Bu Blogda Ara

16 Haziran 2015

Kitap Yerine Ayped Verin

Hayatımda bu kadar tartışma yaratacak bir tavsiye şimdiye kadar işitmedi ben.
Sanırım dünya görüşümü değiştirmem mi gerek olup olmadığını hiç ama hiç bilmiyor ben.
Siz de düşüncelerinizi yazmamazlık etmeyin bana.


İngiliz bilim adamları kalkmışlar rahmetli Steve Jobs Amcamıza hürmetlerinden olsa gerek olduğunu sanıyorum, bebeklere tablet bilgisayar verilmesinin hiç zararlı olmadığını hâttâ kitaplardan yararlı olduğunu söylemişler.


Araştırmanın altına imza atan uzmanlar basına verdikleri beyanatta tabletlerin bebeklerin beyinlerini kitaplardan daha fazla uyardığını ve sayfaları kaydırıp metin içinde gezinmeyi yetişkinlerden daha kolay ve hızlı öğrendiklerini, kitaplarda ise en çok sayfaların çıkardıkları ses olduğunu söylemişlerdir.

15 Haziran 2015

Boşanan Babalar Kızlarını Unutuyorlar

Babalarla kızları arasında bugüne kadar sırrı pek de çözülemeyen ince ve özel bir bağ bulunduğu hepimizce malûm.
Aynı şekilde anneler ve oğulları arasında da biraz değişik bir tarzda olsa dahi benzer bir bağlantı yok değil.
Gelgelelim yine İngiliz bilim adamları bu yazımdaki araştırmayla yukarıdaki tezimi çürütecek bir sonuç bulmuşlar.


Boşanan erkeklerin oğullarına kızlarından daha fazla zaman ayırdıklarını.
Tabi biriyle evli olan erkek boşanınca karısı da boşanmış sayılıyor.
Aynı araştırmanın sonucuna göre kocalarından boşanan kadınlar ise çocuk yetiştirme konusunda kendilerini yetersiz hissedip bunalıma giriyorlar.


Tabi ki hiç kimse boşanmak için evlenmez, evlilik çocuk oyuncağı değildir.
Hele ortada çocuk da varsa işbu mevzuat-ı ayrılık çok ama çok iyi düşünülmesi gerekir.

Kardeş Kavgası Çocuklara Yararlı

Bu İngiliz milleti bizden çok çalışıyor, hani okulda öğrendiğimiz "Türk öğün çalış güven" özdeyişimizi bizlerden çalacak diye ödüm kopmuyor değil.
Bu sefer de kardeşler arasındaki kavgalara burunlarını sokmuşlar.
Araştırmalarında ise kardeşleriyle kavga eden küçük çocukların sosyal ve duygusal becerilerini geliştirerek büyüdüklerinde daha başarılı ve çevrelerinde sevilip sayılan bireyler olmalarını sağladıkları ortaya çıkmış.


Benim kardeşim veya ağabeyim ya da ablam yok, olmadı. Bu dünyada tek çocuğum ben.
Ama bu demek değil ki tek başıma dımdızlak kalmışım.
Siz sevgili okuyucularıma her zaman için teşekkür eder ben ki bunca zaman zarfında benim her şeye rağmen yanımda olduğunuz için, iyi ki varsınız canlarım benim.

Uyanınca Hemen Kahveye Sarılmayın

Hepinizin malûmudur ki kahve insanı uyandırıcı özelliğe sahiptir.
Özellikle de sadece kokusuyla bile uyanır uyanmaz ayılan insanlar tanıyor ben şu hayatta.
Her ne kadar teoride kahve can ve gerisi heyecan olsa dahi pratikte malesef öyle değilmiş.
Nasıl mı? Buyrun yazımın devamını okuyun:


