Bu Blogda Ara

Sayfalar

21 Ocak 2020

Martı

Geçen akşam oturmuşum bilgisayarda filim izliyorum bir anda aklıma martılar geldi.
İstanbul nasıl kedisiz olmazsa martısız da olmaz.
Martılar ve Kediler İstanbul'un olmazlarsa olmazlarındandır.
Bazen bir vaporun çevresinde simit atanları takip ederler, bazen de karaya çıkarak otomobillerin üstlerinde dinelirler.


Kemik yiyor bizim ihtiyar
Dört nala gidiyor martılar
Hani nerede tutturanlar
Beşte kalıp fıttıranlar
Sürprüzle aklını kaçıranlar


Aybaşı geldi çattı memurda şafak attı
Nasıl geçeriz çarşıdan kasaba manava yakalanmadan
Gökte uçuyor martılar
Denizde kum gibi balıklar
Bir kilo istavrite üçyüz lira diyorlar


Denizde yüzüyor boy boy odun
Evde ne şeker kaldı ne de un
Denizde balıklar gibi yatıyor Dolunay
Şinanay yavrum şinanay
Böyle giderse pahalılık vay vay vay
Kafada ne tahta kalacak ne de yay


Şiki şiki baba
Hayni hayni yama
Helik melik duni
Gel fakir-i yaba

Gözlerinin umruna ben canımı adadım
Senden başka kimseye inan aşık olmadım
Gel de söyle aşkını sorma sakın yaşımı
Ne olursun sevgilim darda koyma başımı

Şiki şiki baba
Hayni hayni yama
Helik melik duni
Gel fakir-i yaba


Şiki şiki baba
Hayni hayni yama
Helik melik duni
Gel fakir-i yaba

Aşkımı anlatmaya varmıyor benim dilim
Ne kadar da güzelsin benim canım sevgilim
Utanma sakın benden ben de hoşlandım senden
Gel beraber olalım bize ne el-âlemden

Şiki şiki baba
Hayni hayni yama
Helik melik duni
Gel fakir-i yaba


Şiki şiki baba
Hayni hayni yama
Helik melik duni
Gel fakir-i yaba

Deli ediyor aşkın olmuşum inan şaşkın
Allah'a yemin olsun sen herkesten başkasın
Bir kelebek misâli havalarda uçarım
Karşı çıkan olursa ben seninle kaçarım

Şiki şiki baba
Hayni hayni yama
Helik melik duni
Gel fakir-i yaba


Not: Dinlemek isteyenler için şarkının videosunu da iliştirdim şuraya, yalnız altı dakikanızı götürür ama şarkıyı dinlerken İddia kuponu veya Altılı Genyan kuponu yaparsanız ilhâm da getiriyor.
Ancak tek başına şarkı yetmez, kalabalık bir minibüs, dedikoducu bir kadın, kokan adam, bir de muavin de bulunmalı, yoksa ilhâm gelmezmiş.
Ben size martıları anlatıyordum bakın konu nerelere geldi?
Başka bir yazımda size martıların genel özelliklerinden ve resm-i şeriflerinden bahsederim inşatanrı siz sevgili okuyucularıma.
Çünkü martı ile başladığım yazım bir anda Atla Gel Şaban filmine dönüştü, daha doğrusu içindeki şarkı ve beyitlere. Bari konusundan da bahsedeyim de tam olsun:


Bir karamela fabrikasında karamelaların içinden çıkan beyitlerin yazarı olarak çalışan Niyazi'nin maaşı oldukça düşüktür, mahâlle esnafının tamamına borcu vardır herkes gibi.
Borçları yüzünden her gece kâbuslar görür, son gördüğü kâbusunda kasap eline satırı almış kafasını kesiyordur.
Bu yokluklarda gerek çocuklarının bisiklet istemeleri, gerek kaynananın dırdırı, gerek eşinin vurdumduymazlığı işine de yansır ve yazdığı beyitlerin hiçbiri patronunun hoşuna gitmez.
Bir Pazar günü evde yaşanan her zamanki bir tartışma sonrası soluğu kıraathânede alan Niyazi arkadaşı Hâlil sayesinde Altılı Genyan ile tanışır.
Sonra da at yarışlarına dadanan Niyazi'nin başı dertten bir türlü kurtulamayacaktır, ta ki gizli yeteneğini kullanana kadar.
Filmin sonunda kendisini kaçıran Kâzım'dan ve adamlarından öyle bir intikam alır ki böyle intikamı tarih bir türlü yazamamıştır.