Bu Blogda Ara

13 Şubat 2021

Dünya Radio Günü

 Çoklarımız sabah kalkınca ya da otomobillerimizi çalıştırınca veya dükkâna gelince ilk iş olarak radyo dinleyerek güne başlarız.
Ancak birçoğumuz Radio'nun da bir günü olduğunu biliyor mu acaba?
Günümüzün olmaz olası kapitâlist dünyasında her şeyin bir günü mevcut olmağa başladığını da mı bilmiyorsunuz? Zaten bu kapitâlist düzen sayesinde son bir yıldan beridir evlerimizde oturarak korona morona bakara makara adlı salgından korunuyouz. Ancak sağlığımızı koruyalım derken gençliklerimizden ve ömürlerimizden günler ceplerimizden ve sermayelerimizden de paralar şakır şakır gidiyor. Kapitâlist düzen para yemeden durmaz, elektrik su doğalgaz faturaları şişip şişip göklerimize bağzı sopalar sokacağı günler çok ama çok yakın.
Neyse biz radyoyu kutluyorduk değil mi?
Aslında genele bakılırsa kapitâlist düzenin içinde radyo da önemli bir rol oynar, her ne kadar günümüzde haberler sadece bir akıllı telefon kadar yakınımızda da olsa temelde radyo ile aynı işleve sahiptir.


Zamanlar değişir ama bağzı şehlerin işleme biçimleri asla değişmez.
Bir zamanlar günün belirli saatlerinde belirli yayınlar vardı, en çok sevilenlerinden biri de arkası yarın piyesleriydi. Günün anılan saatlerinde bütün aile radyolarının başlarında toplanır heyecanla dinlerlerdi.
Gel zaman git zaman arkası yarınların yerini televizyon dizileri aldı, artıkım haftanın her günü televizyonda dizi mevcut ama bu dizinin yayın süresi üç saati bulmakta ve herkesin beyinleri güzelce bir uyuşturulmakta. Aslında her ne kadar uyuşturucu yasak madde de olsa kapitâlist dünyanın düzenleyicileri olan küresel güçler için yasal bir madde.


Bir zamanlar daha televizyon yokken Türkiye Birinci Fotbol Ligi de radyodan yayınlanırdı, ama o yayınların da bir kâlitesi vardı.
Yayın başlamadan önce Ankara'daki merkezden günün müsabaka tellâliyesi okunur, hele de aynı anda birkaç müsabaka oynanmaktaysa beşer onar dakikalık aralıklarla stada bağlanılırdı, heyecanı yüksek ve iddiası olan müsabakalar daha uzun süre anlatılır, diğerleri ise penaltı olmuşsa veya takımlardan biri gol kaydına muvaffak olmuşlarsa ancak o zaman anlatılmağa kendine yer bulurdu.
Sonuçta o günlerde Fotbol sadece Fotbol için oynanırdı, kısaca zevk almak daha önemliydi.
Günümüzde ise bildiğimiz Futbol'un adı "İt's the Fıtbıl That's the Fıtbıl" oldu, sevgili Fatih Hoca'nın (Terim) kulakları çınlasın.


Bendenizin de bir zamanlar özellikle de Pazar günleri taşınabilir kulaklıklı Radio'mu alarak İstanbul Boğazı'nın alt başlarından üst başlarına kadar günlük uzun yürüyüşlerim olmuştur, ama bu yürüyüşler zamanında başta Metro Fm olsun sonra Best Fm olsun ve tabi diğer Özel Radio'lar olsun çoktan yayına başlamışlar ve gerek haber gerekse müzük olmak üzere birer yayın çizgisi belirlemişlerdi.
Benim de aslında gönlümde radyo programcısı olmak yatar ama yaşım artık dört onluğu çoktan geçtiği için hiçbir radyo sahibi bana bu imkânı vermez artık.
Çünkü ünüversütelerden yetişen benden çok daha akıllı ve daha geveze ve genç bir sürü şahıs mevcut, kendimizi kandırmağa gerek yok.


Radyoyu anarken radyolarımızın üzerlerine yerleştirdiğimiz örtülerden ve bilumum saatlerden bahsetmemek de olmaz.
Ah o radyo alıcılarımızın dilleri olsalar da konuşsalar, bugün nasıl yayınlarımızı internet üzerinden sağlamaktaysak o zamanlar radyolarımız vardı.
Aslında yazımın başında da belirttiğim neredeyse aynı şey, sadece geçen zaman zarfında doğada hiçbir şey kaybolmadı sadece şekillerini değiştirdi.
Tüm radyocularımıza ve o sihirli kutuyu sahiplenen herkese Dünya Radio Günü kutlu ve mutlu olsun.