Bu Blogda Ara

Kâlp etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kâlp etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Şubat 2025

Sefkilılar Günü'de Ekomonik Değerler

 Norminâl şeraitte maaşlar her zaman Ayların Başlarında ceplerimize girer, ancak ayın ortasında yatırımlık dövizler aniden pahlılaşabilirler, özellikle de Üçüncü Dünya Ülkeleri işbu konuda daha fazla muzdariptir, ancak biz çok şükür ki Üçüncü Dünya Ülkelerinden biri değiliz, bizden daha kötü Ekomoniye sahip olanlar da var.
Bugün günlerden Cum'a ve takvimdeki tarih Ondört Şubat gününü gösteriyor, hani Kuyumcuların ve Çiçekçilerin en çok Sipâliyi kasalarına koyduğu ama kalfa ve çıraklarına fazladan harçlık olarak On Para bile koklatmadıkları ve de yılda sadece bir kez yaşanan bir gün.


Neyse biz imdı avdet eyleyelim Asgari Ücret'in bugünkü Döviz Ücretlerine karşı kaybettiği değerlere:

Amerika Birleşik Devletleri Doları : 22.104 ÷ 36,15 = 611,45
Avrupa Birliği Eurosu : 22.104 ÷ 37,78 = 585,07
İsviçre Federasyonu Frankı : 22.104 ÷ 39,95 = 553,29
İngiltere Krallığı Sterlini : 22.104 ÷ 45,45 = 486,33
Kuveyt Dinarı : 22.104 ÷ 117,25 = 188,52
Has Altın : 22.104 ÷ 3.460 = 6,38

Bu tabeləde ilk sayı İkibinyirmibeş yılında uygulanan Asgari Ücreti, ikinci sayı ilgili Dövizin Bugünkü Ücretini, sonuç ise ilgili Dövizin Bugün alınabilecek Miktarını gösterir.
Olur da erimenin boyutunu görmek isterseniz Ahanda Buraya tıklayınız.

Bugün henüz Dünyaya Ay Başı teşrif etmediğinden ve Ceplerimiz ve de Cepkenlerimiz iyicenem delinmişken ve dâhi Çiçekçi Abla kuytu bir yerde gizlice kahkahalarla üstlerimize gülerken Yeni Türk Lirasımızın kaybettiği değerin ölçeklerini yazamam, ne de olsa bugün Kuyumcu ve Çiçekçilerin en çok Sipâliyi kasalarına koduğu ve gece geldiğinde milyonlarca dişil varlığın fırınlarında milyonlarca eril varlığın tencereler dolusu mercimeklerinin pişirilerek afiyetle birlikte yummilenileceği Sefkilılar Günü olmak var.


Sonuç olarak Aşkı ve Yalnızlığı tek güne sığdıramayız, çünkü Yıldız Ablamız (Tilbe) öyle söylüyor.
Kaldı ki Dünyanın Para üstüne döndüğünü ve her şeyin mal mülk her şeyin para pul olduğunu, dostluk ve sevginin ancak para varsa ortaya çıkacağını söyleyen bir adet Sezen Ablamız (Aksu) mevcut.

01 Haziran 2024

Geçmişte Hatırlanmak

 Eskilerin "Yâr" dediğine şimdikiler "Manita" veya "Madigudi" diyor.
Eskilerin "Nâz" dediğine şimdikiler "Trip" diyor ki Trip sözcüğü İngilizce'de "Yolculuk" demek.
Eskilerin "Sevda" dediğine şimdikiler "İlişki" diyor ki İlişki sözcüğü birbiriyle bağlantısı olan her şey için kullanılır, örnek olarak "Arkadaşlık" da bir tür "İlişki" çeşididir, "Vapur" ile "Deniz" arasında da bir ilişki vardır, deniz olmazsa vapur olmaz.


Eskiler bakmaya kıyamazken şimdikiler canına kıyıyor. Kâlbe kıyıyor.
Samimi sıcacık sofralara "Kılişe" diyip incikli boncuklu masalara da "Sunum" diyorlar.


Ah eskiler ah.
Farsça'da "Dil" kelimesi "Gönül" demek ve bozulan sadece lisanımız değil dilimiz oldu.
Değer verdiklerimiz oldu.

