Bu Blogda Ara

Hediye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hediye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Şubat 2021

Sevgililer Günü Falan Mı Dediniz?

 Bugün aslında özel ve güzel bir gün. Şarkıda dediği gibi hava bile aşk kokuyor. Birbirini seven (!) çiftlerin en mutlu günü.
Hediyeler sürprizler yemekler kulaklara fısıldanan güzel aşk sözcükleri falan filân feşmekân başta olmak üzere bütün güzel duygular saklı kaldıkları yerlerden ortaya çıkmak için can atıyordu bugünlerde.
Çünkü bugün özel bir gün, mâlum tek başına geçirilemeyecek kadar da güzel bir gün.


Peki sevgili gençler bu kadar tozpembe mi her şey?
Ya da kendinizi ne kadar inandırabildiniz sahte duygularınızın gerçekliğine?
Hiç kuşkusuz bu konuda çok başarılı olan insanlar vardır etrafta ama dönüp kendinize sordunuz mu hiç kendi gerçeğinizi?
Neden hep insanlar yalnız olmaktan şikâyet ederler? Neden hayatlarında illâ biri olsun diye akla hayale gelmeyecek dolaplar çevirerek belki de sırf başkalarına inat olsun diye birini isterler? Hep böyledir demiyorum ama gerçekten bu kadar basit midir aşk?
Ya da hiç mi saygıyı hak etmez aşk?
Ya da nedir ki bu aşk?
Herkesin dilinde olan ama bir türlü tarif edilemeyen.
Edilse bile hep bir şeylerin eksik anlatıldığı ancak yaşayarak anlayabilirsin denen.
Ne elle tutulabilen ne gözle görülebilen.
Belki de bu karmaşıklık cazip geliyor insanlara, bu gizem bu heyecan.
Kim ya da nasıl olduğu önemli değil.
Onu karşında gördüğünde heyecanını bastırmak için dudaklarını kanatacak kadar ısırmak değil.
Saçmasapan hareketler yapıp sonra da bu ben miydim deyip kızarmak da değil.
Bir bahane olsa da onu görsem sesini duysam demek hiç değil.


Aslında ne biliyor musunuz?
Yanımda olsun istediklerimi yapsın, birlikte gezip eğleneyim beraber fotoğraf çektireyim, sonra mutluluğumuza imrenerek şahit olsun diye herkesin görebileceği şekilde paylaşayım ve en nihayetinde ne kadar yakışan bir çift olduğumuz konuşulsun, insanlar imrenerek baksın, ruhum okşansın.
Olan bu işte.
Günümüz aşkları bu, daha doğrusu adına aşk deniyorsa tabi.
Bir kitapta okumuştum yazar şöyle diyordu:
"Aşk, birdenbire gelir çalar kapını, zamanı yoktur. Aynı ölüm gibi."


Ona karşı koyamıyorsan
Vakitsiz gelişine ses edemiyorsan
Yanındayken maskelerini atıp en saf halini alabiliyorsan
Gecen gündüzüne karışıyor ve buna engel olamıyorsan
Tam uyuyacakken onla ilgili hayallere dalıyor, uyumamak için kendini zorlasan da sonunda uyuyakalıyorsan
Uyusan bile rüyalarında hala onla beraber olabiliyorsan
İşte bunun adı aşktır.


Fakat günümüzde sahte duygular yaşamanın adı olmuş aşk. Sevsen de sevmesen de fark etmiyor nasıl olsa. O zaman hiç bitmeyecek aşklara ve aşıklara içelim bu gece.
Gününüz kutlu olsun Ey Aşıklar.

08 Mart 2020

Dünya Emekçi Kadınlar Günü

Bugün aslında çiçek böcekle kutlanacak ve ıvır zıvır hediye edilecek bir gün değil.
Kadınlar günü kapitâlist düzende kadınların bir numaralı istismarcısı olan markaların alışveriş çılgınlığına insanları kaptırarak bindirmeden sonra göz boyamak için yaptığı indirimlerle kutlanan bir gün de değildir.
Aslında tam da burada zurna zırtlamaya başlar, çünkü o dönemde de dünyaya hâkim olan kapitâlist düzene başkaldırı günüdür.
Ancak o zamanlardan beri yine ay ı kapitâlist düzen bu acıyı bile unutturarak günün emek kısmını atıp sadece kadınların kutladığı ve erkeklerin kendilerine çiçek böcek pırlanta ayakkabı hediyeler aldığı bir kutlama gününe çevirmiştir.


Bugün kendi haklarını almak için direnirlerken şehitlik mertebesine erişen kadınları anma günüdür.
Ayrıca kadınlar melek de değildirler, çünkü melekler hâmile kalmazlar.
Kadınlar bizleri dünyaya getirirler, beslerler büyütürler adam ederler, sonra da başka bir kadına emanet ederler, aslında kadınlar olmazlarsa erkekler tek başlarına bir hiçtirler.
Çünkü erkek tek başına neslini devam ettiremez, neden derseniz erkekler de melekler gibi hâmile kalamazlar.


