim resm-i şerifle de kırküç adet olan istasyonlarının tamamında paylaştı.


Sözün kısası günlük son seferlerden sonra otuz dakikada bir her iki başlangıç istasyonundan yolun nihâyetindeki istasyona kadar gitmek üzere Devletimin Elektrikli Banliyö Treni hareket ettirilecek.
Artıkım bu trenlerde grafiti gibi pisliklerin olup olmayacağını ben de bilmiyorum çünkü Marmaray filosunda teröristlerin boyamadığı tren katarı kalmadı herhâlde galiba sanırsam.

Ankara - Aziz Nesin

Bugün günlerden Bir Nisan İkibinyirmiiki ama bu yazdıklarım kesinlikle şaka falan değil.
Türkiye Cümhûriyeti'nde başkentimizin Ankara olduğunu bilmeyen hatrı sayılır oranda insanlar mevcut.
Eğitilim seviyemizin geldiği son noktalarda hayatımda bunu da görecektim ya ölseydim daha iyiydi.
Ben ölsem neyse de ya Atamız ne yapsın? Bu memleketi dünyanın en ileri memleketi yapmak için uğraşmasına yazık.
Siz imdı iyisi mi şu videoyu bir izleyiverin, sonra karar verin.


Vakt-i zamanında henüz yaşadığı dönemlerde rahmetli Aziz Nesin'in bizim hakkımızda doğruluğu artık su götürmeyeceğine inandığım bir tespiti bulunmaktaydı.
Günümüzün eğitilim düzeni içerisinde bu oran bile essahtan çok fazla aslında.
Mâlum-u âliniz uzun yıllardan beridir okullarımızın eğitim seviyesi ünüversüte sınavları için çok yetersiz kaldığı cihetle tüm öğrenciler hafta sonlarını dershanelerde geçirmekteydi.
Birkaç yıl önce bu dershaneler lise oldu, o konu ayrı.
Hepsini anlarım da Bindokuzyüzyirmidört yılındaki Anayasamızdan beridir Türkiye Cümhûriyeti'nin başkentinin Ankara olduğu üçüncü maddede diğer temel özelliklerimizle birlikte yazar ve anayasamızdaki ilk dört maddenin değiştirilmesinin teklif dâhi edilemeyeceği dördüncü maddede kesin hükme bağlanmıştır.


Bu soru geçenlerde Kim Beşyüz Milyar İster yarışmasında soruldu ve yaşananların özetini sizlerle paylaştım.
Hadi yarışmacı kişi heyecanlanabilir, ama salondaki seyirciler de mi heyecanlandılar?
Eğer bu kadar basit ve vatandaşlığımızla ilgili bir sorunun cevabını bilmiyorsa herkes şapkasını önüne koyup düşünmeli ve gerekirse diplomunu yırtarak okula yeniden başlamalı, hem de birinci sınıftan itibaren.
Söz bitmiştir.

31 Mart 2022

İki Yıllık Muhasebe

Bundan yaklaşık iki yıl önce bir gün Çin Hâlk Cümhûriyeti sınırları içerisinde adını o dönemde adlandıramadığımız ve duyunca hayrete düştüğümüz bir hastalık türetildi Amerika Birleşik Devletleri tarafından.
Bu hayâli senaryodan oluşan hastalığa göre evde kalınmalı ve ondört gün boyunca karantinada kalınmalıydı.
Adına sonradan Korona dedikleri bu sahte salgın sayesinde bizler maskeyle tanıştırıldık.
Sokağa çıkabilmek için Hayat Eve Sığar Kodu almak zorunda bırakıldık.
Eskiden yurt dışına gitmek gibi durumlarda almak zorunda olduğumuz Şengen Vizelerinden bu sefer kendi evlerimizden sokağa çıkabilmek için almak zorunda bırakıldık.
Günlerce evlerimizde hapsedildik. O günlerce dediğime bakmayın, ondört günlük karantinayla başlandı ama sokağa çıkabilmemiz üç kocaman ayı buldu.
İller arası ulaşım durdu, Devletin Trenleri durdu, Uçaklar yere indirildi, Otobüsler garajlarda bekletildi.
Tabi bu arada iki adet Ramézân-ı Şerif Ayı, iki adet Ramézân Bayramı, iki adet Paskalya Yortusu, iki adet Hamursuz Bayramı kutlanamadığı için heba edildi. Henüz o yılların bayramları kutlanabilmiş değil.


