Bu Blogda Ara

Sayfalar

02 Nisan 2021

Kurbağalıdere

Kurbağalıdere adı aslında bir efsahanedir, dünya üzerinde Pasifik Okyanusunu hiçbir çaba sarf etmeden aşabilirsin ama İstanbul'da Kurbağalıdere'de yanlış bir adım sayesinde boğulabilirsin.
Günümüzdeki adıyla Ataşehir ama o zamanlar Küçük Bakkal Köy'den doğan ve dolana dolana İstanbul'un en uzun akarsularından olan Kurbağalıdere üzerinde birçok köprü geçen zaman içerisinde kuruldu, bu yazımda önce bugün mâlesef geride hiçbir izi kalmamış olan Taşköprü'den bahsedecek ben.


Paylaştığımız ilk fotoğraf köprünün Bindokuzyüzyirmili yıllarda çekilmiş nadir resm-i şeriflerden biridir.
Bir zamanlar Mahmut Baba Türbesi ile Papazın Bağı denen günümüzde Fenerbahçe Stadı'nın arkasına denk düşen noktada yer alıyordu.


İkinci resm-i şerif ise Alman kartpostal editörü Max Fruchtermann'ın arşivinde yer alan dönemin popüler kartpostallarından biri.
Daha da açıklayıcı olursak Cadde-i Bağdad'ın başlarında olan yerde, yani Tren yoluyla Saraçoğlu arasındaki arazide bulunuyordu.
Fotoğraflarda da görüldüğü gibi Kurbağalıdere o yıllarda bugünkü gibi bir kanal görünümünde değil, adı gibi bir dereymiş. Mezarlıkların bir dere yatağında yer alması da çok tuhaf zira yağmur yağdığında dere akıl almayacak kadar geniş alanlarda su baskınları yaratıyormuş. Sonradan bu mezarlıkların neredeyse tamamı buradan taşınmış ve birçok mezar da muhtemelen yok olmuş.


Nüfûsun bugün ile asla kıyaslanamayacağı yıllarda mezarlıkların Karacaahmet'ten tâ bu noktaya kadar uzanıyor olması da gerçekten şaşırtıcı bir bilgi.
Eski mezar taşlarının yabancılar tarafından yıllarca yağmalandığını da unutmamak lâzım.


Taşköprü'den daha aşağıda günümüzde de kullanılmakta olan Tahta Köprü vardır, ancak bir zamanlar gerçekten tahtadan yapılan köprü Özgün Tramvay geçirildiği zamanlar taş ve demir kullanılarak yeniden yapılmıştır.


Bu köprünün üzerinden Bindokuzyüzaltmışaltı yılına kadar Dört numara Bostancı ve Altı numara Fenerbahçe tramvayları geçerdi.
Ancak zamanın yönetimi Özgün Tramvaylarımızı İstanbul vilâyetine ve Anadolu Yakası'na çok görmüş olacak ki tıpkı Rumeli Yakasındakiler gibi kaldırdı, yerine de Dolmuş ve Otobüsü çoğalttı.


Kurbağalıdere sonraki dönemlerde ünlü Salı Pazarı'na da evsahipliği yapmıştır, her ne kadar arazisi artık otopark da olsa bir zamanlar çayırlık çimenlikti.
Ancak ne olursa olsun Kurbağalıdere aradan geçen zaman zarfında bir çamur deryası olmuştu, Bindokuzyüzseksenbeş Yılından beridir hangi Belediye geldiyse Kurbağalıdere'nin çamur ve koku sorununa çare bulamadı henüz, çünkü inşaat hâlâ devam ediyor.
Konuyu ilerleyen günlerde yeni resm-i şeriflerle yeniden gündeme getirecek ben.