Bu Blogda Ara

Uçak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Uçak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Kasım 2024

Sahibinden Satılık Metro

 Dünya üzerinde biçok vilâyet Metro inşa etmek ister ama bazıları ellerindeki Metroyu satıp Sipâlilerini yummilenmeği tercih eder.
Diyeceğimizi sanıyorsanız aldandınız.
Yıllar önce Kabataş civarında bir yerde girişi açılmış ve içine bir adet E-8.000'lik benzeri katar konularak yer altından Tophane tarafına işleetildiği iddia edilen bir ulaşım konusu vardı ama işbu yazımızın konusu Sovyetler Birliği'nde bulunan Omsk adlı vilâyette geçiyor.


Buradan imdı bir uçağa binip Sibirya'ya yollanıyor ve işbu resm-i şerifi çekince Omsk vilâyetinin Bindokuzyüzdoksaniki yılından beidir sadece tek girişi inşa edilebilen Metrosunun İkiyüzkırkdokuzmilyondörtyüzbin Rus Rublesi ücretle oranın valisi olan Vitali Hotsenko tarafından imzalanan kararla satışa çıktığını öğrenmiş bulunuyoruz.


Tabi bizim bu kadar çok Sipâlimiz olmadığı cihetle oradan buraya gelen ilk Kırmızı Kuyruklu uçakla geri dönebilmeğe çalışıyoruz.

01 Kasım 2024

Nadanı Terk Ettim Yaramı Arzularım

Sıcaktan pistim çok gabardı
Üstüme tayyare konmuş gibiyim
Temiz olduğum günler geride kaldı
Hamamda kesemi bitirmiş gibiyim

Ne zaman beyazlar düştü kafama
Akpak oldum şu gencecik yaşımda
Pamuğu alkolle tutma yarama
Nadanı terk etmiş yara gibiyim


Pembeydi umutlar soldu sarardı
Gülüşümü bir adet Üçhârfli çaldı
Yemek istediğim bir kâse baldı
Süphan dağında bir macun gibiyim

Dolambaçlı yollardan geldim kahveye
Otobüs gelmedi bugün semtime
Güne başladım kırık ümitle
Ekmek hamurunu yoğurmuş gibiyim

21 Temmuz 2024

Vaporlarda İkinci Mevki

 Günümüz insanları bir zamanlar vaporlarımızda "İkinci Mevki" olduğunu bilmezler.
Eski zamanlarda yaşayan ve birçokları artıkım cismâni hayatta olmayan vatandaşlarımızın genç oldukları zamanlarda tıpkı trenler ve tramvaylar gibi vaporlar da üç mevkiye ayrılmıştı ve bu mevkilere biniş ücretleri farklıydı.
Mevki farkının olmadığı tek toplu ulaşım aracı İett otobüsleriydi, bir de o zamanlar yeni yeni türemeğe başlayan Dolmuşalarda mevki yoktu.
Aklınıza gelecek bütün toplu taşıma araçlarında mevki farkı mevcuttu, Özgün Tramvaylarda kırmızı renkli birinci yeşil renkli ikinci mevkiydi, buharlı tren zamanında her banliyö treninde üç adet birinci üç adet ikinci üç adet de üçüncü mevki vagon bulunurdu, sonraları banliyö trenlerimiz elektriklendirilince bir dizide ön ve arkadaki lokomotifli vagonlar üçüncü ortadaki vagon ise ikinci mevkiydi. 
 

Facebok'ta birçok insan bir zamanlar vaporlarımızın arka taraflarında bulunan ve içeride fark ödeyerek ayrı biletle girilebilen "Lüks Mevli"den her zaman bahsederler, ama aynı vaporun ön tarafının üst ve alt katının "İkinci Mevki" olduğundan haberleri bile yoktur.
Günümüzde artıkım kullanılmıyor ama Şehir Hatları vaporlarımızn dört adet giriş ve öıkışı mevcut, önde bulunan girişler İkinci Mevkiye aitti.
O yıllarda öndeki güverteye ve altındaki salona geçiş kapuları bile kilitliydi, ancak vapordaki biletçi o kapıyı açabilirdi.
İşbu üstteki resm-i şerifimizde günümüzde de mevcut olan İlker Karter vaporumuzun, altta da ism-i şerifini bizzat Atamızın koyduğu ama Şehr-İstanbul'a gelişini görebilmeğe ömrünün yetmediği Ülev vaporumuzun ön bölümü temaşa edilebilmekte.
İşte alt kattaki giriş kapısı, alt kat kapalı bölüm -ki bir vaporun en sıcak yeridir- ve üst kattaki filikanın olduğu kısım daha ucuza yolculuk yapılabilinen "İkinci Mevki" kısmıydı.


