Bu Blogda Ara

Aldatma etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Aldatma etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Temmuz 2024

Festeggiare Uno Compleanno

Bir zamanlar birilerinin yaşamış oldukları bir öykü anlatmıştı sizlere ben.
Hani sevdiğini söyleyerek arslinda aşkla oyun oynayan bir dişinin ne yazık ki kendisine arslinda hiç istememesine rağmen dişinin kurdığu sahte aşk tuzağına düşen bir erkekle oynadığı oyunun sonuçlarını hiç düşünmeyen ve hayatına hiçbir şey olmamış gibi devam eden hikâyedeki dişi kahramanın doğmaz olasıca günü bugün.
Ama erkek tarafı günümüzdeki bugünü arsla kutlayamayacak, çünkü ayrılmalarının arasından çok uzun yıllar geçti, ama delikanlının kâlbi hâlâ kırık o dişiye karşı.
Arslinda kendisi o zamandan beridir hayatına karşı cinsten hiç kimseyi kabûl edemiyor çünkü zaten incecik bir camdan olan kâlbinin yeniden kırılmasından fena derecede korkuyor.


Aşkın ömrü üç yıldır derler, sevgi ise belirsizdir.
Gün gelir sevginin yerini nefret alabilir, ama kâlpleri camdan imâl edilmiş olanlar zaten zor toparlayabildikleri parçaların bir daha dağılmalarını dilemezler.
Hele de ilk sevdalarına otuzlu yaşlarında karşılık bulmuşlarsa, ya da karşı cinstekinin kendisini sevdiğini sanırlarsa.


Ha meraklısına söyleyeyim, bizim delikanlı o günü sevdiğini sandığı kadına doğum günü iletisini yollayıp kendi payına düşen vazifesini ifa eylemişti, ama hikâyenin kadın kahramanı baştan savma bir şekilde neredeyse hiçbir şey yazmamış, sadece yarım ağızla bir şeyler gevelemişti.
Altı ay önceki o aşk dolu güzel sözlerinden eser bile yoktu.
Delikanlı pişman mıydı sizce o günü?
Değildi tabi, çünkü yaşananlardan veya yaşanmayanlardan her şey için hiçbir şey istemeğe hakkı yoktu.


Bunları yazmamı bu güzel sevda hikâyesinin erkek kahramanı yazmamı istedi, belki bir gün kadın kahramanı da Biz Üç Muz'dan birine ulaşır ve yayınlamamızı istediği şeyler anlatırsa onları da yayınlarız.
Okuduğunuz için teşekkürler.

26 Ocak 2023

Sinemadaki Unutulmuşluk

 Geçen gün anlatmağa devam ettiğim onbeş yıl önce yaşanmış hikâyenin devamı ve belki de son kısmı geliyor bu yazımda. Çünkü bugünden sonra hikâyemizin kahramanları bir daha asla yalnız buluşamadılar.
Her ne kadar sonraları ortak arkadaşları sayesinde bazı yerlerde bir araya gelmek gibi başlarından tuhaf hadiseler geçmişse bile küllenen ateş bir daha yanmadı, üstelik de yanamazdı.
İşte onbeş yıl önce bugün Cumartesi'ydi, hani dünya üzerinde ne kadar sevgili olmuş çift varsa neredeyse hepsinin buluşup dışarı çıktıkları gün olan Cumartesi böyle bir akşamdı.
Bizim kahramanlarımızınsa rahmetli Ernest Hemingway'in bir romanına adını veren çanların çaldığı Cumartesi.
Kadın aslında o akşam delikanlıyla çıkmağı pek istememişti ama o kadar zaman boyunca yazdıkları ve söyledikleri o kadar güzel şeyler vardı ki en azından o yazılanlara karşı bir vefa olması gerekiyordu.
Erkek ise kızın çevresinde o kadar insan varken neden kendisini seçtiğini ve yanlış olduğunu bile bile neden yaşanmışlıkları buraya getirdiğini sormak istemişti, aslında yaşananlar ve yazılanlar belki unutulurdu ama nedenlerinin soruları hayatı boyunca içini kemirecekti.


