Bu Blogda Ara

28 Kasım 2012

Gazlılar

Normal şartlarda içmenizi hiç ama hiç tavsiye etmem. Ancak sosyal ortamlarda veya haftada bir kez falan.

Her zaman söylenirdi, bu kadar iddiaları en sonunda değerlendiren İsveç her gün bir kutu gazlı içecek tüketen erkeklerde prostat kanserine yakalanma riskinin 40% arttığını ortaya çıkardı.

Onbeş yıldan beridir süren araştırmada fazla miktarda pirinç ve makarna yemek de prostat kanseri riskini gazlı içecekler kadar olmasa dahi arttırıyormuş.

Yandık desenize?

Yaz At Rahatla

Benim de yaptığım bir yöntemdir bu. Yazıda tarif edilenden tek farkı kaldırıp atmaktansa okumakta olduğunuz bu Blog sayfasına yazıp hem sizinle dertleşiyorum, hem de size bir yol göstermeye çalışıyorum.
Ne derece fayda sağladığımı bilmiyorsam bile siz okumasanız dahi ben yine yazayım istiyorum. Kim bilir, belki bir gün beni de keşfeden birileri çıkar.


Her ne kadar zihninizi şişiriyorsam tüm okuyucularımdan aflarını arz ederim öncelikle. Ama Blogger'in ilk kuruluş amacı zaten günlüğümüzü paylaşmak değil miydi? Elbette özellerinizi yazın demiyorum, ama sizleri de bu güzel dünyaya davet ediyorum.


Davet sahibi malesef ben değilim, Ohio Üniversitesi araştırmışlar ve soruşturmuşlar, olumsuz ve istenmeyen düşünceleri bir kağıda yazıp çöpe atmak, işbu eylemi ifa eyleyen herhangi bir zat-ı muhteremin halet-i ruhiyesini istirahat ettirdiğini belki yüzüncü kez ortaya çıkaran uzmanlar "Böyle kötü düşünceleri kafadan atmaya çalışmak daha fazla düşünmemize neden oluyor, fakat aklımızdakileri kağıda yazdığımızda düşüncelerimizden kurtulabiliyoruz" demişlerdir.


Haklı oldukları su götürmez bir hakikat, zira bunu deneyen herkeste işe yaradı.
Bana gelince, ben bu kağıt yöntemini çok severim. Hatta size de tavsiye ederim, özellikle de bir karar aşamasındayken.
Bir kağıdı ortadan çizgiyle ikiye ayırın. Sol tarafa olumsuz şeylerini, sağ tarafına da olumlu şeyleri yazın. Sonra da başka bir kağıdı da aynı şekilde bu sefer şahsınızın istemediğiniz ve istediklerinizi yazın. Daha sonra bu iki kağıdı da en az üç gün boyunca hemen kolayca erişemeyeceğiniz bir yere saklayın.
Kararınıza erişmeye yaklaştığınız anda kağıtları elinize alın ve tarafsız bir gözle her şeyi ince eleyip sık dokuyun ve kararınızı öyle verin. Benden size tavsiye =)))

20 Kasım 2012

Güle Güle Aşkım

Biliyorum, senin de işin çok zor ... Her gün buraya gelip sana bir şey yazmış mıyım diye bakman, sonra da yazmadığımı görünce beni aramaya çalışman ... Aslında benim için kaybettiğin zamana da yazık ...

Biliyorum sen şimdi beni düşünüyor olmalısın. Ben de seni bir zamanlar düşünüyordum, hatta bir şey olduğunda içim içime sığmazdı =(((

Aradan bunca zaman geçti, bir gitmen eksikti ... Hadi diyelim gittin, neden bir "Hoşça kal" demek zahmetine katlanmadın?

Doğru, ben senin için belki de hayatına girmemesi gereken, senin seviyeni düşüren, arkadaşlarının bana baktığında seni ayıplayacağı ve sana yüz çevireceği, sadece bir anlık yara bandı olarak kullanabileceğin ve işim bittikten sonra bir kâğıt mendil gibi çöpe atılacağım bir nesneydim =(((

Sen belki bazı duygularımı ciddiye almadın, alamadın, ya da almak bile istemedin, ama ben de bir insanım, benim de duygularım var, korkularım var, etten kemikten ve ruhtan yapıldım.