Gelgelelim Amerikalılar yine canları çok sıkılmış olacak ki yine boş durmamış ve araştırmalarında sabahları uyanır uyanmaz kahve içmenin sanılanın aksine zararlı olduğunu ortaya çıkartmışlar.
Araştırmanın ayrıntılarına girecek olursak eğer kısaca özetle anlatmak gerek.
Sabah ilk uyanıldığı anlarda vücûddaki kortizol seviyesi yüksek olur. Kortizol da kahveyle birleşince vücûda zarar verir.
Kortizol seviyesinin en üste çıktığı saatlarda kahve veya enerji içeceklerinin tüketilmesi kafeinin etkisini önemli ölçüde azaltır ve geniş zaman zarfında vücûdun kafeine karşı bağışıklık geliştirir.
Yani tercüme edip anlatabileceğim bir dilde söylemem gerekirse hem daha az canlanıyorsunuz, hem de gelecekte daha fazla kahve içmeniz gerekiyor.
Kısaca stres hormonu olarak adlandırabileceğimiz kortizol ise vücûtta hepiniz bilirsiniz ki "Savaş veya Kaç" hâllerinde de bolca salgılanır.
Araştırmanın altına imza atan bilim adamları kahve içmek için uyandıktan en az bir saat beklenmesi gerektiğini beyan etmişlerdir.


Yani kısacası kahve içmek için önce kahvaltınızı yapmamazlık etmeyin.
Zaten kahvaltının adı üstünde, "Kahve + Alt" sözcüklerinden türetilmiştir.
Anlamı da o kadar açık ve nettir ki aslında, kısaca aç karnına kahve içmeyin diyor.

14 Haziran 2015

Güzellik Uykusu Essahtan İşe Yarıyormuş

Bizleri vakt-i zamanında gündüz vakti öğleyi ikindi geçe uykuya yatırırlardı çocukken.
Çoklarımız da isyan ederdik annelerimize ve öğretmenlerimize.
Ama bugün imdı okuyacağınız işbu haber-i şerifi okuyunca işbu uyku-u şerifin aslında yararımıza olduğunu öğrendi ben.


Aslına bakarsanız bizim bunu öğrenmek için illâ ki Amerikalı bilim adamlarının araştırma yapmalarına gerek yoktu, annelerimize sorsaydık bize söylemezler miydi?
Sonuçta bütün ikindiyi harcamayacaktık, sadece kısa şekerlemelerle idare edecektik ve yaptığımız bu kısa şekerlemeler vücûdumuzun yaşlanmasını geciktirerek bizlerin genç kalmamızı da sağlıyormuş.


Yani demek ki neymiş?
İkindi vakt-i şerifinde kısa bir süre uyuklamak essahtan gerekliymiş.
Boşuna "Uyu da Büyü" denilmiyormuş bize.

Tavşan Farkı

Bugün sizi biraz alakasız bir konu ama biraz uzaklara götürecek ben.
Genelde doğal hayatın bozulmasına karşıyım, hayvan nüfûsunun değiştirilmemesini savunurum ama bu sefer konuyu okuyunca hak vermemek elde değil.
Efenim Akdamar veya Ahtamar Adasını hepiniz bilirsiniz. Hani geçtiğimiz yıllarda içinde bir canavarın yaşadığı iddia edilen ve Türkiye'nin soda ihtiyacının büyük bölümünü karşılayan Van Gölü'nde birkaç yıl önce yeniden ibadete açılan Surp Haç Kilisesinin bulunduğu ada.


Hepinizce mâlûm-u aliniz ki tavşanlar çok çabuk çoğalabilme yeteneğine sahip oldukları ve aşırı şekilde kemirgen oldukları cihetle sayıları üçbine kadar ulaşıp adadaki yeşil örtüye ve tarihi eserlere zarar vermeye başlayınca sivil toplum kuruluşlarının ortak kararlarına istinaden üç ay kadar önce adaya gelen ekipler tavşanların bin tanesini toplayarak teknelerle karaya çıkartıp onları yeni yuvalarına taşıdılar.


Onlar götürüldükten sonra Akdamar Adası yeşillenmeye başladı.
Tavşanların kemirmeleri yüzünden artıkım kurumaya yüz tutan badem ağaçları bu yıl çiçek açtılar.
Çevrede yaşayanlar da adayı yıllar sonra ilk kez bu kadar yeşil gördüklerini söylediler.

11 Haziran 2015

Evleneceklere Kötü Haber

İyi ki evlenmeyi hiç ama hiç düşünmüyor ben.
Özellikle de günümüzde evliliği kaldırabilecek herhangi bir kapasiteye sahip değilken.
Ama ileride şartlar değişebilirse o zaman ayrı bir konu.


