Bu Blogda Ara

Geçmiş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Geçmiş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Şubat 2024

Bir Güzel Hikâye

 Bir geçmiş hikâyenin anatomisidir bugünkü okuyacaklarınız.
Yine her zamanki gibi Dünya üzerinden silinip giden bir güzel günün anısını anlatmağı ben pek istemiyorum ama bunu yaşayan bir kişi ısrarla istedi.


Bugün dört yılda bir gelir, her geldiğinde de iki gün geriye atlar, yani bu yıl Pazar'a geldiyse dört yıl sonra Cuma olacaktır.
Zaten ne olduysa işbu kutlu günün Pazar gününe denk geldiği İkibindört yılında oldu.
O günü arkadaşlarıyla toplanıp bir büyük müsabakaya tanık olan bir danışan ve bunu yazmamızı isteyen şahıs o günden beridir her Yirmidokuz Şubat gününde arkadaşları tarafından ekiliyor.


Bu kişi o günü de arslinda ekilmişti ama o günü yanında mutlu olabileceği bağzı karşı cinslerden birilerinin de ortamda olmasını belki üzüntüsünü hafifletici sebep olarak görüyordu.
Dahası ara sıra baktığı müsabakanın kazanılması her şeyi unutturmuştu.


Hayat çok kişiye mıtlılık getiriiyorduysa bile kalan bağzılarına sonsuz bir hüzün getiriyordu, dahası bu hazin günler sonraki yıllarda daha da artarak devam edecekti.

15 Mayıs 2021

Yaman Çelişkiler

 Hâkiki bir yaman çelişki bizimkisi, üstelik bu ne perhiz bu ne lâhana turşusu?
Kaç zamandan beridir gerek burada gerekse Facebok'ta bazı eski zaman paylaşımlarına ilgi duyarım ve ben de buralarda eski zamanlar konusunda ahkâm keserim, genel kanı hakkında bazı düşüncelerimi arz etmek istiyorum bu yazımda şahsen.


Teknolojiyi sonuna kadar kullanıp löküs lâmbasıyla aydınlandığımız günleri geri istemek.
Hazır gıda tüketip ev yapımı tarhanaya aşermek.
Son derece konforlu binalarda yaşayıp kerpiç sıvalı evlere hasretlenmek.
İnternet televizyon derken kendimizi yalnızlaştırıp konu komşu eş dost bir arada olduğumuz o sıcacık muhabbetleri özlemek.
Her şey elimizin altındayken ve ulaşım bu kadar kolayken eski zamanların imkânsızlıklarını sevmek.
Sanırım varlıklarla kaybettiğimiz mutlulukları arıyoruz biz.
O yüzdendir yokluklara bu kadar susamışlığımız.

31 Aralık 2019

Evrensel Bakış

Bizler dünya olarak biraz sonra İkibinondokuz yılını geride bırakıp İkibinyirmi yılına gireceğiz veya İkibinyirmi yılı bizlere girecek.
Ancak bu evrende tek başımıza olduğumuzu sanmıyor ben.
Biraz uzaklara gidelim ve dünya dışı varlıkların düşüncelerine bir göz atalım dedik:


Aslında her zaman diyorum ki geçen her bir saniye bizleri ölüme bir saniye daha yaklaştırıyor diye, ne de olsa dünya üzerinde geçireceğimiz zaman ve saniyelerin adedi Allah-u Te'âlâ tarafından biliniyor.
Ya biz yukarıdakine göre geçen zamanı bize göre de yeni bir yılın gelişini kutlarken bizlere bahşedilen o kıymetli saniyelerimiz biterse ne olacak?

21 Eylül 2019

Tipitip

Bugün aşağıda paylaşacağım resmi Facebok'ta görünce aklıma bir zamanların unutulmaz sakızı Tipitip geldi nedense.
Ben de o zamanın çocuklarından sayılırım. Kolay değil dört onluğu bitirdim iki yıl önce. Kafa kâğıdımız artık eskimeye başladı sevgili genç ve kendilerini genç hisseden okuyucularım.
Her ne kadar Tipitip benden üç yaş daha büyük de olsa benim çocukluğumun kahramanlarındandı.