Beni sevmiyor olabilirsin, zorla güzellik olmadığını ben senden belki de daha iyi biliyorum. Ama yine de senin beni sevmemen benim seni sevmeme engel mi teşkil edecek?

İşte bunun için gidiyorum ben.

Belki seninle dostluğumuz bitti, ama lütfen düşman olmayalım.

Hakkını helal et aşkım.

19 Kasım 2012

Bin Yıllık Mumya Köpek

Dünyanın altında kim bilir neler yatıyor da bilinmiyor.
Evet, her canlı elbette ölümü tadacaktır. Kimi mumyayla korunacak, kimi ise çürüyüp torpağa karışacak.
Hepimiz "Yaratılış Kanunu"na tabi olduğumuz cihetle dünyaya geleceğiz, büyüyüp yaşayacağız ve zamanımız geldiğinde de gideceğiz.
İnşallah bize arkamızda iyi eserler bırakmak nasip olur.


Normalde beni böyle yazarken göremezsiniz, ama hayatın gerçekleri çok acıdır ne yazık ki ...


Geçenlerde Meksika'nın Candelaria Mağarası'nda keşfe çıkan bir takım araştırmacılar bin yıllık falan olduğunu tahmin ettikleri mumyaya sarılmış bir köpek buldular. Sırada mumyanın Meksika Ulusal Antropoloji Enstitüsü'nde üzerinde yapılacak araştırmanın sonucunda tam yaşının ve türünün belirlenmesi kaldı.

Sandy Yuva Yıkmadı

Belki ben konu etmedim ama geçenlerde Amerika Birleşik Devletleri her yıl olduğu gibi kasırgayla şiddetli bir mücadeleye girişti herkesin mâlumu.
Özellikle New York ve New Jersey'in altını üstüne getiren ve bu yıl adına Sandy denilen kasırganın felâket boyutunda dikkat çekici bir ayrıntı işbu hadise-i fecaat-i mucizeye şahit olanları hakikâten hayrete düşürdü.


Çünkü Edgewater'de bir çok ağaç kasırga yüzünden ev ve arabaların üstlerine devrilirlerken aynı şiddete maruz kalan zayıf dalların uç taraflarındaki kuş yuvaları fazlaca bir zarar görmediler.


Büyük bir mucize veya Allah-u Te'âlâ'nın takdir-i ilâhisi, ona inanmayan taş kesilsin.
Allah'ım, sen hepimizi hepimizden çok daha iyi bilirsin, bizi yoktan sen yarattın, hakkımızda hayırlısı olan her ne ise onu nasip eyle. Amin!

Sandeviç

Ben onu bunu anlamam, tarihi korusa korusa ancak İtalyan milleti korumayı başarır, dünya üzerinde başkasını tanımam. Bu konuda o kadar hassaslar ki, Roma Büyükşehir Belediyesi geçenlerde meclisinden radikal bir karar çıkarttı.

Bu efsane karara göre Roma Vilayet Hudutları dahilindeki tarihi ve kültürel mimari eserlerin yakın çevrelerinde yemek ve içmek artık yasak.
Bu emre itaatsizliğin ceza-i müeyyidesi ise Beşyüz Euro.

İtalyanlar çok iyi ve sağlıklı bir karar vermişler, darısı dünya üzerindeki diğer devletlerin başlarına, özellikle de İstanbul başta olmak üzere bizim buraların inşallah.

Fakat bu konuda Roma Büyükşehir Belediyesi ilk değil, netekim benzeri bir yasak Venedik'te San Marko Meydanı için de geçerli, hem de yıllardır.

Olur da bir gün İtalya Torpakları'na ayak basar ve Roma Vilayetine yolunuz düşerse aklınızın bir köşesinde bu Kanun-i Esasi muhakkak sur'etle bulunsun.

