Bu Blogda Ara

21 Ocak 2009

Bastırnakh

Uyandım güneş ile sabahın kör sahati
Gözlerimden yaşlar her an düşücek sanki
Açıp da yıkansam kurtulucam belki
Kalkmaya istek yok içimde gel gör ki

Yatakta dört döndüm sabaha kadar dün gece, tam uyuyucam kabusun biri bitiyor ötekisi başlıyor, anlıycağnız yukardaki dörtlük bu kötü geçen gecenin meyvesi :-)
Dükkana gelince hemen içimdekileri kağda döktüm. Kimbilir bir gün belki ben de bir gazeteden bir köşe kaparım belli mi olur?
Ama zor, kendimi yazıya tam kapasite veremedikten sorna bu blog da bana yeter kanımca, hatta çoktur bile adam olanlar için :-)

Güneş bu sabah bir değişik parlıyor
Soğuk rüzgara inat ısıtmak istiyor
Mevsimi hatalı gece bitkiler üşüyor
Sıcaklığı sürekli üstünde hisstmek istiyor


Şu küresel ısınma çıktı çıkalı mevsimler de kafayı yemiş, ama kafanın pişiriliş şeklini malesef bilmiyorum.
Kızarmış mı, haşlanmış mı, buhulanmış mı, yoksa fırınlanmış falan mı?
Çünkü hepsinin tadı farklıdır, hem kafayı yerken yanında başka şeyler de lazımdır, peynir ekmek gibi :-) Yoksa yavan olarak kafayı yersen yediğinin tadını nasıl pişmiş olursa olsun alamazsın :-)

Keşke şöyle güneşli olsa mevsimin kalanı
Geceliyin boşaltsın rahmet yağmurlarını
Şemsiye sokucak bize devletin doğalgazı
Ey kış hiç bahar havası borç alınır mı


Kafayı yiyordu ya hava, geldi sıra Bastırnakh Yazına :-)
Bugün hakkaten yazdan borç alınmış gibi, hani nerdeyse deniz giricez :-)
Gazeteciye dedim ki bir mülakat esnasında "Şu yazıyı artıkım bir yaz, ben beklemekten bıktım artık, çabuk yaz ki geliversin hemen bir an önce şu beklenen yaz"
Bakalım yazıcak mı, yoksa önemsemeyip de kışıcak mı?

Gözün aydın sabah oldu güneş açtı
Ruhum pencereden gün doğumuna baktı
Sıcaklıktan mevsimin yaz olduğunu sandı
Ne iyi de olurdu özlemişti Ada'sını


Benim yazlarımın hafta sonları genel olarak Adada geçer, baştan beri Blogumu okuyanlar bilir, ama Ada Blogum ayrıdır. Tatillerde olanları burya karıştırmak istemem. Fakat kısaca özet geçerim :-)

Issız bir virane gibidir şimdi
Ne geleni var ne de gideni
Boştur bu mevsimde iskelesi
Yaza kadar gelmezler hiç birisi


Bugün bilmiyorum öyle acaip bir ilham gelmiştir ki bana, acaba sebebi dükkanda yanlız olmam mı?

Yaprak kımıldamaz bazen bizim işte
İhtiyaç değildir her gün her gece
Dikenli bir yoldan geçiyoruz bu günlerde
Fakat ışık yanmıyor ilerdeki tünelde

Bilmiyorum acaba sonu ne olucak
Esnafların hepsi fakir mi kalıcak
Sabrın taşı da olsa en sonunda çatlıyacak
Yoksa birimize piyango mu çıkıcak


Bu satırları kağıda yazmakta olduğum dakkalarda elektrikler kesik, ama sizler bu dakkalarda yazıcaklarımı tasarladığımı, bunları akşama kadar bir düzene sokmam gerektiğini, sadece işimin olmadığı dakkaları kovalamam da ayrı bir konu, çünkü yzarlık asıl mesleğim değildir biliyorsunuz, en azından diğer yazılarımda vardır, akşam da bilgisayar karşısında yazıyı size aktarmadan önce ve bunu yazarken son kez bir kere daha gözden geçirdiğimi ve tüm bu süzgeç programı sornası ilk yazdığım şekilden bir kaç sözcük eklenebildiğini veya çıkarılabildiğini sanırım tahmin edersiniz :-)

Ben elektriğin varlığını sevdim
Soğuk havalarda ısınsın içim
Çay istemem ben sevgilimi özledim
Kollarında beni sarmasını istedim


Aslinda yazımın bugün buralara kadar gelebiliceğini yazarken tahmin edememiştim, fakat nasıl oldu ben de bilmiyorum.

Ağlama kalbim yar gelmez
Gelse dahi artık fark etmez
Bu durumlara şansım hiç gülmez
Hayat da bu şekilde geçmez