Tüm deniz kentleri gibi İstanbul ve Kadıköy’de de tarih boyunca ulaşım ve taşımacılıkta kayıkların önemli bir yer tuttuğunu biliyoruz. Ulaşımı sağlamak ve zaruri ihtiyaçlara erişmekte bir aracı olmak dışında, Moda Kalamış Fenerbahçe Caddebostan Suadiye sahillerinde ve Kurbağalıdere’de sosyal hayatın değişmez bir parçası olan kayıklar ayrıca kürek sporuyla Kadıköy’ün spor tarihinde de önemli bir yer tutuyor.
Hem Bizans hem Osmanlı döneminin gözde sayfiye yeri olan Kadıköy sahillerine İstanbul’dan vapurla ulaşım sağlanmağa başlanana dek kayıklar tek ulaşım aracıdır. Altıncı yüzyılda Fenerbahçe’de imparatoriçe Teodora’ya mahsus inşa edilen saraya imparatoriçe ve avanesinin İstanbul’dan süslü saray kayıklarıyla gelmesi gibi, İstanbul’un fethinden sonra Osmanlı hanedan mensupları da Fenerbahçe’deki padişaha mahsus bahçe ve yazlık kasıra, Hasanpaşa’nın üst tarafındaki Beşinci Murat av köşküne ve Haydarpaşa çayırında tertip edilen düğün ve benzeri eğlencelere gelmek için kayıkları kullanırlardı.
Kürekçileri ve dümeninde bostancıbaşısıyla Kadıköy sahillerine de yıllar boyu yanaşan bu saltanat kayıkları yabancı gezginlerin anlatımlarında önemli yer tutuyor. Bugün bir örneğini Deniz Müzesi’nde diğerlerini gravürlerde gördüğümüz saltanat kayıkları önceleri Ahırkapı’dan Ondokuzuncu Yüzyılın ikinci yarısından itibaren de Dolmabahçe’den Fenerbahçe’ye ve Haydarpaşa’ya defalarca gelip gitmişlerdi.
Vaporların çalışmağa başladığı dönemde dahi üst düzey saray görevlileri Kadıköy ve Üsküdar’a geçmek için vaporu değil kendilerine tahsis edilen kayıkları kullanmağa devam ederdi. Örneğin yüzonikinci şeyh-ül islâm Turşucuzade Ahmet Muhtar Efendi’nin İdare-i Mahsusa’nın Fevaid adlı vapuruna binerek Kadıköy’e geçmesi makamının şan ve şerefini bilmeyip halk arasına karışmak küçüklüğünü gösterdiğinden görevinden alınma sebebi olmuştu.