18 Kasım 2012

Maslak 1453

Geçenlerde sevgili Ali Ağaoğlu'nun son procesi olan Maslak 1453 malum-u aliniz olmak üzere Çevre Ve Orman Bakanlığı tarafından iptal edildi. Fakat bu iptal kararının da ileride iptal edileceği aslında aşikar.


Belki Fatih Ormanı "Şimdilik" kurtuldu ama ... Aması var işte ...


Bu gördüğünüz resmi bugün Sanat Fuarı'nda bizzat çektim. Eğer bu iptal kararı çıkmasaydı Maslak 1453 Procesi bundan daha iyi tasvir edilemezdi. Sayın Dursun Ali Ayyıldız'ın eline koluna aklına bilgisine zamanına ve tecrübesine sağlık.


Dilerim Orman Bakanlığı almış olduğu bu iptal kararından geri dönmez. Ben sustum, resim konuşsun, siz de yorumlayın, ne dersiniz var mısınız?

Üç Öğün Mü?

Sabahın dördünde çorbacıdayım. Hava dışarıda buz gibi. Çok yorucu banel ve sıkıcı bir hayat. Sürekli yemek yemekten kendimi iyi hissedemiyorum.


Az sonra okuyacağınız satırlara bakarsanız insanın doğasına da günde üç öğün yemek yemek aykırıymış. Bu sefer bilimsel araştırma değil, BBC'den bir haber var konumda.


Üç öğün yemek yemenin tarihini konu alan bir program yayınlamışlar geçenlerde.


Günde üç öğün yemek yemek sadece bir kaç yüz yıllık yeni bir alışkanlıkmış. İnsanlık tarihini bir bütün olarak ele alırsak hakikaten de yeni bir olgu bu.


Antik Roma İmparatorluğu döneminde tek öğün yeniliyordu. Ta ki onyedinci yüzyıla kadar.


O dönemde zengin aristokrat ve entellektüel kesim halkı kahvaltıyı başlattı. Hani şimdi en önemli öğün olarak kabul ettiğimiz kahvaltı, zenginlerin daha çok semirip birbirlerine hava bastığı bir sosyal olguymuş meğer.


Sonra Sanayi Devrimi zamanı çalışma saatleri uzayınca işçi ve emekçi kesimi öğle yemeğini başlattı. Öğle Yemeği de yaygınlaşınca ilk başlarda hava kararmadan yenilen Akşam Yemekleri de daha geç saatlerde yenmeye başlanıldı.


Ve günümüze kadar da bu şekilde gelindi. Tabi ondan sonra gelsin şişkoluk, gelsin fazla fazla yemek istekleri.


İnsan canı sıkıldıkça yemeğe sarılır oldu ve tabi alışkanlıklar da değişti.


Hani doktorlar diyor ya "Akşam güneş battıktan sonra hiç bir şey yemeyin" diye, adamların bir bildikleri varmış. Ama gelgelelim günümüzün ahval ve şerait dahilinde bu mevzuat-ı umumiyeyi kim ve nasıl uygulayabiliyor?

17 Kasım 2012

Sabah

Bir Cumartesi Sabahı ... Aslında bu sabah biraz yatmak istememde hiç bir şey yok, olumsuzluk da yok ama malesef işe de gitmek zorundayım, istemeye istemeye olsa dahi =(((


Emin olun her sabah ben böyle kalkıyorum, bu karikatürü belki ben çizmedim ama benim durumumu o kadar iyi anlatıyor ki sizlerle paylaşmadan duramayacağım.
Mutlu Hafta Sonlar hepinize

16 Kasım 2012

Hillier Gölü

Bu akşam Facebok'ta gezerken gördüm bu doğa harikasını ...
Aslında İsviçreli bilim adamlarına iyi iş çıktı. Çünkü resimden dikkat ettiyseniz gölün suyu pembe.


Hillier Gölü
Burası Land Down Under. Ya da günümüz dilimizdeki yazılışıyla Avustralya.
Tuhaflıkların ve ilginçliklerin bolca bulunduğu dünyanın en büyük adası.


