Bu Blogda Ara

Sayfalar

05 Nisan 2018

Kartpostallarda Gezinti - Volüm Bir

Bazı sevgili Üçhârflilerin de yardımıyla Home'umda bu aralar temizlik zamanı. Ahanda işbu temizlik-i şerifi ifa eylerken bazı eski zamanlarımdan kalma kartpostallar çıktı karşıma.
Günümüzde malûm-u aliniz kartpostal adı verilen tebrik kartları pek bulunmuyor, kazara bulunsa bile antika kategorisine girmekte. Neden demeyin çünkü nedeni gayet açık.
Artıkım millet bayram tebriği veya çeşitli samimi yazışmalar için kartpostalları seçmiyor, çünkü o zamanlar jetonlusunu bile zor bulan milletimiz günümüzde telefonu götünde dolaşıyor.
İçlerinden seçtiğim birkaç tanesiyle sizleri İsthânéboûl turuna sanal olarak dâhi olsa çıkartmak istiyor ben sizleri.


Aslına bakarsanız nereden başlasam bilemedi ben. Ancak diğerlerinin arasında işte bu temaşa eylediğiniz bir tanesi diğerlerinden belirgin olarak ayrılmaktaydı.
Bendeki serinin en eskisi olan işbu kartpstal-ı şerifin üst sırasında Taksim Cümhûriyet Anıtı - Üsküdar Şemsipaşa (Kuşkonmaz) Camii - Eminönü Valide Sultan Camii, alt sırasında Hâliç - Sultan Ahmet Camii'nin İçi - Dolmabahçe Camii manzara-i nefaset-i şerif gözlerinizi biraz bozabilir çünkü kartpostal bayağı yıpranmıştı.


Gelelim serimin ikinci kartpostalına. Burada da İstanbul'un Aksaray semtinde bulunan Pertevniyâl Valide Sultan Camii temaşa eylenmekte.
Aksaray'da günümüzde mevcut olan ve her hâliyle tam bir görüntü kirliliği olan üst geçitler henüz işbu resm-i şerifte meydanda yok.
Biz de şimdi Yedi Numara dizisindeki Recep'in yol tarafi repliğindeki gibi sırtımızı Aksaray'a verdik, bakalım ne taraflara gideceğiz?
Bu arada kartpostalımın üstünde gördüğünüz iki adet beyaz lekeye fazlama takılmayın, o lekeler adları üzerlerinde leke. Bilinmeyen ve tanımlanamayan birtakım uçan nesne-i şerifler veya yazımın başında zat-ı alilerinize bahsettiğim üçhârfliler değiller.


Aksaray'dan sonra geldiğimiz köşe Beyoğlu ilçesinin Taksim Meydanı. Burada karşıda Gezi Parkı, solda Taksim Su Maksemi -ki Taksim'in adı işbu su-u şerifin Sarıyer ilçesinde Bahçeköy taraflarında mevcut olan bazı bentlerden gelip işbu temaşa eylediğiniz maksemde şehr-İstanbul'a dağıtılması sağlandığı için gelir-, Taksim Cümhûriyet Anıtı -ki günümüzde Bir Mayıs günleri erişime yasak bölge ilân edilmiştir- bizi karşıladı.
İşbu resm-i şerifte dikkât çeken bir nokta da günümüzde eski tramvayların işletildiği İstiklâl Caddesi o zamanlar çift yönlü bir araç trafiğine sahipmiş. Çünkü maksemin önünden geçmekte olan ve günümüzde vidası bile bulunmayan troleybüsler İstiklâl Caddesi'ne doğru giriyorlar.


Bu kez Beyoğlu ilçesinin sâhil kesimine iniveriyoruz. Burada da bizi ön plânda Turan Emeksiz Kuzguncuk ve Maltepe, sol tarafta da Suadiye adlı vaporlar, vaporların arkasında 1992'de yandıktan sonra Hâliç'e çekilip vaziyet-i atıl hâlde öylece bekleyen ama o günlerin curcunasını hemen iç tarafında yapılan yeni köprüye bir zamanlar eskisine yanaşan vaporların hâricinde aynen aktaran dubalı Galata Köprüsü, köprünün diğer tarafında uzun yıllar boyunca hava durumunun öğrenildiği Bayazıd Kulesi, en geride de bütün ihtişamıyla Kanûni Sultan Süleyman adına ithâfen Mimar Sinan'ın eseri olan Süleymâniye Camii'ni temaşa eyliyoruz.
Tabi bu arada elektrikler kesilmediği zaman zarflarında troleybüsler de vızır vızır çalışmaktalar.
Ancak sağ taraftaki Karayköy Rıhtım Caddesi günümüzde araç trafiğine kapalı.