Efenim bizim Bakanlar Kurulu evlenebilmek için "Evlenme Ehliyeti" alma zorunluluğu getirdi.
Resmi Gazete'nin bilmem hangi sayısında yer alan Bakanlar Kurulu Kararında Evlendirme Yönetmeliği ikinci madde birinci fıkrasına "Evlenme Ehliyet Belgesi: Kişinin evlenme anındaki milli hukukuna göre evlenme ehliyeti ve şartlarının yer aldığı ve evlenmeye sakınca bulunmadığını gösterir belge"yi alınması gerektiğine ilişkin bent ekledi. Yani kısacası Evlenme Ehliyeti alma zorunluluğu getirdi.
Kararda yapılan bir değişiklikle "İşbu yönetmelik hükümlerine göre evlenmek istediğini belirten kişinin aksi ispat edilinceye kadar doğru olduğu kabûl edilen evlenme beyannamesini ve evlenme izin belgesini hazırlaması gerektiği" belirtildi.


Ayrıca "Evlenme" bendinin tanımı da "Bir kadın ve bir erkeğin usûlüne göre yetkilendirilmiş bir mémur önünde bir aile kurmak amacı ile yapmış oldukları bir hukuk sözleşmesi" olarak yenilendi.


Yönetmelikte yapılan başka bir değişiklikle evlenme izin belgesinin ve diğer belgelerin kontrolü de şu şekilde düzenlendi:
Evlendirme mémuru evlenme talebine dair beyannamenin usûlüne göre doldurulup imza edilip edilmediğini, evlenme ehliyet belgesi ile nüfus cüzdanının arasında fark olup olmadığını, herhangi bir fark varsa dahi bu farkın şahısta hataya sebebiyet verecek nitelikte olup olmadığını, yaşlarının küçüklüğü veya kısıtlama sebebiyle anne baba veya vasinin rızası ya da hakimin izninin zorunlu olduğu durumlarda rızanın veya hakim izninin, rıza belgesi vasi tarafından imzalanmışsa vasi tayinine dair mahkeme kararı bulunup bulunmadığını kontrol eder, varsa eksiklikleri tamamlar veya tamamlatır, ve beyannamenin kaydını yaparak taraflara müracaat sırasına göre evlenme töreninin yapılacağı gün ve saatini bildirir.


Allah tüm evlenecek kişileri şimdiden kutsasın.
Gelgelelim böyle bir ehliyeti aslında sokakta yürüme üzerine de verseler ve ehliyeti olmayanların sokağa çıkma olmasa bile kalabalık yerlerde dolaşmalarına izin verilmese çok ama çok iyi olacak ya neyse.
Buradan da lâf sokmayı becerdim ya, artıkım sırtım yere gelir mi?

10 Haziran 2015

Yılın Romantiği Seçildi

Şu dünya üzerinde neler var da neler var ... Az sonra okuyacağınız haberde gerçek sevginin insana neler yaptırabileceğini gazeteden aktarmaya çalışacak ben size.
Öncelikle bir şeyi size itiraf etmeliyim ki işbu haberi okuyana kadar ben bile bu kadarına inanmıyordum, acaba aynı durumda ben olsam ne yapacağımı şaşırırdım.

Efenim hadise-i şerif Kazakistan'da cereyan eyliyor. Kahramanımız olan Ayan Zhademov sadece yirmi yaşında ama kâlbi o kadar büyük ki anlatamaz ben size.
Kız arkadaşı sınavının stresine dayanamayınca onun yerine kılık değiştirip sınava girebilecek kadar gözüpek.


Önce kadın kıyafetlerini giymiş, makyajını yapmış, sonra da kız arkadaşına benzediğine kanaat getirince sınavın yapılacağı okula gitmiş.
Gelgelelim sınıftaki öğretmenler kızın hâlinde bir tuhaflık olduğunu sezinlemişler ve ona birkaç soru sormuşlar, sorunca da ses tonundan yakayı ele vermiş bizim delikanlı.
Öğretmenler sınavın sonunda basın mensuplarına önce bir başka kızın asıl adayın yerine sınava girdiğini sandıklarını ancak konuşmaya başlayınca kılık değiştirmiş bir erkek olduğunu anladıklarını söylemişler.
Delikanlı ise başkasının yerine sınava girdiği için ikibin dolar para cezasına çarptırıldı. Kız arkadaşı ise gelecek yıl tekrardan sınava girecek.


