Bu Blogda Ara

22 Haziran 2021

Martı

İstanbul'un bazı simgeleri vardır, olmazlarsa İstanbul olmaz o zaman.
Hani bir Aya Sofya bir Haydarpaşa bir Kız Kulesi bir Boğaziçi Köprüsü ve daha sayamayacağım saysam da sayfalarımın yetmeyeceği sabit simgeler, bir de Martı bir de Kedi bir de Karga gibi İstanbul'un gerçek sahipleri gibi.
Gerçi ben Marmaray işlemeğe başladığından beridir adam gibi Vapora bindiğim de yoktu ama son birkaç zamandan beridir yolum vaporsuz geçmez oldu.


Vaporu pek tercih etmememin sebeplerinden en önemlisi biniş ücretinin Dört Türk Lirasıcık olması, yani norminâl bir otobüse binmenin ücreti olan Üç Türk Lirası Elli Türk Kuruşundan fazla olması.
Belediye sanırım biraz paraya sıkışmış ki vapor ücretini otobüsten pahalıya uydurmuş.


Ben biliyorsunuz sıkutır adlı âleti sevmedim bir türlü, üstelik kullanılmasına da karşıyım.
Uzun zamandan beridir Martı adlı bir sıkutır firması vardı, yanına Hoop gibi Tazı gibi Binbin gibi Kedi gibi Scooby gibi ama bu saydıklarımla sınırlı olmayan firmalar işin içine girdi.
Bu yazımın başlık konusu hepimizin kuş olarak bildiği Martı asla ama asla sıkutır firması olarak anılmayacaktır.
İstanbul vaporsuz olmaz, vaporlar da Martısız olmaz.


Ben de uzun zaman sonra bindiğim eski adı Caddebostan yeni adı Fuat Sezgin olan vaporumuza bindiğimde yol boyunca bana eşlik eden Martıların resm-i şerifini çekmemezlik edemezdim tabi.
Hani eski bir İstanbul türküsünde de yazar:
Gemi gelir yanaşır içi dolu çamaşır
İstanbul'un kızları Recep diye ağlaşır
Deniz havası birçok hastalığa iyi gelir, siz de fırsatını bulursanız Vapora binmemezlik etmeyin.