Diyelim ki Karayköy'e kadar gelmişken oradaki iskele-i şerifte mevcut bulunan ve de neredeyse birkaç dakika sonra hareket edecek olan vaporun birine atlayıp Kadıköy ilçesine geldik. Bakalım burada bizi neler karşılıyor? Sol üstteki iskele temalı resimden başlıyoruz:
Vaporumuz bizi günümüzde Beşiktaş ve Büyükada hattındaki vaporların yolcu indirip bindirdiği iskeleye getiriyor. O zamanlar henüz Eminönü'den Kadıköy'e vapor işlemezdi.
Birkaç yıl öncesinde günümüzdeki Eminönü ve Karayköy vaporlarının kullandıkları Yeni Kadıköy iskelesi o zamanlar bile Arabalı vaporun olası bir yolculuğu için hazır tutuluyordu.
Turyol mopurları mı? Hade canım, o zamanlar Turyol yoktu, alt tarafı kıtırpiyoz yolcu motorları vardı ve bu motorlar bu kıtırpiyozluklarına rağmen özellikle sisli havalarda vaporlar çalışmazken Kadıköy'lü vatandaşları Eminönü'ye dolmuş usulü taşımakta üstlerine yoktu. Aynı şekilde Eminönü'den de Kadıköy'e getirirlerdi.
Sağ üstteki resim Kadıköy İlçesinin hükümet konağını gösteriyor bize, o zamanlar hem kaymakamlık hem de şehremaneti (belediye başkanlığı) aynı binadaydı.
Binanın yanındaki yolda o zamanların kral otobüsü olan Leyland Levend Panther Kadıköy'ün son durağından bilinmeyen bir yere sefere çıkmış. Aynı yolun karşısındaki Etibank ise günümüzde yok.
Katpostalın alt tarafındaki geniş açılı resimde ise Kadıköy Rıhtım Caddesinin pek fazlama curcunalı olmadığı hâlini temaşa eylemektesiniz.
Günümüzde kullandığımız Kadıköy İett Son Durağı bu resimde görülmüyor bile.


Kadıköy'den sonra yolumuz bir önceki kartpostalda bulunan sağ üstteki Leyland Levend Panther otobüsüne binip Cadde-i Bağdad üzerinden Şaşkınbakkal'a geliyor ve ahanda işbu manzara-i nefaseti temaşa eyliyoruz.
Henüz o zamanlar sâhil yolu gündemde bile değilken Cadde-i Bağdad'da araç trafiği tabi ki gidiş geliş, günümüzdeki gibi tek yönlü değil.
Sağ tarafta gözlerimiz Kâzım Kulan Çarşısını görmekte ancak günümüze ne resimdeki arabalar ne de caddenin ortasındaki ağaçlıklı refüj kaldı.
Bedrettin Dalan adlı zat-ı muhteremin sayesinde Cadde-i Bağdad'da günümüzde ahanda bu resmin ilerisine doğru tek yönlü bir araç trafiği yaşanıyor ancak trafiğin tıkanıklığının giderilmesi henüz mümkün olamadı. Kadıköy'den buraya erişmek için ise Cemil Topuzlu Caddesi ve Sâhil yolu kullanılmakta.


Sırtımızı Aksaray'a verdikten sonra aldığımız gaz bizi Kartal'a kadar götürdü şimdilik. Tabi sahil yolu hâlâ yapılmamış, biz günümüzde Minibüs Caddesi denilen ama bir önceki resimdeki Bağdat Caddesi'nin devamı ve de adaşı olan yoldan geldik.
Kartal'da bizi Yalova'ya gidip gelen ve yolcu ve araç taşıyan arabalı vaporlar karşıladılar ön plânda. Bir zamanlar Eskihisar ile Topçular arası yokken Kartal - Yalova hattı çok iyi iş yapıyordu. Bu hat 1980'lerin sonlarında bir ucu Eskihisar'a diğer ucu Topçular'a taşınınca tarihin tozlu sergen-i şeriflerindeki yerini aldı.
İşbu resm-i şerifin çekilmesinden ve kartpostal olarak hazırlanmasından yıllar sonra sahil yolu Kartal'a gelip arabalı vaporun bulunduğu iskeleyi yol ortasındasıradan bir yapıya çevirdiği yetmiyormuş gibi sağda üstleri mavi tenteyle kapanmış olan sahil kahvehanelerinin bütün manzara-i şeriflerinin değişmesine sebep oldu.
Kartal'da deniz günümüzden yaklaşık üçyüz metre daha ileride. Arabalı vapor ise artık dediğim gibi yok. Her ne kadar o günkü gibi yoğun değilse dâhi ağaçlar henüz şimdilik duuruyorlar.


Günbatımı çok yaklaştı, artık akşam oluyor, o zamanlar akşamları güneş battıktan sonra ortalıklarda dolanmak için bayağı bir güven özveri tecrübe lâzımdı.
Kartal'da bindiğimiz Ada'dan gelen vapor bizi Pendik iskelesine eriştiriyor. İskeleyi göremeyenler veya seçemeyenler için hemen tarif edeyim ki denizin kıyısındaki sağ tarafta güneşin batışından dolayı pembeleşmiş olan bina.
Bu kadar kayığın arasından vaporun iskeleye yanaşması bile zor olmuştu sanırsam, gerçi ben binmedim ama size sanal da olsa binmiş gibi anlatmaya çabalıyorum.
Denizin kenarında Pendik'in şu anda adını hatırlayamadığım meşhur çay bahçesinden insanlar denizdeki kayıkları seyrediyordu bir zamanlar.
Sol arkada da Pendik'in çarşısının içindeki cami-i şerif hem kubbesiyle hem de minâresiyle kendisini ön plâna çıkartmaya çalışıyor.
Bir küçük ayrıntı daha vereyim hadi size, sağ taraftaki kızıllaşmış dağ ise günümüzde Kadıköy Metrosunun eriştiği şimdilik son nokta olan Tavşantepe.
Şimdilik sırtımızı Aksaray'a verdiğimizde geldiğimiz nokta burası olmuştu, başka zamanlarda başka kartpostallarla bakalım sırtımızı nereye vereceğimizi bilemeyiz ama değerlendirmeyi yapan sevgili okuyucularımız olarak kadri kıymeti sizler bilirsiniz.