Genel olarak Vaporlarda ve Tramvaylarda ve de Trenlerde mevki farkının uygulandığı yıllarda bilet ücretlerinin arasındaki farkın yüzde oyuz civarında olduğunu söylesem sanırım şaşırırsınız.
Günümüzde yani Bindokuzyüzseksen yılından beridir Şehr-İstanbul'daki toplu taşıma araçlarında mevki farkı kaldırıldı, ama günümüzde uçaklarda mevki farkı uygulaması devam ediyor.

23 Haziran 2024

Yaz Güzeli

 İşte yeniden Yaz Mevsimi geldi çattı hayatlarımızın tam ortasına kuruldu ve havasıyla bizleri ısıtmağa başladı.
Bugünden itibaren tam üç ay boyunca sıcaklardan bağzılarımız tarafından bunalacağımız ama rahat kıyafetler giyinebilip Devletimin Elektrikli Trenlerinde işlettiği kılimaların altında serinleyeceğimiz, pervahaneleri de bedavaya dönmeyen Belediyemin üç katlı vaporlarının açık kısımlarında güneşlenebileceğimiz güzel günler başlıyor Şehr-İstanbul'da.
 

Karpuzun kabuğu geçen hafta Yaz gelmeden Denize düştüğü cihetle yüzmenin hiçbir sakıncası bulunmamakta.
Ancak yine de fazlama açılmamak lâzım, Denizin tabanı oldukça derinlerde.


Bu kadar sıcak havada yapılabilecek en güzel nesne-i şeriflerden bir adedi de Dondurma yummilenmektir.
Hele bir de Sâhilde otururken olsa Denizdeki dalgaların sesi sizlere eşlik ederse tadından yenmez.
Ancak havanın çok sıcak olması münâsebetiyle erime riski var.


Bu yıl kumsallarda haşema çok moda, en azından manyo veya bikiniden daha iyi koruyor vücûdu, en azından sırtlar yanıp kavrulmaz.
Sırt yanınca acısı çok fazla olmak var, üstelik aşk acısından bile fazla.


Bikiniyi öğle sıcağında pek tavsiye edemem, yanıklarla uğraşmak zor oluyor.


Yaz yaklaşınca ilk vazifemiz alışverişe çıkmaktır çünkü tıkırında olan ekomoniye can vermek hepimizin boynunun borcudur ve borç da yiğidin kamçısıdır.
Tabidir ki itimadı lütûf sanıp borca sarılmamak gerekir çünkü bir gün gelecek ve o borç istenecektir, sonradan darılmamak gerekir.


Yıllardan beridir tıkırında olan ekomonimize hayat verdikten sonra hava ne kadar sıçak olursa olsun caddelerde arsla böyle gezmemeliyiz.


Yaz mevsiminin en güzel tarafı yaşadığımız vilâyetin havalimanına giderek sayfiyelik yörelere doğru uçmaktır, konacağımız yer ister uzak ister yakın olsun uçaklarımız aynı şekilde uçacaklardır.
Ancak değişik memleketlerdeki sıcak ve soğuk farkları uçaklarımızın da uçuşlarını etkiliyor.


Yaz geldi ve tatillerdeyiz diye Kütüphâneden ödünç aldığımız Kalın Kalın Kitaplarda yazılı olan derslerimizin de üstlerinden geçmeliyiz ki Kış geldiği zaman yapılacak olan sınavlarda iyi notlar alabilelim.


Yaz hayatlarımıza avdet ederek karpuz kabuğunu denize düşürmesine rağmen insa n doğası her dakika deniz içinde bulunmağa müsahit olmak yoktur.
Ara sıra şehrin içerisindeki mekânlarda müzük dinlemek de lâzımdır.