14 Şubat 2022

Aşkın Anlamı Yatak Odası

Bir zamanlar, yani bundan uzun uzun yıllar önce dünya üzerinde Aşk adı verilen, gözünün kör olduğu, çeşitli çılgınlıklar yaptırabilen, uğruna da en olmadık şeyleri bile oldurtan bir duygu vardı.
 Aşkın üzerine sayfalar dolusu yazılar ve kitaplar yazıldı, filmler çekildi, tiyatrolar sahnelendi.


Gün geldi zaman geçti, artık sıra verme zamanı geldi, verilince de kâlp kırıklıkları yaşandı.
Hâttâ en acısı sevilen kişi seveniyle sırf sevildiği için dalga bile geçti, sonra da sümüklü bir mendil gibi bir köşeye fırlattı.
Öyle ki seven kişi sırf onu sevdiği için pişmân bile ettirilerek özür dilemek zorunda bile bırakıldı. Çünkü ne de olsa sevenin sevmeğe hakkı yoktu.


Bugünün aslında tek kazanan kesimi sadece kuyumcular ve çiçekçiler.
Kaldı ki aşkın ateşi yakarsa altını eritir, eriyen altın kadını eritir, kadın da erirse erkeği eritir.
Bu erimelerin tek karşıt gücü tabi ki sadece Sipâli'dir, yani sizin anlayacağınız dilde de yazayım Para'dır.


Anlayacağınız sipâli olmazsa aşkın varlığından söz edilemez bile.
Kısaca yazayım ki bu akşam kırılacak cevizleri içine almak için bile sipâli lâzımdır.
Mâlum-u âliniz aşk veresiye değildir, ya peşin verilir, ya da hiç verilmez terk edip gidilinir.

07 Temmuz 2021

Dünya Çikolata Günü Kutlama

 Günden güne bazı kimseleri özlemeğe başladı ben. Tamam norminâle döndük, sokak yasakları kalktı, ama bazı şeyler çok eksik kaldı hayatımda.
Ne kahve ne dondurma artık bana mutluluk vermiyor.
Gönlüm perişan kâlbim kırık
Senin yüzünden oldum hıçkırık
Saçların sırma gözlerin elâ boyun sırık
Hasrette bırakma beni ne olur güzel şıllık
Tırık çıkık mıkık.
Hava aslında fıstık gibi sıcak, Güneş güzelcenem ortalığı aydınlatıyor, geceleri serinlikte biraz kafa dinleyebiliyor ben ama Şaban Lâtifses sağ olsun Şabaniye olmadan önce yazdığı şarkı inşallah duygularımı anlatır.


Bugün biraz önce de dediğim gibi Dünya Çikolata Günü olması yüzünden kendimi biraz mutlulaştırmak için Kahve Dünyası'na zor attı ben.
Eskiden günde beşon kişinin yazdığı iletişim kanallarım son üç haftadan beridir suspus, acaba ne yaptım da sesi kesildi?
Yoksa başına olumsuz bir şey mi geldi?

Dünya Çikolata Günü

 Hepinizce mâlumdur ki kapitâlist düzende yaşamaktayız.
En sonunda benim en sevdiğim gıdalardan olan Çikolata için de bir gün yaratıldı ve bu yıl itibarıyla uygulamaya sokuldu.


Bugün bütün çikolata markaları kendilerince çikolata ikram edecekler, ne de olsa çikolata mutluluk veren ve kâlp kırıklıklarına iyi gelen bir madde olduğunu daha önceleri yazmıştı ben.


Hayat çikolatasız çekilmiyor, hele kahvesiz hiç çekilmiyor, çünkü öyle bir baskı yaşamaktayız ki son günlerde, pimi kopmuş ve fitili de çok kısa bir el bombası gibiyiz.
Bu zor günlerimizde ruh ve sinir hastalıklarına yakalanmazsak hiç hasta olmayız.

14 Şubat 2021

Sevgililer Günü Falan Mı Dediniz?

 Bugün aslında özel ve güzel bir gün. Şarkıda dediği gibi hava bile aşk kokuyor. Birbirini seven (!) çiftlerin en mutlu günü.
Hediyeler sürprizler yemekler kulaklara fısıldanan güzel aşk sözcükleri falan filân feşmekân başta olmak üzere bütün güzel duygular saklı kaldıkları yerlerden ortaya çıkmak için can atıyordu bugünlerde.
Çünkü bugün özel bir gün, mâlum tek başına geçirilemeyecek kadar da güzel bir gün.


