Bu Blogda Ara

13 Eylül 2011

Dolunay

Bu akşam gerçekten güzel bir akşam olacağı kesin.
Elimde kamerayla Dolunay'ın resmini çekmeye gidiyorum.
Aslinda romantik olmam lâzım belki ama hayatımda aşk bulunmadığı, daha doğrusu kahve falımda çıkmadığı için olmağı başaramıyorum nedense.
Evliliği bilemem ama hayatımda bir aşk olsun isterdim aslinda.
Kısacası size bir şey itiraf edeyim mi aşksız hayat hiç ama hiç çekilmiyor.
Neyse biz şimdi aşkı bir kenara bırakalım da zamanın tadını çıkartalım, belki aşk gelir bizi buluverir, belli mi olur?


İşte Dolunay doğuyor, şu anda da içimden sevdiğim kişi geçiyor, ama o beni duyuyor mudur bilmem.
Duyamaz da, çünkü şu an benden kilometrelerce uzakta.
Az sonra önümden geçecek olan vaporun içinde olmalı.


Açıklarda bir denizi ortasında olsam belki onu düşünebilirdim ama zor bu şartlar altında.
Sabah işe git, tüm gün patron dırdırı dinle, o kargaşada işinde başarılı ol, ölme eşeğim ölme beni bu dağlarda yalın koma böyle.


Beklenen an aslinda şu an, ama resim sırası benim aşk hayatım gibi karmakarışık bir sırada.
Gerçekten, sizce ben aşkı bulabilicek miyim?


Ben Dolunaya giderken sahil yolundaki trafik şekilde görüldüğü gibi tıklım tıklım doluydu, ama bu kadar yoğun trafik de adamı kâlp krizinden gerçekten götürür Allah göstermesin.
Ne cankurtaran geçebilir, ne de itfaiye arabası.
Maşallah belediye de uyuyor, trafik arap saçına dönmüş, bir müdahâle eden bile yok.


Şehir kararmış, Güneş iyice batmış, hava aslinda azcık aydınlık ama benim çakaralmaz makinem kapkaranlık çekivermiş resmi.
Fakat işin tuhafı bu resmim Facebok'ta da var ve en çok beğenilen resim de bu.
Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? Perhizde lahana turşusu mu yenir?


Gece mi oldu?
Yok canım, saat sadece akşam ezanını okutacak kadar kapalı hava.
Anlaşıldı, doğum sancılı olacak.
Keşke şu lahzada yanımda olsa da şu manzara-i nefaseti birlikte temaşa eylesek ama nerde?


Şimdi aklınıza gündüzlerin çuvala mı girdiği gelecek ama siz de bilirsiniz ki Ay geceleri doğar gündüzleri batar.
Ne kadar çabalarsanız çabalayın, gündüzleri Ayı göremezsiniz.


Batan güneşin hüznü vururken kumsallara
Bir aşkın masalına hazırlanır genç kızlar
Dalgaların sesleri vururken şarkılara
Gökyüzünü bölüşür küme küme yıldızlar

Hüzün katar geceye ıslak bir yağmur sesi
Hissederim içimde aşkın nefesini
Gökyüzünden iner ay denizin ortasına
Birlikte takılırız sevdanın oltasına

(Son yazdığım şiir Hakkı Yalçın'a aittir, ama sanırım bazı kelimelerini sallamak zorunda kaldım, düzelten olursa sevinirim)

İşte size bir Dolunay Macerası, belki aynı andaki hislerim değiller ama bazıları gerçekten doğru, hayatımda yenilikler istiyorum, bakalım gerçekleştirebilecek miyim?

Eğer başarabilirsem sizden bunu da saklamayacağımı bilin sevgili okuyucularım.
Yarın sabah patron geliyor dükkana sonunda. Anlayacağınız yine stress başladı.
En azından Pazartesileri yaşadığım sendromlar bu haftalığına Çarşambaya taşındı.
Bir kurtulabilsem şu geri zekalı işimden, çarşıdan, çevremdeki bazı kendilerini insan zanneden kişilerden, üzerimden o kadar büyük bir yük kalkacak ki anlatamaz ben.

Hade balakım şimdilik herkese mutlu günler.
Neşemizi bozmayalım, hem gün doğmadan neler doğar?
Aklımda mıydı bugün Dolunay'ın doğum resimlerini çekmek?
Değildi ama başardım işte.