Bu Blogda Ara

Radio etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Radio etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Şubat 2025

Dünya Radio Günü

 Bugünün anlam ve önemini günümüzün aklı seksen karış havada olan gençliği bilmez ama İkibinoniki yılından beridir Dünya Radio Günü olarak kutlanıyor.


Günümüzde her ne kadar Youtube gibi Empiüç gibi Sıpotifay gibi Epılmiyusik gibi hâttâ Biz Üç Muz'un gençlik ve ergenlik dönemlerinde bildiğimiz şampuan olan Fizy gibi bağzı zımbırtılar mevcut da olsalar hepsinin geçmişi Efem Radiolara dayanırlar.


Radiolarımız ise günümüzde dâhi gerek bölgesel gerekse ulusal çaplarında yayınlarını sürdürmeğe devam etmektedirler.
Bu yıl da Dünya Radyo Günümüz kutlu ve mutlu olsun, mikrofonlarımız susmasın.

03 Ağustos 2024

Radio Cartal

İmdı yazacağım şeyleri Şehr-İstanbul'da yaşayan ve kulaklılka Radyo dinlemeği seven vatandaşlarımız iyi bilirler ki Kartal semtinde Şehr-İstanbul'daki vızır vızır çeken Radio firekansları çekmez.
Daha doğrusu Şehr-İstanbul'daki mevcut frekanslarınn olduğu yerlerinde Devletimin tekerlekleri bedavaya dönmeyen Banliyö Trenleri Rahmanlar istasyonundan çıkınca kulaklarınıza bir cızırtı gelir, yol boyunca kulaklıklarınızda dinlediğiniz Radyo İstasyonunun yayını kesilmiştir, yerine ise hiç alışık olmadığınız başka bir Radyo istasyonu devreye girer.
 

 Bu bahsettiğimiz vaziyet-i umumiye yıllardan beridir böyle gelmiştir ve eğer yetkililer müdahâle etmezlerse günümüzden sonra da aynı şekilde devam edecektir.
Çünkü yıllardan beridir hiçbir yetkili tarafından işbu sorunun çözülebilmesi hiçbir türlü başarılamadı


İşte eski zamanlardan kalma bir adet Elektrikli Banliyö Treni eski Kartal istasyonuna gelmiş, artıkım buradan sonra Şehr-İstanbul'da alıştıkları radyoları değil bambaşka radyolar dinlemeğe başlayacaklar.

13 Şubat 2023

Dünya Radio Günü

 Bugün yine geldik bir Sevgililer Günü öncesinde kutladığımız Radio Günü tantanalarına.
Esasında şıkâyet etmiyorum çünkü Radio benim için oldukça önemli bir âlet sayılır.
Vakt-i zamanında bana müzükleriyle uzun uzun yürüyüşlerime eşlik eden bir kurumu ben nasıl olur da unutabilirim ki?
Bu yürüyüşlerimin güzergâhı azbuz bir mesâfe falan değil: Levend Metro - Akmerkez Akatlar (Mola ve Yummi noktası) - Arnavutköy - Bebek - Rumeli Hisar - Balta Limanı (Çiş Molası) - Boyacıköy - Emirgân - İstinye - Yeniköy, bazen bu hızımı alamayarak Tarabya'yı bulabilirdim, ancak her şey İkibinüç Yılında kaldı, çünkü hayattaki bazı sorumluluklarım arttı.


Eski zamanlarda Radioda haber ve müzükten başka eğitici ve bilgilendirici yayınlar olurdu, hiç unutamadığımız Radio Tiyatrosu olurdu ve bizler bunları zevkle dinlerdik.
Hele bir de Türkiye Birinci Fotbol Ligi müsabakalarının canlı anlatıldığı ve aynı anda oynanmakta olan müsabakaların önemli dakikalarında ikide bir diğer stadlara bağlandığı günleri arsla unutamaz ben.


Tabi zaman değiştiğinden dolayı günümüz gençliği Radiodan anlamaz, istediği şarkıyı istediği anda dinleyebilir çünkü İnternet adı verilen bir nesne-i şerif mevcut.
Bizler ise sevdiğimiz sanatçının sevdiğimiz bir şarkısı Radioda çalsın diye başında az beklemedik tabi.
Tabi bir de Radioda dinlediğimiz seslerin sahipleri hakkında fikir beyan etmekten geri durmayan bir nesiliz biz.