Peki sevgili gençler bu kadar tozpembe mi her şey?
Ya da kendinizi ne kadar inandırabildiniz sahte duygularınızın gerçekliğine?
Hiç kuşkusuz bu konuda çok başarılı olan insanlar vardır etrafta ama dönüp kendinize sordunuz mu hiç kendi gerçeğinizi?
Neden hep insanlar yalnız olmaktan şikâyet ederler? Neden hayatlarında illâ biri olsun diye akla hayale gelmeyecek dolaplar çevirerek belki de sırf başkalarına inat olsun diye birini isterler? Hep böyledir demiyorum ama gerçekten bu kadar basit midir aşk?
Ya da hiç mi saygıyı hak etmez aşk?
Ya da nedir ki bu aşk?
Herkesin dilinde olan ama bir türlü tarif edilemeyen.
Edilse bile hep bir şeylerin eksik anlatıldığı ancak yaşayarak anlayabilirsin denen.
Ne elle tutulabilen ne gözle görülebilen.
Belki de bu karmaşıklık cazip geliyor insanlara, bu gizem bu heyecan.
Kim ya da nasıl olduğu önemli değil.
Onu karşında gördüğünde heyecanını bastırmak için dudaklarını kanatacak kadar ısırmak değil.
Saçmasapan hareketler yapıp sonra da bu ben miydim deyip kızarmak da değil.
Bir bahane olsa da onu görsem sesini duysam demek hiç değil.


Aslında ne biliyor musunuz?
Yanımda olsun istediklerimi yapsın, birlikte gezip eğleneyim beraber fotoğraf çektireyim, sonra mutluluğumuza imrenerek şahit olsun diye herkesin görebileceği şekilde paylaşayım ve en nihayetinde ne kadar yakışan bir çift olduğumuz konuşulsun, insanlar imrenerek baksın, ruhum okşansın.
Olan bu işte.
Günümüz aşkları bu, daha doğrusu adına aşk deniyorsa tabi.
Bir kitapta okumuştum yazar şöyle diyordu:
"Aşk, birdenbire gelir çalar kapını, zamanı yoktur. Aynı ölüm gibi."


Ona karşı koyamıyorsan
Vakitsiz gelişine ses edemiyorsan
Yanındayken maskelerini atıp en saf halini alabiliyorsan
Gecen gündüzüne karışıyor ve buna engel olamıyorsan
Tam uyuyacakken onla ilgili hayallere dalıyor, uyumamak için kendini zorlasan da sonunda uyuyakalıyorsan
Uyusan bile rüyalarında hala onla beraber olabiliyorsan
İşte bunun adı aşktır.


Fakat günümüzde sahte duygular yaşamanın adı olmuş aşk. Sevsen de sevmesen de fark etmiyor nasıl olsa. O zaman hiç bitmeyecek aşklara ve aşıklara içelim bu gece.
Gününüz kutlu olsun Ey Aşıklar.

Sevgililer Günü

 Her yılın ikinci ayı ve en kısa ay olan Şubat-ı Şerif Ayı'nın ilk yarısının son günü kapitâlist düzenin isteği üzerine Sevgililer Günü olarak kutlanmağa başlanmıştır.
Bugün nerelerde ne kadar birbirleriyle sevgili olanlar varsa bir yerlerde buluşurlar, romantik mumlarla başbaşa yemek yerler, gittikleri yerlerde yavaş ve huzurlu aşk şarkıları çalar, bütün dükkânlar kâlplerle süslenir falan filân feşmekân.


Bugüne özel olarak çiçekçilerin en çok sattığı çiçek ise ne Karanfil ne de Papatya, sadece Gül'dür. Hâttâ sırf bugüne yakın günlerde bir tek gülün ücreti norminâl zamanın en az üç katına çıkar, yani norminâl günlerde Beş Türk Lirasıcık'a alabildiğiniz tek bir Gül özellikle Şubat-ı Şerif Ayı'nın Onuncu Günü'nden sonra önce On Türk Lirasıcık'a çıkar, o büyük vuslat gününe yaklaşıldıkça daha da artar, Ondördü geldi miydi de artık çiçekçinin insafına kalmışsınızdır, Elli Türk Lirası da istese vereceksiniz, Yüz Türk Lirasıcık'a kadar çıkan çiçekçi bile gördü ben.