Gelgelelim sınav numarasında başarıya ulaşamayan Ayan Facebok'ta üne kavuştu.
Bu hikâyeyi okuyan herkes onu cesaretinden ötürü "Yılın Romantiği" ilan ettiler.
Goga Korzhova adlında bir kullanıcı "Genç kız böyle cesur bir erkek arkadaşı olduğu için çok şanslı. Bu devirde kim kendi hayatını riske atar ki?" diye yazmış.
Zhademov bu kadar meşhur olunca Olzhas Hüdaibergenov adlı bir işadamı kesilen cezanın yarısını ödemeyi teklif etmiş.

Ulusal Takıma Twitter'den Teknik Direktör

Efenim bizim işbu Sosyâl Media hayatlarımıza girdi gireli her bir bokumuzu İnternet'ten yemeye başladık.
Hatırlarsınız bir zamanlar İngiltere'de trenin içinde sıçan genç tuvaalette kâğıt kalmadığını Twitter'den dünyaya duyurduğunu yazdığım bir haber vardı, ki "Buradan" erişebilirsiniz.


Bu sefer size Afrika'da bulunan Fildişi Sahili Fotbol Fenerasyonu'nun ulusal takımın Herve Renard'dan boşalan teknik direktörlük koltuğuna kimi oturtacağına Twitter'den bulmaya karar verdiğini söylesem şaka yaptığımı düşünebilirsiniz ama malesef şaka falan değil.


İşbu ilanda takıma teknik direktör olacak kişi veya kişilerden aşağıdaki şartları istemişler:
1. Üst düzey antrenörlük
2. Bu iş kolunda uluslararası tecrübe
3. Sözleşme süresince Fildişi Sahili'nde ikâmet
4. Ekip çalışmasına yatkınlık ve adaptasyon konusunda geniş kapasite
5. Fransızca konuşma
6. Üst düzey antrenörlük diplomu
7. Özgeçmiş
8. Motivasyon mektubu


İşbu görevde çalışmak isteyen tüm adaylar 14 Temmuz 2015 günü mesai bitimine kadar mektuplarını federasyona yollayabilecekler.
Fildişi Sahili Fotbol Fenerasyonu ise gelen adayları beşe indirebilmek için bir komisyon kuracak.
Takımın başına kimin geçeceğine ise komisyonun verdiği rapordan sonra icra kurulu toplanıp karar verecek.

Beyin Sabahları Daha Büyük

Atalarımız boşuna sabahları erken kalkmayıp işlerinin başlarına hemen koşmuyorlarmış dediğinizi işitir gibiyim işbu haberi okuduğunuz zaman.
Bu sabah sizi tuhaf sayılabilecek veya hiçbirinizin aklına gelmeyebilecek bir araştırmayla uyandırmak istiyor ben.


Bu araştırmayı İsviçreli Bilim Adamları yapmadılar. Görevi sanırım Kanada'daki meslektaşları devralmışlar ki Montreal Nöroloji Enstitüsü'nde görevli beyinciler sanırım beyinlerini boşa mı yormuşlar nedir?


Efenim işbu beyinciler insan beyinlerinin sabahları daha büyük boyutlarda olduklarını keşfetmişler.
Yani sizin anlayacağınız üzere gece boyunca büyüyen beyin gündüz boyunca küçülüyormuş ve işbu kısırdöngü hergün tekrarlanıyormuş.
Demek ki uyku essahtan büyütüyormuş, boşuna bizlere "Uyu da büyü" denilmiyormuş.


İşte bu bilim adamlarımız daha önce hâl-i hazırda yapılmış bulunulan bazı araştırmalara dayanmışlar ve yüzde doksanı bunama ve özbağışıklık hastalığı taşıyan yaklaşık onbin adet beyini sabah ikindi ve akşam olmak üzere günde üçer sefer görüntülerini incelemişler.
Sabahları ortalamadan daha büyük olduğunu keşfeden uzmanlar zaten süngere benzeyen işbu organın yatar vaziyetteyken vücûddaki sıvı dolaşımının daha sağlıklı olduğu cihetle yeterince nemli kalması sayesinde işbu vaziyet-ı multşizenin mümkünâtının vukua avdet eyleyebileceğini beyan etmişlerdir.


Demek ki geceleri yeteri kadar uyumak bize boşuna öğretilmiyormuş.
Anaokulundayken gündüz boşuna şekerleme yaptırılmıyormuşuz.
Zamanında uykuya zorlanmamız işbu haberle bizim iyiliğimiz için olduğu ortaya çıktığına göre herkese tatlı uykular diler ben.

