Bu Blogda Ara

Sayfalar

18 Kasım 2012

Üç Öğün Mü?

Sabahın dördünde çorbacıdayım. Hava dışarıda buz gibi. Çok yorucu banel ve sıkıcı bir hayat. Sürekli yemek yemekten kendimi iyi hissedemiyorum.


Az sonra okuyacağınız satırlara bakarsanız insanın doğasına da günde üç öğün yemek yemek aykırıymış. Bu sefer bilimsel araştırma değil, BBC'den bir haber var konumda.


Üç öğün yemek yemenin tarihini konu alan bir program yayınlamışlar geçenlerde.


Günde üç öğün yemek yemek sadece bir kaç yüz yıllık yeni bir alışkanlıkmış. İnsanlık tarihini bir bütün olarak ele alırsak hakikaten de yeni bir olgu bu.


Antik Roma İmparatorluğu döneminde tek öğün yeniliyordu. Ta ki onyedinci yüzyıla kadar.


O dönemde zengin aristokrat ve entellektüel kesim halkı kahvaltıyı başlattı. Hani şimdi en önemli öğün olarak kabul ettiğimiz kahvaltı, zenginlerin daha çok semirip birbirlerine hava bastığı bir sosyal olguymuş meğer.


Sonra Sanayi Devrimi zamanı çalışma saatleri uzayınca işçi ve emekçi kesimi öğle yemeğini başlattı. Öğle Yemeği de yaygınlaşınca ilk başlarda hava kararmadan yenilen Akşam Yemekleri de daha geç saatlerde yenmeye başlanıldı.


Ve günümüze kadar da bu şekilde gelindi. Tabi ondan sonra gelsin şişkoluk, gelsin fazla fazla yemek istekleri.


İnsan canı sıkıldıkça yemeğe sarılır oldu ve tabi alışkanlıklar da değişti.


Hani doktorlar diyor ya "Akşam güneş battıktan sonra hiç bir şey yemeyin" diye, adamların bir bildikleri varmış. Ama gelgelelim günümüzün ahval ve şerait dahilinde bu mevzuat-ı umumiyeyi kim ve nasıl uygulayabiliyor?