Daha olay burada bitmedi, bir de akşamı birlikte geçirmek ve bir Hotelde konaklama faslı da olmalı ki sevgililik kurumu iyicenem bir sağlamlaşsın.
Bir taraf çiviyi çekiçle tahtaya sağlam çakmalı ki ertesi yıla kadar bir kerpeten gelip de o çiviyi sökmeği başaramasın.
Geceleyin ışıksız odalarda kim bilir kaç tencere baklalar mercimekler pişirilecek, fırına verilen mercimeklerin baklalarını dilinin altında saklamak da bambaşka bir konudur.


Tabi bir de işin armağan kısmı mevcut, sevgiliye sevgiliniz olduğu için güzel bir armağan almanız şart ötesi bir şeydir.
Oysa ay ortasında ceplerimiz delik cepkenlerimiz daha büyük delik, ekomoni bu yıl fazlama tıkırında olmadığını da eklemem gerekiyor.
Nasıl çıkacağız bu işin içinden?
Yoksa tıkırında olan ekomoniyi bahane etmeyip başka bir sudan sebeple sevgilimizden ayrılmalı mıyız Sevgililer Günü öncesi?
Not: Bu öneriyi asla tavsiye etmiyorum, çünkü Sevgililer Günü'nü sevgilisiz geçirmek zorunda kalmağı en iyi bilenlerdenim.
Kaldı ki hem kendinizi hem de sevgilinizi sevgilisiz bir Sevgililer Günü geçirtmeğe hiç mi hiç hakkınız bulunmamaktadır.


Bu yıl belki de bağzı sevgilliler içinde bulunduğumuz şeraitler çerçevesinde sevdiklerinin yanlarında olamayabilecekler ki işbu şerait-i umumiye de küresel güçler tarafından yaratıldığını söylememe gerek bile yok sanırım.
Demin ben sizlere Sevgililer Günü Hediyesi'nden bahsetmiştim, bazı armağanlardan Oyuncak Ayı çıkar, bazılarının içinden de Büyümüş bir Ayı çıkar.
Kadınlar nedense tipitip olan erkeklere Ayı gibi Öküz gibi lâkaplar takmağa bayılırlar, ama aynı tipitiplerin de peşlerinde koşarlar, o tipitipler de kendilerine köle muamelesi yaparlar.


Bir insana Ayı demek hele de bir kadının bir erkeğe Ayı demesi aslında kul hakkına girer, çünkü insan ne kadar uğraşırsa uğraşsın asla Ayı olamaz, Ayı da kendisine hakaret edildiği için öbür dünyada kadından davacı olur.
Kul hakkı konusu sadece insanları değil hayvanları da kapsamaktadır, çünkü Ayı'yı da Öküz'ü de ve bilumum hayvanları da Allah-u Te'âlâ yaratmıştır.


Çikolata ise Sevgililer Günü'nün olmazsa olmazlarındandır, çünkü Çikolata'nın içindeki maddelerin gerek mutlu olunduğu zamanlarda daha da mutlu hissettirmesi, gerekse hüznün ağır bastığı zamanlarda kırılan kâlpleri onarıcı etkileri mevcuttur.
Tabi çok insan kâlp kırıklıklarını önemsiz gibi görse bile kâlplerin kırılması adamı ölüme bile götürür.


Aslında bir de buraya romantik melodilerle dolu bir müzik eklemek gerek ama bu sefer bu kadar ağırını ben kaldıramayacağım, siz kendi zevkinize göre YouTube'yi açın bir şarkı dinleyin kulaklıklarınızla, yanında da birer kahve içmeği unutmayın.


Bir de küresel kapitâlist güçlerin istedikleri şekilde ilişkinizi bir akıllı telefonla onaylatın, mâlum-u âliniz fikirlerin ve karşılıklı konuşmanın yerini akıllı telefonların çeşitli uygulamalarındaki veriler aldı.
Hem siz küresel kapitâlist güçler ve akıllı telefonun mucitlerinden daha mı iyi bileceksiniz anlaşabilip anlaşamayacağınızı?