05 Haziran 2015

Şarzlı Otobüsler

Son zamanlarda bizim İett'ye bir yenilikler oldu ki sormayın.
Bugün bindiğim BN2 hattında seferde olan K-1522 filo kodlu körüklü otobüste şarz ünütelerini gördü ben. Tabi ki hemen "Şarz Taym Happiness =)))


Telefonumun şarzı bitmişti, doğrusu çok ama çok iyi geldi bu haber.
Darısı diğer otobüslerin de başına.
Son zamanlarda ben bir haber işittim ki İett dörtyüz tane daha yepisyeni otobüs alıyormuş.
Dilerim bu aldığının hepsi körüklü ve şarzlıdır.


Tabi Akbıyık'tan sonra yol öyle bir tıkandı ki sormayınız efenim.
İnip iskeleye kadar yürüdüm, ama otobüs benden çok sonra geldi yine tabi.

Kadının Cildi Yirmidokuzunda Pürüzsüz

Şu İngiliz bilimciler yakın zamanda İsviçrelilerden bilim adamlığı tacını almazlarsa şaşar ben zaten.
Ne de olsa biliyorsunuz ki İngiltere hâlâ kraliçelikle yönetiliyor.


Efenim durmamışlar araştırmışlar ve kadınların ciltlerinden en memnun oldukları dönemin yirmidokuz yaşındayken olduğunu keşfetmişler.
Otuzlarından sonra kadınlar ciltlerinin bozulduğunu düşünüyorlarmış.


Şimdi bunu okuduktan sonra bana sakın kızmayın, ben gazetenin yalancısıyım.

01 Haziran 2015

Şark Kahvesi

Şark Kahvesi'nin evrene mazhar olan efsahanesini çok önceden işitmiş ve işbu mekânda kahve içmeye yirmi yıl önce niyet etmişti ben.


İşbu niyetimin kısmete dönüşmesi ancak bugün mümkün olabilmiştir. Takdir ve tebrik-i şeriflerimi Blogger'e kaydetmekten honör işitirim.

29 Mayıs 2015

İstanbul Fetih Taym

Bugün içinde yaşamaya çalıştığımız İstanbul bundan beşyüzaltmışiki yıl önce günümüzde adına köprü olan Fatih Sultan Mehmed tarafından tarihlerin yazılışları değiştirilerek sonsuza kadar bizim oldu.
Öncelikle bu kutsal ve mübârek gün kutlu olsun.


Bugünkü yazımda sizlere Bizans zamanının Constantinopolis'inin eğer bize geçmeseydi nasıl bir yer olabileceğine dair birkaç resimle küçük bir tura çıkartacak ben.
Facebok sağ olsun yine her zamanki gibi.


Şimdi şöyle bir şey var ki zaman gerçekten değişiyor her geçen dakika boyunca.
Resimlerin tamamını görmek için lütfen emeğe saygı olarak "Buraya Tıklayın" ki 5486'ya muhalefet etmeyelim.
Yine de birkaç resim paylaşmak yasayı hiçe saydırmaz.


Efenim Antoine Helbert sağ olsun işte bu yazımda konuğum oldu resimleriyle.
Belki tekrar olacak ama Constantinopolis'in genel bir görünümüyle başlıyoruz turumuza.
Tarihi yarımada, Hipodrom ve Sultan Ahmet karşınızda.


Bu resimde günümüzde çevresi binalarla dolan Çemberlitaş görülmekte.
O zamanlar koskocaman bir meydanmış, adına da "Forum Tauri" derlermiş, anlamı da "Öküz Meydanı" demek.


Aya Sofya. Günümüzün sürekli tartışılan yerlerinden. Hani camiye geri mi dönülsün yoksa müze olarak mı kalsın diye her kafadan seslerin çıktığı yer.
Ön planda yine Hipodrom görülmekte.


Bu resimde de günümüzde Çatladı Kapı olarak adlandırılan Bukoleon Sarayının ihtişamlı günlerine tanıklık ediyoruz.
Çatladı Kapı'nın hikâyesi de hakikâten Osmanlı İmparatorluğu zamanında fırtınalı bir günde bir kadırganın dalgalara karşı koyamayarak o zamanlar tam kıyıda bulunan kapıya bindirip çatlatması sonucu kapının adı Çatladı Kapı olarak kayıtlara geçmiştir.
Günümüzde ise bu resimde gemilerin olduğu yerden kocaman bir sahil yolu geçmekte.


