Bu Blogda Ara

Tiyatro etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tiyatro etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Mayıs 2024

Yiğidin "My Moon" Olduğu Yer

 Dünya üzerinde bir şehir düşünün ki o şehirde yaşamakta olan bütün vatandaşların çok büyük bir çoğunluğu başka başka diyarlardan gelmiş olsunlar.
Hani şehrin kendi öz topraklarından ruh-i mücerred gibi fışkırmamış, havasıyla suyuyla ateşiyle yoğurulmamış ve bitkisiyle kavrulmamış olsun.
Kendi vilâyetinde öyle ya da böyle yaşamağa tutunmağa çalışanların umutlarını kaybedebilip gelldikleri büyük şehirde karşılaştıklarından sonra kendi öz torpaklarnda kör topal giden hayatlarını bile sorgulayacak ve mumlarla arayacak hâle geliyorlar.
Burası harman olduğu yiğitlerin maymuna çevirtildiği Şehr-İstanbul yani bir adet büyükşehir olmak vardır.
Anayasamıza göre her vatandaşımız istediği vilâyette yaşayabilir, işini tutabilir, hayatını ömrünün sonuna kadar sürdürebilir.
Konu ise gidildiği şehirde uyum sağlanmasında.
 

Bunda acaba zamanın idarecilerinin suçu yok mudur?
Bir devletin kalkınması için bütün fabrikaların sadece İstanbul ve çevresindeki yörelerde yerleştirilmesi, en iyi okulların büyük çoğunluğunun İstanbul'da olması, sanatın sinemanın tiyatronun hasının İstanbul'da olması, btün önemli yatırımların da İstanbul'a yapılmış olması gibi sıkıntılar bizleri böyle perişan etmiş vaziyette.
Nüfûsumuz her ne kadar resmi olarak onaltımilyon olduğu iddia edilse bile en az yirmibeşmilyon insan yaşıyor.
Buradakilere de Anadolu'nun çorak topraklarında yiğitlerin harman olduğu yerlerden gelip yerleşenleri medya maymununa dönüştürmek düşüyor.


Bugün günlerden Yirmidokuz Mayıs İkibinyirmidört olmak var, hani Bindörtyüzelliüç yılında Fatih Sultan Mehmet veya Sultan İkinci Mehmet'in Şehr-İstanbul'u topraklarımıza katıp dünyanın sonuna kadar bizim olduğunu ilân edişinin Beşyüzyetmişbirinci yıl dönümü.
Çok merak edyoruz ki acaba Fatih Sultan Mehmet eğer Şehr-İstanbul'un günümüzdeki hâlini tasavvur edebilseydi almak için bu kadar uğraşır mıydı?

27 Mart 2021

Dünya Tiyatro Günü

Konu tiyatro olunca yazılacak bir sürü nesne-i şerif bulunabilir, çünkü hepiniz tiyatronun hayatın aynası olduğunu bilirsiniz.
Bir hayâlden yola çıkılır, sonra metn-i şerif yazılır, sonra metindeki sözlere hayat verecek kişiler çıkar ortaya, provalarını yaparlar ve en sonunda da metindeki anlatılan olayı sahneye koyarlar.
Bizler de bunları izleriz.


Davulun sesi uzaktan insana hoş gelir, ama işin içinde olanlara bakarsak veya iki çift lâf edebilsek olayın sandığımız kadar kolay olmadığını ve binbir emekle bir eserin ortaya çıkartıldığını kolaylıkla anlarız.
Sadece tiyatroyla sınırlı değil, sinema filmleri ve televizyon dizilerinde de benzer durumlar vukua avdet eyler.
Yine de bütün bu zorluklara rağmen sahnenin tozunu bir defa yutan şanslı azınlık için her yeni eser ve her yeni temsil yepyeni bir başlangıçtır.


Aslında tiyatro sadece sevgi işidir. Sevmeyen kişi sadece tiyatroda değil hangi işte olursa olsun sevmediği işi yapmakta olduğu sürece başarılı olamaz.
Tiyatro ister güldürü olsun isterse piyes hüzün versin isterse de seyirciyi olabildiğince gersin, her bir temsil için sarf edilen emek birbirinin aynıdır.
Ben bunu bir tiyatro emekçisi sıfatıyla yazıyorum, her bir temsilde yeni heyecanlar yeni umutlar yaşadım, sahnenin içinde de arkasında da.
Sizler belki sahnedekileri görüyorsunuz ama sahnenin arkasında da en az sahnedekiler kadar belki de sahnedekilerden daha çok vazifesi olan insanlar var.


Bu yıl da geçen yıl olduğu gibi Tiyatro sahnelerimiz küresel kapitâlist güçlerin büyük oyunu olan korona morona bakara makara yüzünden kapalı, ama demek değil ki sonsuza kadar kapalı olacak.
Şunu unutmayın ki her karanlık gecenin bir aydınlık sabahı vardır.
Dünya Tiyatrolar Günümüz Hepimize Kutlu Olsun.