Bu Blogda Ara

Anne etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Anne etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Eylül 2024

Evlilik Evcilik Değildir

 Dünya üzerinde yaşamakta olan bağzı Erkek cinsiyetinde insanlar vardır. Genel olarak Kırk yaşlarına kadar annelerinin eteklerinin ve babalarının dizlerinin diplerinden ayrılabilmeğe pek muvaffak olamamışlardır.
Bu kişiler evlenmek fiilini anne baba baskısından kurtulmak olarak görürler, en azından kendi evlerinde kafalarına göre televizyon oyunu oynayabileceklerini veya istedikleri filimi hiç kimseye hesap vermeden seyredebileceklerini sanırlar.


Ancak bilinmeyen başka bir şey vardır, Atalarımızın dediği gibi Yağmurdan kaçarken Doluya tutuluverir hayatını bu tarzda yaşamakta olan bir Erkek evlenince.
Çünkü daha önceki hayatı boyunca hiç tanımadığı ve huyunu suyunu bilmediği bir "Karşı Cins" ile aynı çatının altına girecektir.
O güne kadar anne ve babasıyla oturmuş olduğu evin tek bir faturasını bile ödememiş ve eve herhangi bir şey de almamış olabileceğini de nazar-ı itibariyeye ahz-u kabz eyleyelim.


Dahası bahsettiğim karşı cins Kal-u Bela zamanında Yaradan tarafından açıkça emir verilmesine rağmen emre itaatsizlik ederek İnsana secde etmeği reddeden ve Allah-u Te'âlâ'nın huzurundan kovulan Şeytan'a bile pabucunu ters giydirebilmeği başarmış bir mahlûktur.


Sözün kısası o erkeği gerçekten çok zor günler bekliyor. Bir yılı bile doldurmadan mahkeme kapılarında ve Türkiye Cümhûriyeti'nin herhangi bir Vilâyetindeki herhangi bir Adliye Sarayının koridorlarında toplumun en küçük kurumunun dağıtılması ve paylaşılması esnasında çekilen bir sürü çileler de cabası.


Bu konudaki sorunlar daha evlenildiği gün başlar, çünkü ortada başka bir ayrılmak var.
Erkek ailesi arslan gibi oğlundan ayrılıp bir başka kadına teslim ve emanet ediyor.
E zaten kırk kocaman yıl boyunca adam edemediğin oğlunu başka bir genç kız nasıl adam edecek?

21 Temmuz 2021

Bayramı Bilememek

 Biz bayramları bilemedik. Onu deniz kenarında bir tatil sandık.
Hele bir de aradaki günler de eklendiyse tatile ve uzadıysa uzaklara gittik, hem de çok uzaklara.
Bizi dört gözle bekleyen büyükleri unuttuk.
Mendillere konan harçlık nedir bilmeden büyüdü çocuklarımız, yeni elbiseleri başucuna koyup uyumanın ne olduğunu kendi çocuklugumuzda bıraktık.
Bayramların birlik ve beraberlik olduğunu unuttuk. Çekirdek ailemizle arabaya atlayıp kalabalık akraba toplantılarından kaçtık.
Kartpostalları ve tebrik kartlarını mazide bıraktık. Taslaklardaki hazır bayram mesajlarını aynı anda birçok kişiye atarak bayramlarını kutladığımızı sandık.
Arefe gecesinde kına yaktığımız ellerimiz yetim şimdi.
Özenle açılan ev yapımı baklavalar yerini hazır yufkalarla yapılan tatlılara bıraktılar.
Kapı kapı dolaşıp yapılan bayram ziyaretlerini de çoktan rafa kaldırdık.
Biz ne çok şeyi bıraktık bilsen, ne çok şeyi.
Büyüğe saygıyı, küçüğe sevgiyi, dostça sarılmayı, ahde vefayı, binbir telâşla hazırlandığımız arefeyi ve bayramı.


Her neyse ne diyeceğim, yine de bir bayrama daha eriştik çok şükür.
İnşallah bu seferki bayram bizlerin bazı değerlerimizi anımsayacağımız ve önümüzdeki dönemde hiç umudum olmasa bile uygulayacağımız ve anacağımız güzel günlere erişmek istiyorum, söyleyin çok mu şey istiyorum?
Bayramımız Kutlu Olsun.

27 Mayıs 2021

Fotoda Anı Yakalamak

Bebek yuvadan düşerken annesi onu ​​yakalıyor ve babası onu tutuyor.
Bu harika anı yakalayan fotoğrafçıya teşekkürler.


Anne ve Baba kavramı bir fotoğrafla bu kadar güzel anlatılır.
Fotoğrafçılık da bir sanat dalıdır, çünkü anı yakalamak artık o kadar kolay değildir.

19 Mart 2021

Çiğ Süt

 İnsanoğlu çiğ süt emmiş, kimse bilmez fendini, her kime iyilik yaptıysan ondan kolla kendini.
İnsanoğlu çiğ süt emmiş derler ya çiğliği ondandır. Pişmeden de ölür gider çoğu zaman.