Bizans İmparatorluk Sarayı.
Günümüzde ise bu sarayın bir kalıntısı bile kalmamıştır.
Constantinopolis fethedilip İstanbul olduktan sonra buraya fazlama uzak olmayan bir yerde Topkapı Sarayı inşa edilmiştir.


Bu resimde ise Hipodrom'dan günümüzdeki Eminönü taraflarına doğru bakıyoruz.
O zamanların zenginlerinin ve Constantinopolis'in ileri gelenlerinin ikâmet ettikleri semtler buralar.
İşte resmin sağ tarafında Topkapı Sarayının olduğu yer. O zamanlar her taraf binalarla kaplıymış meğersenem.


İşte böyle, bir zamanlar bizim İstanbulumuz bizim olmadığı zamanlar böyleymiş.
Tabi ki resimler gerçek değil, çünkü o zamanlar resim yoktu, kameralar yoktu, günümüzdeki hiçbir kolaylığımız yoktu.
Bütün bunların birer tasvir olduklarını aklınızdan çıkartmamanız gerek.
Yeni bir yazıda çenemizi dibimize vuruncaya kadar şen kalınız.

28 Mayıs 2015

Happy Birthday Kylie

Bugün içim kıpır kıpır. Çünkü benim yirmibeş yıldan beri aşkım olan sevgili Kylie'cimin (Minogue) bugün doğum günü.


İyi ki doğdun, iyi ki varsın ve iyi ki hayattasın ve de en önemlisi sayfalarıma sayısız kez konuk olduğun için çok çok teşekkür eder ben sana.


Belki hayat boyu karşılaşamayacağız ama senin bulunduğun yerden çok uzaklarda senin kocaman bir hayranın var.


Belki bu yazdıklarımı okuyamıyorsun çünkü dilimizi bilmiyorsun, ama bir tercüman bulamazsan senin hakkındaki yazılarımı İngilizce'ye çevirir ben dilim döndüğü kadar.


Tabi bu resimlerin hepsi Kylie Minogue'nin İnstegram Adresinden alındığını söylememe gerek yok herhâlde galiba sanırsam. Netekim resimlerin ölçütleri kare olduğu için siz bile kolayca anlayabilirsiniz.


Nice uzun senelere hep birlikte inşallah. İyi ki varsın Cnmcm.

15 Mayıs 2015

Karakterlerimizi Burçlar Belirliyorlar

Bu dünyada burçlara meraklı birçok insan boşu boşuna yetiştirilmedi.
Geçenlerde yine Amerika'da bir araştırma yapmışlar bizim Connecticut Ünüversütesü öğretmenleri ve bu sefer de üçyüz ünlü zat-ı muhteremin doğum tarihleri ile şahsiyetlerini karşılaştırmışlar.
Şaşılacak derecede hepsinin karakterleri ile mensup oldukları burçların bilinen özelliklerini taşıdıklarını ortaya çıkartmışlar.


Yani demek ki artıkım burç ve fal yorumlarına daha fazla dikkât etmemiz gerekiyormuş.
Çünkü işbu ahvâl ve şeraitte bilimsel olarak da ispat edilmiş bir hakikât mevcud önümüzde.
Ne diyelim, dünyada yepisyeni bir bilim dalı daha oluştu. Eskiden sadece eğlencelikti, şimdi koşullar değişiverdi.
Hayırlı olsun.

Bir Avuç Ceviz

Ceviz candır, gerisi heyecandır. Yemesi de, soyması da ayrı bir uğraştır. Hele sağlıklarımıza faydaları saymakla bitmez.


Bu yazımda size Harvard Ünüversütesü'nde daha yeni keşfedilen bir bilgiyi paylaşacak ben.
Günde bir avuç ceviz bağırsak kanserine yol açan tümörlerin büyümelerini engelliyor.
Bizim Anadolu'da yüzyıllardır bilinen gerçeğe Amerikalılar daha yeni erişebilmişler. Onca thechnologyleri var ama hiçbir şeyi bilmedikleri nasıl da ortaya çıkıyor?
Çünkü onlar ceviz pek yemezler. Cevizin bir özelliği de aklı çalıştırmasıdır çünkü.

