Bu akşam işbu yazdıklarımı okuyabildiğiniz Blog'umun kuruluşunun onaltıncı yıldönümü olmak var.
Bunca yıldan beridir şu sanal ortamda sizlere bağzı şeyhler çızıktırıp duruyorum işte.
Sizler de eminim ki okuyorsunuzdur.
Meraklısı olanlar ahanda ilk yazımı buradan okuyabilirler.
Bu yıl sizlere Kahve Dünyası Genel Müdürlük'ten yazıyorum, soframa konuk olan Alamut Kâlesi adlı kalın kalın kitaplarımdan biri önümüzdeki yıl bana yol gösterecek.
Daha kalınını çok aradım ama bulamadım ne yazık ki, artıkım bununla idare edeceksiniz.
Şu anda dış bölüm Yağmurlu olduğundan ben ahanda kapandım bittim, doğru düzgün bir kutlama yapabilmeği çok isterdim ama hava şartları bağzı şeyhlere müsade etmemekte.
Bu yıl dönümümde sizlerle Kabataş Martı İskelesi'nin procesinin resm-i şerifiyle selâm edecek ben.
Aslında uzun uzun bahsetmem lâzım ama iskelede Kızıltoprak Vaporumuz beni bekler.
Esasında burada olması gereken Paşabahçe Vaporumuzdu ama ben bu satırları yazdığım saatlarda Ada seferinde olduğundan bir başka gün deneyimlersem yazacağım size.
Buradaki görselimiz geçen yılın Yaz zamanlarından kalmadır.
Çektiğim gün henüz sefere verilmemişti.
Hayat esasında müzikle güzeldir ama Rep ile değil, sevene dinleyene seslendirene saygım var ama biz Bindokuzyüzseksenli yıllarda çocukluğu ve Bindokuzyüzdoksanlı yıllarda ergenliği ve de İkibinli yıllarda gençliği yaşamış olan nesil pek haz etmez.
Bizim gençliğimizde bir Doğan Canku vardı, sözlerinde insanoğlunun bir köprü olduğu ve sırtında hayat taşıdığını anlattığı bir şarkısı vardı.
Bir köprü gibidir sırtında hayat taşır
Saltanat sürerken içinde acı taşır
Hayat o köprüden binbir kılıkta geçer
Yollara hem sevgi hem de acıyı döker
İnsanoğlu yaşamaktan elbet zevk almak ister
Düşüncelerden sıyrılıp biraz mest olmak ister
Şarkılarla türkülerle içindekini döker
Kuralları değişse de bu oyun böyle
Böyle sürer gider, oyuncular değişir
Bir köprü gibidir insanoğlu dünyada
Sırtında kaderi gözlerinde umutla
Bizim için müziği bahsetmek biraz fazla löküs kalıyor çünkü benim sevdiğim şarkılar ve seslendiren musıkîşinaslar o kadar eskilerde kaldı ki kendilerini ne Müge Anlı ne de Ebru Baki kolay kolay bulamazlar.
Neyse efenim biz bu akşam Türk Kahvemsinin ve Çikolatalı Kuruhasan'ın bir de olmazsa olmazım olan Tahinli Dondurmanın tadını içlerimizde hissedelim ve bakalım falımızda neler çıkacağını tahmin edelim.