Günümüzde malesef unutturulan bir bayram bugün.
Çünkü kabotaj demek kendi karasularımız dâhilinde kendi limanlarımız arasında kendi bayrağımızı taşıyan gemiciklerimizle yolcu ve yük nâkliyatı yapabilme hakkı demektir.
İşbu hakkımızı zamanında hangi koşullar altında ve nelerle çarpışarak söke söke aldığımızı bir düşünün.
İmdı da üç tarafı denizlerle çevrili olan memleketimizde denizciliğimizin geldiği vaziyet-i rezilliyeyi de gözlerinizin önüne getirin.
Bu neye benzer biliyor musunuz? Her ne kadar konu gelişen dünya koşulları yüzünden uçaklara doğru kaysa da yaklaşık olarak şöyle bir şeyi düşünün bir de:
İstanbul'dan Yüksekova'ya giderken binmeniz gereken Türk Hava Yolları uçağımız yerine French Airlines uçağına binmeye ve içinde görevlilerden bir şey isterken Türkçe değil de Fransızca konuşmaya, ya da Adana'ya giderken Bıritiş Airways uçağında İngilizce konuşmaya, o da mı olmadı bu sefer diyelim Trabzon'a giderken Aeroflot'a bindirilip Rusça konuşmaya, bitmedi bu da Antalya'ya giderken Alitalia'ya bindirilip İtalyanca konuşmaya, ve en kötüsü de dağlarında çiçekler açtırdığımız İzmir'e giderken Olimpik Havayollarına ait bir uçağa bindirilip içindeki görevlilerle Yunanca konuşmak zorunda kalmaya benzer. Çünkü yukarıda saydığım uçakçılar ancak kendi mensubu oldukları memleketlerin anadillerini ve İngilizce'yi bilirler, Türkçe bilme şansı eğer anavatanları Türkiye değilse bilmezler.
Allah'tan havadaki kabotaj hakkımız duruyor, ya o da elimizden alınsaydı da yurt içinde bir yere giderken Türk Hava Yolları gibi Pegasus gibi Anadolu Jet gibi Atlas Jet gibi Onur Hava Yolları gibi bize ait uçaklarımızı uçuramasaydık ne olacaktı?
Eğer harp-ı umumiden sonra ulusal kurtuluş savaşını kazanamasaydık ve düşmanları memleketimizden kovamasaydık işte böyle bir manzara-i rezilliye ile karşı karşıya kalacaktık.
İşbu unutturulan bayramın amacını ancak o zaman anlarsınız.