Tabi bir de kâsetçalarlı radiolarda karışık kaset doldurmak da ayrı bir zevkimizdi, bu sayede o zamanlar çok pahlı olan kaset ücretlerinden biraz tasarruf sağlayabiliyorduk.
Her ne kadar sanatçıların emeklerine girmiş bile olsak sonuçta bizimkisi sadece kişisel kullanımdan ibâretti.


Bugün Dünya Radio Günü.
Ben de imdı pek hatırlamasam dâhi sevgili eski dostumu anmadan geçemedim.
Kısaca benim için Radio vazgeçilmez bir tutkudur, eğer kekeme olmasaydım Radiocu olmağı isterdim açıkçası.

13 Şubat 2021

Dünya Radio Günü

 Çoklarımız sabah kalkınca ya da otomobillerimizi çalıştırınca veya dükkâna gelince ilk iş olarak radyo dinleyerek güne başlarız.
Ancak birçoğumuz Radio'nun da bir günü olduğunu biliyor mu acaba?
Günümüzün olmaz olası kapitâlist dünyasında her şeyin bir günü mevcut olmağa başladığını da mı bilmiyorsunuz? Zaten bu kapitâlist düzen sayesinde son bir yıldan beridir evlerimizde oturarak korona morona bakara makara adlı salgından korunuyouz. Ancak sağlığımızı koruyalım derken gençliklerimizden ve ömürlerimizden günler ceplerimizden ve sermayelerimizden de paralar şakır şakır gidiyor. Kapitâlist düzen para yemeden durmaz, elektrik su doğalgaz faturaları şişip şişip göklerimize bağzı sopalar sokacağı günler çok ama çok yakın.
Neyse biz radyoyu kutluyorduk değil mi?
Aslında genele bakılırsa kapitâlist düzenin içinde radyo da önemli bir rol oynar, her ne kadar günümüzde haberler sadece bir akıllı telefon kadar yakınımızda da olsa temelde radyo ile aynı işleve sahiptir.


Zamanlar değişir ama bağzı şehlerin işleme biçimleri asla değişmez.
Bir zamanlar günün belirli saatlerinde belirli yayınlar vardı, en çok sevilenlerinden biri de arkası yarın piyesleriydi. Günün anılan saatlerinde bütün aile radyolarının başlarında toplanır heyecanla dinlerlerdi.
Gel zaman git zaman arkası yarınların yerini televizyon dizileri aldı, artıkım haftanın her günü televizyonda dizi mevcut ama bu dizinin yayın süresi üç saati bulmakta ve herkesin beyinleri güzelce bir uyuşturulmakta. Aslında her ne kadar uyuşturucu yasak madde de olsa kapitâlist dünyanın düzenleyicileri olan küresel güçler için yasal bir madde.


Bir zamanlar daha televizyon yokken Türkiye Birinci Fotbol Ligi de radyodan yayınlanırdı, ama o yayınların da bir kâlitesi vardı.
Yayın başlamadan önce Ankara'daki merkezden günün müsabaka tellâliyesi okunur, hele de aynı anda birkaç müsabaka oynanmaktaysa beşer onar dakikalık aralıklarla stada bağlanılırdı, heyecanı yüksek ve iddiası olan müsabakalar daha uzun süre anlatılır, diğerleri ise penaltı olmuşsa veya takımlardan biri gol kaydına muvaffak olmuşlarsa ancak o zaman anlatılmağa kendine yer bulurdu.
Sonuçta o günlerde Fotbol sadece Fotbol için oynanırdı, kısaca zevk almak daha önemliydi.
Günümüzde ise bildiğimiz Futbol'un adı "İt's the Fıtbıl That's the Fıtbıl" oldu, sevgili Fatih Hoca'nın (Terim) kulakları çınlasın.


Bendenizin de bir zamanlar özellikle de Pazar günleri taşınabilir kulaklıklı Radio'mu alarak İstanbul Boğazı'nın alt başlarından üst başlarına kadar günlük uzun yürüyüşlerim olmuştur, ama bu yürüyüşler zamanında başta Metro Fm olsun sonra Best Fm olsun ve tabi diğer Özel Radio'lar olsun çoktan yayına başlamışlar ve gerek haber gerekse müzük olmak üzere birer yayın çizgisi belirlemişlerdi.
Benim de aslında gönlümde radyo programcısı olmak yatar ama yaşım artık dört onluğu çoktan geçtiği için hiçbir radyo sahibi bana bu imkânı vermez artık.
Çünkü ünüversütelerden yetişen benden çok daha akıllı ve daha geveze ve genç bir sürü şahıs mevcut, kendimizi kandırmağa gerek yok.


