İnsanoğlu çiğ süt emmiş, kimse bilmez fendini, her kime iyilik yaptıysan ondan kolla kendini.
İnsanoğlu çiğ süt emmiş derler ya çiğliği ondandır. Pişmeden de ölür gider çoğu zaman.
Doğduğumuzda ilk tanıştığımız gıda anne sütüdür ve edindiğimiz ilk bilgilerdir. Hiçbir süzgeçten geçmeden edinilen bu bilgiler biyolojik düzeyden gelir. Anne bile nasıl ürettiğinden haberi olmadan ve kendisine sorulmadan bu maddeyi biyolojik yapısıyla üretir. Bu nedenle çiğ süt emmiş olan insanoğlu içinde bir hayvanın duygularını barındıran muhtemel bir vahşidir.
Dostuma gülümsedim, daha arkamı döndüğümde onu bana gülerken gördüm.
İşte insanın zavallılığı burada başlıyor. Sevmek istiyorsun, güvenmek istiyorsun, bu defa oldu diyorsun, ama her defasında tuhaf bir şekilde başa sarıyorsun. Kısır bir döngü bütün hayatını etkiliyor kapsıyor.
Oysa hayata ve insanlara bu kadar da anlam yüklememek gerekir. Koskoca Nietzsche bile "İnsan düpedüz konuşan hayvandır" dememiş mi? Bizse mükemmelin peşinde koşar dururuz. Sanki kendimiz mükemmelmişiz gibi. Bu hayatta en çok insan ilişkileri yorar insanı. Eğer bu enerjiyi daha faydalı işlere verse insan kim bilir ne başarılara imza atar?
Ama yok olmaz çünkü didişmek bir şekilde gizli bir keyif verir, istemem yan cebime koy misali. Öyle komplike bir yapısı vardır ki insanın çoğu insan özeleştiri yapmadan kendini tanımadan öylece geçer gider bu hayattan. Hep karşıya bakar kendinden bîhaberdir.
Kaçak güreşenler, ikili üçlü oynayanlar, dalkavuklar, sevmediği halde miş gibi yapanlar, eli maşalı olup da masumu oynayanlar, sinsiler, tatlı su kurnazları, saflar, zekiler, aptallar, onların bir suçu yok ki.
Tevellüdü ne olursa olsun insanoğlu çiğ süt emmiştir çünkü.