Gerçekte kadın da erkek de dünyaya Gök Tanrı Tengri tarafından ruh eşitliği olarak yollanmıştır, iki cins arasındaki tek fark bedenseldir.
Hani vakt-i zamanında evli bir çift tartışırlarken koca bir anda sesini yükseltir:
"Erkeğin önemi şundan belli ki Allah erkeği kadından önce yaratmıştır."
Karısı da altta kalmaz:
"Bir sanat eseri yaratmak için önce bir taslak ortaya çıkartmak gerektiğini sen bilmiyor musun?"


Ancak dünyamız kadınlarına hiç de adil davranmıyor.
Geçtiğimiz yıl yine bundan önceki yıllarda olduğu gibi kadınları eksik etek veya saçı uzun aklı kısa gibi hurafeler sayesinde yine ikinci sınıf vatandaş olarak gördü.
Gerçi istisnalar kaideleri bozmaz, belki bazı ülkelerde kadınların ön plânda olduğu sahalar vardır ama bu ülkeler bizlere çok ama çok uzak.
Yine de henüz çok geç kalmadık, kadınlarımıza çiçek böcek gibi sıfatlar yükleyeceğimize insan gibi muamele edelim, bakın o zaman dünya daha güzelleşecek.

14 Şubat 2020

Sevgililer Günü

Ay inanmıyorum sevgili Gök Tanrım Tengri, yine ne yaptın ettin getirdin o uyuz olduğum bunalımlı günlerimi. Söylesene bana ey Tanrım ben sana ne yaptım ve ne günâh işledim?
Biliyorum merak ediyorsunuz ama söyleyeyim, İkibinyirmi yılında da tek başımayım. Üstelik bu yıl tek başıma olmaktan ziyadesiyle mutluyum.
Çünkü bana artık gına geldi çift olanların gözlerimize soktukları resimleri.
Tamam kardeşim anladık sevgiliniz var, nişanlısınız, evlisiniz, her akşam çiçek böcek pompa muhabbeti.
Ya biz ne yapalım yani ölelim mi?
Biraz medeniyet yahu.


Zaten bana markalardan ve ünlü mağazalardan gelen sevgililer günü bildirimleri iyice dellendiriyor, bir de insanlara he yok diyecek hâlimiz de yok.
Gerçekten sıradan olan böyle bir günü anlamlandırmak ne manaya geldiğini biri bana anlatsın. çünkü gerçekten bunu öğrenmeye ihtiyacım var.
Hayır yani bugün ben doğmadım, İstanbul bugün kurtulmadı, Zafer bugün kazanılmadı, Lozan bugün imzalanmadı, Cümhûriyet bugün ilân edilmedi, Çanakkâle'de bugün destan yazılmadı, Millet Meclisi bugün açılmadı, Atatürk Samsun'a bugün çıkmadı.
Alt tarafı sıradan olması gereken bir gün, dünya kutluyorsa kutluyor, bana ne yani?


Bugün alt tarafı sevgilimizle geçirilecek bir gün sonuçta, günün sonunda pompalama olması gerekebilecek türden alt tarafı bir yemek yummilenilecek.
Erkek milleti eve giderken Kadın milletine çiçek alacak, bu çiçeklerin en fazla satılanı da Gül olacak.
Tabi bir kadın bir gülle yetinir mi? Yetinmez, en azından bir çift ayakkabı olması da şart. Hadi ayakkabı olmadı, o zaman bir elbise, üstelik ikisi bir arada olursa şahane olur.


Tabi millet de sevgilisine nedense adıyla hitap etmez, bunlardan benim en uyuz olduğum ise "Aşkım" sözcüğüdür.
Yahu aşkın ömrü sadece üç yıl sürer, hâttâ çoğu zaman üç yılı bile bulmaz.
Üç yılcık sonra siyasetteki çoğalisyon gibi bir devre getirir: İlk başlarda Yan yana, zaman geçer Can cana, günü gelir Göt göte, üç yılın sonunda Git öte.


Buradaki günde iki kez doğruyu gösteren bozuk saatin 15:00 veya 3:00'ı saatte de bu tarz hitaplarla dolu.
Yahu sizin sevgilinizin hiç mi adı soyadı yok?
Bizim güzel ism-i şeriflerimize ne oldu?


Hadi ben size biraz iyilik yapayım da bazı basit ve fasit hediye önerilerinden bahsedeyim.
Şöyle üzerinde sevdiğiniz kişinin adının yazılı olduğu bir bardak.
Ama adı yazılacak, öyle günde iki kez doğruyu gösteren bozuk saatin üzerindeki sözcükler değil.