Radyoyu anarken radyolarımızın üzerlerine yerleştirdiğimiz örtülerden ve bilumum saatlerden bahsetmemek de olmaz.
Ah o radyo alıcılarımızın dilleri olsalar da konuşsalar, bugün nasıl yayınlarımızı internet üzerinden sağlamaktaysak o zamanlar radyolarımız vardı.
Aslında yazımın başında da belirttiğim neredeyse aynı şey, sadece geçen zaman zarfında doğada hiçbir şey kaybolmadı sadece şekillerini değiştirdi.
Tüm radyocularımıza ve o sihirli kutuyu sahiplenen herkese Dünya Radio Günü kutlu ve mutlu olsun.

13 Şubat 2020

Dünya Radio Günü

Hayatta hiçbir zaman her şeyi bildiğini iddia etmeyeceksin, çünkü her gün yeni bir şey öğreniyorsun.
Bugün de dolanırken baktım ki Dünya Radio Günü'ymüş şansımıza.
Radyo deyip geçmeyin ve burun da kıvırmayın, çünkü radyo aslında olmazsa olmazlardandır.
Türkiye'de de her ne kadar artıkım radyoların tedâvülden kaldırıldığı söylenmekteyse dâhi radyosuz bir hayat düşünülemez.


Hayatımızda her zaman önemli bir yer olmuştur.
Zaman geldi "Arkası Yarın" adı altında "Radyo Tiyatrosu", zaman geldi "İstekler" altında "Müzik Eğlence" programı, zaman geldi "Yurttan Sesler" arkasından "Haberler", bizleri bilgilendirdi.
Bir zamanlar televizyon yokken millet radyonun başında ya fotbolu beklerdi, ya da arkası yarın.
Günümüzde televizyondaki dizilerin etkisi neydiyse "Arkası Yarın" da o zamanların en büyük eğlencesiydi.


Kimileri evlerinde dentellerle kaplardı radyo alıcılarını, kimileri de at arabalarının yanlarında çalarlardı.
Hele tomofilerin içlerinde radyo eklendi miydi yolculukların keyiflerine doyum olmazdı.
Gün geldi Trt'nin yanında birçok özel radyo da yayın hayatına başladı.
Artık bizim İnokta Basınımız sesini duyurabilecek bir mecra daha bulmuştu, ancak birkaç ay sonra yukarıdan gelen ve demiri kesen emir mikrofonları sessizliğe gömmüştü.
Ta ki ilk genel seçimlere kadar.


Özel radyolar ikinci kez geldiklerinde bir geldiler pir geldiler.
İçlerinden birkaçı geçen zaman zarfında gerçekten kâliteli yayınları sayesinde zirveye yükseldi, bir kısmı da geçen zaman zarfında silindi gitti.
Gel zaman git zaman radyolar uyduyla da evlerimize işyerlerimize askeri kazinolarımıza girdiler, öyle ki ilk zamanlar görüntüde televizyonun kendisi seste de aynı televizyona bağlı olan radyonun sesi çıktı ilk zamanlar.
Ben burada teker teker ism-i şeriflerini yazmayacağım ama siz onların hangi radyolar olduklarını biliyorsunuzdur, çünkü dinliyorsunuzdur mutlaka.
Yukarıda da bir radyo yayın odasının görselini izlemektesiniz.


Ne olursa olsun dünyamız radyolarla çok güzel.
Yeri geldiğinde birçok kişiye birçok bilgiyi ulaştıran, yollardaki seyr-ü seferin sıkışık hâllerini anlatan, can sıkıntısında bir şarkıyla hâlet-i ruhiyemizi düzelten, spor karşılaşmaları sayesinde adrenâlinlerimizi azami seviyeye çıkartan, yolda yürürken kulaklıkla dinlediğimiz şarkılar sayesinde hızımızı ölçen birer sihirli dünyadır radyolar.
İşbu vesile-i şerifle bütün radyo çalışanlarının ve sahiplerinin başta olmak üzere bütün dünya vatandaşlarının Dünya Radyo Günü'nü kutlar sağlıklı nice uzun yıllar Allah-u Te'âlâ'nın bizlerin başından eksik etmemesini niyaz ederim.