Yerli halk, ya da Aborjinler
Her zaman hayranlık duyduğum memleketi şimdilik uzun uzun anlatamam belki ama çıktıkça paylaşacağımdan emin olabilirsiniz ...


Yine sevgili Kylie Ann Minogue, kendisi Avustralya'nın simgelerinden olur küçük dev kadın. Bu resimde Prens Charles'ten şövalyelik ünvanı almakta.
Evet, Kylie'cimin hayranıyım ama bu ünvanı ne zaman aldığını hatırlamıyorum.
Şimdilik sizlerle Autralia'yı Australia yapan bazı simgelerinden paylaşıyorum.


Melbourne
İşte böyle sevgililer, buralar böyle bir güzel yerler.


Sidney
Oniki yıl önce Olimpiyatların yapıldığı yer de burası.
Kısa bir Avustralya Turu, umarım beğenmişsinizdir.

Yaşam Tarzı Hayatı Etkiler

Araştırmalar durmaz, bu kez Atlantik'in öte yakasından biraz önceki yazımı tamamlayabilecek bir araştırma sonucu geldi bana.


İnsanın yaşam tarzının bizzat kendisi ömrün uzun veya kısa olmasına doğrudan etki ettiği bir kez daha ortaya çıktı.


Araştıran bilim adamlarının bulduğu sonuçlara göre uzun yaşamanın sırrı iyi giden bir evlilik, yakın ve samimi arkadaşlıklar ve bir kedi ya da köpek sahibi olmak insanın ömrünü uzatıyormuş.


Kedi ve köpeklerin insana olan sadakatine gözlerimle tanığım ama diğer ikisi için şüpheliyim.


Ya siz ne dersiniz bu konuda?

Sadakat Hormonu

Günümüzde herkesin bildiği gerçeklerden bir tanesi de aşkın artık bulunmadığı ... Birlikteliklerin amacının sadece cinsel ilişki ile sınırlı tutulduğu ... Veya başka arkadaşlara gösteriş, hava atma, veya onları gaza getirme.


Bugün biriyle birlikte olan biri ertesi gün sevgilisini (!) sepetini koluna taktırıp sepetleyebiliyor. Netekim böylesi bir birlikteliğin sadakatle uzaktan yakından alâkası yok elbette. Çünkü günümüz erkeklerinin 95%'inin "Oxytocin"den haberi bile yok.


Onlar istedikleri kadar önlerine gelen kızlarla çıksınlar, orada daldan dala kondursunlar, mutlaka bir yerde çuvallayacaklar.


Efenim bu yazımın konusu Almanya'dan, araştırmışlar ve sadakat hormonunu bulmuşlar, hani kaybettiğimiz. Günümüz ilişkilerini ve birlikteliklerini gördükçe bu hormonun varlığı konusunda şüpheye düşmemek elde değil. Hatta size tuhaf da gelebilir ama bu hormonu genelde erkekler salgılıyor.


Çünkü mutlu bir ilişkisi olan erkekler çekici ve güzel başka kadınların yanındayken istemdışı olarak rahatsız ve gergin hissediyor ve ortamdan uzaklaşmak için her fırsatı kollamaya başlıyorlar.
Ben sormak istiyorum, günümüzde böyle düşünen erkek kaldı mı?

12 Kasım 2012

Kasımda Grip Başkadır

Son günlerde gerek Twitter'de, gerekse Facebok'ta Kasım'da Aşk'ın Başka olduğu sürekli yazıldı duruldu.
Kasımda başka olan aşk Aralıksız olarak devam ederse Ocak başında kendinizi kaybettiğinizde lıkır lıkır içerken bulabilirsiniz.


Fakat bu yazımda size Aşk'tan değil, Grip'ten bahsedeceğim.
Belki bilinen bir gerçek ama Kasım ayı Grip için oldukça tehlikeli bir dönem. Hatta belki de en tehlikelisi. Çünkü Yaz'dan yeni çıkıldığı ve Pastırma Yazı yaşandığı için, bir de havanın nasıl bir yol izleyeceğine bir türlü karar verememesi yüzünden insanlar mevsime göre giyinemiyorlar. Çok kalın giyerse terleyecek, az ince giyerse de üşüyecek. Bu durum da gribe yakalanmalarına neden oluyor.