Sonuçta aşk da sevgi de bir tek şeye dayanıyor küresel kapitâlist güçlerin ele geçirdiği dünyada: Tabi ki Para.
Hani bir zamanlar Rüçhan Çamay'ın da seslendirdiği bir şarkı gibi:
Para para para, varlığı bir dert, yokluğu yara, fazlası da bela, gömeceğim seni bir gün mezara.


Eğer nakit paranız yoksa hiç düşünmeyin, kredi kartı da aşkı sürdürmek için yeterlidir, ama kartın borcunu ödeyebildiğiniz sürece tabi ki.
Bedava sevgi karın doyurmuyor, sevgili sahibi olmak da ayrı bir dert.
Anlayacağınız para aşkı satın aldı sonunda.


Daha fazla bu konulara girecek olursak bu yazının amacının dışına çıkmış oluruz, oysa bu seferkinde ben sevenlere ve sevgililere umut vermeliydim değil mi?
Oysa sevginin tek güne sığdırılması konusunda neredeyse herkes bir şeyler söyler, hâttâ karşı bile çıkarlar. Ama iş Sevgililer Günü'ne geldi miydi, hele bir de unuttunuz muydu ayrılık kapınızı hemen çalmağa başlar.


Ancak günümüzün olmaz olası kapitâlist dünyasında yalnız olanlar veya sevgililerinden kolluca birer kazık yiyenler bugünü kolaylıkla atlatamazlar.
Ben yalnızlar için bu yıl da Çikolata yummilenmelerini tavsiye etmek istiyorum, belki kâlp kırıklıklarını tam olarak önleyemese bile kırılmış kâlpleri biraz olsun tamir eder.

13 Aralık 2017

Ofiste Çalışmak Kâlbe Zarar

Herkes masa başında çalışmanın oturduğu yerden parayı götürmek olduğunu düşünür.
Gelgelelim bizden götürdüklerini göremezler bile.
Birçok çalışanlar çeşitli rahatsızlıkların tehdidi altında aslında.
Ancak çalışkan İngiliz bilim adamları aslında o kadar da güzel bir şey olmadığını araştırmalarında bulmuşlar.


İmdı bu araştırmanın sonuçlarında neler bulunduğunun izahatını verecek ben.
Masa başında çalışanlar genelde sağlıksız besleniyorlar. Buna çarşıdan alışkın ben, patronlar genelde simitle veya tostla öğünlerini geçiştirirler.
Bu şekilde beslenmek öncelikle kâlbin yağlanmasına yol açıyor.
Simit tost poğaça gibi gıdalar hamur işi oldukları için beli kalınlaştırıyor. Yani insanı şişkolaştırıyor.
Bunun üzerine kâlp hastalıkları riski de artıyor.
Göz de hareket etmediği için zamanla görme yetenekleri de zayıflıyor. Gözlük kullanmamızın nedenlerinden biri de bu işte.
Ayrıca sürekli oturmak da kasları da zayıflatıyor, sonra birkaç yüz metre için bile arabaya binme ihtiyacı hissediyoruz. Yani hareketsizlik bizi bitiriyor.
Atalarımız zamanında çok güzel söylemişler: Nerede hareket orada bereket.

14 Şubat 2011

SEVgililer Günü (!) Mü Dediniz

Bugün aslında özel ve güzel bir gün. Şarkıda dediği gibi hava bile aşk kokuyor. Birbirini seven (!) çiftlerin en mutlu günü.
Hediyeler sürprizler yemekler kulaklara fısıldanan güzel aşk sözcükleri falan filân feşmekân başta olmak üzere bütün güzel duygular saklı kaldıkları yerlerden ortaya çıkmak için can atıyordu bugünlerde.
Çünkü bugün özel bir gün, mâlum tek başına geçirilemeyecek kadar da güzel bir gün.