Essahtan da o günden beridir yaşananları topluyorum da hiçbir şey değişmemiş ama hayatlarımızdan iki kocaman yıl ceplerimizden de beş kocaman yıllık gelirlerimiz çalınmış.
Günümüzde her şeye her Allah-u Te'âlâ'nın gününde zam geliyor, daha geçmiş iki yılımızın zararlarını toparlayamadan götlerimizde birer delik daha açıldı.


Bugün son olarak Şeker'e tam yüzde Otuz gibi oldukça güçlü bir zam yapılmış olup marktler de bu zammı aynen uygulamağa karar vermişlerdir.
Ne de olsa Ramézân-ı Şerif Ayı gelirken her şeye zam yapmak farzdır.
Hani bir zamanlar Hazret-i Muhammet'in "Komşusu açken tok yatanın kendilerinden olmadığı" konusunda buyurmuşluğu vardı, ne oldu sahi onun sünnet olarak kabûl edilen buyruklarına?

Eskimek

 Gece olur gün eskir, aylar geçer yıllar eskir, yolun yarısından sonra insan eskir.
Eskimeyen birkaç şey varsa hayata dair biri umut biri sevgidir.


Bizler zamanında güzel günleri görmek şerefine eriştik, ya ilerideki nesil kimleri ve ne biçim günleri görecekler?
Bizlerin şu son zamanlarda iki kocaman yılı heba edildi, gelir olarak da beş yıl geriye gittik.


Sonuç olarak biz eskimiş insanlar geleceğimizi hiç de parlak göremiyoruz, ya sizler ne diyorsunuz?

Zarar - Felâket

Hayatta bazı şeyleri gerçekleştirmeğe çalışmadan önce bazı değişik şeyleri de göz önüne almak gerekir.
Örnek olarak yapılacak bir şeyin bir başkasına zararı yanında kendinize de zarar vermesi gerçeği.
Çoğu zaman bir şeyden kurtulayım derken kendinizi de felâkete sürükleyebilirsiniz.
Tıpkı resimdeki tasvirde görüldüğü gibi.


Bir zamanlar Emrah İpek'in bir şarkısı vardı.
Hey hey hey taksi, bütün işlerim gitti aksi, hey dur taksi. İlk orta fakülte bitirdim ben güzelce, bir baltaya sap olup kurtulurum sandım böylece. Nerede ağabey nerede? Ekmek aslanın midesinde, bugün git yarın gel her gün başka bir engel.
Kendini kurtarayım derken hem kendisini hem de bir başka günâhsızı mahvetmeğe çalışan bir adamın tasvirini izlediniz.

30 Mart 2022

Marmaray Grafiti Volüm 21

 Gün geçmiyor ki ben Marmaray'a bineyim de şöyle temiz bir Devletimin Elektrikli Banliyö Treni istasyonuma gelsin ve beni gideceğim istasyona götürsün.
Yok sevgili okuyucum yok, gelen her trenin vagonlarından en az birinde kendilerince sanat yaptığını sanan bazı teröristlerin çizdiği pislikleri görmek zorundayım.
Bugün yine birkaç adet gördüm, gündeme gelmesi için paylaşıyorum yanlış anlamayın.


Hadi kendi bindiğimi geçtim yolda geçerken gördüğüm bir tanesiyle başlayayım bu sefer, yer Kazlıçeşme, tren ise Halkalı yönüne gidiyorken pencerenin arkasından kamerama yakalandı.
Hadi yazan şeyin anlamını anlayabilsem neyse de, bazıları gerçekten anlaşılabilmekten çok ama çok uzak.