Doğduğumuzda ilk tanıştığımız gıda anne sütüdür ve edindiğimiz ilk bilgilerdir. Hiçbir süzgeçten geçmeden edinilen bu bilgiler biyolojik düzeyden gelir. Anne bile nasıl ürettiğinden haberi olmadan ve kendisine sorulmadan bu maddeyi biyolojik yapısıyla üretir. Bu nedenle çiğ süt emmiş olan insanoğlu içinde bir hayvanın duygularını barındıran muhtemel bir vahşidir.


Dostuma gülümsedim, daha arkamı döndüğümde onu bana gülerken gördüm.
İşte insanın zavallılığı burada başlıyor. Sevmek istiyorsun, güvenmek istiyorsun, bu defa oldu diyorsun, ama her defasında tuhaf bir şekilde başa sarıyorsun. Kısır bir döngü bütün hayatını etkiliyor kapsıyor.
Oysa hayata ve insanlara bu kadar da anlam yüklememek gerekir. Koskoca Nietzsche bile "İnsan düpedüz konuşan hayvandır" dememiş mi? Bizse mükemmelin peşinde koşar dururuz. Sanki kendimiz mükemmelmişiz gibi. Bu hayatta en çok insan ilişkileri yorar insanı. Eğer bu enerjiyi daha faydalı işlere verse insan kim bilir ne başarılara imza atar?


Ama yok olmaz çünkü didişmek bir şekilde gizli bir keyif verir, istemem yan cebime koy misali. Öyle komplike bir yapısı vardır ki insanın çoğu insan özeleştiri yapmadan kendini tanımadan öylece geçer gider bu hayattan. Hep karşıya bakar kendinden bîhaberdir.
Kaçak güreşenler, ikili üçlü oynayanlar, dalkavuklar, sevmediği halde miş gibi yapanlar, eli maşalı olup da masumu oynayanlar, sinsiler, tatlı su kurnazları, saflar, zekiler, aptallar, onların bir suçu yok ki.
Tevellüdü ne olursa olsun insanoğlu çiğ süt emmiştir çünkü.

01 Ekim 2019

Karga Boku

Köy yerinde ikindi vaktiydi, sesler kesilmiş çıt bile çıkmıyordu. Herkes susmuş sessizlik konuşuyordu. Zaman ise sanki durmuştu.
Birden bir damlama sesi: "Şıp ... Şıp ..."
Alt mahâlledeki çeşmenin sesiydi bu, tamir edilmesi gereken bir musluğu vardı.


İkindinin artık alacakaranlığında yandaki boşluğa bir karga kondu, tedirgindi belki ama ürkek değildi:
"Gak!"
Biraz etrafı kolaçan etti, sağa sola baktı ki kimsecikler yok, hemen medeni ihtiyacını giderdi, sonra da kanatlanıp uçarak gitti.


Aynı yerde saatler geçip de gece olunca bir domuz geldi bu kez. Karganın biraz önce medeni ihtiyacını giderdiği yeri eşeledi.
Domuz eşeledikçe toprağın üzerindekiler alta iniverdiler.


Günler birbirini kovaladılar, kovalanan günler haftaları getirdi, haftaların götürdüğü günler de ayları.
Aradan aylar geçmişti, derken karganın sıçtığı yerde bir fidan yeşermeye başlamıştı.
Yavaş yavaş büyüdü, dal oldu, yaprak açtı, en sonunda kocaman bir incir ağacı olup çıktı.


Önce karıncalar sardı ağacı, sonra sinekler, sonra da börtü böcekler, en son da kuşlar.
Böcekler ağacın filizlerini ve meyvelerini yediler, kuşlar da böcekleri yediler.
Alakargalar da incirleri yediler, bu devran bir süre böyle devam etti.
Hayvanlar âlemi o ağacın çevresinde kendilerince bir dünya kurmuşlardı.
Karganın sıçmasıyla harcı karılan ve domuzun eşelemesiyle temeli atılan bir dünya.


O arsada yaşam böylece sürerken bir insan çıktı ortaya, meğersenem arsayı satın almış.
Önce duvarlarla çevirdi dört bir yanını, sonra da üzerini tel örgülerle sardı.
Böylece domuzlar gelemez oldular.
Sonra börtü böcekten şikâyet etti, etrafını zehire boğdu.
Karıncalar sinekler böcekler arılar birer birer rahmetli oldu.
Ardından da onları yiyen kuşlar gittiler.


Sadece bir ağaç kaldı ayakta, hayvan mezarlığında tek başına incir ağacı.
İnsanın gözü doymuyordu, o incir ağacını da kesti.
Oradaki güzel güzel devam eden hayatı bitirdi, kısaca bir çuval inciri bok etti.


İnsan denilen yaşam türünün bilimde verilen adı Homo Sapiens'tir.
Anlamı da "Düşündüğünün üstüne düşünebilen insan" demektir.
O zaman düşünelim.


Hadi herkes kendi kendine sorsun, bulduğu cevabı da aşağıya yazsın:
Çevreye ve Doğaya bir Karga Boku kadar katkım var mı?