Soğuk havayı görünce de hemen kapalı mekânlara kaçıyorlar. Bu sayede de gribin başkalarına da bulaşmasını sağlıyorlar, bilmeden veya istemeden.


Gripten korunmanın doğal yolu ise Limon'dan geçiyor. Günde bir adet Limon'un kabuğunu soyup elma, portakal veya mandalin gibi yemek, olmazsa suyunu içmek, veya bir çok yemeğin içinde bulunması sizi gripten korumaya yeter de artar bile.
Limonun dışında sıcak içecekler, çorba, kahve, ıhlamur, sıcak çikolata ve çay gibi, sofralarınızda mutlaka bulunsun.
Şunu da sakın unutmayın, Grip ilaçları da Limondan yapılır, çünkü Limon bir C Vitamini deposudur.

10 Kasım 2012

10 Kasım 1938

Saygıyla anıyor ve seni çok arıyoruz Ata'm.
Çok yalnızız çünkü.


09 Kasım 2012

Koku

Bugün her tarafımı Hazelnut Kokusu sardı, yanında da Toffee Nut da cabası.
Bir yandan size Blog'umu hazırlarken Starbaks'ın yeni lezzetlerini keşfetmeye çalışıyorum. Ya var ya, ben bu Starbaks Firması'nı sevmeye başladım, özellikle de son zamanlarda.


Koku demişken bu sefer sizinle Hollandalı bilim adamlarının zaten bilinen bir araştırmasını paylaşacağım. Belki bir kokarca veya Pepe Le Pew değiliz ama halet-i ruhiyelerimize bağlı olarak etrafa farklı farklı kokular yayıyormuşuz. Bu tuhaf araştırmada vazifelerini ifa eden görevliler insanların çevrelerinde bulunan diğer kokulardan etkilendiği sayesinde bir anda binlerce insanı kendileriyle aynı halet-i ruhiyeye soktuklarını söylüyorlar.

Hangi kokunun insanı ne gibi bir ruh hâline soktuğunu belki yazamıyorum, kaynak yok. Ama bok kokusunun insana iyi geldiğini hiç kimse iddia edemez herhalde galiba sanırsam. Ya da güzel çiçeklerin kokusunun da kötü hâldekilerinkini düzeltemeyeceğini söyleyemezsiniz.


Hangimiz mis gibi toprak kokusunu ortaya çıkartan şırıl şırıl bir sağanak yağmur sonrası çıkan gökkuşağının verdiği huzuru büyük şehirlerdeki araçların çıkardığı egzos, duman ve benzin kokusu için feda edebiliriz ki?

Kahvesiz Kalacağız

Bu sabahın en kötü haberi işte buydu.
Eminim bu kadar okuyucumun hiç biri kahvesiz yaşayamaz. En azından kendi adıma yazmak gerekirse ben günde en az bir bardak kahve içmeliyim. Tiryakisiyim, kahve benim olmazsa olmazım.


Fakat bu sabah gazeteyi açınca İngiltere Birleşik Krallık Botanik Bahçesi'nde görevli bilim adamları hani ikibinyedi yılındaki bir yazımda bir derece bile ısınsak boku yiyeceğimiz küresel ısınmanın yüzünden Arabica Kahve Çekirdeği'nin 2080 yılında tamamen yok olabileceğinden söz etmeye başladıklarını okudum.


Dünyam yıkıldı şu anda, bunalımdayım.
Ben nasıl yaşayacağım kahvesiz? Uykum geldiğinde nasıl uyandıracak bir gıda bulacağım? Fala nasıl bakacağım veya falcılar falıma nasıl bakacaklar?
Hadi bana söyleyin bu vaziyet-i rezilliyeyi nasıl temizleyebilirim?