Peki sevgili gençler bu kadar tozpembe mi her şey?
Ya da kendinizi ne kadar inandırabildiniz sahte duygularınızın gerçekliğine?
Hiç kuşkusuz bu konuda çok başarılı olan insanlar vardır etrafta ama dönüp kendinize sordunuz mu hiç kendi gerçeğinizi?
Neden hep insanlar yalnız olmaktan şikâyet ederler? Neden hayatlarında illâ biri olsun diye akla hayale gelmeyecek dolaplar çevirerek belki de sırf başkalarına inat olsun diye birini isterler? Hep böyledir demiyorum ama gerçekten bu kadar basit midir aşk?
Ya da hiç mi saygıyı hak etmez aşk?
Ya da nedir ki bu aşk?
Herkesin dilinde olan ama bir türlü tarif edilemeyen.
Edilse bile hep bir şeylerin eksik anlatıldığı ancak yaşayarak anlayabilirsin denen.
Ne elle tutulabilen ne gözle görülebilen.
Belki de bu karmaşıklık cazip geliyor insanlara, bu gizem bu heyecan.
Kim ya da nasıl olduğu önemli değil.
Onu karşında gördüğünde heyecanını bastırmak için dudaklarını kanatacak kadar ısırmak değil.
Saçmasapan hareketler yapıp sonra da bu ben miydim deyip kızarmak da değil.
Bir bahane olsa da onu görsem sesini duysam demek hiç değil.

Aslında ne biliyor musunuz?
Yanımda olsun istediklerimi yapsın, birlikte gezip eğleneyim beraber fotoğraf çektireyim, sonra mutluluğumuza imrenerek şahit olsun diye herkesin görebileceği şekilde paylaşayım ve en nihayetinde ne kadar yakışan bir çift olduğumuz konuşulsun, insanlar imrenerek baksın, ruhum okşansın.
Olan bu işte.
Günümüz aşkları bu, daha doğrusu adına aşk deniyorsa tabi.
Bir kitapta okumuştum yazar şöyle diyordu:
"Aşk, birdenbire gelir çalar kapını, zamanı yoktur. Aynı ölüm gibi."

Ona karşı koyamıyorsan
Vakitsiz gelişine ses edemiyorsan
Yanındayken maskelerini atıp en saf halini alabiliyorsan
Gecen gündüzüne karışıyor ve buna engel olamıyorsan
Tam uyuyacakken onla ilgili hayallere dalıyor, uyumamak için kendini zorlasan da sonunda uyuyakalıyorsan
Uyusan bile rüyalarında hala onla beraber olabiliyorsan
İşte bunun adı aşktır.
Fakat günümüzde sahte duygular yaşamanın adı olmuş aşk. Sevsen de sevmesen de fark etmiyor nasıl olsa. O zaman hiç bitmeyecek aşklara ve aşıklara içelim bu gece.
Gününüz kutlu olsun Ey Aşıklar.

14 Şubat 2008

Sevgililer Günü 14 Şubat

Sizler bilir misiniz yanlızlar için bu günü yaşamak çok zordur diye? Aynı benim gibi, çünkü ben de yalnızım.
Buradan şunu da açıklamam lâzım size:
"Hayatımda hiç bir zaman bir sevgilim olmadığı gibi bundan sonra da olacağını hiç sanmıyorum, bu yüzden de bu gün benim için hiç ama hiç bir anlam ifade etmiyor."
Bu da böyle biline, artıkım dedikodumu yapıp durmayın yeter.
----
Günün Şarkısı
----
Aşk Kırıntıları
----
Yaklaştırsana yavaş yavaş kendini bana
Al içine tekrar derinine sakla kat kasırgana
Yalan söyleme bak gözlerime bitmiş olamaz
Yokla ceplerimi aşk kırıntıları kalmış olmalı biraz
-
Aşk kırıntısıyla doymaktansa
Tek başıma aç kalırım bu hayatta
Paylaşacak bir şey artık yoksa
Bir erkekle bir kadın arasında
-
Yürürüm ipte ağım yokken hem de kopkoyu içim
İnan çok çalıştım bu kâlpsiz dünyayı sevebilmek için
Neyim var ki senden başka hadi son bir kez
Ceplerimi yokla aşk kırıntıları kalmış olmalı biraz
-
Aşk kırıntısıyla doymaktansa
Tek başıma aç kalırım bu hayatta
Paylaşacak bir şey artık yoksa
Bir erkekle bir kadın arasında
----
Teoman
----