Her nasıl olursa olsun yazın çıkan şarkılar daha bir akıllarda kalıyor, aradan yıllar geçse bile kolay kolay unutulamıyor, esasında konu şarkının ve müziğin değişik olması değil bize yaşattığı duygular ve o mevsim içinde yaşattığı anıların olması.


Evet bu yıl da Yaz geldi ve Karpuz Kabuğu Deniz'e düştü, Güneş bizleri pişirmeğe zaten başlamıştı ama bu yıl biraz daha fazla ısıtıyor bizleri.
Mâlum-u âliniz Yaz mevsimi çok kısa sürer ve daha ne olduğunu bile anlamadan hemen Sonbahar girişinde buluruuz kendimizi.
Yazın yaşadıklarımız yanlarımıza kâr yaşayamadıklarımız da ukde kalır.


Sözün ve yazının kısası Sipâli olmazsa yukarıdaki bahsettiğimiz hiçbir şey olmaz.

24 Aralık 2023

Geyikli Uçak

Yapay zekâ hepimizin hayatlarına girdi gireli karşımıza çıkan en ilgi çekici video buydu.
Çok yakında mâlum-u âliniz yepisyeni bir yıl olan İkibinyirmidört sayılı yıla gireceğiz ama biz mi yıla gireceğiz yoksa yeni gelen yılın mı bize gireceği çok bilinmeyenli denkilem olduğundan işbu mevzuat-ı umumiye hakkındaki düşüncelerimizi önümüzdeki zaman gösterecek bize
Efenim aşağıya eklediğim videoda da temaşa eyleyebileceğiniz üzere yeni yılın armağanları bir adet geyikli uçakla bilinmeyen bir havalimanından yola çıkmış bulunmakta ve çok yakın zaman zarfında evlerinize gelecek.


Bu arada çok önemli bir konu daha var ki yeni yıla girdiğimiz akşam bu akşam değil, daha eski yılın bir haftası daha var yaşanması gereken.
Ancak dünya artıkım yeni gelecek olan yılın havasına şimdiden girmekten geri kalmağı başaramadı.


Bakalım baımıza başkaca nler gelecek?

31 Temmuz 2023

Çeşme Zamanı

 Birileri bazen güzel hayâllere inanır, verilen ümitlere inanır, söylenen sözlere inanır, ama bilmezler ki verilen sözlerin hiçbiri tutulmayacak, verilen ümitlerin hepsi birer birer kırılacak, kurulan hayâller birer birer yıkılacak. Sonunda kurbanımız şizofreni hastalıklarıyla amansız bir savaşa girecek ve savaşı kazanabilme şansı çok az olacak.


Her şeyden daha çok bir şey varsa ateş ve barut arsla bir arada bulunamazlar, ateşin herhangi bir zamanda herhangi bir şekilde barutu patlatacağı tutar.
Patlattığı zaman da sonuçlarının neler olabileceği konusu bugüne kadar çok çeşitli şekillerde yaşanmış olmak vardır.


Kaldı ki birilerinin ellerindeki sözüm ona akıllı telefonlarıyla iş pişirecek diye bir karşı cinsin duygularıyla oynamağa hakkı bulunmamaktadır.

21 Temmuz 2023

Yukarısı Serin Midir?

 Bu aralar Şehr-İstanbul başta olmak üzere neredeyse bütün Türkiye Cümhuriyetinde ve cevremizdeki diğer sözde ülkelerde havaların sıçaklıklarının yükseklikleri mâlum-u âliniz olmak var.
Gecenlerde bir sosyâl mediada birisi yukarıda havanın serin olup olmadığını sormuş olduğundan ben de bir büyüğümüze danıştım.


Danışmış olduğum büyüğüm bana göklere yükseldikçe Güneşe her ne kadar yaklaşıyor olmamıza rağmen sıcaklıkların düşmeğe başladığından ve bulutların üzerinde Sıfır dereceye ve hâttâ daha da düşük soğukluklara kadar düştüğünü beyan etti ve kanıt olarak uçakların uçtukları mıntıkalardaki hava durumlarından bahsetti.
Gökyüzünde uçan uçaklardan bazen havanın nasıl olduğu içerisindeki ekranlardan yolculara sunulur ve o ekranlar dikkâtlice incelendiğinde havanın dışarıda sıfırın altındaki değerlerde olduğu görülür.