Trenden inince bir adet de "Haram" yazan vagonu görünce bir resm-i şerif de bunu çekmek istedi ben.
Hâlâ da ısrarla soruyorum, siz şimdiye kadar İett Otobüsü veya Şehir Hattı Vaporu ya da İstanbul Metrosu üzerinde böyle pislikler gördünüz mü?
Göremezsiniz çünkü bu saydığım taşıtlar geceleri çok ama çok sıkı korunmaktalar, Tcdd'ninki gibi güvenlik zaafiyeti yok bunların depolarında.
Aksi düşüncede olanlar ispat etsin, hakikât kabak gibi meydanda.


Ben buradan Devlet Demiryolları'na suç atmıyorum ama görünen köyün kılavuz istemediğini de atalarımız zamanında buyurmuş olduklarına göre kızım sana söylüyorum gelinim sen anla misâli inşallah iletim gereken yerlere erişir ve bizler Marmaray Trenlerimizde böyle pislikleri görmeyiz.

27 Mart 2022

İstanbul'da Deprem Oldu

Bugün sizlere hiç güzel haberim yok, çünkü merkez üssü Avrasya Tüneli'nin bir yakadan diğer yakaya geçtiği nokta olan bölgede 8.0 şiddetinde bir zelzele vukua avdet eyledi.
İşin tuhafı bu deprem bundan uzun uzun yıllar hâttâ yüzyıllar önce El-Serhendi tarafından bizlere bildirilmişti:


Yaklaşık üç kocaman dakika boyunca kesintisiz olarak devam eden işbu muazzam sarsıntı esnasında Kız Kulesi'nin bulunduğu ada Marmara Denizi'nin serin ve derin sularının dibini boyladı.
Tabi sarsıntıya dayanamayan bir başka yüksek yer olan Çamlıca Kulesi yerinden çıkıp savrulurken kendisiyle birlikte önce Galata Kulesi'ni sonra da Bayazıd Kulesi'ni yıktı.
Yekpare mimariye sahip Aya Sofya Cami-i Şerifi'nin kubbesi ortadan tam dörde ayrıldı, kubbenin betonunun ağırlığı bölgede derin bir çukur açıp Yerebatan Sarnıcı'nın üstünü açtı.
Minâreler önce Topkapı Sarayı'nı ve Sultan Ahmet Cami-i Şerifi'ni dümdüz etti, tabi diğer minâreler de ait oldukları camileri yıktı, çevresindeki evleri de keza darmadağın ettiler.
İstanbul genelinde artık görmeğe alıştığımız bütün gökdelenlerin tamamı dayanamayarak yıkıldılar, yerleri ise bir ıssız hayâlet bölgesine döndü.


Bu korku dolu ve bitmek bilmeyen üç dakikanın sonunda herkesin şehir efsahanesi dediği yer altındaki tüneller ve gizli geçitlerin tamamı açığa çıktı.
Kısaca söylemek gerekirse Şehr-İstanbul'un içinde taş üstünde taş ve gövde üstünde baş kalmadı, bütün tarihi güzellikler olsun ya da sonradan eklenen gecekondular olsun veya gökdelen apartmanlar olsun daha da kötüsü efsahanelerden biri olan Yedi Tepe bile dümdüz arazi oldu.
Daha da fenası karanlık dehlizlerde saklanan fare ve böcekler artık yıkıntıların arasında canlarını veren kedilerin de yokluklarını fırsat bilerek sokaklarda cirit atmağa başladılar.
Şehr-İstanbul'un yöneticileri şimdiye kadar yaklaşık Birmilyonbeşyüzbin vatandaşımızın Hakk'ın rahmetine kavuştuğunu söylemelerine rağmen yaşanan büyük faciadan kurtulanların tahmini dedikleri sayının en az beş katı kadar olduğunu söylüyor.
Ancak her şeye ve yaşanan onca kaosa ve depreme rağmen İstanbul'un henüz "Afet Bölgesi" ilân edilmediğini de belirtmem gerekiyor.