Buluştuklarında her ikisinin de tavrı aşırı derecede resmi ve soğukkanlılardı, sanki bir hafta önce o özel şeyleri yaşamamış gibiydiler, özellikle de kadının konuyu oraya getirmemeğe çalıştığı çok belirgindi.
Delikanlı ise sırf sevdiği kadını daha fazla üzmemek için o altın soruyu sanki cevabını biliyormuş gibi sormamağı tercih etmişti.
Esasına bakarsanız bilmiyor da değildi, ama bugün hâlâ içini kemirip kemirmediğini inanın ben de bilmiyorum çünkü bana fazla derinlemesini anlatmadı. Bu yazdıklarım da sadece yazmamı istediği kısımlar, ancak ben bu söylediklerini de sansürlemek zorunda kaldım çünkü daha fazlasının o ikisinin arasında yaşanan ilişkinin özel kâlemleri olduğunu bilmenizi isterim.
Biz yine o günkü sahnemize dönecek olursak böreklerini yummilenirlerken kadın belki de her ayrılıkta duyduğumuz kılâsik cümleleri söylüyordu, hani erkeğin esasında çok iyi adam olduğunu ve evleneceği kadını gerçekten mutlu edeceğini, sorunun ise kendisinde olduğunu ve bilmeden istemeden bir hata yaptığını, şimdi ise yaptıklarından pişman olduğunu falan söylemişti.
Delikanlı ise aralarında ne yaşandıysa yaşanmış olsun yaşananlardan asla pişmanlık duymayacağını ve o güne kadar aşkına karşılık veren tek kadının kendisi olduğunu, eğer elinde sihirli bir değnek olsaydı yine onu seçeceğini söylemiişti.


Sonra birlikte hemen karşı kaldırımdaki sinemaya gitmeği teklif etmişti kadın, o günlerde yeni gösterime giren bir filmi birlikte izleyeceklerdi.
Film çok acıklıydı veya delikanlıya aşırı acıklı gelmişti, imdı o sahneleri hatırlamıyor belki de. Ben ise o filmi izlemedim, belki bir gün fırsatım olursa izler sizlere hikâyesini anlatırım, böylece acıklı mı acıksız mı komedi mi drama mı anlarsınız.


Sinema çıkışı kadının baş ağrısı tutunca erkek hemen bir taksi çevirdi, o zamanın taksileri şimdikiler gibi kısa mesafe tantanaları pek yapmazlardı veya Suudi Arabistan vatandaşlarına öncelik tanımazlardı, her ne kadar yolları çok kısa sürmüş de olsa ve kadının ısrarla hayır demiş de olsa delikanlı kadına karşı son defa olsun vazifesini yapmalıydı, her ne kadar artık onlar sevgili değildilerse bile kahramanlarımızın birinin kâlbinin içinde sakladığı bir sevda ateşi hâlâ mevcuttu.
Kadının evinin kapısına yüz metre kala taksiden indiler, kadın onunla inmemesini ve devam etmesini söylemişse de delikanlı buna şiddetle karşı çıkmıştı, belki de biraz yürümesi ona da iyi gelecekti.
Ayrılırlarken birbirlerine mutlu olmalarını dilemişlerdi ama hikâyemizin erkek kahramanı hâlâ mutluluğu bulamadığını söyledi bana.
Kadın kahramanının günümüzde ne yaptığını bilmiyorum bile, çünkü ne varlığı varlık ne de yokluğu yokluk, erkek kahramanımızın başına ördüğü çoraptan sonra kimler hayatına girdi ve kimleri hayatından çıkardı asla bilinmiyor.


Kâlp kırıklığıyla biten bir sevda hikâyesiydi bu okuduğunuz, kahramanlarının kim olduğu bilinmeyen ve mahşere kadar da bilinmeyecek olan.
Yaşananları bir şarkıya sığdırabilmek bile imkânsız, hani yıldızlara baktırılınca fallarda çıkmayan ve pencereden bakmayarak yollara çıkmayan imkânsızlıklardan, dahası yazılanlar olmasa yaşananlara ve ayrılmışlıklara inanılmayacak ve anlatılmaması istenen imkânsız aşklardan biriydi, daha da fazlasını vereyim ölümsüz aşkların olması ama ölmeyen aşıkların olmaması gibi çünkü gençliğe güvenmemeli ölenlerin tamamı ihtiyar mı hepsi?
Caddelerde rüzgâr da olsa şarkı söyleyen özlenenlerin hepsi şimdi çok uzaklarda, belki özlüyorlarsa bile yalnızlıklar ömür boyudur.
Dilerim sizlerin başlarından böyle acıklı sevdalar geçmez ve sevdiklerinize kavuşarak mutlu olursunuz.

24 Ocak 2023

Bitirimlilik Unutulmuşluğu

 Bazı duygular ne kadar güzel olurlarsa olsunlar ve bazı hikâyeler birer Peri Masalını andırırlarsa andırsınlar, tıpkı biz yaşayan canlı varlıkların ömürleri gibi günü gelince sonlanmağa mahkûm olduğunun hakikâti hepimizce mâlumdur.
Ancak bazıları gerçekten çok kısa sürüyordu, tıpkı onbeş yıl önce yaşanan ve bir kısmını sizlere anlattığım yaşanmışlık gibi.
Onbeş yıl önceki bugünün öncesindeki gece delikanlı bir türlü uyuyamamıştı ve sabaha kadar kâbus görmekten bıkmıştı, sabah olsun Afyonu patlasın da sevgilisine anlatsın diye içi içine sığmıyordu.
Ancak aksi gibi delikanlının telefonunda o sabah kontörü kalmamıştı, alması da öğleyi ancak bulacaktı. Kendi şahsi bilgisayarı o zamanlar yoktu, İnternet Kafenin açılması da delikanlının mesaisiyle eş zamanlıydı.