Şöyle güzel bir kâlpli koliye veya oyuncak ayı, ne de olsa kadınlar ayıları çok severler.
O kadar çok severler ki gerçek ayılara hakaret olabilecek kadar maço tipleri kendilerine sevgili olarak seçerler, gerçekten sevenleri ise terk ederler.
Çünkü günümüzde gerçekten sevmek çok geçmişlerde kaldı, sevgi tek başına karın doyurmuyor, üstelik sevgi tek başına pompayı işletmeye de yetmiyor.
Bu yüzden de Kadın milleti cebinde parası altında otomobili lüküs bir yerde evi sosyetik bir sahilde yazlığı olan ama iki lâfı bir araya getiremeyen Erkek milletine kendilerini ne kadar umursamasa bile kul köle olur, ama ahım şahım parası olmayan ve orta hâlli seven erkeği yerden yere vurur.
Bu arada kadının peşinden koştuğu erkek de başka kadınların peşinden koşmaya bakar, peşinden koşanı da görmez, görse de işine gelmez.
Kadın ise seven erkeği kullanılmış Selpak gibi bir çöp tenekesine fırlatır atar.
Üstelik fırlatıp atmakla da kalmaz, şöyle kallâvi bir tacizden dava da açar, her türlü haltı kendisi yediği hâlde mağduru o kadar güzel oynar ki dışarıdan bakan ilgisiz biri kadının hâline acır.
Acıdığı için de kadını haklı bulur, mahkeme de görenler de duyanlar da.


Oysa sevgi ve aşk dünyada özel duygulardır, hiçbir zaman irdelenmemesi gereken ve zorlanmaması gereken.
Bu yüzden tek güne sığdırılamaz, hani Üçyüzaltmışdört gün beni sevme ama bir gün beni sev.
Bir insan bir başkasını elbette sever, sevdikçe sayar ve gün gelir sağlam bir birlik olur, birlikten de kuvvet doğar, kuvvet de evliliği getirir.
Kısacası sevgililik gerçekten zor zanaat.


Sevgili Yıldız Ablamız (Tilbe) kısacık bir şarkıyla vaziyet-i umumiyeyi çok ama çok güzel özetlemiş.
Dinlemesi bedava, üstelik en sevdiğim şarkısı.

14 Şubat 2011

SEVgililer Günü (!) Mü Dediniz

Bugün aslında özel ve güzel bir gün. Şarkıda dediği gibi hava bile aşk kokuyor. Birbirini seven (!) çiftlerin en mutlu günü.
Hediyeler sürprizler yemekler kulaklara fısıldanan güzel aşk sözcükleri falan filân feşmekân başta olmak üzere bütün güzel duygular saklı kaldıkları yerlerden ortaya çıkmak için can atıyordu bugünlerde.
Çünkü bugün özel bir gün, mâlum tek başına geçirilemeyecek kadar da güzel bir gün.

Peki sevgili gençler bu kadar tozpembe mi her şey?
Ya da kendinizi ne kadar inandırabildiniz sahte duygularınızın gerçekliğine?
Hiç kuşkusuz bu konuda çok başarılı olan insanlar vardır etrafta ama dönüp kendinize sordunuz mu hiç kendi gerçeğinizi?
Neden hep insanlar yalnız olmaktan şikâyet ederler? Neden hayatlarında illâ biri olsun diye akla hayale gelmeyecek dolaplar çevirerek belki de sırf başkalarına inat olsun diye birini isterler? Hep böyledir demiyorum ama gerçekten bu kadar basit midir aşk?
Ya da hiç mi saygıyı hak etmez aşk?
Ya da nedir ki bu aşk?
Herkesin dilinde olan ama bir türlü tarif edilemeyen.
Edilse bile hep bir şeylerin eksik anlatıldığı ancak yaşayarak anlayabilirsin denen.
Ne elle tutulabilen ne gözle görülebilen.
Belki de bu karmaşıklık cazip geliyor insanlara, bu gizem bu heyecan.
Kim ya da nasıl olduğu önemli değil.
Onu karşında gördüğünde heyecanını bastırmak için dudaklarını kanatacak kadar ısırmak değil.
Saçmasapan hareketler yapıp sonra da bu ben miydim deyip kızarmak da değil.
Bir bahane olsa da onu görsem sesini duysam demek hiç değil.

Aslında ne biliyor musunuz?
Yanımda olsun istediklerimi yapsın, birlikte gezip eğleneyim beraber fotoğraf çektireyim, sonra mutluluğumuza imrenerek şahit olsun diye herkesin görebileceği şekilde paylaşayım ve en nihayetinde ne kadar yakışan bir çift olduğumuz konuşulsun, insanlar imrenerek baksın, ruhum okşansın.
Olan bu işte.
Günümüz aşkları bu, daha doğrusu adına aşk deniyorsa tabi.
Bir kitapta okumuştum yazar şöyle diyordu:
"Aşk, birdenbire gelir çalar kapını, zamanı yoktur. Aynı ölüm gibi."

Ona karşı koyamıyorsan
Vakitsiz gelişine ses edemiyorsan
Yanındayken maskelerini atıp en saf halini alabiliyorsan
Gecen gündüzüne karışıyor ve buna engel olamıyorsan
Tam uyuyacakken onla ilgili hayallere dalıyor, uyumamak için kendini zorlasan da sonunda uyuyakalıyorsan
Uyusan bile rüyalarında hala onla beraber olabiliyorsan
İşte bunun adı aşktır.
Fakat günümüzde sahte duygular yaşamanın adı olmuş aşk. Sevsen de sevmesen de fark etmiyor nasıl olsa. O zaman hiç bitmeyecek aşklara ve aşıklara içelim bu gece.
Gününüz kutlu olsun Ey Aşıklar.