08 Kasım 2012

Marmaray Trt'de

Bir kaç haftadır Halkalı - İstanbul ve Pendik - Haydarpaşa güzergâhlarında 2011 yılı imalatlı Hyundai Rotem alamet-i farikalı, Tcdd'nin henüz alışkın olduğumuz sistemde numaralandırmadığı fakat trenci arkadaşlarımın E-32.000 serisinden olacağını söylediği, CRA kodlu, beş vagonlu elektrikli trenler seyr-ü sefer eylemekteler.


Bugün Facebok'ta gezerken yukarıda tarif ettiğim trenlerin Türkiye Radyo Televizyon Kurumu'na çıktığını gösteren resmi gördüm. Habere göre bu trenler teknoloji harikasıymış.


Evet, yukarıda Allah var, dışarıdan harika görünüyor, ama ilk şoku trenin içine girince yaşıyorsunuz. Çünkü oturma düzeni alışılagelmiş şekilde diklemesine koltuklu değil, yanlamasına karşılıklı iki peyke, eski atlı tramvaylar gibi.


Yolcu ikaz sistemleri henüz çalışmadığı için eğer oturmaktaysanız pencereden dışarı bakıp hangi istasyonda olduğunuzu anlamanız için müneccimlerin nesne-i şerifinden yemeniz gerek.


İkinci hata, pencerelerin hiç birisinin açılmaması. İçeride klima olması bir şey değil, fakat klima insan sağlığına bir çok olumsuz etki yapıyor.
Mesela yazın dışarısı çok sıçak ama trenin içi buz gibi. Ya da kışın, dışarısı buz gibi soğuk, ama trenin içi de soğuk.
Tren klimalarının tarih boyunca hiç bir zaman ayarları olmamıştır, ya tam kapasite çalışırlar, ya da hiç çalışmazlar.


Klima konusunda E-14.000'likler bunlardan çok ama çok daha iyiler, en azından pencereleri açılabiliyor, özellikle de yenilendikten sonra.


Üçüncü sıkıntı da hem E-23.000'likler, hem de E-32.000'likler günümüzdeki mevcud yolda sanki raydan çıkacakmış gibi gidiyorlar.
Ben ne zaman Marmaray'a denk gelsem indiğimde sanki lodos ortasında kalan sandaldan inmiş gibi hissediyorum kendimi, hani çölün ortasında kutup ayısına rast gelen bahtsız bedevi gibi.

Allah hepimizi bu E-32.000'liklerin yapabileceği potansiyel kazalardan saklasın. Amin!
Bu resmi sağladığım Facebok'taki Tcdd Türkiye Sayfası bile bu yeni treni beğenmedi. Herkes bu trenlerden şikâyetçi.
Norminâl şartlar dâhilinde bendeniz de bir Devletin Trenlerine sevdalıyım, hani tekerlekleri bedavaya dönmeyen. Ama bu yeni trenler bu güzergâha uygun değiller. Ben buradan tek bir cümle söylüyorum:
İnokta basın, bunu da yazın!

07 Kasım 2012

Çarşambadan Cumartesi

Bugün biraz fazla oldum sanırım. Sevgili hanımlar, lütfen beni boğazlamayın, bu yazdıklarım tamamen bilimsel araştırma. Benim çok fazlama suçum yok, İngilizler kaşınıyor bu gereksiz araştırmaları inokta basınla paylaşarak.


Evet, belki kadınların hazırlanmak için uzun zaman aynanın karşısında saatler boyu erkek arkadaşlarını bekletmelerine alışkınız ama bu haber herkesi sonunda pes ettirir.


Çünkü kadınların Cumartesi Geceleri dışarı çıkarken giyecekleri kıyafete karar vermek için taa Çarşamba'dan düşünmeye başlayıp kesin kararlarını en erken Cumartesi Öğle vakti verebildiklerini söylüyor İngiliz bilim adamları bu araştırmanın konusunda.


Blog'uma tekrardan konuk olan sevgili Kylie Ann Minogue'ye sonsuz teşekkürlerimle.
Ben buna fazlama bir yorum ekleyemiyorum, çünkü hâl-i hazırda mevcud bir mevzuat-ı malumiye bize kadınların günde onaltı dakika o günü giyecekleri elbisenin kararını vermek için harcadıklarını beyan etmekte.