06 Mayıs 2023

Türkiye'den Eski Görünümler

 Bizim memleketimizin her bir karış toprağında çeşitli güzellikler saklıdır.
Her ne kadar İstanbul'u süsleyip püsleyerek çok öen çıkardılarsa dâhi Türkiye Cümhûriyeti sadece İstanbul'dan ibaret değildir.
Her bir köşesi cennetten gelmiş olan memleketimizde İstanbul'dan çok daha güzel yerler bulunmaktadır.
Şimdiye kadar bunu yazmadığım için özür dilerim.


Bugün bir sanal uçağa binip Türkiye'deki doğal güzelliklerimizi size biraz anlatmak istiyorum, ilk durağımız Kocaeli'nin Karamürsel iskelesi olacak.


Eski günleri bilenler bilirler ki Şehir Hatları İşletmesi bir zamanlar Türkiye Denizcilik İşletmelerine bağlıydı, şimdiki gibi İstanbul Belediyesi'ne değil.
Yani anlam olarak İstanbul'a ait bir vapor Kocaeli'de Çanakkâle'de Erdek'te ve İzmir'de çalışabiliyordu.
Görselimizde bulunan Ortaköy veya Çengelköy vaporumuz Karamürsel iskelesinde görüntülenmiş.


Devletimiz sağ olsun Trenleri sadece Şehr-İstanbul için işletmiyor, Anadolu içlerinde yüzlerce istasyonumuz mevcut.
Konmağa niyetlendiğim yerdeki istasyonda Çatalağzı yazıyordu, Zonguldak'ın güzel bir ilçesi olmaktadır kendileri.


Tabi bu esnada vilâyet değiştirerek Çankırı'ya geldik, pasaportlarımızı gümrükte kontirol ettirdik, ne de olsa kendi memleketimiz içinde iller arası seyahât etmek için bile bulunduğumuz ilin valiliğinden ve gideceğimiz ilin valiliğinden izin alınması gerekiyor, korona morona sağ olsun.
Ama işte sanal dünyada böyle saçma sınırlar bulunmamakta olduğundan size biraz tuhaf gelebilir, ancak İkibinyirmi yılında böyle saçma bir uygulama yürürlüğe konulduğunu ileride okuyanlar bilsinler.


İstasyondan çıkıp karşı tepelere bakınca ahanda işbu manzara gözükür, Çankırı'nın semtlerini bilmediğim için fazlama ayrıntıya giremeyeceğim ama izlemesi de çekmesi de çok güzel bir manzara olmak var işbu resm-i şerifte.


Çankırı'nın bir başka köşesinden bir görünümle karşınızda ben yeniden.
Her ne kadar torpakları bozkırlık da olsa benim memleketimin her bir tarafı çok güzeldir çünkü benimdir.


 Benim olduğu kadar da hepimizindir.
Burada görülen yer ise br dizide yaylası olmadığı iddia edilen Çorum vilâyetimiz görülmektedir.
Tabi ben aynen Çankırı gibi Çorum'un da semtlerini bilmediğimden buranın tam olarak nokta atışını veremeyeceğim.


Çorum'dan zıplayarak Elâzığ'ın Palu ilçesine Devletimin Treniyle geçiveriyoruz, şu güzelim trene öküzler ve inekler gibi bakmak istiyoruz.
Tren yolculuğu bazen değil çok zaman çok uzun sürse bile en güzel yollar trenle aşılır, uçak ise zenginlerin ve kapitâlist güçlerin işidir.


Tamam anladık ben de uçağa bindim uçtum ama benim gönlüm her zaman trenden yana.
Kaldı ki şimdiye kadar içinde bulunduğum hiçbir uçakta bu sahneyi yaşamadım ama ileri günün birinde yaşamayacağım anlamına gelmez.


Bu uçak tantanasını sonlandırarak Elâzığ'ın içine gelelim, burada İzzet Paşa Cami-i Şerifi görülmekte ve Hürriyet Caddesi gibi Elâzığ'ın anne caddesinde alışveriş yapılabilmekte.
Ne demişti bir ünlü böyüğümüz?
Al ver, Ekomoniye can ver.
Ekomoniye can ver ki Ekomonimiz Tıkırında olmağa ısrar edebilsin.
Yoksa bu kadar gezinin masrafı nasıl çıkartılacak söyleyin?


