Konu tiyatro olunca yazılacak bir sürü nesne-i şerif bulunabilir, çünkü hepiniz tiyatronun hayatın aynası olduğunu bilirsiniz.
Bir hayâlden yola çıkılır, sonra metn-i şerif yazılır, sonra metindeki sözlere hayat verecek kişiler çıkar ortaya, provalarını yaparlar ve en sonunda da metindeki anlatılan olayı sahneye koyarlar.
Bizler de bunları izleriz.
Davulun sesi uzaktan insana hoş gelir, ama işin içinde olanlara bakarsak veya iki çift lâf edebilsek olayın sandığımız kadar kolay olmadığını ve binbir emekle bir eserin ortaya çıkartıldığını kolaylıkla anlarız.
Sadece tiyatroyla sınırlı değil, sinema filmleri ve televizyon dizilerinde de benzer durumlar vukua avdet eyler.
Yine de bütün bu zorluklara rağmen sahnenin tozunu bir defa yutan şanslı azınlık için her yeni eser ve her yeni temsil yepyeni bir başlangıçtır.
Aslında tiyatro sadece sevgi işidir. Sevmeyen kişi sadece tiyatroda değil hangi işte olursa olsun sevmediği işi yapmakta olduğu sürece başarılı olamaz.
Tiyatro ister güldürü olsun isterse piyes hüzün versin isterse de seyirciyi olabildiğince gersin, her bir temsil için sarf edilen emek birbirinin aynıdır.
Ben bunu bir tiyatro emekçisi sıfatıyla yazıyorum, her bir temsilde yeni heyecanlar yeni umutlar yaşadım, sahnenin içinde de arkasında da.
Sizler belki sahnedekileri görüyorsunuz ama sahnenin arkasında da en az sahnedekiler kadar belki de sahnedekilerden daha çok vazifesi olan insanlar var.
Bu yıl da geçen yıl olduğu gibi Tiyatro sahnelerimiz küresel kapitâlist güçlerin büyük oyunu olan korona morona bakara makara yüzünden kapalı, ama demek değil ki sonsuza kadar kapalı olacak.
Şunu unutmayın ki her karanlık gecenin bir aydınlık sabahı vardır.
Dünya Tiyatrolar Günümüz Hepimize Kutlu Olsun.