Bu Blogda Ara

22 Nisan 2018

Cep Var Dost Yok

Günümüzün akıllı cep telefonlarının artıkım insanların yerlerini aldığını kendim yazmadıysam bile en azından bir şekilde sizlere ima etmişimdir.
Yeri geldi zamanında arkadaşıyla birlikte bir mekâna azimet eyleyip ikiüç lâf-ı güzâfın belini kıracağını düşünen zat-ı muhterem karşısındakinin cep telefonu sayesinde birkaç dakikada yapayalnız sap gibi sipsivri kaldığı sahneler günümüze kadar ziyâdesiyle yaşanmıştır.
Ha imdı diyeceksiniz ki ne var bunda? Herkesin akıllı telefonu var.
Aslına bakarsanız çok ama çok nesne-i şerif var, yalnızlık hissi var, aldatılma var, kıskançlık var, adam yerine konmamak bile var.
Ama tüm bunlara karşılık güzel bir çene çalmak yok, birlikteyken bir zamanı paylaşmak yok, hele taraflardan birinde akıllı telefon olmadığında insandan sayılmak bile yok.


En sonunda bu türlü şikâyetler artınca çalışkan Amerikalı bilim adamları bu seferki araştırmalarında akıllı telefonların kullanılmasının artmasıyla ve internetin telefonlarımıza yerleşmesiyle insanların birbirleriyle konuşmalarını azaltarak yalnızlıklara doğru sonsuz bir uçuruma ittiğini ortaya çıkartmışlar.
Bizim çocukluğumuz zamanları aptal cep telefonundan vaz geçtim günümüzde yüzüne bile bakmadığımız norminâl telefon bile kısıtlı olarak vardı ve evlerinde telefonu olanlar parmaklarla gösterilirlerdi.
Nerelerden nerelere geldik, günümüzde demeyeyim yaklaşık oniki yıldan beri benim yazdıklarımı bilgisayarlarınızdan veya telefonlarınızdan okuyorsunuz, üstelik dünyanın hangi noktasında olursanız olun fark etmiyor.
Benim bebekliğimde ise yurt dışını geçelim şehirler arası telefon edebilmek ve yakınlarımızdan haber alabilmek için önce 03 numaralı santalı arayıp şehirler arası görüşmek istediğimizi ve karşımızdakinin telefon numarasını yazdırırdık. İşbu işlem-i şeriften sonra santraldan telefon beklemeye başlardık, ki bazen bu süre-i şerif bütün günümüzü öldürürdü.
Telefonumuz bağlandığında da öyle uzun uzadıya konuşamazdık, konuşma hakkımız sadece üç dakikaydı. Üçüncü dakikadan sonra santral araya girip müdahâle ederdi, yani konuşabilme süremiz eğer o günü çok tâlep yoksa azami altı dakikayla sınırlıydı, daha uzun konuşmak için santralı yeniden arayıp bir kez daha sıra almak zorundaydınız.
Eh ne yaparsınız çenemiz de yazıcımız da düşüverdi bir kez.