Burası da bir başka güzel ilimiz olan Gaziantep, gitmişiliğim görmüşlüğüm vardır ama çok ayrıntısını bilemeyeceğim.
Olasılıkla burası Gaziantep Belediyesi binası olmalı ki o yıllarda Büyükşehir değildi.


Gaziantep'in bir başka köşesinde ise Balıklı Parkı görülmekte.


Sırada o yıllarda Gaziantep'in ilçesi günümüzde ise ayr bir vilâyet olan Kilis var, tabi Atamızın karizmasını da eklemek gerekiyor bu güzel resm-i şerife.
Tarihimizi bilenler bilirler ki Atamız ilk meclis kurulduğunda Gaziantep milletvekili olarak mecliste bulunuyordu.


Gaziantep'teki resimlerimizi tamamladıktan sonra yolumuz Çukurova'nın pamuk tarlalarından ürettiği ipliklerle ve kumaşlarla ünlenmiş Adana'ya geliyor, tabi bir filimde günlük Yüz Türk Lirası verdiklerinden bahsediliyordu.
Konumuz burada bir Hanımın Çiftliği veya Kibar Feyzo filimleri değil, biz bugün coğrafi ve tarihi birkaç resim paylaşmakla sınırlı tutacağız.


Burası da Adana'nın başka bir caddesi, ama emin olun Adana hakkında uzun bir yazıyı hak edecek kadar çok şey barındırıyor kendi içinde.


Adana'nın bir özelliği de şehrin içinde sinemalara ayrılmış kocaman bir semtin olmasıdır, kaldı ki Adana'nın adına kebap bile vardır, şişe takılmış uzuncanam bir köftedir, acılı olanına Adana acısız olanına Urfa derler.


Örnek olarak Ceyhan ilçesi, ki hem Ceyhan hem de Seyhan ırmakları Adana'nın önemli akarsuları olmaktadır.
Bir zamanlar Adana vilâyetimizin ism-i şerifinin Seyhan olduğunu söylersem şaşırmayın.


Buradaki resm-i şerif ise kolayca bulunabilecek bir resim değil, Adana'nın günümüzde caddeleri arasında sıkışmış olan eski tren istasyonunu gösteriyor.
Kaldı ki Adana'nın Şakirpaşa Havalimanı bile Adana'ya yürüme mesafesinde olduğu söylenir.
Ben gitmedim bilmiyorum ama Şakirpaşa adlı bir tren istasyonu bile mevcut.


Yine geldik zamanında yanlışlıkla İçel olarak isimlendirilen Mersin vilâyetimize.
Çoğu insan bilmez ama Mersin vilâyetimiz Gaziantep ve Adana'nın yazlık sayfiyeleridir.
Tıpkı bugüne kadar dışına pek çıkartmadığım Şehr-İstanbul'un hem içinde hem dışında olan Adalar ilçesi gibi düşünün.


Mersin aynı zamanda bir liman kentidir.
Daha da önemlisi esasında özbeöz bizim toprağımız olan Kıbrıs bile posta adresi bakımından Mersin'e bağlıdır.
Bugün eğer Kuzey Kıbrıs Türk Cümhûriyeti'ne mektup gönderecekseniz posta kodu kısmına "Girne 10 - Mersin" yazmalısınız, yoksa o mektup sahibine iade edilir.


Bir zamanlar İstanbul'dan Mersin'e kadar Vapor işlediği günler vardı, tabi başka bir vapor da Rize'ye işletiliyordu.
Ne zaman ki Türkiye Denizcilik İşletmeleri tarihin tozlu sergenleri arasındaki yeri aldırıldı, Vaporlar da tarihe karıştı.


Mersin'in en önemli yerlerinden biri de Erdemli ilçesinde bulunan Kız Kâlesi'dir, tıpkı Üsküdar açıklarında bulunan Kız Kulesi gibi bir yer olmaktadır.