Derken vakit Öğle Yemeği saatine geldiğinde sevgilisinden o uğursuz ileti yani aralarındaki sadece dört günlük süren sevgililik ilişkisinin bitmesi gerektiğini yazan ve delikanlıya Osmanlı İmparatorluğu Tokadı gibi yüzüne acı bir biçimde çarpan iletisi delikanlının telefonuna gelivermişti.
Delikanlı ise bu iletiyi okuyunca en az iki saat boyunca suspus olmuştu ve hiçbir şeye herhangi bir tepki vermiyordu, her ne kadar mantığı sevdiği kadının doğru ve haklı olduğunu söylüyorduysa bile duyguları tüm gücüyle hâlâ olayların nedenlerini sorgulamaktaydı.
Çünkü ilişkilerinin başından beri işbu hikâyedeki kadın kahramanı erkek kahramanının tüm karşı koymalarına rağmen ağzından girmiş burnundan çıkmış, olmadık sözlerle aklını çelmiş, bir şekilde delikanlının zayıf noktasını bulmuştu. Ve şimdi hiçbir şey olmamış ve aralarından hiçbir şey geçmemiş gibi davranıyordu.


Bizim delikanlı ise iletinin üzerinden üç saat geçtikten ve biraz sakinleştikten sonra kadına haklı olduğunu ve kendisi nasıl isterse öyle olmasını onun da istediğini yazan bir cevap yollamıştı. Ancak bir şartı vardı:
Cumartesi akşamı son bir defa buluşmak.
Ondan sonra hiçbir zaman o konuyu açmayacak ve aralarında son bir haftada geçen her şeyi unutacaktı. Her ne kadar sakindiyse bile cevabını yazarken hüngür hüngür ağlıyordu.
O akşamleyin her gün gittiği İnternet Kafe'ye bile gitmeden doğruca Homuna dönmüştü, gelir gelmez de hemen yatağına girip kendi kendine hayâller kurmak istemişti. Belki de sanki o günü yaşanmamış ve öyküleri Mutlu Son'la bitmiş gibi yaşanabilecekleri düşünüyordu.
O kısacık bir ay bile sürmeyen zaman zarfında birlikte yaşadıkları ve birbirleriyle yazıştıkları ve birlikte gittikleri her bir şey ve her bir yer o gece boyunca gözlerinin önünden bir türlü gitmemiş ve kadın kahramanı sanki odanın içindeymiş gibi hayâli olarak konuşuyor ve bir çözüm bulabilmeğe çalışıyordu.
Ama tüm bunlar nâfileydi, çünkü ortada bir gerçek vardı ve o gerçekten ikisi de kaçamazlardı.

17 Temmuz 2017

Yakışıklı Sevgili Sağlığı Bozuyor

Evet yazımın başlığını yanlış okumadınız. Güzele kim bakmaz?
Üstelik birlikte olduğunuz erkek veya kadın dikkât çekici biriyse ... Bu yazımız kadınların gözlerinden olacak.
Bazen araştırmacılar da canları sıkılıp değişik şeyler araştırıp bulabiliyorlar. İşte bunlardan biri de huzurlarınızdaki yazımda size yazdıklarımla alakalı.

Sevgilisi ya da kocası yakışıklı olan kadınlarda yemek yeme sorunları daha fazla görülüyormuş.
Olayın boyutu aslında kıskanmakla da alakalı. Neden mi?
Çünkü siz de bilirsiniz güzele herkes bakar.
Kadınlar da yakışıklı partnerlerinin kendilerini aldatmamaları için fiziklerine çok dikkât ediyorlar.
Bu yüzden kendini tutamayıp sağlıklı olmayan diyet yapan kadınlarda dilimize iştahtan kesilme olarak tercüme edebileceğimiz anoreksiya gibi yemek yememe rahatsızlıkları ortaya çıkıyor.

İşin tuhaf tarafı aldatacak olan kişinin kendi karaktersizliği daha önemlidir, çünkü eğer birlikte olduğu kadını aldatmayı göze alabiliyorsa o erkek zaten adam değildir.
Kadınlarımıza da gelince, hiç kimsenin başına gelsin istemem ama bu dünyada Kylie Minogue veya Adriana Lima gibi en güzel kadınlar bile aldatıldıysa sorun sadece fiziksel güzellikle sınırlı olmadığını kafanıza sokmanız gerek.