02 Ekim 2019

İnternet Yüzünden Şarkılar Kısaldı

İnternet denilen okyanus aslında inanılmaz bir bilgi ağı da olsa bazı kötü yönleri de var, örneğin zararlı yazılımlar veya zararlı Web-Siteler bilgisayarlarımıza bazen tamiri imkânsız hasarlar bırakabiliyorlar. Bunun için Antivirüs Programları kullanarak biraz olsun kendimizi güvene almaya çalışıyoruz.
Ancak benim bu seferki konum oldukça farklı bir alanda olacak, Müzikle ilgili.
İnternetin sayesinde dünyada icra edilen çok konserlere erişebildik, değişik şarkıları keşfettik, kısacası özel radyoların verdikleri müziklerin de dışına çıktık, hâttâ eski plâklarda kalan şarkıların güzelliklerini bile keşfettik.
Ancak internet sayesinde sanatçıların albüm yapmaları da zorlaştığını, yapsalar bile satışlarından eski günlerdeki gibi bir kazanımları olmadığını da belirtmek zorundayım.


Efenim imdı bazı müzikten anlayan bilim adamları araştırmışlar veya kayıtlarını tutmuşlar, günümüzdeki yakın zamanda piyasaya çıkan şarkıların sürelerinin ortalamasını bulmuşlar:
Üç Dakika Dört Saniye, yani rakamla yazarsak 3:04.
İşbu süre bizde yıllarca tantanaları dillendirilen Eurovision'un şartnamesindeki olması gereken şarkı uzunluğundan dört saniye daha uzun da olsa müzisyenler veya şarkı yapımcıları kısalmanın sebebi olarak internetten müzik dinleyenlerin şarkının uzunluklarından sıkılarak şarkının yarısında başka şarkıya geçmelerini önlemek olduğunu belirtmişler.
On yıl önceki yazılan şarkıların ortalaması günümüzdekinden otuzsekiz saniye daha uzundu, yani Üç Dakika Kırkiki Saniye, rakamla 3:42 idi.
Yakın zamanda şarkıların kendileri sadece nakaratlardan oluşursa şaşırmaz ben, çünkü yukarıdaki paragrafta arz ettiğim gerekçeler yüzünden sanatçılar artık nakaratlara daha erken giriyorlar.

06 Mart 2018

Bizi Vergimizden Ayırmayın

Şu dünya üzerinde meşhur bilim adamlarına rağmen İsviçreliler kadar herhangi bir organ-ı şerife sürülecek kadar bile aklı olmayan başka bir ulus sanırım yoktur.
İmdı üstteki yazımı okuyunca şaşırabilirsiniz ama bu haber-i şerifte şaşırılacak tek bir şey varsa onu da yazımın ilerleyen bölümlerinde arz edecek ben.
Çünkü efenim geçtiğimiz günlerde İsviçre topraklarında yapılan "Radyo ve Televizyon Vergisi Kaldırılsın Mı" konusundaki hâlk oylamasının sonucunda yüzde yetmişbirbuçuk gibi ezici bir çoğunluk tarafından "Hayır" oyu çıktı sandıktan sanki her hayırda hayır varmış gibi.
Anlaşılabilmesi için başkaca bir deyişle her hayırda hayır olduğunu sanan işbu üçte ikiye yakın çoğunluk hâlk oylamasına konu olan Radyo ve Televizyon Vergisini ödemeye devam etmek istedi.
Yani her hayırda hayır her evette şer yokmuş.

İnsan bir yıl boyunca çok para kazanınca nereye harcayacağını şaşırırmış.
Adam başı ortalama yıllık gelirin Üçyüzbin Türk Lirasıcık olduğu İsviçre'de hâlk her yıl Binsekizyüzotuzaltı Türk Lirası kadar bir miktarı Radyo ve Televizyon Vergisi olarak devletine ödüyor.
Tamam anlarım devlet sevilir, ama devlet artık vergi almayalım diye hâlka sormaya karar vermişken kalkıp da elindeki parayı "Al ben yemiyorum sen ye" diye de verilmez yani.
Ah şu İsviçreliler keşke gelseler de Türkiye Cümhûriyetinde bizim şartlarımızda bir süre bile olsa yaşasalar, çok değil sadece üç ay sonra akılları başlarına devşirmezlerse ve o güne kadar yaşadıkları salaklıkları kendilerine sorgulatmazlarsa ben hiçbir şey bilmiyorum demektir.