Mersin'i de geride bırakarak gerek Türkiye'nin gerekse Dünya'nın en güzel yerlerinden biri olan Vardaha Köprüsü'ne geliyoruz.
Burası için daha önceki yıllarda birkaç mâlumatfuruş çızıktırmıştım, meraklısı için bağlantıyı bırakıveriyorum şuraya, tıklayabilirsiniz efenim.


Görünümümüz sırasında yol Konya'ya geiyor, çünkü ne de olsa eteketlerin adedi dolmağa başladı artık.
Ben isterdim ki hazır Adana'ya kadar gelmişken sizi bir Antalya'ya götüreyim, ya da Karadeniz vilâyetlerini gezdireyim, veya dağları kıyısına dik indiği için kıyı uzunluğu çok fazla olan Ege kıyılarını gezdireyim, tüm bunlar başka bir yazımda gerçek olacak.


Burası da Konya'nın başka bir köşesi, arkada Mevlâna Celâlettin-i Rumi Cami-i Şerifi görülüyor.


Burası da Konya'nın başka bir köşesi ve Atamız buradan Konya'ya bakıyor, biz de karşısında selâm duruyoruz.


Essahtan da Konya dünyanın merkezi gibi bir şeydir, Biraz önce paylaştığım resmin altında bir de böylesini paylaşalım dedim.


Derken efenim bizim Ankara yolculuğumuz başlıyor, yaklaşık olarak eskilerin tabiriyle altı saatçiklik yol olan Ankara yolunun çok çetin geçeceğinden emin ben.


Gerçekten de çok çetin geçtiği cihetle Hızlı Tren gerçekten de hızlı şekilde çabukçacık Ankara'ya getirdi ki yol boyunca doğru düzgün istasyon bile olmadığından tren bir tek Polatlı'da duruyor.


Polatlı da böyle bir yer işte, ne tuhaf ki yazıya sonradan eklendi.


Trenden çıkınca ilk vazifemiz Kızılay Genel Müdürlüğü önüne gelmekti, günümüzde bu mıntıkada kocaman bir alışveriş merkezi bulunmakta.


Nasıl ki bizim İstanbul'da iki adet kocaman Tahsisli Yol'umuz varsa Ankara'da da bir adet yapılmıştı bir zamanlar.
Görselimizde temaşa ettiğimiz yer Kızılay durağı, durakta da tam altı adet aslında İett'nin olması gerekirken bakanlar kurulu kararıyla Ego'nun mülkiyetine geçen İkarus otobüsler görülmekte.
Günümüzde ise bu güzergâhta Ankaray işletiliyor, ama yerin en az otuz metre aşağısından geçiyor.


Ankara'nın bir başka güzel tarafı da bizim Gülhâne Parkı gibi kocaman olan Gençlik Parkı sahibi olması.
Asıl giriş kapusu ise Ankara Garından çıkınca hemen karşınıza gelen yerde.


Ankara'nın en önemli yeri ise hiç kimenin en ufak bir kuşku bile duymayacağı Anıtkabir'dir.
Anıtkabir esas olarak her Türk Vatandaşının hayatında en az bir defa görmesi gereken bir yerdir.
İçerisinde aramızdan ne yazık ki çok erken zamanda ayrılan Atamız yatmaktadır.
Atatürk eğer bir on yıl daha yaşamış olsaydı ya da daha açık yazayım dış güçler tarafından zehirlenmeseydi emin olun İkinci Dünya Savaşı çıkmazdı, çünkü bir şekilde aralarına girerek arabuluculuk vazifesi görürdü.


Anadolu'nun her tarafında bulunan kâlelerden bir adet de Ankara'da vardır ama Ankara'daki diğerlerinden biraz daha fazla öne çıkar.


Neyse biz Üç Muz olarak bugünkü gezimizin son durağını Esenboğa Havalimanı olarak tamamlayalım ve Homumuza geri dönelim, bir gün bir kış masalında bizleri yitirtelim.


İşte sonunda dolduruluşunu bir türlü kabûllenemediğim Caddebostan sahili ve evimizin olduğu yerlere geri döndük.
Gerçekten de bir başkadır benim memleketim, havasına suyuna taşına torpağına bin can feda bir tek dostuma, kuzusuna kurduna bütün âlem kurban benim yurduma.