Önce sizlere Tipitip Sakızından veya Çikletinden biraz bahsedeyim:
Görselde de görüldüğü üzere Bindokuzyüzyetmişdört yılında Kent Gıda Sanayi bünyesinde üretilen sakızı daha cazip kılmak için Sayın Bülent Arabacıoğlu'nun çizmeye başladığı karakter.
Büyük gözlüklü uzun burunlu her zaman papyonlu yuvarlak şapkalı kahramanımız.
Sakızın tadı ve kokusu ise söylenenlere göre günümüzün yetişkinlerinin çocukluk dönemlerine ait geçmişten gelen tadı günümüze taşıyor.
Önceleri İstanbul'un Şişli ilçesinin Bomonti mahâllesinde faaliyet gösteren fabrika gelişen zaman içinde Tuzla'ya taşınmıştır.


Kahramanımız tabi ki evlidir, oldukça hoş ve kendisiyle kafa dengi bir eşi vardır.
O kadar kafa dengidir ki kendisiyle aynı kulaklıktan aynı müziği dinleyebilecek kadar, gerisini siz hesap edin.
Hani yeri gelmişken ben pek evlilik kurumuna pek inanmam ama öyle kafa dengi birini bulsam belki bazı kurallarımdan esneklik gösterebilirim hani.


Bugün günlerden belki Bir Nisan değil ama kahramanımızın sevgili eşi eve gelen kocasına güzel bir sürprüz hazırlamış.


İlk çıktığı zaman televizyonlarımız tek kanallı Türkiye Radyo Televizyon Kurumu'ydu, televizyon bize ne sunarsa onu izleyebilirdik veya akşamları sinemaya veya tiyatroya gitmekten başka çaremiz yoktu.
Ancak gelişen zaman zarfında birçok yeni televizyon çıktı, her televizyon kanalı da kendine göre program yapmak zorundaydı.
Hâliyle de eve her program için yeni televizyon almış bizimki, eşi de şaşkınlıklar içinde kalmış.


Kahramanımızın bir hobisi de balık tutmak, ancak bu konuda pek başarılı olamadığı görülmekte, o da ne yapsın kendine göre bir çözüm bulmuş.


İş inada binince tuttuğu balıkları cetvelle ölçmeye kadar vardırmış.
Günümüzde de belli bir uzunluğa erişmemiş olan balıkların avlanmaması balık neslinin devamı açısından önemli olduğu için yasaklanmıştır.


Yukarıdaki paragrafta inatçı olduğunu söyledim ya, arkadaşlarıyla basketbol oynarken illâ topu sepete atacak.
Aslında bu karikatür gerçekten vukua avdet etmiş bir hadise-i şeriftir, çünkü bir zamanlar Beşiktaş ile Karagücü arasında o zamanlardaki adı Spor Sergi Sarayı sonradan da Lütfü Kırdar Spor Salonu'nda oynanmış olan Beşiktaş'ın 110 - 56 kazandığı basketbol müsabakasında sahanın en kısa boylu sporcusu olan Hüdai Budanur'un kırdığı rekorları simgeler.
O müsabakada Hüdai Bey o zamana kadar bir müsabakada en fazla sayıyı rakip potaya bırakma rekoru her ne kadar sonradan Erman Kunter tarafından kırılmış da olsa bir müsabakada takımının kaydettiği bütün sayıları tek başına kaydetme rekorunu günümüze kadar kıran başka bir sporcu ne Türkiye'de ne de Dünya'da bir kez daha vaki olmamıştır.
Kendisi hakkında bilgiye erişmek için lütfen Hüdai Budanur yazısına tıklayınız.


Tipitip'in pratik zekâsı bazen başına olmadık işler de açmış, çünkü evine aldığı elmalar biraz ağır gelip de taşıyamayınca bulduğu elmaları mideye indirme çözümü bu sefer kendisinin üzerine ağırlık çökmesine sebep olmuş.


Geçmişler olsun sevgili Tipitip.
Kışın kar veya buz üzerinde paten kaymak da güzel spordur ancak kayarken dikkât etmek gerekir.


İmdı da sizlere kahramanımızın ailesini takdim etmek istiyor ben:
Oğlu Tipican, eşi Tipitoş, Tipitip'in kendisi, kızı Tipicik ve köpekleri Tipitop.
Bu seri zamanında o kadar çok sevildi ki gelişmeleri sizin gözlerinizi yormamak adına fazla yazamayacağım ancak bir bağlantı bırakayım buraya, aşağıdaki resme tıklayabilirsiniz:


Her ne kadar o zamanlar çizgi filmi de yapılmış olsa bunlardan bir örnek bulamadım.
Tipitip konusunda şimdilik bu kadar, belki bir gün yeniden bu konuda yazım olur, yeter ki siz okumak isteyin.

