Bu Blogda Ara

Sayfalar

23 Eylül 2018

Sonbahar Gündönümü

Hoşça kal sevgili Yaz.
Bugün biraz önceki mevsimimiz olan İkibinonsekiz Yılına ait Yaz'ı tarihin tozlu sergenlerine ekleyeceğiz, tıpkı her geçen günümüzü eklediğimiz gibi.
Bu yıl benim için Yaz biraz kötü geçti, koskocaman üç ay boyunca tek büyük zevkim uçakların arkalarından bakakalmak olduğunu söylemeliyim.


Bugüne dek binlerce uçak resmi çektim, bunların arasından mülkiyeti her ne kadar şahsıma ait olmasa bile en çok beğendiğim Törkiş Eyirlayns'ın TC-JRG plâkalı olan ve Antalya'nın portakallarıyla ünlenmiş olan Finike ilçesinin adını taşıyan uçağını sizlere takdim etmek istiyorum.
Ancak bu konu biraz hususiye giriyor, ben kendi sıkıntılarımla sizi bunaltmamalıyım.

İmdı portakallardan bahsetti ya ben, portakal mevsimi de geldi geliyor, hani neredeyse kapumuzda sayılır.
Demin eklediğim TC-JRG sağ olsun bizlere Finike Portakallarının hem tanıtımını hem de nakliyesini sağlamakta, yeter ki bir gün Antalya Havalimanında veya İstanbul'dan Antalya alakalı bir uçuşunda yakalayayım bana daha fazla yeter.
Sonbahar tek başına portakal demek değil tabi ki.


Bu harita biraz erken bir paylaşım oldu ama şurada birkaç gün içinde doğalgaz da beş aylık bir aralıktan sonra yeniden hayatımıza dühûl eyleyecek.
Gerek Rusya'dan gerekse İran'dan bizim kapumuza gelen doğalgaz aşağıdaki sayaç sayesinde evlerimize giriyor.


Bu yılki ısrarla tıkırında olan ekomonimiz sayesinde güzel bir kazıkla bizi ısıtacağını şimdiden müjdelemeliyim.


Bugün bu konuları şimdilik bir kenara bırakalım ve şimdilik Sonbahar'ın tadını çıkartmaya bakalım.
Bugün gündüz ve gece aynen İlkbahar Gündönümü gibi onikişer saatlik eşitlenmiş bir gündür.


Sonbaharın en güzel taraflarından biri de Ihlamur'dur. Bazıları pek sevmese bile Ihlamur oldukça yararlı ve besin değeri yüksek bir içecektir.
Güzelce demlenmiş bir ıhlamura her kim hayır diyorsa kesin tadını bilmiyordur ya da midesi istemiyordur.


Ben kendim Çay sevmesem bile çay içenlere saygım sonsuzdur.
Hele de o Çay "Ajda Bardak" içinde olursa değmeyin keyfine.
Ajda Bardakları tasarlayan ise hepimizin tanıdığı gerek müziğimizde gerekse Yeşilçam'da "Süperstar" olan sayın Ajda Pekkan'dan başkası değil.
Madem konu açıldı ben de biraz eskilere gidip Ajda Bardak'ın öyküsünü sizlere anlatayım.


Yıl 1984 - 1985 falan. O dönemler Ajda Hanım Çengelköy'de ikâmet eder, haftada iki gün de Beykoz Korusu'nda yürüyüşe gider.
Yürüyüş dönüşü Paşabahçe Şişe Cam Fabrikasına uğrar, orada hem dinlenir hem de ara sıra eve alışveriş de yapar.
Ancak o dönemlerde sadece küçük boy olan ince belli çay bardakları vardır, gerek üretimde gerekse piyasada, ki aradan bunca zaman geçmesine rağmen hâlâ da böyledir.
Bu küçük boyutlu olanları Ajda Hanım'ı kesmez, bir gün Paşabahçe'nin müdürüne gidip ince belli bardakların daha büyüğünün mevcut olup olmadığını sorar.
Müdür de bulunmadığını söyler, Ajda Hanım da üretme imkânı olup olmadığını sorar tabi.
Müdür kaç adet istediğini sorar, on oniki tane cevabını alınca önce reddeder, en az beş koli yani yüz adet üretebileceklerini söyler.
Gerçekten de üretirler ve bir gün Ajda Pekkan'ın evine yollarlar bunları.
Ajda Hanım ise bulardan arkadaşlarına dağıtır, ama baştan düşünemediği bir şey vardır, bu bardaklar arkadaşlarının sayelerinde "Ajda Bardak" olarak adlandırılır ve Paşabahçe Fabrikası yeni bir model kazanır.
Bir zaman sonra Paşabahçe bunun adını "Aida" olarak değiştirmek zorunda kalır.


Ajda Hanım bu konuyu Hürriyet Gazetesi'ndeki köşesinde de belirtmiştir, ben sadece mevzuat-ı umumiyenin özetini dilimin döndüğü kadarıyla anlatmaya çalıştım.
Herkese mutlu sağlıklı nevazilsiz güzel Sonbaharlar dilerim.