13 Mart 2015

Kulaklık Taym

Bu yazımdaki kulaklıklar sıradan sade bir kulaklık değiller.
Moda dünyasından uzağım ama geçenlerde Milan Moda Haftasında bizim sevgili Dolce & Gabbana  yepisyeni kulaklıklarını görücüye çıkartmışlar.


Ama öyle bir kulaklık ki deriden yapılmış ve üzerinde de birbirinden değerli mücevherlerle süslenmiş.
Bu güzel ve sevimli sayılabilecek kulaklığın fiyatı ise neredeyse bir küçük servet, onsekizbin lira.


Bir de üçbin lira fark vererek tilki postlu kulaklık da alabilmeniz mümkünmüş.
Çıldırılmış üçharflilik.

Balıkçılar Çarşısı

Az önceki yazımda balıktan bahsettim ya, şimdi bu haber birçoklarınızın hoşlarına gitmeyecek.
Zamanın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı sayın Bedrettin Dalan'ın 1988 yılında yaptığı Kumkapu'daki Balıkçılar Çarşısı 27 yıllık kullanımdan sonra tarihin tozlu sergenleri arasında yerini aldı.


Malûm-u aliniz çarşının yerinden Avrasya Karayolu Tüneli geçecek ya, son zamanlarda zaten yetersiz kalan ve trenler kaldırıldıktan sonra kapasitesinin çok ama çok üstüne çıkan sahil yolunu daha da fazla tıkayıp tren zamanı yarım saatta gidebildiğimiz yolu otobüsle yaklaşık üç saatta gidebilmeye başladığımız o meşhur yolun Kumkapu mevkiinde kenarından geçerken İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı iş makineleri tarafından arazide bulunan otuzüç dükkânı yıkıyorlardı.


Çarşı şimdilik Samatya'ya taşınacak, hani geçenlerde miting alanı olarak doldurulan arazinin bir köşesine kendilerine yer gösterildi.
Kendileri için ise İstanbul'un çok ama çok uzağında yepisyeni bir hal hazırlanmakta, ki bu da Gürpınar'da.

Dans Et Bunama

Dünyada bilim adamı çıkartan tek yer İsviçre değildir. Ama en iyi ve en araştırmacı bilim adamlarının İsviçre'den çıktıkları doğrudur. Artıkım havasından mıdır suyundan mıdır bilinmez ama her şeye rağmen bütün dünya İsviçre'li bilim adamlarının önünde ceketlerini ilikleyip el pençe divan durarak hazırola geçerler.


Ama bazen İskandinavya'da da iyi bilim adamları çıkmamazlık etmez.
Bu yazımızda Finlandiyalı bilim adamlarının yaptıkları araştırmada dans etmenin bunamayı önlediğini öğrenmiş olacağız.


Gelgelelim sadece dans değil bu konu, işin içine Japon icadı olan Sudoku çözmek ve balıkla meyve yemenin de hafızayı güçlü tuttuğunu söyleseler inanır mıydınız?


Balığı ben de biliyorum, çünkü size bir fıkrayla bu yazımı tamamlayacak ben.


Bir gün Yahudinin biri Trabzon Çarşısında dolaşırken bir balıkçıda o güne kadar adını bilmediği çirozu görmüş, hemen gelip Laz balıkçıya sormuş:
"Bu nedir, nasıl bir balıktır?"
Balıkçı şöyle bir süzmüş Yahudiyi:
"Bundan ye, zihnin açılır. Sadece üç lira"
Yahudi bunun üzerine hemen bir taneyi midesine indirmiş. Ama bakmış hiçbir şey olmuyor, balıkçı hemen atılmış:
"Bir tane daha ye."
Yahudi üç lira daha verip ikinciyi de yemiş. Ama yine tık yok.
Balıkçı üçüncü, dördüncü ve beşinciyi de yedirmiş.
Yahudi altıncıyı da yedikten sonra:
"Galiba sen beni kazıklıyorsun" demiş.
Balıkçı hiç altta kalır mı?
"Ben sana demedim mi aklını açar diye? Biraz geç oldu ama olsun."


Sözün kısası Finlandiyalı bilim adamları araştırmanın sonucunda basın mensuplarına verdikleri beyanatta "Dans etmek hem fiziksel olarak aktif olmayı hem de sosyâlleşmeyi sağlayarak hafızayı güçlendirir" demişlerdir.
Benimle dans eder misiniz?