01 Temmuz 2019

Bir Temmuz Kabotaj Bayramı

Günümüzde malesef unutturulan bir bayram bugün.
Çünkü kabotaj demek kendi karasularımız dâhilinde kendi limanlarımız arasında kendi bayrağımızı taşıyan gemiciklerimizle yolcu ve yük nâkliyatı yapabilme hakkı demektir.


İşbu hakkımızı zamanında hangi koşullar altında ve nelerle çarpışarak söke söke aldığımızı bir düşünün.
İmdı da üç tarafı denizlerle çevrili olan memleketimizde denizciliğimizin geldiği vaziyet-i rezilliyeyi de gözlerinizin önüne getirin.
Bu neye benzer biliyor musunuz? Her ne kadar konu gelişen dünya koşulları yüzünden uçaklara doğru kaysa da yaklaşık olarak şöyle bir şeyi düşünün bir de:
İstanbul'dan Yüksekova'ya giderken binmeniz gereken Türk Hava Yolları uçağımız yerine French Airlines uçağına binmeye ve içinde görevlilerden bir şey isterken Türkçe değil de Fransızca konuşmaya, ya da Adana'ya giderken Bıritiş Airways uçağında İngilizce konuşmaya, o da mı olmadı bu sefer diyelim Trabzon'a giderken Aeroflot'a bindirilip Rusça konuşmaya, bitmedi bu da Antalya'ya giderken Alitalia'ya bindirilip İtalyanca konuşmaya, ve en kötüsü de dağlarında çiçekler açtırdığımız İzmir'e giderken Olimpik Havayollarına ait bir uçağa bindirilip içindeki görevlilerle Yunanca konuşmak zorunda kalmaya benzer. Çünkü yukarıda saydığım uçakçılar ancak kendi mensubu oldukları memleketlerin anadillerini ve İngilizce'yi bilirler, Türkçe bilme şansı eğer anavatanları Türkiye değilse bilmezler.
Allah'tan havadaki kabotaj hakkımız duruyor, ya o da elimizden alınsaydı da yurt içinde bir yere giderken Türk Hava Yolları gibi Pegasus gibi Anadolu Jet gibi Atlas Jet gibi Onur Hava Yolları gibi bize ait uçaklarımızı uçuramasaydık ne olacaktı?
Eğer harp-ı umumiden sonra ulusal kurtuluş savaşını kazanamasaydık ve düşmanları memleketimizden kovamasaydık işte böyle bir manzara-i rezilliye ile karşı karşıya kalacaktık.
İşbu unutturulan bayramın amacını ancak o zaman anlarsınız.

11 Haziran 2019

Reklâm Zamanı

Bloguma günümüze dek reklâm almadım henüz.
Ama imdı işbu yazımda sizlere birkaç eski zamanlardan bazı reklâmları paylaşacak ben.


Mâlum bu mevsim sineklerin ortaya çıkma zamanları olduğu cihetle Şeltoks adlı sinek ilâcı zamanında özellikle sivrisineklere ve karasineklere karşı birebirdi.


Sabahları çocuklarımıza sâhlép içirmemizi telkin eden Çapamarka bizlerin neş'esini te'min ettiğini de söylerdi.


Bir zamanlar Süreyya Pilâcı çok güzeldi, Şehr-İstanbul hâlkını denize girmeye çağırmak için gazetelere ilânlar da verilirdi. Soldan sağa Heybeliada Burgazada ve Kınalıada'ya karşı kıyıdan deniz girmenin zevki bir zamanlar paha biçilemezdi.


Her ne kadar Büyükada da görünürde de olsa genel olarak görünüşün dışında kalırdı.
Günümüzde burası çoktan tarihin tozlu sergenlerinin arasındaki yerini aldırıldı, o altın renkli kumlar dolgu alanın altında kaldı, üstelik artıkım çıkartılamaz bile. Deniz ise neredeyse Heybeliada ile birleşecek vaziyette.

Ekmek Arası Halley programımızı kıraat eylediniz.